Yeni Ahit (Ahd-i Cedid) tanımlaması; Hıristiyanlığın, Yahudilikten ayrılmasının ardında MS 2.yüzyılda derlenen Hıristiyan Kutsal Kitabı İncil’in ikinci yarısının adıdır. İsa Mesih etrafından oluşan dönemin yeni inanç sistemini desteklemek üzere, Hıristiyan Kutsal Kitabı İncil’e “kanıt” olarak Yahudi Kutsal Yazıları olan Eski Ahid (Ahd-i Atik) Kitabı bu derlemede başvurmak üzere korunmuştur. Yeni Ahit (New Testament); Hıristiyanlık Esaslarını oluşturan Gospels/Dört İncil; Elçilerin İşleri, Elçi Pavlus’un Yahudi Olmayanlara Mektupları (1.2) ve Vahiy Kitabı bölümlerinden oluşur.
Etimoloji
“Testament”, Antik Dünya’da paylaşılan bir dini ve kültürel kavram olan “Ahit” kelimesinin İngilizce çevirisi idi. Bir Ahit (Covenant) ; yeminler ve ritüellerle desteklenen, taraflar arasında yemin edilerek yapılan yasal bir Antlaşmadır. Tarihte egemenlik sahibi ile seçmenler arasında yapılmış sözleşme örnekleri de vardır.
Antik Dünya bütün dinlerin tanrıları ve insanlar arasında sözleşme (contracts) vardı. Sözleşme toplum ile İlahi Güç arasındaki ilişkiyi ayrıntılı olarak açıklıyordu. Antlaşmaların (covenants) iki temel unsuru vardı: 1) Tanrı’nın, ibadet edilmesi karşılığında toplumun refaha kavuşmasına yardım etme vaadi, yani kurban ibadetini yerine getirme; 2) Davrnaış ve cinsiyet rollerine ayrıntılı olarak açıklama getiren Yasa kodları. Yasa kodları; başlangıçta krallar aracılığıyla bir yönetim şeklini ortaya çıkarıyor ve tanrılar tarafından verilmiş olmaları gerçeğiyle doğrulanıyordu. Yahudi Kutsal Yazıları, Tanrı ile halk arasında detaylı sözleşmeleri içeriyordu.
İbranice’de, İngilizce Covenant (Ahit) karşılığı beriyth kelimesi; bir vaat veya söz anlamına geliyordu. İbranice Kutsal Kitabında beriyth terimi, Greko-Romen Hukuk Felsefesi terimi son bir vasiyet veya ahit (vasiyetname) kavramı Yunanca çevirisinde diatheke kelimesine dönüşmüştür. Kral James Versiyonunda “Vasiyet” (Testament) terimi, Tanrı’nın ebedi antlaşmalarının (covenants) bir tanımı olarak kullanılmıştır.
Hıristiyanlığın Doğuşu
Hıristiyanlık Hareketi, MS 1.yüzyılda ortaya çıktığında, Nasıralı İsa’nın peygamberler tarafından vaaz edilen Mesih olduğuna inanan Yahudiler, iddialarını doğrulamak üzere Yahudi Kutsal Metinlerine başvurmaya yönelmişlerdi. O zamanlar, Yahudi Kutsal Metinleri ortak koleksiyonu Septuagint Bible (Yetmişler Çevirisi Kutsal Kitabı) idi. Mısır’da, İskenderiye’de hüküm süren Batlamyus Hanedanlığı (Ptolemaic Dynasty), o dönemde Yunanca’nın bölge ortak dili olmasından dolayı, İbranice kaleme alınmış olan İbrani Metinlerini Yunanca’ya çevirilmesi emrini vermişti. Septuagint Bible (Kutsal Kitap) külliyatı 51 kitap başlığından oluşur. Havari Pavlus ve Gospels/Dört İncil Kitaplarını yazan yazarlar Septuagint Bible nüshasından yararlanmak üzere başvurmuşlardı.
Canon, “Ölçü” anlamına gelen Yunanca bir terim olup daha sonra hangi kitapların Kutsal sayıldığını ve hangilerinin sayılmadığını “değerlendirmek” amacıyla benimsenmiştir. Gospels/Dört İncil Kitaplarını kaleme alan yazarlar, yazdıkları metinlerde Kutsal Yazılara ihtiyaç duydukları için kullanmışlardı. Ancak Erken Hıristiyanlık döneminde kabul edilmiş bir Canon yok idi. Üçüncü İncil ve Elçilerin İşleri yazarı Luka, Septuagint Bible/Kutsal Kitabı oluşturan diğer kitap bölümlerinin çoğundan faydalanmış ama bu Kitaplar en nihayetinde Yahudi Kutsal Yazıları veya Yeni Ahit (New Testament) resmi Canon’unda yer almamıştı.
Romalıların Hıristiyan Halka Zulmü
Roma İmparatotluğu Domitian’ı, 1.yüzyılın sonunda (MS 83-94), ateizm, inançsızlık ve Roma’nın devlet kült vecibelerine riayet etmeme suçları gerekçesiyle Hıristiyanlara zulüm etmeye başlamıştı. Dini Hukuk Kodları ile İmparatorluğun Medeni Hukuk Kanunları arasında herhangi bir ayırım bulunmuyordu. Tanrıları kızdıracak herhangi bir eylem tehlike arz ediyordu. Egemen kültüre karşı gelmek, ateizm fikri ölüm cezasını gerektiren ihanetle eşdeğer bir suç idi. Yahudiler, İmparator Julius Sezar’ın Doğu’daki Yahudi paralı askerleri olarak verdikleri hizmet karşılığında, atalarının geleneklerini özgürce uygulayabilecekleri vaadiyle ödüllendirildikleri MÖ 45 yılında çıkarılan bir kararname ile Roma kültlerine riayet etmekten muaf tutulmuşlardı. Yahudilerin ibadet yeri Sinangogların ötesinde egemen kültüre riayet etmemeleri veya ilgilenmedikleri anlamına gelebilecek herhangi bir davranışta bulunmaları konusunda Roma yönetimi ile aralarında örtülü bir anlaşma vardı.
Yahudiler; kendilerine özgü kimlik belirteçleri, Sünnet uygulaması ve beslenme yasalarıyla biliniyorlardı. Hıristiyanlar, Yahudilik ile aynı inançları ve ilkeleri savunuyorlardı, ancak Hıristiyanların çoğunluğu etnik Yahudi değil, eski paganlardı. İlk Hıristiyan toplulukların, pagan inancından dönmelerinde sünnet olmalarının gerekli olmadığı kararı alınmıştı (Elçilerin İşleri 15). Dolayısıyla Hıristiyanlar, aynı muafiyet hakkını talep etmek zorunda değillerdi. Hıristiyanlar, aynı zamanda, böyle bir siyaset izlerken, aslında paganları dini inançlarını değiştirmeye, geleneksel putperesliği bırakmaya da teşvik ediyorlardı.
İkinci Yüzyıl Kilise Babaları
Hıristiyan piskoposlar, MS 2.yüzyılda, Hıristiyan topluluklarına yönelik zulmün neden sona ermesi gerektiği konusunda Roma İmparatorlarına, yargıçlara tezler ve argümanlar yazmaya başlamışlardı. “Kilise Babaları” olarak adlandırılan bu kişiler, geriye dönük olarak, Hıristiyan dogması yaratıcıları olarak onurlandırılmışlardı. Bu konuda düzinelerce tez vardı, ancak baskın görüşler Justin Martyr (100-165), Lyonlu Irenaeus (130-202), İskenderiyeli Clement (MS 150-215) ve Tertullian’dan (MS 155-220) geliyordu.
Kilise Babaları, Hıristiyanlığa geçmiş, Yunan Felsefesi eğitimi almış eski paganlardı. Yahudilikle etnik anlamda hiç bir ilişkileri yoktu, ancak, Hz İsa’nın, İsrail peygamberlerinin öngördükleri Mesih olduğu iddiaları konusunda Yahudi Kutsal Metinlerine oldukça hâkim idiler. Argümanlarında birden fazla konuyu ele almış ve çeşitli edebi araçları kullanmışlardı. Araştırmacılar, oluşturulan literatürü üç alana ayırıyorlar:
- Savunmalar: Savunma/Apologia, bir şeyden dolayı üzgün olmayı değil, bir konuya tanımlayıp açıklama getiren bir yazı tarzıdır. Tarihsel olarak apologia Hırstiyanlığı eksiksiz bir sistem ve yaşam tarzı şeklinde tam olarak savunma yönünde yapılan ilk girişimlerin adı olmuştur. Roma İmparatorluğu, özellikle genel anlamda mucize yaratan kişileri konu edinen, Doğu’dan gelen yeni dinlere karşıydı. Roma bazı filozofları Hıristiyanlığı “sahte bir felsefe” olarak eleştirmişlerdi. Kilise Babaları, klasik okulların aynı kavramlarına dayandığını savunmak üzere Yunan Felsefesinden faydalanmış ve cevap vermişlerdi. Platon’un logos doktrininden gelen, maddi dünyada tazahür edilen akılcılık kavramını kullanmışlardı. Pavlus, Filipinlere Mektup 2 Kitabında, yaratılışta mevcut olan, fiziksel bir bedende tezahür etmeyi seçen ve daha sonra dirilişin ardında Cennet’te yükseltilen, önceden var olan bir Mesih kavramını tanıtmıştı. Havari Pavlus’a göre filozofların en büyük hatası; Platon logos’unun aslında Mesih olduğunu anlamamak şeklinde olmuştur.
- Karşıt Literatürü: Adversos kavramı, düşman (adversary) anlamına gelir. Adversos literatürü, Hıristiyanlık “düşmanları” şeklinde tanımlanan Yahudilere ve Yahudiliğe karşı yazılan yazılardan oluşur. Hıristiyanlar, inançlarının yeni bir inanç olmadığı temeline dayanarak, zulüm görmekten muaf tutulmalarını savunmuşlardı. Hıristiyanlar, uzun bir geçmişi olan Yahudiliğin Tek Tanrısını savunmuşlardı. Yazar Justin Martyr, Hıristiyanların aslında Tanrı’nın esas olarak antlaşma yaptığı gerçek Yahudi olduklarını iddia etmişti. Yahudilere karşı yazılan bu tezler, Yahudiliği sürekli olarak yozlaşmışlıkla suçlamış, bu yüzden Tanrı, İsa Mesih’i dünya’ya vaaz vermesi için göndermiş olduğu yönündedir. Kanıtı olarak, Tanrı’nın, MS 66 yılında yaşanan Büyük Yahudi İsyanı sonrasında, Roma İmparatorluğu’nun MS 70 yılında Tapınağın yıkılmasına izin vermiş olması gösteriliyordu.
- Heresiologlar (Sapkınlık Bilimcileri): Sapkınlık Bilimci birisi, sapkınlık çalışmalarında uzman olarak tanımlanır, ancak geriye dönük olarak konu dikkate alındığında, Kilise Babaları için de bu sıfat geçerlidir. İkinci yüzyılda, toplu olarak Gnostik Gospels/İncil Kitapları şeklinde tanımlanan düzinelerce farklı “İncil Kitapları” vardır. “Gnostic” kavramı; Yunanca bir kelime olan gnosis (bilgi) kelimesinden gelip hem Hz İsa’nın doğası ve hem de insanlığın kurtuluşundaki rolüyle ilgili gizli bilgiyi tanımlıyordu. Kilise Babaları da Ortodoksluk ve sapkınlık kavramlarını bulmuşlardı. Ortodoksluk; doğru inanç anlamına geliyordu. Sapkınlık ise, Yunanca’da bir Felsefe Okulu olan hearesis (sapkınlık) kavrmından türetilmiştir. Kilise Babaları, buldukları kavram ve ritüellerle aynı düşüncede olmayan herkesi yanlış inanç ve eylemden, dolayısıyla sapkınlık nedeniyle suçlu ilan etmişlerdi.
Yahudilere karşı yazılmış en kapsamlı tez; Justin Martyr’ın kaleme aldığı Yahudi Trypho ile Konuşma (Dialogue with Trypho) metnidir. İkinci Yahudi Ayaklanması olan Bar-Kokhba İsyanının (MS 132-136) başarısızlığından sonra Roma’ya gelen Yahudi bir mülteci olan Trypho ile yazar Justin arasında geçtiği iddia edilen bir konuşma metni. Araştırmacılar, Yahudi Trypho’nun tarihsellik yönünü ve yapılan konuşma içeriğini incelerler. Ancak antik dönem yazarları genellikle yeni bakış açısını oluşturmak üzere sahte bazı argümanları üretir ve üretilen her bir konunun daha sonra gelen bir konuyu çörütmesi üzerine inşa ederler.
Yazar Justin Martyr, Yahudi mülteci Trypho ile olan diyaloğunu, yakın zamanda meydana gelmiş olan isyanı, Hıristiyanların barışsever ve Roma İmparatorluğu’nun iyi ve vatansever vatandaşları olduklarını Roma yönetimine göstermek amacıyla başlangıç noktası eseri olarak yazmıştır. Buna karşılık, (yazar Justin’e göre) Yahudilerin inatçı doğaları gereği, her zaman otoriteye, hatta Tanrı emirlerine bile itaatsiz olduklarını görmek için sadece Yahudi Kutsal Yazılarına bakmak yeterlidir.
Alegori
Justin Martyr, alegori yöntemini kullanarak, Hıristiyan Kutsal Kitabı İncil’in oluşumuna en önemli katkı yapmıştı. Hıristiyanlığın yeni olmadığını göstermek amacıyla, Antik Çağın kanıtı olarak alegori edebi yönteminden faydalanmıştı. Alegori; bir metnin yeni bir anlamını açıklamak üzere bir olay veya anlatının sembolik yeniden yorumunu içermektedir. Yahudi Kutsal Yazılarının incelenmesinde, Mesih’i işaret eden bu anlamda tip figürler vardı:
O halde, Tanrı’nın Fısıh Bayramı kutlamasında kurban edilmesini emrettiği kuzunun gizemi (Pavlus’un 1.Korintliler 5:7’de Paskalya kurbanı), Mesih’in bir örneğiydi; kanıyla, ona olan inançlarına göre, evlerini meshediyorlardı. Mesih’in acılarından sonra, Kudüs’teki yerin bile düşmanlarınıza verileceği ve kısacası, bütün adakların sona ereceği günlerin geleceğini biliyorlardı ve tamamen kızartılması emredilen o kuzu, Mesih’in katlanacağı haç acısının bir simdgesiydi. Yani, kızartılan ve haç biçiminde [odun şişleri] süslenen kuzu (Trypho, XL).
Justin Martyr, İshak’ın kurban olarak hazırlanması, Hz İsa’nın çarmıha gerilmesi konusuna işaret ettiğini iddia etmişti. Ancak bu sefer Tanrı, bu saf kurbanı kabul etmişti. İsrailliler, Kenan diyarına dönerlerken çölde çeşitli kabilelerle savaşım verirlerken, Hz Musa kollarını kaldırarak ayağa kalkmıştı ve İsrailliler kazanıyorlardı. Yorulduğunda ve kollarını indirdiğinde onlar kaybediyorlardı. Bu hareket, kurtuluşun çarmıha gerilmiş Mesih’in kaldırılmış kollarıyla sembolize ediyordu.
Yunan Felsefasi eğitimini almış Justin Martyr, İsrail Tanrı’sını felsefenin soyut, orijinal en yüksek tanrısı, evreni yaratan birleşik tek bir güç olarak tasvir etmiştir. Bu felsefi tektanrıcılık, diğer tüm tanrıları dışlayarak Tanrı’ya tapınmayı sürdürmüştür.
Oysa Tanrı dünya’yı ziyaret etmemiş ve insanlarla iletişim kurmamamıştı. Bu Yahudi inancı, kendi tarihlerinin yanlış yorumlamasından kaynaklanıyordu. Hz Musa ile yanan bir çalı üzerinden konuşan Tanrı değil, logos olarak Mesih’in önceden var olan biçimiydi. Kutsal Yazılarda Tanrı adının okunduğu her yerde, Mesih her zaman dünya öncesi tezahürü oluyordu. Mesih, evrenin yaratılışında vardı ve yaratma eyleminde yer alıyordu. Kilise Babaları, analoji/benzetme yoluyla, İsrail’in bütün peygamberleri Nasıralı İsa’yı Mesih olarak önceden haber verdiklerini iddia ediyorlardı.
Babil İmparatorluk güçlerinin Kudüs’u fethi ve Kral Süleyman Tapınağının yıkmaları sırasında (MÖ 587) Yeramya peygamber idi. Hıristiyan Yeni Ahit’inde Yeremya’dan doğrudan 40 alıntı var. Yeremya Kitabı Bölüm 31:21-34’te:
“Günler gelir” diye bildirir RAB Tanrı, “İsrail halkıyla ve Yahuda halkıyla yeni bir antlaşma yapacağım. Yahudilerin Mısır’dan çıkmaları için atalarının elinden tuttuğum zaman yaptığım antlaşma gibi olmayacak. Çünkü onlar Ben’imle antlaşmayı bozdular; oysa Ben onlara yönetici idim” der RAB Tanrı. “O zamandan sonra İsaril halkıyla yapacağım antlaşma şöyle olacaktır”: “Yasa’mı onların zihinlerine kazıyacağım ve yöreklerine işleyeceğim. Ben onların Tanrısı olacağım ve onlar da Ben’im kullarım olacaklar. Çünkü kötülüklerini bağışlayacağım ve günahlarını bir daha anmayacağım”.
Bu nedenle, Hıristiyanlar, Hz İsa’nın sunduğu yeni sisteme tanıklık olarak “Kutsal Yazılarda kanıt” şeklinde hizmet etmek üzere Hıristiyan inancı için “eski antlaşmayı” muhafaza etmeliler. Aynı zamanda, “kalplerine yazılmış bir antlaşma” etnik Yahudilerin kimlik belirteçi olmadan eski paganların kabul etmesinin gerekçesiydi. Artık Yahudi değiller, pagan değiller. Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğun’da yeni ve ayrı bir din haline gelmiştir.
Sinoplu Marcion (MS 85-160)
Sinop, Karadeniz’in güney kıysında hüküm süren Pontus İmparatorluğunun bir eyaleti idi. Marcion, zengin bir gemi yapımcısı olan Sinop piskoposunun oğluydu. Marcion, öğretileri nedeniyle, babasının onu aforoz ettiği iddia edilir. Önemli eseri, Antithesis (beş kitaptan oluşur) kayıptır, ancak Kilise Babaları tarafından kapsamlı bir şekilde alıntılanmıştır. Tertullian’ın yazdığı bir incelemede (Adversus Marcionem) kendisine “Pontus kurdu” lakabı verilmişti. MS 140 yılında, hepsi de bekâr olan takipçileriyle birlikte Roma’ya göç etmişti. Seyahat, konaklama ve iaşe giderlerini ödemişti. Ayrıca, Kilise Babalarının küçümseyip redettiği Roma’daki Kilise’ye bağış (140.000 Sestertius/Antik Roma Sikkesi) yapmıştı. Roma’dan da aforoz edildikten sonra sapkın ilan edilmişti.
Marcion, sadece bir okul kuran diğer Gnostik gruplardan farklı olarak, piskoposlar, rahipler ve diyakozlardan oluşan kendine has bir hiyerarşi ile kendi Kilise’sini kurmuştu. Bu şekilde, diğer farklı öğretmenlerden daha fazla takipçi kazanmıştı. Justin Martyr, Marcion’un aforoz edilmesinden on yıl sonra bile her milletten birçok kişinin küfürlü konuşmasına neden olduğunu yazmıştı.
Marcion, Hz İsa’nın insan kişiliği ve acısı konusunun yanılsama olduğunu vaaz etmişti. Marcion’a göre, Hz. İsa, Bakire Meryem’den doğmamış, aslında hiç doğmamış, sadece aniden Capernaum Sinagogunda belirmiştir. Hz İsa, daha yüksek bir tanrının, bir sevgi tanrısının tezahürüydü. Hz İsa, çarmıhta ölüm anına kadar insan görünümünü korumuş ve bu sayede ruhları Yahudiliğin yaratıcı Tanrı’sı egemenliğinden kurtarmıştır.
Yahudilik Tanrı’sı bir adalet Tanrı’sıydı. Tek işlevi, iyiliği ödüllendirmek ve kötülüğü cezalandırmak idi. İsrail Tanrı’sı ise tutarsızdır, fikrini değiştirir (insanları yarattığı için duyduğu pişmanlık, tufan hikâyesi) ve masumları, suçluları ulusal felaketlerle cezalandırır. Çabuk öfkelenir ve diğer güçlere karşı kıskançtır (kendi itirafına göre). Ancak, Hz İsa bağışlamayı öğretmiştir: “Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenleri kutsayın, size kötü davrananlar için dua edin” (Luka 6:27-28). Yahudilerin Mesih hakkındaki görüşü; sadece kral bir savaşçıydı. Bu görüşleri Yahudilerin yararınaydı. Ancak, Hz İsa bütün uluslara kurtuluş önerisinde bulunmuştu. Bu nedenle, Yahudilerin Tarihi ve Kutsal Yazıları olan “Eski Ahit” Kitabı artık geçerli değildir.
Marcion, Hıristiyanların kendi Kutsal Yazılarına sahip olması gerektiğini ileri sürmüştür. Pavlus’a büyük hayranlık duyan Matcion, Pavlus’un Korintliler 2 kitabında, Cennet’te beden dışı bir yolculukla ilgili tanımının kendisine Tanrı ve Hz İsa’nın gerçek doğası hakkında fikir verdiğini iddia etmişti. Marcion’un Hıristiyanlar ile ilgili yazıları, Pavlus’un on mektubunu ve Luka’nın bir müjdesini içeriyordu. Luka’nın Hz İsa’nın gerçek doğasını anlayan tek yazar olduğunu iddia etmiştir.
Ancak, Havari Pavlus’un mektuplarında anılan (özellikle İşaya) peygamberlere yapılan atıfların, Luka’nın peygamberlere ve İsrail Tarihine yaptığı atıfların birileri tarafından eklenmiş olmasına karşı çıkmıştı. Bu bölümleri yeniden düzenlemişti. Çok az sayıda bir baskı olmalı. Marcion, “Yeni Ahit” terimini kullanan ilk kişidir.
Yeni Ahit Kilise Kanunun Oluşturulması
Marcion’un önerdiği Kutsal Yazıların önemi Kilise Babalarının verdiğ tepkide görülür. Yeni Ahit Kitabının oluşumu, MS 140 ila 200 yılları arasında, Gnostisizm’e yanıt olarak, ama aynı zamanda Marcion’un önerdiği Canon’a yanıt olarak gelişmeye başlamıştı. Marcion’un elinde Pavlus’a ait on mektubu varken, Kilise Babalarının elinde 14 mektubu vardı. Tek bir Gospel/Kitap yerine, dört kitapları vardı. Bu dört kitap, sadece bu dört kitabın en erken dönem kitapları oldukları argümanlarıyla değil, aynı zamanda apostolik gelenek olarak bilinen bir kavramla, en erken günlerden itibaren toplulukların elinde olduklarını iddia ederek seçmişlerdi. Hz İsa, ilk piskoposları atayan havarilerine ders vermiş ve böylece Hıristiyanların görüşleri değişmeden kalmıştır.
Bu dönemde Dört İncil Kitabına isimleri verilmiş ve yazarlarının arka plan geleneklerini önermektedirler. Diğer herhangi bir İncil Kitabı veya bakış açısının reddedilmesi, İrenaeus tarafından Tanrı’nın niyeti olarak haklı gösterilmiş ve ana noktalarının mevsimler sayısı olduğuna işeret edilmişti.
Yeni Ahit araştırmacıları Havari Pavlus’un yedi mektup yazdığı konusunda hemfikirdiler; geri kalanlar ise Pavlus olduklarını idia eden havarilerin yetki sahibi oldukları gerekçesiyle yazdıkları “Deutero-Paul” mektupları olarak tartışmalı mektuplardır.
Roma İmparatorluğunun Hıristiyanlaştırılması
Roma İmparatoru Konstantin’in Hıristiyanlığa geçmesiyle birlikte, yayınlanan Milano Fermanı ile Hıristiyanların MS 313 yılından itibaren yasal olarak bir araya gelmelerine izin verilmişti. Mesih’in Tanrı ile ilişkisi (Aryan Ayrılığı/Schism) konusunda devam eden tartışmalar nedeniyle MS 325 yılında İznik’te İmparatorluk çapında bir konsey toplanma çağrısı yapılmıştı. Birinci İznik Konseyi, Hıristiyan Teslisi (Trinity/Kutsal Üşleme) kavramını ortaya çıkarmış ve bütün Hıristiyanların inanması gereken İznik İnanç Bildirgesi oluşturulmuştu. Hıristiyan olan İmparatorla aynı fikirde olmayan herkes artık sapkınlıkla suçlanır olmuş ve ölüm cezasına çarptırılmıştı.
Büyük Konstantin, din değiştirip Hıristiyanlığa geçtiğinde Kilise Babalarının teolojisine dönmüştü. Tarihçi yazar Eusebius’un Konstantin’in Hayatı (Life of Constantine) kitabına göre, İmparatorluğun her yerinde 50 adet Kutsal Kitap İncil nüshasının dağıtılması emri verilmişti. O zaman hangi İncil nüshalarının dağıtıldığını doğrulayamıyoruz, ancak en nihayetinde bu dört İncil’in evrensel olarak kabul edilen “kanonik” İnciller (Gospels) haline gelmişlerdir.
Yen Ahit kononunun (Canon) en eski listesi MS 170-200 yılları ile MS 4.yüzyıl arasında bir zamana tarihlenen Muratorian Fragmanı olarak bilinen listeden ileri gelir. İskenderiye piskoposu Athanasius (MS 296-298) 27 kitaptan oluşan bir Canon üretmişti. Yeni Ahit 27 kitap listesini verir: Dört İncil (Gospels), Elçilerin İşleri, Mektuplar ve Vahiy Kitabı.
Yüzyıllar boyunca, Yahudi Kutsal Yazıları, Katolik Kilisesi, Doğu Ortodoks Toplulukları ve Protestan Reformu değişik mezheplerine dâhil edilmesi konusunda tartışmalar devam etmiştir. Farklılıkların çoğu Septuagint Bible (Yermişler Kitabı) ve apokrif yazıları kitaplarından ileri gelmektedir. Katolik Kanonu (Canon) 64 kitaptan oluşur, Ortodoks Kiliseleri Kanunları 49 kitap ve Protestan Kanunları 39 kitaptan oluşmaktadır.