Ragnarök, İskandinav mitolojisindeki kaos güçleri ile düzen güçleri arasındaki, dünyayı sona erdiren, tanrıların ve düşmanlarının çoğunu öldüren ve yeni bir dünyanın doğuşuna yol açan dehşet verici bir savaştır. Bununla birlikte, Hıristiyanlık öncesi İskandinav inancında, tanrıların düşüşünden sonra yeniden doğuş olmadığı iddia edilmektedir.
Ragnarök ("Tanrıların Kaderi") aynı zamanda Ragnarokkr ("Tanrıların Alacakaranlığı") olarak da adlandırılır, Asgard tanrılarının (Aesir) doğuşu ve İskandinav kozmolojisinin Dokuz Diyarı'nın yaratılmasıyla başlayan efsanevi döngüyü sona erdiren esas olaydır. Tanrılar düzen kurdu ve kaos güçlerini dizginledi, ancak Ragnarök'te bu güçler serbest kalır ve tanrılar mahvolacaklarını (ayvayı yediklerini,hapı yuttuklarını,sakata geldiklerini) bilseler de yarattıkları dünyayı kurtarmak için savaşa yürürler.
Tanrılar başarısız olur ve Odin, Thor, Tyr ve Heimdall dahil çoğu öldürülür, ancak düzen korunur ve eski dünyanın yıkımından yeni bir dünya belirir. Geleneksel olarak (bilindiği üzere), 13. yüzyıldan beri, Ragnarök, belirgin iklim değişiklikleri, geleneksel değerlerin çöküşü ve mevcut varoluş döngüsünü yok ederek yeni bir döngü doğuran son bir savaş yoluyla Dokuz Diyar'ın sonu olarak anlaşılmaktadır. Ragnarök'ten sonra, hayatta kalan tanrılar, şehirlerinin bir zamanlar bulunduğu şehire geri dönerler ve hayatta kalan son insan çifti, dünyayı yeni bir çağ için yeni nesiller yaratırlar.
Ragnarök'ün bu vizyonu muhtemelen Hristiyanlık'tan etkilenmiştir, ve belki de Rangnarok ile ilgili eski anlayış diriliş olmadan tamamen yokolmayla birlikte son bulmuştur. Bununla birlikte, İskandinav mitleri bölgede Hıristiyanlığın ortaya çıkmasından önce sözlü olarak aktarıldığı ve Ragnarök'ün bir zamanlar nasıl anlaşıldığına dair yazılı bir kayıt olmadığı için bu iddiaya karşı çıkılmaktadır. Günümüzde bu olay, bir film,video oyunu ve ölümden sonra yeniden doğuşu öne süren bir TV dizisi dahil popüler medya aracılığıyla bilinir.
Köken Ve Kaynaklar
Ragnarök'ün hikayesi, 10-11. yüzyıllar arasına tarihlenen rün taşları aracılığıyla - özellikle İngiltere'deki Gosforth Haçı, Man Adası'ndaki Thorwald Haçı ve İsveç'teki Ledberg taşı - ileri sürülür ve yalnızca MS 13. yüzyıldan kalma Şiir Edda ve Düzyazı Edda’da yazılı olarak kanıtlanmıştır. Şiir Edda eski İskandinav şiirlerinin bir koleksiyonudur, Düzyazı Edda ise İzlandalı mitograf Snorri Sturluson (l. 1179-1241) tarafından daha eski kaynaklardan ve sözlü geleneklerden oluşturulmuştur.
Bölgede Hristiyanlığın kabulünden önce (c. 1000), mitler, efsaneler ve geçmişin hikayeleri sözlü olarak aktarılırdı. Rünler, daha uzun eserler için değil, anıt taşları ve kısa mesajlar için kullanılırdı ve bu nedenle mevcut tüm İskandinav mitolojisi bir Hristiyan gözüyle kaydedilmiştir. Biliminsanı John Lindow şu yorumu yapıyor:
İskandinav mitolojisi, neredeyse hiçbir istisna olmaksızın, Hristiyanlar tarafından yazılmıştır...En azından bazı keşişler okuryazardı ve hem Latince hem de İzlandaca metinler kaleme almışlardır. Daha yüksek statüdeki bazı meslekten olmayan kişiler de görünüşe göre, en azından İzlandaca'da okuryazardı, ama ister kilisenin uluslararası dilinde ister yerel dilde olsun tüm yazılar, beraberinde el yazması teknolojisini getiren Hristiyanlığa geçişin sonucuydu.(10)
Bazıları 10. yüzyıla tarihlenen ve Şiir Edda'ya dahil edilen Codex Regius ("Kralın Kitabı", yaklaşık 1270'te yazılmış) olarak bilinen derlemedeki şiirler bile bu nedenle ya Hristiyanlar ya da Hristiyan vizyonundan etkilenen yazıcılar tarafından yazılmıştır. Bunlar arasında, dünyanın yaratılışını anlatan, Ragnarök’ü tahmin eden ve mevcut döngünün bitişinin ardından yeniden doğuş dahil Ragnarök sonrası dönemi anlatan bir kahinin (Völva) Odin tarafından çağrıldığı Völüspa (cadı kehaneti) yer almaktadır.
Şiir Edda'daki Baldrs Draumar ("Baldur'un Rüyaları"), Vafþrúðnismál ("Valthrudnir'in Yeri") ve Völuspá hin skamma ("Kısa Voluspa") gibi diğer eserler de Ragnarök'e değinir veya onu tanımlar. Bu eserler ve diğerleri, Sturluson tarafından Ragnarök'ün tanrıların çöküşünü ve Dokuz Diyar'ı ayrıntılı olarak anlatan Gylfaginning bölümünde tam olarak ele aldığı Düzyazı Edda'sına dayanmaktadır.
İskandinav Kozmolojisi Ve Kaderi
Zamanın başlangıcında, yalnızca Dünya Ağacı Yggdrasil vardı ve bir yanda Muspelheim krallığının ateşleri, diğer yanda Niflheim buzu ile çevrili Ginnungagap'ın puslu boşluğu vardı. Muspelheim'ın alevleri Niflheim'ın buzunu eriterek dev Ymir ve inek Audhumla'yı ortaya çıkardı. Audhumla buzu yaladı ve oğlu Borr’un dev Bestla ile çiftleşerek tanrılar Odin, Vili ve Vé'nin doğumuyla sonuçlanan tanrı Búri'yi ortaya çıkardı. Aynı dönemde, Ymir kendini dölledi ve bazıları dev olan jötunn ırkını doğurdu. Odin, Vili ve Vé, Ymir'i ve yavrularının çoğunu öldürdüler ve ardından Sturluson'un belirttiği Dokuz Diyar'ı yarattı:
- Asgard – Gökkuşağı köprüsü Bifrost tarafından Midgard'a bağlanan Aesir'in diyarı
- Alfheim – Elfler diyarı
- Hel - Hastalıktan veya yaşlılıktan ölenlerin ve daha sonra çoğu insanın diyarı
- Jotunheim – Devlerin ve buz devlerinin diyarı
- Midgard - Asgard ve Jotunheim arasındaki insanların diyarı
- Muspelheim – Ateş diyarı, ateş devi Surtr ve Surtr'ün kaos güçleri
- Nidavellir/Svartalfheim – Yerin altındaki cüceler diyarı
- Niflheim - Muspelheim yakınlarındaki buz, kar ve sis diyarı
- Vanaheim – Vanir diyarı
Bu dünyalar, tepesinde bir kartalın yaşadığı Yggdrasil'in köklerinde ve köklerinin etrafında, ağacı kemiren yılan-ejderha Nidhogg'un içinde ve çevresinde var olur. Kartal ve yılan, ikisi arasında yanlış mesajlar veren, birbirlerine hakaret eden sincap Ratatoskr tarafından sürekli bir düşmanlık halinde tutulur. Ağacın yaratıklarının bu draması devam ederken, üç Norn da ( kaderler) Yggdrasil'in köklerinde, tanrılar da dahil olmak üzere tüm canlıların kaderini dokur.
İskandinav tanrıları ölümsüz değillerdi, sadece sıradışı uzun ömürlüydüler, tanrıça Idunn ve büyülü elmaları tarafından genç ve sağlıklı tutulurlardı. Yaşlılıktan korunmak ve gençlik enerjisini korumak için düzenli olarak bu meyveden yemeleri gerekirdi. Nornlar bu uygulamanın devam etmesine ve tanrıların en güzeli Baldr'ın ölümüyle müjdelenecek olan Ragnarök'ün gelişine kadar tanrıların sonsuza kadar genç kalmasına karar verdi.
Baldr'ın Ölümü Ve Loki'nin Evlatları
Baldr, Odin ve tanrıça Frigg'in oğludur. Baldur'un Düşleri şiirinde, başına gelecek görünmeyen bir kıyametin kabuslarını görür ve Odin, Sleipnir'i Hel diyarına sürer ve ona Baldr'ın yakında oraya geleceğini söyleyen bir kahinin canını aldı. Sturluson, Düzyazı Edda'daki bu hikayeyi, Frigg'in aynı zamanda oğluyla ilgili kötü rüyalar görmesini de içerecek şekilde genişletir. Dokuz Diyar'daki canlı ve cansız her şeyi, Baldr'a zarar vermeyeceklerine dair söz verdirir, ancak çok zararsız göründüğü için ökse otunu gözden kaçırır.
Hileci tanrı Loki, ökse otunu öğrenir ve tanrıların Baldr'a bir şeyler fırlatıp onları zararsız bir şekilde sektirme oyunu keyifle izledikleri Asgard'a bir dal getirir. Baldr'ın kardeşi, kör tanrı Hodr, oyuna katılır ve göremez, bu nedenle Loki, ökseotunu Hodr’ın eline koyar ve nişan almasına yardımcı olur ve ökseotu Baldr'a çarparak onu öldürür. Tanrı Hermodr daha sonra Sleipnir'e binerek Hel'e gider Ölüler Kraliçesi Hel'den Baldr'ın geri dönmesini ister. Tüm varlıkların onun ölümüne ağlaması şartıyla kabul eder. Hermodr bunu neredeyse başarır, ancak Thokk (aslında Loki olan) adlı bir dev bu durumu reddeder ve bu nedenle Baldr ölüm aleminde kalmalıdır.
Odin daha sonra dişi dev Rindr ile bir günde tam yetişkinliğe ulaşan ve ve sadece Baldr'ın ölümünün intikamını almak için Hodr'ı öldürecek olan kahraman-tanrı Váli'yi doğurmak amacıyla çiftleşir. Váli daha sonra diğer tanrılara Loki'yi bulma, oğlu Narfi'yi öldürme ve bağırsaklarını kesip alma, konusunda yardımcı olur. Loki’nin, yanan zehrini kafasına damlatan bir yılanın olduğu mağraya bağlamak için bu bağırsaklar kullanılmıştır.
Baldr'ın ölümünden önce Odin, Loki'nin diğer çocuklarından bazılarının, kurt Fenrir'in, yılan Jörmungandr'ın ve jötunn Hel'in Jotunheim diyarında annelerinden alınmasını emretmişti. Jörmungandr denize atıldı, Fenrir bir adada bir kayaya zincirlendi ve Hel, Niflheim krallığının altındaki ölüler diyarına başkanlık etmek üzere gönderildi. Baldr öldüğünde ve hayata geri dönemediğinde, Loki'nin çocukları ve babaları tanrılara ve düzen dünyasına saldırmak için kaçacakları zaman, çanlar Ragnarök için çalmaya başlar.
Tanrıların Alacakaranlığı
Baldr'ın ölümünün Viking Çağı'nda (yaklaşık 790 - 1100) gerçekleştiği anlaşıldı ve insanlar ahir zamanda yaşadıklarını anladılar. Odin'in Valkyrie'sini, kahramanın canını savaş alanından einherjar (birin ordusu) olarak alması için ve Ragnarök'teki kaos güçlerine karşı tanrılara katıldıkları güne kadar Valhalla'da ziyafet çekmek ve savaşmak için gönderdiği düşünülüyordu. Tanrıça Freyja, muhtemelen aynı amaç uğruna kendi krallığı Fólkvangr için kendi savaşçılarını seçti ve bu yüzden savaşa giren herkesin, çoğu ikinci bir ölümle ölmeden önce tekrar kahramanca savaşacakları bir öbür dünyaya götürüldüğü anlaşıldı.
Sahne, Baldr'ın ölümünden sonra dünyanın sonu için hazırlanmış olsa da, Ragnarök'ün yaklaştığını gösteren bazı işaretler görünene kadar hayat her zaman olduğu gibi devam edecekti. Biliminsanı Robert Carlson şöyle detaylandırmıştır:
İnsan akrabalık bağları ile birlikte geleneksel inançlar da zayıflayacak ve yok olacaktır. Kayıtsız bir anarşi gelişecek. Ardından, Fimbulvetr olarak bilinen, aralarında yazların olmadığı, şiddeti giderek artan üç kışla karakterize edilen bir zaman periyodu olacaktır. Üç horoz ötecek; kırmızı horoz Fjalar devlere ötecek, altın horoz Gullinkambi tanrılara ötecek ve üçüncü bir horoz ölüleri diriltecek. Güneş, kurt Skoll tarafından yutulacak ve kardeşi Hati, Ay’ı yiyecek ve Dünya’yı karanlıkta bırakacaktır. Depremler Büyük Kurt Fenrir'i serbest bırakacak ve ağzını o kadar geniş açacak ki üst çenesi cenneti ve alt çenesi Dünya'yı içerisine alıcak ve tüm dokuz dünyayı kasıp kavuracak, yaşayan her şeyi yok edecek. Büyük dağlar temelleri üzerine çökecek. Yılan Jormungandr karaya çıktığında denizler karayı kaplayacak.
Sköll ve Hati, Loki'nin oğullarıydı ve Hel'in kapılarını koruyan kurt Garm gibi,Hristiyanlık öncesi masallarda Fenrir olduğu düşünülür. Fenrir karakterine daha sonra kendi hikayesi verildi, ancak başlangıçta, hem güneşi hem de ayı yutan ve ölüm aleminin koruyucusu olan büyük bir kurtmuş gibi görünmektedir. Küçük bir yılan olarak denize fırlatılan Jörmungandr, o zamandan beri Midgard Yılanı'na dönüşmektedir ve derinliklerden yükselerek gelgit dalgalarına neden olurken, Fenrir bağlarını koparıp Hel'in kapılarında ulur ve ona bir ölüler ordusu sağlar. Bu ordunun özleri artık özgür olan Loki'yi savaşa kadar takip edecek olan Nidhogg tarafından onlardan alınmıştır.
Loki ve ekibi, Surtr ve diğer ateş devleriyle birlikte ya Naglfar gemisinde ya da başka bir gemide Vigrid savaş alanına gelir. Naglfar, ölülerin tırnaklarından yapılmış bir gemiydi ve Völuspá'da Loki'nin, başka yerlerde ise dev Hrymr'ın emrine verildi. Surtr, Vigrid'de karaya çıktıklarında güneşten daha parlak bir kılıç kullanır ve Odin ve diğer Asgard tanrıları ile birlikte Valhalla ve muhtemelen Fólkvangr'ın kahramanları (bu spekülatif olsa da) tarafından karşılanır. Ragnarök'teki Valkyrie'den de bahsedilmiyor, ancak kralları Odin ve yakın ortakları Freyja ile birlikte savaşacakları varsayılıyor.
Odin, daha sonra Odin'in oğlu Vidarr'ın öldürdüğü Fenrir tarafından öldürülür. Thor, Jörmungandr'ı öldürür, ancak savaştan sadece dokuz adım attıktan sonra yılanın zehrine yenik düşer ve ölür. Loki ve tanrı Heimdall birbirlerini öldürürler, Freyr Surtr tarafından öldürülür, Týr ve Garmr birbirlerini öldürürler ve tanrılar Mani ve Solveig ,Sköll ve Hati tarafından öldürülür. Surtr kılıcıyla dünyayı ateşe verir ve Dokuz Diyar alevler içinde kalır ve tanrıların yaratma eylemiyle başlayan yaşam döngüsü sona erer.
Sonuç
Felaketten kurtulanlar arasında tanrıçalar Frigg, Freyja, Sif, Idunn, Thor'un kızı Thrud, Thor'un oğulları Magni ve Modi, Hermodr, Aegir, Odin'in oğulları Vidarr ve Váli ve birkaçı daha vardır; kaos güçleri için hayatta kalan yoktur. Loki'nin kızı Hel'in yangında krallığıyla birlikte düştüğü varsayılır, çünkü daha sonra ondan hiç bahsedilmez. Baldr, karısı ay tanrıçası Nanna ve Hodr, Hel'den serbest bırakılır ve ayrıca Ölüler Kraliçesi'nin artık yücelttiği kişiler üzerinde gücü kalmadığını öne sürer. Völuspá'da anlatıldığı gibi dünya yeniden doğar:
Dünyayı görüyorum
İkinci kere yükseliyor
Denizin içinden,
Şelaleler akıyor,
Ve kartallar tepede uçuyor,
Dağların dorukları arasında,
Balık avlıyorlar.
Aesir, Ithavoll'da buluşuyor,
Ve Midgard yılanının kemiklerine bakıyor.
Ve orda hatırlıyorlar,
Ragnarök'ün büyük olayları
Ve Odin'in eski bilgeliğini.
Tanrılar, bir zamanlar Asgard'ın şehrinin bulunduğu bölgeyi ziyaret edecek, çimlerde oynadıkları altın oyun parçalarını bulacaklar ve ne olduğunu hatırlayacaklar ve yeni bir hediye için kahramanca geçmişin hikayelerini anlatacaklar. İki insan, Lif ve Lifthrasir, saklanarak Ragnarök'ten kurtuldu ve şimdi insanlığı yeniden yaratmak için ortaya çıktı ve yeni bir yaşam döngüsü başladı.
Ragnarök'ün ardından dünyanın yeniden doğuşuna ilişkin bu vizyon, Gimlé olarak bilinen sarayı içerir – "güneş ışığından daha güzel bir salon" – Ithavoll (Iðavöllr) olarak bilinen ovalarda,-"tüm hastalıkların ortadan kalkacağı" bir dünyada "emeksiz hasat verecekleri" savaştan sonra ilk karşılaştıkları yer (Völuspá, Stanzas 57-61). Günümüz bilginleri, bu yeniden doğuş hikayesi ile Hıristiyanlıktaki yeni bir cennet ve yeni dünya kavramı arasındaki benzerliğe dikkat çekti ve bazıları bunun, yenilenme umudu olmadan ölüm ve yıkımla sonuçlanan eski bir efsanenin daha sonra yeniden tasavvur edilmesi olduğunu iddia eder.
Örneğin Bilgin Daniel McCoy, Hıristiyanlık öncesi İskandinav inancının yeniden doğuş inancını önermediğini belirttiği için başlangıçta Ragnarök'ün tanrılar da dahil olmak üzere her şeyin sonu olduğunu savunuyor. McCoy'un iddiasıyla ilgili sorun, mevcut tüm İskandinav mitolojisinin Hristiyanlar veya Hristiyan bir toplumda yaşayan ve ondan etkilenenler tarafından yazılması ve bu nedenle "Hıristiyan öncesi İskandinav inançlarının" tam olarak ne olabileceği belirsiz olmasıdır
Bununla birlikte, McCoy'un iddiası, Ragnarök hikayesinin, Hıristiyanlığın eski tanrıları "öldürdüğü" ve geleneksel İskandinav değerlerine son verdiği bir dönemde geliştiğini belirttiği için dikkate alınması ilginçtir. Bilinen dünya yeni bir şeye dönüşüyordu ve en azından başlangıçta, yabancı bir inanç sistemi kişinin her zaman bildiği düzenin, geleneklerin ve ritüellerin yerini aldığı için hoş karşılanmıyordu. Bu belirsizlik ortamında, yeniden doğuş olasılığı olmadan dünyanın sonu kesinlikle kendini gösterirdi. Aynı zamanda, Hıristiyanlık öncesi İskandinav ve İzlanda inancı, varoluşun döngüsel doğasını kabul ediyor gibi görünüyor – birçok eski kültürün yaptığı gibi – ve Ragnarök'te, yükselen ve düşen yaşam döngüsünün sadece bir bölümünün tekrar yükseldiğini görmeleri de aynı derecede mümkündür.
Ragnarök başlangıçta nasıl hayal edilirse edilsin bu, bir belirsizlik dünyasında umut sunduğu için hala sahip çıkılan versiyondur. Bu, şu anda God of War oyunu, Thor: Ragnarök filmi ve Asgard'ın tanrılarını, devlerle büyük iş, kirlilik ve iklim değişikliği şeklinde savaşan gençler olarak yeniden tasavvur ettiği Norveç TV dizisi Ragnarök aracılığıyla popüler hale gelen Ragnarök tasviridir. Dizi devam ediyor olsa da, en karanlık zamanlarda bile düzenin kaosa, iyiliğin kötülüğe galip geldiği mitin paradigmasını takip etmesi bekleniyor.