
"Tanrıların Yolu" anlamına gelen Şinto, Japonya'daki en eski dindir. Şinto'nun temel kavramları saflık, uyum, aile saygısı ve bireyin grup karşısında ikincilleştirilmesini içerir. İnancın kurucusu, peygamberi veya temel öğretileri özetleyen önemli bir metni yoktur.
Şinto'nun tam olarak ne olduğu tanımındaki esneklik, bu uzun ömürlülüğünün nedenlerinden biri olabilir. Şinto, Japon kültürü ile o kadar iç içe geçmiştir ki, bağımsız bir düşünce bütünü olarak neredeyse ayrılamaz hale gelmiştir. Sonuç olarak Şinto, birey dini bir aidiyet iddia etsin veya etmesin Japon karakterinin bir parçası olmuştur.
Şinto'nun Temelleri
Diğer birçok dinin aksine, Şinto'nun bir kurucusu yoktur. Eski Japon halkları uzun bir süre animistik inançlara sahipti, ilahi atalarına tapıyor ve şamanlar aracılığıyla ruh dünyasıyla iletişim kuruyorlardı; bu inancın bazı unsurları Yayoi kültürü döneminde başlayan ve Japonya'da uygulanan ilk tanınmış din olan Şinto'ya dahil edilmiştir. (MÖ 300 - MS 300). Örneğin, belirli doğa olayları ve coğrafi özelliklere tanrısallık atfedilmiştir. Bunların arasında en bariz olanları güneş tanrıçası Amaterasu ve rüzgar tanrısı Susanoo'dur. Nehirler ve dağlar ise özellikle önemliydi, ancak hiçbirinin adı Ainuların yanardağ tanrısı Fuçi'den gelen Fuji Dağı kadar önemli değildi.
Şinto'da tanrılar, ruhlar, doğaüstü güçler ve özler kami olarak bilinir ve doğaya tüm biçimleriyle hükmederler. Ayrıca bu kamilerin çeşitli doğal güzelliklere sahip yerlerde yaşadıkları düşünülür. Diğer yandan, kötü ruhlar veya şeytanlar (oni) boynuzlu ve üç gözlü devler olarak tasavvur edilen görünmez varlıklardı. Güçleri genellikle yalnızca geçicidir ve doğal bir kötücül kuvvet temsil etmezler. Hayaletler ise obake olarak bilinir ve herhangi bir zarara yol açmadan belirli ritüellerle kovulması gerekir. Ölü hayvanların bazı ruhları insanların içine girebilir. En kötüsü de tilkidir, bu bireylerin bir din adamı tarafından infaz edilmesi gerekir.
Kojiki ve Nihon Şoki
Kojİkİ ve Nİhon ŞoKİ, MS 8. yüzyIla aİt değerİ paha bİçİlemez Şİnto mİtlerİ ve folklor seçkİlerİdİr.
İmparatorluk hanedanı (İmparator Temmu) tarafından hazırlatılan iki kronik, Şinto mitolojisi ve inançları hakkında paha biçilemez kaynaklardır. Kojiki ('Kadim Şeylerin Kaydı'), MS 712'de, genellikle güçlü klanların soyağaçları olan daha önceki kaynaklardan yararlanan saray alimi Ono Yasumaro tarafından derlenmiştir. Daha sonrasında, Nihon Şoki (Nihongi olarak da bilinen 'Japon Kroniği'), saray bilginlerinden oluşan bir heyet tarafından MS 720 yılında, birçok klanın daha önceki eserin Yamato klanına verildiğini düşündüğü önyargısını kırması amacıyla yazıldı. O halde bu eserler, dünyanın yaratıldığı ve insanlığı kendi kendini yönetmeye bırakmak üzere geri çekilmeden önce hüküm sürdükleri Tanrılar Çağı'nı anlatmaktadır. Aynı zamanda, tanrıça Amaterasu'nun büyük büyük torunu Jimmu Tenno'yu Japonya'nın ilk imparatoru yaparak tanrılar kendileriyle imparatorluk soyu arasında doğrudan bir bağ kurmuş oldu. Jimmu'nun geleneksel hüküm süresi MÖ 660-585 idi, ancak yalnızca efsanevi bir figür de olabilir. Nihon Şoki bize 'Şinto' kelimesinin ilk yazılı kaynağını veriyor.
'10,000 Yaprağın Derlemesi' olarak da bilinen Manyoşu, erken Şinto inançlarının diğer önemli kaynakları arasındadır. MS 760 yılında yazılan bu eser, yalnızca dini konularla sınırlı olmayan, her türlü konuyu kapsayan şiirlerden oluşan bir derlemedir. Bir diğer önemli kaynak ise çeşitli bölgelerdeki yerel kami ve efsaneleri kaydetmek için MS 713'te görevlendirilen yerel kronik veya Fudoki'dir. Son olarak, MS 10. yüzyılda Şinto'nun yasalarını, ritüellerini ve dualarını içeren, 50 kitabın derlemesi niteliğinde Engişiki ortaya çıktı.
Şinto'nun Tanrıları
Birçok diğer antik inanışta olduğu gibi, Şinto'nun tanrıları da her zaman mevcut olan ve günlük hayatı etkilediği düşünülen önemli astrolojik, coğrafi ve meteorolojik olayları temsil eder. Bu tanrılar veya ujigamiler belirli antik klanlar veya uji ile ilişkilendirilir. Alışılmadık bir şekilde, yüce ve güneş tanrısı olan Amaterasu dişidir. Erkek kardeşi Susanoo, deniz ve fırtınaların tanrısıdır. Tanrıların yaratıcısı, Japonya'nın adalarını meydana getiren İzanami ve İzanagi'dir. İzanagi'nin sol gözünden Amaterasu, burnundan ise Susanoo doğdu. Tanrı'nın sağ gözünden Ay tanrısı Tsukuyomi doğdu.
Susanoo ve Amaterasu, Susanoo'nun yüz kızartıcı davranışının ardından birbirleriyle savaştılar. Amaterasu kendini bir mağaraya kapadı, dünya karanlığa büründü ve tanrılar güzel mücevherler ve bir ayna sunmalarına rağmen onu tekrar dışarı çıkaramadılar. Sonunda, bir erotik dansçı öyle bir kahkaha tufanı kopardı ki Amaterasu dayanamayarak dışarı çıkıp olup biteni görmek istedi. Susanoo yeni bir sayfa açtı ve bir çiftçi ailesine saldıran sekiz başlı ejderha canavarını öldürerek yaratığın sekiz kuyruğundan birinde bulduğu kılıcı Amaterasu'ya barışma niyetinde verdi. Tarihçiler, bu anlaşmazlığı Yamato klanının (Amaterasu'nun temsil ettiği) rakipleri Izumo'ya (Susanoo'nun temsil ettiği) karşı kazandığı zaferin bir sembolü olarak görmektedir.
Susanoo dünyaya, Saz Ovası'na geri döndü ve daha önce canavar Yamato no Oroçi'nin elinden kurtardığı ailesinin kızıyla evledi. Birlikte dünyayı yöneten yeni bir tanrı ırkı yarattılar. Daha sonrasında, Amaterasu bu tanrıların sahip olduğu güçten endişe duydu ve torunu Honinigi'yi belirli egemenlik sembolleriyle birlikte yeryüzüne gönderdi. Bunlar, tanrıların Amaterasu'yu mağarasından çıkarmak için kullandıkları mücevherler ve aynalar ile daha sonra Kusanagi olarak bilinen Susanoo'nun ona verdiği kılıçtı. Bu üç obje Japonya'nın imparatorluk sembollerinin bir parçası olacaktı. Honinigi'nin taşıdığı bir diğer sembol, özel doğurganlık güçlerine sahip muhteşem magatama mücevheriydi.
Honinigi, Kyuşu'daki Takaçio Dağı'na indi ve tanrıların en güçlüsü Okuninuşi ile bir anlaşma yaptı. Amaterasu'ya olan sadakati nedeniyle Okuninuşi, gelecekteki kraliyet ailesinin koruyucusu olarak önemli bir role sahip olacaktı. Daha sonra bu tanrı, tüm Japonya'nın koruyucusu olarak kabul edilecekti.
Diğer önemli ilahi figürler arasında, özellikle cömertliğiyle bilinen ve tüccarlar, dükkân sahipleri ve zanaatkârlar için de önemli görülen pirinç tanrısı kami İnari yer alır. İnari'nin elçisi tapınak sanatında popüler bir figür olan tilkidir. Şiçifukujin olarak da bilinen 'Yedi Şans Tanrısı', özellikle zenginliği temsil eden Daikokuten ve Ebisu, anlaşılır şekilde popülerdir. Daikokuten aynı zamanda mutfağın tanrısı olarak kabul edilir ve bu nedenle aşçılar ve şefler tarafından saygı görür.
Aşağıda açıklandığı gibi, Şinto ve Budist inançları eski Japonya'da iç içe geçti ve sonucunda bosatsu veya 'aydınlanmış varlıklar' gibi bazı Budist figürler Şinto takipçileri arasında popüler kami haline geldi. Bu üç figür Amida (Saf Diyar'ın hükümdarı, yani cennet), Kannon (çocukların, doğum yapan kadınların ve ölü ruhların koruyucusu) ve Jizo'dur (acı çekenlerin ve ölü çocukların ruhlarının koruyucusu). İki inançta da kesişen diğer bir figür ise savaşçı tanrı Haçiman'dır.
Son olarak, bazı ölümlüler ölümlerinden sonra ilahi konuma yükseltildi. Belki de en ünlü örnek, sarayda kötü muamele gören ve sürgüne gönderilen alim Sugavara no Miçizane, diğer adıyla Tenjin'dir (MS 845-903). Ölümünden kısa bir süre sonra, çoğu kişinin tanrıların Tenjin'in haksız muamelesine öfkelerinin bir işareti olarak aldığı yıkıcı bir yangın ve veba dalgası imparatorluk başkentini vurdu. Kyoto’daki etkileyici Kitano Tenmangu Tapınağı, onun onuruna MS 947 yılında inşa edildi ve Tenjin, bilgelik ve eğitimin koruyucu tanrısı haline geldi.
Şinto ve Budizm
Budizm, Japon kültürünün çinlileştirme sürecinin bir parçası olarak MS 6. yüzyılda Japonya'ya gelmişti. Burada göz ardı edilmemesi gereken diğer unsurlar ise tıpkı Budist fikirlerin yaptığı gibi deniz aşırı gelen Taoizm ve Konfüçyüsçülük ilkeleridir; özellikle de Konfüçyüsçülük'ün saflığa ve nizama verdiği önem. Bu farklı inanç sistemleri birbirlerine karşıt olmak zorunda değillerdi, eski Japonya'da Budizm ve Şinto yüzyıllar boyunca yan yana gelişmek için yeterli karşılıklı alan buldular.
Heian döneminin sonunda (MS 794-1185), bazı Şinto kami ruhları ve Budist bodhisattvalar resmi olarak tek bir tanrı oluşturmak için birleştirildi, böylece 'Çifte Şinto' olarak da bilinen Ryobu Şinto yaratıldı. Sonuç olarak, bazen Budist figürlerin tasvirleri Şinto tapınaklarına dahil edildi ve bazı Şinto tapınakları Budist keşişler tarafından yönetildi. İki din arasında, Şinto daha çok yaşam ve doğumla ilgileniyordu, kadınlara karşı daha açık bir tutum sergiliyor ve imparatorluk hanedanına çok daha yakın duruyordu. İki din MS 19. yüzyıla kadar resmi olarak ayrılmayacaktı.
Şinto'da Temel Kavramlar Nelerdir?
Şinto'nun ana inançları veya temel kavramları:
- Saflık - hem fiziksel temizlik, düzensizlikten kaçınma hem de ruhsal arınma.
- Fiziksel sağlık.
- Nizam (wa) her şeyin içinde vardır ve düzensizlikten korunmalıdır.
- Üreme ve doğurganlık.
- Aile ve ata dayanışması.
- Bireyin gruba tabi kılınması.
- Doğaya saygı.
- Her şeyin içinde hem iyi hem de kötü olma imkanı vardır.
- Ölülerin ruhu (tama), atalarının ortak kamisine katılmadan önce yaşayanları etkileyebilir.
Şinto Tapınakları
Şinto tapınakları veya jinja, bir veya daha fazla kaminin kutsal yerleridir ve Japonya'da bu şekilde yaklaşık 80.000 tapınak vardır. Bazı doğal oluşumlar ve dağlar da tapınak olarak kabul edilebilir. İlk tapınaklar, üzerinde adakların sunulduğu sade taştan sunaklardı. Daha sonra, bu sunakların etrafına genellikle sazdan piliç depolarının mimarisini kopyalayan binalar inşa edildi. MS 8. yüzyıldaki Nara döneminden itibaren tapınak tasarımı, yukarı kıvrılan çatı uçları, bolca kırmızı boya ve tasarım unsurlarıyla Çin mimarisinden etkilenmiştir. Çoğu tapınak, Hinoki selvisi kullanılarak inşa edilmiştir.
Bu tapınaklar torii olarak da bilinen kutsal geçidin varlığıyla kolayca tanımlanabilir. En basit olanları, iki dikey direk ile iki uzun yatay kirişten oluşan bu geçitler tapınağın kutsal alanını dış dünyadan ayırırlar. Bu geçitler genellikle kaminin varlığını simgeleyen ve her biri dört yerden yırtılmış ikili kağıt veya metal şeritler olan gohei ile süslenir. Bir tapınak baş rahip (guji) ve rahipler (kannuşi) tarafından, daha küçük tapınaklar ise tapınak büyükleri komitesinin bir üyesi olan sodai tarafından yönetilir. Yerel halk tapınağı mali olarak destekler. Ayrıca, özel haneler vefat eden aile üyelerinin isimlerini içeren ve ataların kamisini onurlandıran bir atalar tapınağına veya kamidana'ya sahip olabilir.
Tipik bir Şinto tapınağı kompleksi aşağıdaki ortak özellikleri içerir:
- Torii veya kutsal geçit.
- Tapınağın kamisinin bir tasavvurunu içeren honden veya kutsal alan.
- Honden'in içinde bulunan ve kaminin ruhunu barındıran kutsal nesne goşintay.
- Torii ve haiden'i birleştiren kutsal yol sando.
- Törenler ve tapınmak için yapılmış hitabet salonu haiden.
- Dualar ve adak için inşaa edilmiş heiden.
- Para adakları için kullanılan kutu saisenbako.
- Ritüel arınma için kullanılan taş bir su teknesi temizuya.
- Ritüel dans ve müzik için bir çeşit köşk olan kaguraden.
- Daha büyük tapınaklarda ayrıca geniş bir toplantı salonu ve miko ('tapınak bakireleri') tarafından tılsımların satıldığı tezgahlar vardır.
En önemli Şinto tapınağı, Amaterasu'ya adanmış olan İse Büyük Tapınağı'dır ve burada hasat tanrıçası Toyouke'ye ait bir yan tapınak da bulunmaktadır. MS 8. yüzyılın başlarında, Amaterasu'nun İse'deki tapınağının canlılığını korumak için her 20 yılda bir tapınağı tam olarak yeniden inşa etme geleneği ortaya çıktı. Eski tapınağın parçalanmış malzemesi özenle depolanır ve duvarlarında kullanılmak üzere diğer tapınaklara taşınır.
İkinci en önemli tapınak ise İzumo-taişa'daki Okuninuşi tapınağıdır. Bu ikisi Japonya'daki en eski Şinto tapınaklarıdır. Bu en ünlü tapınakların yanı sıra, her yerel topluluğun kendi kami ruhlarına adanmış küçük tapınakları vardı. Öyle ki, modern şehir binalarının bile çatısında küçük bir Şinto tapınağı bulunabilir. Hatta bazı tapınaklar taşınabilirdir. Mikoşi olarak bilinen bu tapınaklar, şelaleler gibi doğal güzelliğe sahip yerlerde törenlerin yapılabilmesi için hareket ettirilebilirler.
Tapınmalar ve Festivaller
Tapınakların kutsallığı, tapınacak kişilerin genellikle ellerini ve ağızlarını suyla yıkayarak arındırmaları (oharai) gerektiği anlamına gelir. Girmeye hazır olduklarında, küçük bir miktar para sunarlar, kamiyi haberdar etmek için küçük bir çanı çalarlar veya ellerini iki kez çırparlar, ardından dua ederken eğilirler. Son bir el çırpmasıyla duayı bitirirler. Ayrıca, bir rahipten biri için dua etmesini talep etmek de mümkündür. Sunulan küçük adaklar bir kase sake (pirinç şarabı), pirinç ve sebze içerebilir. Çoğu tapınak dağlar gibi doğal güzellikteki yerlerde bulunduğundan, bu tapınakları ziyaret etmek bir çeşit hac olarak görülür. Fuji Dağı bunun en ünlü örneğidir. İnananlar, bazen kişinin refahını sürdürmesi için içinde dualar bulunan, Omamori olarak bilinen küçük işlenmiş keseler takarlar. Şinto'nun öbür dünya hakkında özel bir görüşü bulunmadığından, Şinto mezarlıkları enderdir. Çoğu takipçi yakılır ve Budist mezarlıklarına gömülür.
Takvim, belirli kamileri onurlandırmak amacıyla düzenlenen dini bayramlarla şekillenir. Bu etkinlikler sırasında taşınabilir tapınaklar ilgili kamiye bağlı alanlara götürülebilir veya renkli şamandıraların geçit törenlerinde inananlar belirli ilahi figürleri taklit etmek için giyinebilirler. En önemli yıllık bayramlardan biri de üç günlük Japon Yeni Yılı bayramı olarak da bilinen Şogatsu Matsuri'dir. Bu bayramda ölülerin atalarına, evlerine geri dönüşünü kutlayan, içinde bir çok Şinto ritueli bulunan Obon Budist bayramı ve tapınağın yerel halkın etrafına taşınarak toplumu arındırıp, gelecekteki refahını güvence altına aldığı yıllık düzenlenen matsuri yer alır.
This content was made possible with generous support from the Great Britain Sasakawa Foundation.