Yunan alfabesi, arkeolojik kayıtlara göre M.Ö. 8. yüzyılda Yunanistan'da ortaya çıkmıştır. Bu alfabe, Yunanların kullandığı ilk yazı sistemi değildi. Yunan alfabesi icat edilmeden birkaç yüzyıl önce, Miken uygarlığı döneminde, Linear B olarak adlandırılan çizgi yazısı kullanılmaktaydı. M.Ö. 1100 civarlarında Linear B etkisini yitirmişti ve bununla birlikte yazıya dair olan tüm bilgi ortadan kaldırılmıştı ta ki Yunan alfabesi icaat edilene kadar.
Yunan alfabesinin doğuşu, Yunanlar, hem ünsüzleri hem de ünlüleri temsil edebilen bir şekilde düzenlenmiş özgün işaretlerden oluşan tamamen fonetik bir yazı sistemi geliştirip; Fenike yazı sistemini kendi dillerini temsil edebilecek şekilde uyarladıklarında gerçekleşmişti. En erken Yunan alfabesi yazıtları çömleklerin ve çömlek parçalarının üzerine işlenmiş grafitilerdi. Bu grafiti Lefkandi ve Eretria'da, Dipylon yazıtı Athena'da ve Nestor'un Kupası ise Pithekoussai'de bulunmuştu. Hepsinin tarihi ise M.Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısına dayanıyordu ve bilinen eski Yunan alfabesiyle yazılmış yazıtlar olarak tarihe geçmişlerdi.
Yunan Alfabesi'nin Doğuşu ve Gelişimi
M.Ö. ilk binyıllarda Lübnan'da ortaya çıkmış, zamanla mükemmel birer deniz tüccarına dönüşmüş ve de batı taraflarında etkilerini bırakmış olan Fenikeliler, Akdeniz havzasında ileri karakollar kuruyordu. Fenike dili, Sami dillerinin bir kolu olan Afro-Asya dil ailesine aitti ve İbranice ve Kenanca ile de bağlantılıydı. Fenikeliler, onlarla takaslayabileceği birtakım ürünlere sahipti ve bunlardan en önemlisi ise yazı sistemleriydi.
Fenikeliler, Sami dillerini konuşan diğer doğu Akdeniz devletlerininkine benzer bir yazı sistemine sahipti. Dilleri, belli başlı ideogramlara sahip değildi ancak sesleri temsil eden bir dizi harften oluşan fonetik bir yazı sistemiydi. Modern Arap ve İbrani yazı sistemlerinde de olduğu gibi, Fenike alfabesinde de sadece ünsüzler için harfler vardı. Yunanlar Fenike albesini alıp üzerinde birkaç oynama yaptılar. Yunan dilinde ünsüz karşılığı olmayan işaretleri kaldırdılar ve bunları her bir sesli harf için kullandılar. Neticede, Yunan sesli harfleri A (alfa), E (epsilon), I (iota), O (omicron), Y (upsilon) ve H (eta), Fenike harflerinin ünsüz sesler için uyarlaması olarak ortaya çıktı. Yunanlar, ünlüleri ve ünsüzleri temsil etmek için özgün semboller kullanarak, ilk kez konuşmayı açık bir şekilde temsil edebilen bir yazı sistemi yarattılar.
Yapılan bu değişikliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkan birkaç avantaj da söz konusuydu. Heceler, logografik ve piktografik sistemler bazen konuşulan dili temsil etmek için belirsiz olabilirken, Yunan alfabesi konuşmayı doğru bir şekilde iletebilirdi. Yakın Doğu'da, aynı zamanda Ege'nin Bronz Çağı'nda, yazı uzmanlar ve katipler tarafından tekelleştirilmiş bir beceri haline gelmişti. Bu durum, Yunan alfabesi döneminde yavaşça değişecekti: Yunan alfabesinde daha az sayıda işaret vardı, bu da yazı sistemini öğrenmek isteyenlere daha çok olanak sağlayan bir durumdu.
Yunanları Fenike alfabesinin üzerinde değişiklikler yapmaya iten sebepler neydi? Bu tam olarak anlaşılamamıştı ancak görünüşe bakılırsa Fenike ve Yunan fonolojisindeki farkılılıklar bu süreçte büyük rol oynamıştı. Fenike dilinde hiçbir kelime ünlü bir harfle başlamazken, Yunan dilinde ünlü harflerle başlayan birçok kelime gözlemlenebilirdi. Bu demek oluyordu ki, Fenike alfabesi eğer düzenlenmeseydi Yunanlar için Yunancayı yazmak imkansız bir hale gelecekti. Bu düzenlemelerin yürütülme şekli de kesin olarak bilinmemektedir. Ancak arkeolojik kanıtlardan yola çıkarak yapılabilecek birkaç çıkarım vardı. Yunanların bu yenilikleri tek seferde gerçekleştirdiğine inanılıyordu. Bu inanış, Ω (omega) harfi hariç tüm Yunan alfabetik yazı sisteminin en eski örneklerinde klasik Yunanca sesli harflerinin hali hazırda bulunması gerçeğiyle de desteklenmektedir. Başka bir deyişle, kaydedilen en eski örneklerden anladığımız kadarıyla Yunan alfabesinin gelişim aşamasına dair bir kanıt yoktur. Yunanlar tek seferinde gerçekleştirmek yerine bu yenilikleri kademeli olarak uygulasalardı, kusurlu örnekler görmeyi beklerdik. Bunlar tutarsız veya eksik sesli harf temsilleri olabilirdi. Ancak bunların hiçbiri şu ana kadar tanımlanmamıştı. Bu, bazılarının Yunan alfabesinin tek bir "mucidi" olduğuna veya en azından belirli bir icat döneminde yapıldığına inanmasının nedenlerinden biridir.
Alfabenin ilk versiyonlarında, Yunanlar Fenike'nin sağdan sola yazma stiline uydular ve harflerin yönü de sola dönüktü. Bunu, çift yönlü yazma dönemi izledi; bu, yazının yönünün bir satırda bir yönde, diğerinde ise ters yönde olduğu anlamına gelmekteydi. Bu boustrophedon olarak bilinen bir uygulamaydı. Bu tür yazılarda, simetrik olmayan harfler bulundukları satırın yönüne uyum sağlıyorlardı. Ancak M.Ö. 5. yüzyılda, Yunan alfabesi soldan sağa olacak şekilde standartlaştırılmış ve de tüm harfler sağa yatık olacak şekilde düzeltilmişti.
Yunan Alfabesinin Kökeni Üzerine Efsanevi Söylentiler
Antik Yunanlar alfabelerinin Fenike alfabesinin bi tür uyarlaması olduğunun az çok farkındaydılar ve bu dönemde alfabenin ortaya çıkışına dair birkaç söylenti vardı. Bunlardan en önemlisi ise Herodot tarafından belirtilmişti:
Yani şöyle ki, Fenikeliler Kadmos ile birlikte, Gephyralılar da dahil olmak üzere, bu topraklara [Boeotia] yerleştiler. Helenlere çok fazla bilgi aktardılar ve onlara daha önce sahip olmadıklarına inandığım alfabeyi öğrettiler. Bu başlangıçta tüm Fenikeliler tarafından kullanılmıştı ancak zaman geçtikçe harflerin hem sesi hem de şekli değişmişti. (Herodot, 5.58).
Herodot tarafından bahsedilen Kadmos, Boeotia'daki Thebes'in kurucusu ve ilk kralı olarak kabul edilen Yunan folklorunun bir efsanesi olan Fenikeli Cadmus'un Yunanca yazılışıdır. Gariptir ki ismi, bir Fenike kelimesi olan qadm "doğu" ile bağlantılı gözükmektedir. Cadmus ve Fenikelilerin alfabenin aktarımına katıldığı zannedildiğinden dolayı 6. yüzyılda Girit'te yazıcılık görevleri olan bir memura hala poinikastas yani "Fenikelileştirici" deniyordu ve erken tarihe dayalı bazı yazılar “Kadmeian mektupları” olarak anılıyordu. Yunanlar alfabelerini phoinikeia grammata "Fenike harfleri" olarak adlandırırlardı. Ancak bazı Yunanlar, alfabelerinin üzerindeki doğu etkisini kabul etmek istemiyorlardı ve bunu farklı farklı uydurma açıklamalarla da haklı çıkarmışlardı: Bazıları alfabenin Akhilleus'un öğretmeni Phoenix tarafından icat edildiğini söylerken, bazıları ise ismin phoinix'in yaprakları yani "palmiye ağacı" ile ilgili olduğunu söylüyordu.
Yunan Alfabesi'nden Türeyen Yazılar
Yunan alfabesinin genel olarak iki gruba sınıflandırılan birkaç versiyonu vardı: Doğu ve batı alfabeleri. M.Ö. 403'te Atina, alfabenin birçok versiyonunu birleştirmek için inisiyatif aldı ve Yunan alfabesinin doğu versiyonlarından biri resmi olarak kabul edildi. Bu resmi versiyon yavaş yavaş Yunanistan'daki diğer tüm versiyonların yerini aldı ve baskın hale geldi. Akdeniz dünyasında Yunan etkisi arttıkça, birkaç topluluk Yunan yazı stiliyle temasa geçti ve bazıları Yunan modeline dayalı kendi yazı sistemlerini geliştirdi. Sicilya'daki Yunan kolonistleri tarafından kullanılan Yunan alfabesinin batılı bir versiyonu İtalyan yarımadasına geçti. Etrüskler ve Messapyalılar, Latin alfabesinin kaynağı olan Eski İtalik yazıların yaratılması konusunda ilham veren Yunan alfabesine dayalı kendi alfabelerini yarattılar. Yakın Doğu'da Karyalılar, Likyalılar, Lidyalılar, Pamfilyalılar ve Frigler de Yunan alfabesine dayanan kendi alfabe versiyonlarını yarattılar. Helenistik dönemde Yunanlar Mısır'ın kontrolünü ele geçirince, Mısır yazı sisteminin yerini yine Yunan alfabesine dayanan Kıpti alfabesi aldı.
Gotik alfabe, Glagolitik alfabe ve modern Kiril ve Latin alfabesi, nihayetinde Yunan alfabesinden türetilmiştir. Bugün Yunan alfabesi sadece Yunan dili için kullanılıyor olsa da, batı dünyasında kullanılan birçok yazının kökenini de oluşturmuştur.