Kolezyum veya Flavian Amfitiyatrosu, MS 1. yüzyılda Flavian Roma imparatorları Vespasian (MS 69-79), Titus (MS 79-81) ve Domitian (MS 81-96) tarafından inşa edilen büyük bir elipsoid arenadır. Devasa arena 50.000 seyirci kapasitesine sahipti ve MS 80'den MS 404'e kadar gladyatör dövüşleri, vahşi hayvan avları ve halka açık infazlar gibi halka açık muhteşem eğlencelere ev sahipliği yaptı.
Maksat ve Boyutları
Kolezyum'un inşası, Vespasian devrinde MS 72'de, bir zamanlar İmparator Nero'nun Altın Evi'nin göl ve bahçelerinin bulunduğu yerde başladı. Bu saha boşaltıldı ve muhtemel deprem hasarına karşı tedbir olarak altı metre derinliğinde beton temeller atıldı. Bina, İmparator Vespasian tarafından Roma'yı yakın zamanda yaşanan iç savaşın yarattığı kargaşadan evvelki eski ihtişamına kavuşturmak için başlatılan daha geniş bir inşaat programının parçasıydı. Vespasian'ın sikkelerinde Roma resurgens yazısıyla iddia ettiği gibi, yeni binalar -Barış Mabedi, Claudius Mabedi ve Kolezyum- dünyaya 'yeniden dirilen' Roma'nın hala antik dünyanın merkezi olduğunu gösterecekti.
Flavian Amfitiyatrosu (veya Romalıların bildiği Amphiteatrum Flavium) MS 80'de Vespasian'ın en büyük oğlu Titus'un saltanatı esnasında yüz günlük bir gladyatör gösterisiyle açıldı ve nihayet diğer oğlu Domitian'ın saltanatı sırasında tamamlandı. Tamamlanan bina daha evvel hiç görülmemiş bir şeydi ve Esquiline, Palatine ve Caelian tepelerini birleştiren geniş vadinin arasında yer alıyordu ve şehre hakimdi. Türünün en büyük eviydi ve şu hususiyetlere sahipti:
- dört katlı
- 45 metre yüksekliğinde (150 fit).
- 189 x 156 metre genişliğinde.
- 87,5 m x 54,8 m ölçülerinde oval bir arena.
- çatısı brandadan yapılmış bir tente.
- 50.000 kişilik seyirci kapasitesi
Tiyatro esas olarak mahalli olarak çıkarılan kireç taşından inşa edilmiş ve tuğla, beton ve volkanik taştan (tüf) oluşan iç bağlantılı yan duvarlar kullanılmıştır. Tonozlar daha hafif süngertaşından yapılmıştır. Tiyatronun muazzam büyüklüğü, Colosseo'nun popüler adının muhtemel kökenidir, ancak daha muhtemel bir köken, güneş tanrısına benzeyecek şekilde dönüştürülen ve 4. yüzyıla kadar tiyatronun dışında duran devasa yaldızlı bronz Nero heykeline bir referans olabilir.
Mimari
Tiyatro, ilk üç kattaki her birinde heykellerle dolu kemerler sunan abidevi açık kemerlerle dışarıdan bile muhteşemdi. Birinci katta Dor sütunları, ikinci katta İyon ve üçüncü katta Korint sütunları vardı. En üst katta Korint pilasterleri ve küçük dikdörtgen pencereler vardı. En az seksen giriş vardı, bunlardan yetmiş altısı numaralandırılmıştı ve her biri için bilet satılıyordu. Gladyatörler için iki giriş kullanılıyordu, bunlardan biri Porta Libitina (Roma ölüm tanrıçası) olarak biliniyordu ve ölülerin arenadan çıkarıldığı kapıydı. Diğer kapı ise galiplerin ve yarışmalardan sağ kurtulanların arenadan ayrıldığı Porta Sanivivaria'ydı. Son iki kapı yalnızca İmparator'un kullanımına ayrılmıştı.
İçeride, üç sıra koltuk halkın bütün kısımlarıyla dolduğunda tiyatro daha da tesir edici olmalıydı. Arenayı çevreleyen, İmparator ve diğer ileri gelenlerin hadiseleri izleyeceği prestijli ring kenarı koltukları veya kutuların bulunduğu bir duvarla korunan geniş bir mermer teras (podium) vardı. Bu alanın ötesinde, mermer koltuklar bölgelere ayrılmıştı: daha zengin özel vatandaşlar, orta sınıf vatandaşlar, köleler ve yabancılar için olanlar ve son olarak kadınlar ve fakirler için ayrılmış en üst kattaki düz çatılı sütunlu bölümde ahşap koltuklar ve ayakta durma odası. Bu çatı platformunun tepesinde denizciler, seyircileri yağmurdan koruyan veya sıcak günlerde gölge sağlayan büyük tenteyi (velarium) idare etmek için istihdam ediliyordu. Farklı koltuk seviyelerine, her iniş ve koltuk numaralandırılmış geniş merdivenlerle erişiliyordu. Kolezyum'un toplam kapasitesi takribi 45.000 oturan ve 5.000 ayakta seyirciydi. Kolezyum'un en eski tasvirlerinden biri Titus'un sikkelerinde yer alır ve üç katlı yapıyı, üst dış kemerlerde heykelleri ve yakınında duran büyük sütunlu çeşmeyi (Meta Sudans) gösterir.
Bütün aksiyonun gerçekleştiği sahne —kumlanmış arena zemini— de göz alıcıydı. Umumiyetle vahşi hayvan avlarının (venatiories) sahnelenmesi sırasında egzotik yerleri andırması için kayalar ve ağaçlarla peyzajlandırılırdı. Ayrıca vahşi hayvanların aniden sürece dahil edilmesine imkan tanıyan yaratıcı yeraltı kaldırma mekanizmaları da vardı. Bazı hallerde, bilhassa temaşaların açılış serisinde, arena sahte deniz muharebelerine ev sahipliği yapmak için sular altında bırakılırdı. Arena zemininin altında (ve modern ziyaretçiler tarafından görülebilen) küçük bölmeli odalar, koridorlar ve hayvan barınaklarından oluşan bir labirent vardı.
Oyunlar ve Gösteriler
Tarihi olarak ölüm ayinlerini vurgulayan daha önceki Etrüsk oyunlarına bağlı olsa da, Roma arenalarındaki gösteriler yalnızca eğlendirmek için tasavvur edilmişti ama aynı zamanda İmparator'un zenginlik ile cömertliğini de teşhir ediyor ve sıradan insanların idarecilerini şahsen görmeleri için bir fırsat sağlıyordu. İmparatorlar genelde Marcus Aurelius gibi faaliyetlere hususi bir ilgi duymasalar bile oradaydı. Titus ve Claudius, gladyatörlere ve kalabalığın diğer mensuplarına bağırmalarıyla biliniyordu ve Commodus'un kendisi arenada yüzlerce kez gösteri yaptı. Ancak daha önceki Etrüsk geleneğinin bir kalıntısı, düşen herhangi bir gladyatörün alnına bir darbe indirerek işini bitirmek olan vazifelinin varlığıyla devam etti. Bu vazifeli, ya Charon'un (Etrüsk Kader bakanı) yahut da ölüleri yeraltı dünyasına kadar eşlik eden haberci tanrı Hermes'in efsanevi kostümünü giyiyordu. Vestal Bakireleri, Pontifex Maximus ve ilahi İmparator'un varlığı da en azından Roma'da işlemlere belirli bir sahte dini unsur ilave etti.
Mamafih, kan sporları ve ölüm, muhteşem temaşaların gerçek gayesiydi ve halkın büyük eğlence ihtiyaçlarını karşılamak için bütün bir meslek ortaya çıktı - mesela Claudius devrinde yılda 93 oyun vardı. Gösteriler genelde şafaktan akşama kadar sürüyor ve gladyatörler umumiyetle trompet ve hatta bir hidrolik org eşliğinde bir araba alayıyla gösteriyi başlatıyor ve sonra atlarından inip arenanın etrafında dönüyorlardı, her biri imparatoru şu meşhur mısrayla selamlıyordu: Ave, imperator, morituri te salutant! (Selam olsun İmparator, ölmek üzere olanlar seni selamlıyor!).
Komik veya fantezi düelloları umumiyetle günün savaş faalyetlerini başlatırdı, bunlar genelde kadınlar, cüceler veya engelliler arasında tahta silahlar kullanılarak yapılırdı. Muhtelif gladyatör sınıfları arasındaki aşağıdaki kan sporları kılıç, mızrak, üç çatallı zıpkın ve ağ gibi silahları ihtiva ediyordu ve kadın savaşçıları da içerebilirdi. Ardından profesyonel hayvan katilleri olan bestiarii ile hayvan avları geldi. Hayvanların bu müsabakalarda hiçbir şansı yoktu ve ekseriyetle mızrak veya ok kullanılarak uzaktan öldürülürdü. Aslanlar, kaplanlar, ayılar, filler, leoparlar, su aygırları ve boğalar gibi tehlikeli hayvanlar vardı ancak geyik, devekuşu, zürafa ve hatta balinalar gibi müdafaasız hayvanların da yer aldığı faaliyetler vardı. Tek bir günlük aktivitede yüzlerce, hatta bazen binlerce hayvan katledilirdi ve sıklıkla doğru miktarda zulüm olan crudeliter'e ulaşmak için kasten vahşet tatbik edilirdi.
Domitian devrinde, Kolezyum'da dramalar da yapıldı lakin kana susamış bir gerçekçilikle, mesela idamlar için gerçek mahkumlar kullanıldı, hakiki bir Herkül cenaze ateşinde yakıldı ve Laureolus rolünde bir mahkum gerçekten çarmıha gerildi. Kolezyum ayrıca öğle yemeği molası esnasında (seyircilerin çoğunun öğle yemeğine gittiği zaman) birçok idamın sahnesiydi, bilhassa da Hristiyan şehitlerin katledilmesi. Pagan Roma'nın otoritesine ve İmparator'un uluhiyetine kabul edilemez bir meydan okuma olarak görülen Hristiyanlar aslanlara atıldı, oklarla vuruldu, diri diri kızartıldı ve bir çok yaratıcı yolla merhametsizce katledildi.
Kolezyum'a Ne Oldu?
404'te, değişen zaman ve zevklerle birlikte, Kolezyum oyunları nihayet İmparator Honorius tarafından kaldırıldı, ancak mahkum suçlular bir asır daha vahşi hayvanlarla dövüştürüldü. Binanın kendisi, İmparatorluğun çöküşü esnasında diğer birçok imparatorluk binasından daha iyi halde olmasına rağmen, inişli çıkışlı bir istikballe karşı karşıya kalacaktı. 422'de depremde hasar gören bina, imparatorlar II. Theodosius ve III. Valentinianus tarafından onarıldı. 467, 472 ve 508'de de tamirler yapıldı. Mekan, 6. yüzyıla kadar güreş müsabakaları ve hayvan avları için kullanılmaya devam etti, ancak bina ihmal alametleri göstermeye başladı ve arenada otların büyümesine izin verildi. 12. yüzyılda Frangipani ve Annibaldi ailelerinin kalesi oldu. 1231 yılındaki büyük zelzele güneybatı cephesinin çökmesine sebep oldu ve Kolezyum muazzam bir yapı malzemesi kaynağı haline geldi - taşlar ve sütunlar kaldırıldı, blokları bir arada tutan demir kelepçeler çalındı ve heykeller kireç için eritildi. Aslında, Papa VI. Alexander Kolezyum'u bir taş ocağı olarak kiraladı. Ancak bu çökmeye rağmen, mekan 15. yüzyılda hala ara sıra dini alaylar ve oyunlar için kullanılıyordu.
Rönesans devrinden itibaren Michelangelo gibi sanatçılar ve mimarlar ve daha sonra Büyük Tur'daki turistler Roma mimarisi ve onun bakiyeleriyle tekrar alakadar olmaya başladı. Netice olarak, 1744 yılında Papa XIV. Benedict, Kolezyum'dan daha fazla duvar işçiliğinin kaldırılmasını yasakladı ve onu orada hayatlarını kaybeden Hristiyan şehitlerin hatırasına adadı. Ancak bu, mahalli halkın onu hayvan ahırı olarak kullanmasını engellemedi ve ihmal edilmesi, 1844 yılında Richard Deakin'in harabelerde gelişen 420'den fazla bitki türünü kataloglamasıyla aksedildi; bazıları nadir ve hatta mahalli olarak benzersizdi - belki de yüzyıllar önce egzotik hayvanlara verilen yiyeceklerden kaynaklanıyordu. Yine de 19. asırda, bir zamanlar büyük olan amfitiyatronun kaderi düzelmeye başladı. Papalık memurları, binanın bazı kısımlarını, bilhasda doğu ve batı uçlarını restore etmeye çalıştı ve ikincisi büyük bir payanda ile desteklendi. Sonunda 1871'de İtalyan arkeolog Pietro Rosa, Roma sonrası bütün ilaveleri kaldırarak, yıpranmış olmasına rağmen hâlâ görklü bir abideyi, Roma dünyasının hem maharet hem de ahlaksızlıklarının dokunaklı ve kalıcı bir tanığını meydana çıkardı.