Karma, başlıca 'eylem' anlamına gelen Sanskritçe bir kelimedir, ancak Güney Asya Dinleri (ve Felsefe) için, bu terim zaman içinde çeşitli anlamlar ve çağrışımlar kazandığı için sadece bununla sınırlı kalmamaktadır. Karma terimi, eylemleri ve sonuçları birbirine bağlar. Bu hayatta yaşanan iyi ve kötü olaylar, şu anki ve önceki yaşamlardaki amellerin toplam sonucudur. Bu olay, Karma Kanunu olarak bilinir ve doğal ve evrensel bir kanun olarak kabul edilir. Karma, bir bireyin mevcut durumunu haklı çıkarmakla kalmaz, aynı zamanda Güney Asya Felsefesi'nde yaygın olan doğum ve ölüm döngüsünü (veya saṃsāra) rasyonelleştirir.
İlk Kaynaklar
Karma fikri ilk olarak en eski Hindu metninde Rigveda'da (MÖ 1500 'lerden önce) bir ritüel eylemin kısıtlı anlamında ortaya çıkar ve eski baskın ritüel yazıtlarında felsefi kapsamı daha sonraki Upanishad'larda (MÖ 800 -300) genişleyene kadar tutmaya devam eder. Terim, eylemlerin sonuçları ona bağlandığında daha da felsefi bir ağırlık kazanır. Böylelikle karma, ahlaki veya etik bir boyut kazanır.
Güney Asya geleneklerinde karma ile ilişkili özerk nedensel işlev, Tanrı'nın (ilahi temsilci) tüm insan eylemlerini ödüllendirdiği veya cezalandırdığı İbrahimî Dinler'in bakış açısından büyük ölçüde farklıdır. Böylece Karma Kanunu, Tanrı'yı kötülüğün varlığından kurtarır. Karmanın fiili işleyişi, Her Şeye Kadir'in onu devirmeye çabası, karmanın sona ermesi vb. gelenekten geleneğe değişen karmaşık ayrıntılardır.
Uygulamada Karma
Karşılıklı bir kavram olarak karma hem eylemi hem de niyeti içerir. Muhtaç olanlara yardım, yaşlılara hizmet, akrabalara yardım vb. tüm iyi eylemler ve niyetler veya başkaları için iyi dilekler ödüllendirilirken bunlara zıt düşen eylemlerde ise cezalandırılır. Bu Karma Yasası, bir bireye iki şeyi takip etmesi için ilham verir (a) kötü karşılıklı sonuçlardan kaçınmak için iyi eylemlerde bulunma (b) karmanın etkilerini nötrleştirmek için bazı manevi eylemlere bağlı kalmak. İkinci nokta tüm gelenekler için ortak olmayabilir. Karma ve karma sonuçlarının sona ermesi, kişiyi genellikle mokşa veya nirvāna olarak bilinen doğum ve ölüm döngüsünden serbest bırakır.
Felsefi açıdan, özgür irade ve karma arasında uzun bir tartışma vardır. Eğer kişi şu anda uygunsuz davranıyorsa, bunu ancak karma varsa geçmişinin bir sonucu olarak gerekçelendirebilir. Bunun yanında, karma teorisi ile birlikte, kişiye irade bahşedilir ve kişi vicdanına göre hareket edebilir. Dolayısıyla, iyi ya da kötü, kişinin geçmiş karmasının meyvelerini toplarken, özgür iradesiyle hareket etmenin yanı sıra yeni karma biriktirir. Bu aynı zamanda kişiye kendini özgürleştirebilecek şekilde hareket etme fırsatı verir.
Farklı Geleneklerde Karma
Hinduizm'de, Vedānta Okulu'nda karma teorisi daha baskındır. Mīmāṃsā gibi bazı okullar için, karmanın rolü neredeyse göz ardı edilebilir. Çoğu gelenek, üç tür karma üzerinde hemfikirdir: prārabdha, saṃcita ve kriyamāṇa, bu yaşamda deneyimlenecek karma, henüz biçmediğimiz gizli karma ve gelecekteki yaşamlarımızla sonuçlanacak karma anlamına gelir. Ayrıca jīvanmukta kavramı ya da bizatihi özgürleşen ve böylece artık karma biriktirmeyen yaşayan bir birey de vardır. Esasen teistik olan daha sonraki Hindu geleneklerinde, Tanrı'nın lütfu, karma çıkarımları geçersiz kılmada veya kişiyi tamamen hafifletmede ve böylelikle mokşaya yönlendirmede önemli bir rol oynar.
Budizm'de esasen ruh yoktur. Çözülmemiş karmalar, samsāra'nın altı diyarından birinde beş skandadan (bir varlığın kurucu unsurları) oluşan yeni bir biçime dönüşür. Nihai nirvāṇa (kurtuluş), varlığın iddia edilen varlığının sona ermesi anlamına gelen artık karmanın yok edilmesi yoluyla gelir. Zihin, beden ve konuşma tarafından gerçekleştirilen ve cehalet, arzu ve nefretle yönlendirilen niyetli eylemler (cetanā), kişiyi samsāra'ya bağlayan çıkarımlara yol açar. Sekiz Aşamalı Yol'u takip ederek - Buda'nın önerdiği sekiz doğru düşünme ve hareket etme yolu dizileri - nirvāṇaya ulaşılabilir.
Jainizm'de karma, tüm evreni parçacıklar halinde sarmalayan gözle görülmeyen bir madde olarak tasavvur edilir. Bu son derece minik olan parçacıklar ruha tutunarak ruhun içsel bozulmamış formunu gizlerler. Bazen ruha sızan ve ruhu çeşitli renklerle lekeleyen atık olarak tanımlanır. Kurtuluş, sıkı bir arınma yolu izlenerek elde edilir. Jainizm için, dışsal bir ilahi temsilcinin yokluğu göz önüne alındığında Karma Yasası, geçerli bir yasa haline gelmekle beraber evreni yöneten, kendi kendini idame ettiren bir mekanizma haline de gelir.