Eski Ahit (Ahd-i Atik - Old Testament) Hıristiyan Kutsal Kitabı İncil’in de ilk yarısını oluşturan Yahudi Kutsal Kitabı’nın Hıristiyanlıktaki adıdır. Bu anlamda “eski” tanımlaması; MS 2.yüzyıldan başlayarak Yeni Ahit Kitabı olan İncil’in oluşturulmasıyla birlikte Yahudiliği, Hıristiyanlıktan ayırmanın bir yolu olmuştur. İnançlı Yahudiler, Kutsal Kitaplarını eski, yani artık geçerli olmayan bir kitap olarak görmezler. Kutsal Kitabı (Kitab-ı Mukaddes) Yahudi yaşamı ve ibadet uygulamalarının merkezine alırlar.
Etimoloji
“Testament” (Ahit), Antik Dünya’da paylaşılan bir dini ve kültürel kavram olan Covenant /Antlaşma kelimesinin İngilizce çevirisi haline gelmişti. Antlaşma, yeminler ve ritüellerle desteklenen ve yemin edilerek taraflar arasında yapılan yasal bir anlaşma idi. Tarihte hükümdarlar ile seçmenler arasında yapılan anlaşma örnekleri de var. Mısır Firavun’u II. Ramses (MÖ 1279-1213) ve Hitit Kralı III. Hattuşili, MÖ 1259 yılında böyle bir anlaşmayı imzalamışlardı. Her iki taraf da anlaşmayı kabul ettiklerini teyit etmek üzere kendi tanrılarına danışmışlardı. Bu anlaşma/agreement, Kadeş Savaşından sonra taraflar arasında yapılan uluslararası Barış Antlaşmasının ilk örneğidir.
İbranice Antlaşma anlamına gelen beriyt kavramı, bir vaat veya bir taahhüt anlamına gelir. Ancak, bu kavram aynı zamanda “kesmek” anlamına da gelen kök bir kelimeden de türetilmiş olabilir. Antlaşmalar (covenants), tarafların kesilmiş kurban eti hisselerini almasından sonra “mühürleniyor” ve yasal olarak onaylanıyordu. Ayrıca, taraflar arasında bir anlaşma olan “arasında” anlamına gelen eski Akadça’dan da türetilmiş olabilir.
İbranice Kutsal Kitabının Yunanca’ya çevirisinde İbranice beriyt, “son vasiyet” veya “ahit” (Testament) tanımlamasının Greko-Romen Hukuk Biliminde “antlaşma” (agreement) ve “irade” kavramı olan diatheke haline gelmiştir. Kral James versiyoununda, Tanrı ile antlaşmaları ebedi olarak dikkate alarak Kutsal Kitaplarda İngilizce “Testament” (Ahit/Vasiyet) kavramı kullanılmıştır. Biz hala da birinin “Son Vasiyetine” veya “Ahd’ine” (Testanment), yani mallarının ve varlıklarının mirasçılarına pay edilmesine yönelik talimatlarına yasal olarak bağlayıcı bir şekilde atıfta bulunuyoruz.
Bütün antik dönem dinleri tanrıları ile insanlar arasında sözleşme (contract) vardı. Sözleşme, toplum ile İllahi Merci arasındaki ilişkiyi ayrıntılı olarak açıklıyordu. Bu sözleşmelerin (Covenants) iki temel unsurları vardı: 1)Tanrı’nın, insanların ibadet etme, yani kurban ibadetini yerine getirme karşılığında toplumun refaha kavuşması için yardım etme vaadi; 2) Davranış ve cinsiyet rollerini ayrıntılı olarak açıklayan yasa kodları. Yasa kodları, başlangıçta krallar aracılığıyla yönetim tarzı şeklinde ortaya çıkarak, tanrılar tarafından verilmiş olmaları gerçeğiyle geçerlilik kazanmıştır. İlahi Yasalar ile medeni kanunlar arasında bir ayırım yapılmıyordu. Seçilmiş Romalı yöneticiler, dini otorite olan imperium, İlahi Gücün emirlerini uygulama görevini yerine getiriyorlardı.
Yahudi Kutsal Yazıları (Kitabı)
İbranice Kutsal Kitabı olarak tanımlanan Yahudi Kutsal Metinleri/Yazıları, birçok farklı kaynaktan oluşur: Mitler, İlahiler, dualar, kehanetler ve tarihi olaylar anlatılır. Üzerine varılan uzlaşı (consensus); söz konusu anlatıların sözlü gelenek şeklinde başladığı ve birkaç nesil boyunca aktarıla geldiği yönündedir. Yüzyıllara varan bir sürenin geçme ve İsrail anlatısı, meydana gelen çok sayıda olayın yanı sıra, yaşanan felaketleri de içeren uzun bir tarih deneyimi, sözlü gelenekten gelen hikâyeler ilave edilen materyaller ile düzenlenmiştir. Yapılan eklemelerle her zaman daha eskiye dayanan anlatıların anlamı yansıtılmış ve çağdaş olaylara açıklama getirmek üzere güncellenmişti. Üzerinde varılan uzlaşı, daha eski sözlü geleneklerin ilk olarak MÖ 600 yılı dolayında farklı kaynakların bir araya getirilmesiyle yazıya geçirildiği yönündedir.
Eski insanlar, nesiller boyunca aktarıla gelen kavram ve geleneklerin geçerliliği sağlandığı için antik çağa, geçmişe saygı duyuyordu. Kral Süleyman’ın ölümünden sonra (MÖ 930), İsrail iki krallığa ayrılmış ve her birinin de kendine has gelenekleri vardı; Kuzeyde İsrail Krallığı ve Güneyde Yahuda Krallığı. Çeşitli kaynakların ilk yazıya geçirilmesi sırasında farklılıklar korunmuştu. Bu nedenle, İbranice Kutsal Kitabın yazılı versiyonu aynı zamanda kendi içerisinde çelişkiler barındıran aynı anlatıların ikili ve üçlü kopyalarını içermekte. Örneğin, Yaratılış Kitabında iki farklı yaratılış anlatısı; Tufan Olayı ve Nuh Peygamber ile ilgili iki farklı anlatı.
Kitaplar, anlatılarda konu edinen belirli kültürel ayrıntılara göre tarihlendirilir. Yaratılış anlatılarının çoğunda, Geç Bronz Çağında Ortadoğu göçebe kültürü yansıtılır. Daha sonraki anlatılar MÖ 722 yılında Asurluların İsrail ülkesini istila etmesi ve MÖ 587 yılında Babil güçlerinin Süleyman Tapınağı ve Kudüs şehrini yıkması gibi bilinen tarihi olayları yansıtırlar.
Antik dönemde bütün dinlerin karakteristik bir özelliği; insanların neye inanması veya nasıl ibadet etmesi gerektiğini belirleyen merkezi bir otoritenin olmamasıydı. Yüzlerce yerel cemaat/mezhep, antik tanrılar konusunu kendi bünyelerine katmış ve daha sonra, geçen zamanla birlikte ortaya çıkan yeni tanrıları ve ibadet ritüellerini kendilerine eklemişlerdir. Benzer şekilde, çeşitli Yahudi toplulukları (Yahudi mezhepleri) farklı kavram ve uygulamaları benimsemişlerdi. Kurban ve saflık ritüelleri Tapınağa uygun olarak Levililer Kitabında listelenmişti; ancak Roma İmparatorluğu boyunca Yahudi ibadet yeri Sinagolarda bu ritüeller listesine ne düzeyde riayet edildiğine dair çok az bilgimiz vardır. Yazılı metinler her zaman mutlaka uyum göstermezlerdi. O zamanlarda (şimdi olduğu gibi), bir konu olduğunda insanlar kendi dini metinlere bakar ve ona göre bireysel yorum yaparlardı.
İbranice Kutsal Kitabında Antlaşmalar
İbranice Kutsal Kitabında iki türlü antlaşma (convenant) bulunur: Tanrı ile koşulsuz veya ebedi antlaşmalar ve de şartlı antlaşmalar. Yaşam seyrinin değişen şartlarına rağmen, esas antlaşmalar bozulmadan kalmış ve genellikle tekrarlanmıştır. Ancak, koşullu antlaşmalarda Tanrı’nın emirlerine aykırı olan ihlalleri (günahları) cezalandırmak Tanrı’nın seçimiydi. İhlaller toplu olarak putpereslik günahına olanak sağlamış bir şekilde kategorize edilmiş ve bu kategorizasyon da yaşam tarzından gelen günahlara yol açmıştır. Kutsal Yazılarda bir örnek/kalıp (pattern) vardır. Tanrı, yerel veya yabancı yöneticilerin İsraillilere, işledikleri günahlarnedeniyle, baskı yapılmasına izin vermiştir. İsrailliler, yapılan antlaşmalara bağlı kalacaklarına dair söz vererek Tanrı’ya yalvarmış, Tanrı da daha sonra İsraillileri baskılardan korumak üzere ilk esas emirlerine uymalarını isteyerek yaşanan gelişmelere müdahale etmiştir.
Tekrar edilen kalıplar (patterns) yazarların empoze ettikleri ebedi birer aracı olmuşlardır. Tarihsel olarak, İsraillilerin putpereslik inancı nedeniyle, her zaman, günah işlediklerini doğrulayamayız. Anlatılar, yaşanan peryodik krizler (günah işlenen zamanlar) ve Tanrı vaatlerinin tekrar gündeme gelmesi için yorumlardır.
Nuh Peyganber ile Ahit
Ahit kavramının ilk ortaya çıktığı anlatılardan biri, Nuh Peygamber ile ailesinin büyük Tufan’dan kurtulma anlatısıdır:
Tanrı, Nuh Nebiye ve onunla birlikte olan oğullarına şöyle der: “Seninle ve Senden sonra gelecek soyunla ve Seninle birlikte olacak bütün canlılarla Ahd’imi sürdürüyorum… Gemiden çıkanların hepsiyle Ahd’imi sürdürüyorum. Bütün canlılar bir daha Tufan sularıyla yok olmayacak ve yeryüzünün yok edilmesine neden olacak bir Tufan bir daha olmayacak” (Yaratılış 9:8-11).
Ahitler çoğu zaman bir alamet ile görülerek veya bir işaret verilerek, gökkuşağıyla temsil edilirdi. Şöyle ki:
Yayımı bulutlar arasına koydum ve bu işaret benimle yeryüzü arasındaki antlaşmanın alametidir. Bulutları yeryüzüne verdiğimde ve yayım bulutlarla göründüğünde, Ben’imle sizin ve her türden canlı yaratıktan her bir canlı arasında Ahd’imi hatırlayacağım ve sular bir daha bütün canlıları yok edecek şekilde bir Tufan olmayacak. (9: 13-145).
Hz. İbrahim ile Ahit
En önemli Ahitlerden (Covenants) biri; Tanrı ile Hz. İbrahin arasında olan Ahit’tir.
Ve RAB Tanrı, Hz İbrahim’e dedi ki; “Ülkenden, akrabalarından ve atanın evinden ayrılıp sana göstereceğim topraklara gideceksin. Halkını büyük bir millet yapacağım, Seni kutsayacağım ve Adı’nı yücelteceğim, böylece soyun bereketli olacak. Seni kutsayanları, kutsayacağım ve Seni lanetleyenleri de lanetleyeceğim, yeryüzündeki bütün aileler Senin sayende kutsanmış olacak” ( Yaratılış 12:1-3).
Ahit gereği, Hz.İbrahim’in Tanrı emirlerine itaat etmesi karşılığında hem refah düzeyinin yükselmesine (sosysal yaşam ve hayvan sürüleri) ve hem de insanlar konusuna vurgu yapılıyordu. Başlangıçta “Abram” adı “Abraham” oldu ve böylece İbrahim/Abraham adı bu bağlamda “kalabalıkların babası”; “ulusların babası” anlamına geliyordu. Hz İbrahim, her şeyden olduğu gibi, bu iki Ahit (Tastament) ile hem Yahudilerin ve hem de Yahudi olmayanların Tanrı’ya olan sadakatin (Tanrı’ya imanın) ideali olmuştur.
Bu Ahd’in alameti Yaratılış 17:9-14’te verilir:
Tanrı Hz İbrahim’e şöyle dedi: …Bu Ahit, Ben’im ile Sen’in ve sonra gelecek soyun arasında geçerli olacak. Aranızdaki her bir erkek Sünnet olacak. Sünnet uygulaması, sünnet derinizin kesilmesi marifetiyle olacak ve bu uygulama Ben’imle sizin arasındaki Ahd’in bir işareti olacak. Gelecek kuşaklar boyunca, her bir erkek çocuk, hanenizde dağacak köle veya soyunuzdan olmayıp herhangi bir yabancıdan paranızla satın aldığınız bir çocuk da dâhil olmak üzere, sekiz günlük olduğunda Sünnet edilecek. Böylece sizinle Ahd’imizin alameti, bedeninizde sonsuza dek sürecek bir Ahd’in işareti olacak. Sünnet olmamış her bir erkek, halkı’nın arasında çıkarılacak ve Ben’imle antlaşmayı bozmuş olacak”.
Sünnet geleneği, modern dönemde sağlık/temizlik kavramıyla bağlantılı olarak anlaşılır. Ancak eski dönem insanları bu düzeyde tıbbi bilgiye sahip değillerdi. Küresel düzeyde birçok insan Sünnet uygulamasını gerçekleştirmiş ve hala da uygulamaktadır. Mısırlılar, Suriyeliler ve Arap kabileleri de (Hz İbrahin soyundan gelenler aracılığıyla) çocuklarını Sünnet etmişlerdi. Bu konuda en iyi anladığımız, Sünnet uygulamasının Kutsal Kitapta işleyiş biçimidir; etnik Yahudilerin kimlik belirteçlerinden biri haline gelen kalıcı, fiziksel bir sembol.
Sonraki dönem gelenekleri, İsraillilerin “sürgün” döneminde yaşanmışlıklarının, kendilerine vaat edilen Kenan topraklarından ayrılmalarının, yabancı bir ülkede tutsak edilmelerinin sembolü olarak, antlaşmalara riayet etmemelerinin bir cezası olarak “halkından koparılmış” olmaları şeklinde okunmuştur. Aynı zamanda Tanrı’dan uzaklaşmanın da analojisi olmuştur
Hz Musa ile Ahit
Hz İbrahim ile yapılan Ahit, Tanrı’ya ibadetin nasıl gerçekleştirileceğine dair belirli ayrıntılar içermiyordu. Ayrıntılar, Mısır’dan Çıkış olayından sonra Tanrı ile Hz Musa arasında Sina Dağın’da yapılan nihai Ahit ile (Çıkış 20) verilmişti. Bu detaylar On Emir olarak bilinir, çünkü ilk On Emir daha başlangıcında vurgulanmıştı. Ancak, bu vurgulamadan sonra 603 başka emir de gelmişti. İlk On Emir mutlak idi, diğerleri ise “kefaret” ve ihlalleri telafi etmek üzere bir dizi ritüel ve kurban ibadeti ayrıntılı yöntemlerini içermekteydi.
Bu Ahit, İsrail’lilere, İsrail ulusu açısından bir anayasa sunmuştu. İbadetlerinde, dış görünüşlerinde, günlük yaşam davranışları ve birbirleriyle ilişkilerinde belirli yasalarda diğer uluslardan nasıl “ayrılacakları” hakkında ayrıntılar içeriyordu: “Sen RAB Tanrı nezdinde kutsal bir halk olduğundan; RAB Tanrı Sen’i yeryüzündeki bütün halklar arasında kendi halkının değerli varlığı olman için seçmiştir (Tesniye 7:6). Hz Musa’nın aldığı yasa tabletlerini bir çadır tapınağında bulunan Ahit Sandığına konulması emredilmişti.
Hz Musa ile Ahd’in ayrıntıları Levililer, Sayılar ve Tesniye kitaplarında verilmeye devam edilmiştir. Bir bütün olarak Kutsal Yazılar boyunca kitap bölümleri/başlıklar kısaca Musa Yasası olarak anılmıştır.
Kral Davut ile Ahit
Yeşu ve Hâkimler kitapları, İsraillilerin Mısır’dan Çıkışında sonra Kenan ülkesine yerleşme anlatılarıdır. Bu dönemde, Yakup’un on iki oğlu soyundan gelenler, İsraillileri bir kabile konfederasyonu şeklinde yönetiyorlardı. O zamanlarda Ahit Sandığı sırayla farklı kabile kült merkezlerinde tutuluyordu, böylece hiçbir kabile diğer bir kabileye bu konuda üstünlük sağlayamıyordu.
Samuel 1ve 2 kitaplarında, eski İsrail krallığının yükseliş tarihi anlatılır. Peygamber Samuel, ilk Kral Saul’un yerine geçmesi için Davut’u yağla meshetmiştir. Davut kral olduğunda, Kudüs merkezli birleşik bir monarşide kebileleri bir araya getirerek konsolide etmişti. Buluşma çadırını şehre getirmeyi ve Tanrı için taştan, kalıcı bir “ev” inşa etmeyi planlıyordu. Ancak Kral Davut, bu arada, Batşeba ile ilişkisinde zina etmiş ve bir cinayet işlemiştir.
Kral Davut yönetimi döneminde resmi peygamber artık Nathan idi:
Ey İsrail’in RAB Tanrısı, her şeye kadir, bu kulun için şu Vahiy’i indirdin: “Sana bir ev yapacağım” dedin.... Şimdi, bu kulunun evini kutsamanı dilerim ki, sonsuza dek önünde dursun. Ey RAB, Sen söyledin ve Senin kutsamanla bu kulunun evi sonsuza dek kutsanacak” (2.samuel 7:27-29).
Kral Davut’un Tanrı için bir ev inşa etmeye ömrü vefa etmemiş; ev inşasının bitmesi oğlu Kral Süleymana kalmıştı. Peygamber Nathan’ın duyurusu, Kral Davut soyundan gelen bir hanedanlık kavramının ortaya çıkmasına yol açmıştı. İsrail Tahtında her zaman Kral Davut soyundan gelen bir varis olacaktı. İbranice mashiach (meshedilmiş) kelimesinden “Mesih” (Yunanca, Christos) diye bir terim var. Daha sonraki peygamberler, Tanrı’nın yeryüzünde krallığını kurduğunda, Kral Davut soyundan bir Mesih çıkaracağını iddia etmişlerdi. Bu iddiada özel bir işaret bulunmuyordu, ancak “ev” kavramı, bir krallık tahtı, bir yönetimin sembolü oluyordu.
Yetmişler Kutsal Kitabı ve Kanon
Batlamyus Krallığı Mısır’ında, Kral II. Ptolemy Philadelphus (MÖ 285-247) İskenderiye’de yaşamakta olan Yahudi topluluğu için İbranice Kutsal Kitabın/Yazıların Yunanca’ya çevrilmesi emrini vermişti. Yetmişlerin Çevirisi Kutsal Kitabı/Tanah (The Septuagint Bible) Yahudi İnanç Sistemi Temel İlkelerini (The Gospels) kaleme alan yazarların yazdıkları yorum/versiyon idi.
Kutsal Kitapları tanımlamak üzere kullanılan daha sonraki bir terim “Canon” (kanun/şeriat) olmuştur. “Canon”; “ölçü” anlamına gelen, hangi kitapların Kutsal olarak kabul edileceği ve hangilerinin kabul edilemeyeceği konusunda nihai karar uygulaması olan Yunanca bir kelimedir. Yahudi Kutsal Yazılarının resmi bir şekilde “Canon” olarak belirlenmesi yüzyıllar almıştır.
Hangi metinlerin/yazıların “Canon” (Kutsal) olarak dikkate alınabileceğine dair erken dönemden gelen bir kavram vardır. Tarihçi Flavius Josephus (MS 36-100), Romalılar için derlediği Yahudilik Tarihi Kitabında koleksiyonu şöyle ele alır:
Elimizde [Yunanlılarda olduğu gibi] farklılık arz eden ve birbirleriyle çelişen sayısız kitap olmayıp sadece yirmi iki kitap vardır. Bunların tümü geçmiş zamanların kayıtlarını içerirler. Bu kitapların İlahi olduklarına haklı olarak inanılır ve bu kitaplardan beşi Hz Musaya aittir. Bu kitaplar Onun yasalarını ve insanlık kökeni geleneklerini ölüm aşamasına kadar içerirler. Bu zaman aralığı üç bin yıldan daha azdır. Ancak, Hz Musa’nın ölümünden itibaren, Pers Kralı I.Xerxes’ten sonran gelen oğlu Kral Artaxerxes saltanatına kadar olan zamana gelince, Hz Musa’dan sonra gelen peygamberler kendi dönemlerinde yaşanan gelişmeleri on üç kitapta kaleme almışlardır. Geriye kalan dört kitap ise Tanrı’ya İlahiler ve insan hayatının devamı için emirler içerirler. Kendi ulusumuzun bu kitaplarına ne kadar kesin itibar ettiğimiz yaptıklarımızdan bellidir. Yaşanan çağlar boyunca hiç kimse onlara bir şey eklemeye ve bir şey çıkarmaya cesaret edememiştir. Ancak, bu kitaplar, bütün Yahudiler için doğdukları andan itibaren İlahi doktrin içerdiğini düşünmek, bunlara bağlı kalmak ve gerektiğinde uğrunda ölmeye gönüllü olmak doğal hale gelmiştir (Apion’a Karşı, Kitap 1:8)
Yahudi Kutsal Kitabının/Yazılarının kanonlaştırılmasına (canonization) ilişkin alınan kararlar her zaman teolojik farklılıklara dayanmıyordu. El yazmaları; kökenleri ve yazarın yetkisi açısından incelenmiştir. “Saklı” veya “gizli tutulan” anlamına gelen Yunanca bir terimden gelen Apokrif (kabul görmemiş) olarak kategorize edilen düzinelerce el yazması vardır. Bu el yazmaların/kitapların çoğu, son günlerini vahiyleriyle beden dışı yolculuk deneyimleyen, Cennet veya Cehennem’de iyilerin veya kötülerin yaşadıkları kaderi konu edinen geziler yapan “kâhinler” tarafından yazılmışlardır. Bu kitaplar, ruh’un kaderine vurgu yapan Yunan felsefe okullarından bazı öğeleri içeriyordu. Oldukça ezoterik kitaplar olup gerekli eğitimi olmayan ortalam bir insanın anlama kapasitesi ötesinde olabilirler. Modern dönem çalışmaları konusu Kutsal Kitapların, Yahudi Kutsal Yazılarının hemen ardında Ahitler arasında Apokrif kitapları yer alır.
Yahudi Kutsal Metinlerin nihai Canon (Kutsal Kitap) şekli, Yunan kralları zulmüne karşı Makabi İsyanı sırasında yazılan Makabilerin dört kitabını içermez. Makabi edebiyatı konu edinen kitaplar, inançları uğruna hayatını feda eden ve Cennete giden bir şehit için ödül olan şehitlik kavramını gündeme getirmiştir. Şehitlik, Yahudilikte önemli bir kavram olmaya devam ediyor.
Bu kitapların son haliyle Canon’a/Kutsal Kitaba dâhil edilmemesinin tarihi veya politik nedenleri olabilir. İsyanın liderleri Haşmonayim Hanedanlığını kurmuşlardı. Tarihçi Josephus, birçoğunun Haşmonayim Hanedanlığına, özellikle Ferisiler yönetimine karşı çıkan çeşitli Yahudi mezheplerini anlatır. Bu durum Makabi kitaplarının son Canon’a dâhil edilmemesinin sebeplerinden biri olabilir.
İbrani Kutsal Kitabı en eski el yazmaları büyük ölçüde arkeolojik kazılar ve antik dönem kütüphanelerindeki keşifler sonucu belirlenmişlerdir. Esseniler kütüphanesinde Yahudi Kutsal Kitabında Esther hariç, her bir kitabın el yazması vardır. Bu elyazmaları Ölü Deniz Parşömenleri olarak bilinir.
Son Hahamlar, 2.yüzyıldan 5.yüzyılla kadar olan dönemde, yasalar ve tarihsel anlatılar üzerine bazı yorum eklemişlerdir. Zamanla, Yahudi geleneği Kutsal Metinleri için kısaca Tanah’ta/Tevrat’ta yer alan kısaltmalar kullanılmıştı. Şöyle ki;
- T; Torah ( talimat/yönerge) içim kısaltma, Pentateuch ilk beş kitabı
- N; Nevi’im (peygamberler) için kısaltma
- K; Ketuvim (İbrani Kutsal Kitabı) için kısaltma: Mezmurlar, Özdeyişler, Eyüp, Neşideler Neşidesi, Rut, Ağıtlar, Vaiz, Ester, Deniel, Ezra, Nehemya, Tarihler I. ve II.
Eski Ahit’ti de (Old Testament/Torah/Tevrat) içeren modern Hıristiyanlık İncil Kitapları; Doğu Ortodoksluğu, Katolik ve Protestan gibi büyük Hıristiyan mezhepleri arasında farklılık arz ederler. Kutsal Kitap/Canon hakkında alınan kararlar, Apokrif eserlerin yanısıra, Yunanca Septuagint’te (Yetmişler Kitabına) dâhil edilen bazı kitapların kabülü veya reddi konusunu içerir.
Yahudiliğin modern dönem Canon’u/Kutsal Kitabını oluşturan konular, Masoretik Metne dayanır. Massorah (“devredilen”) kelimesinden, MS 7.ve 10.yüzyılara arasında toplanan İbranice ve Aramice el yazmalarının yetkili bir birleşimi haline gelmişti. Buradaki amaç, metinleri standartlaştırmak idi. Eski İbranice’de yalnızca ünsüz harfler olduğu için telaffuz edilebilmek üzere sesli harfler eklenmiştir. İbranice Kutsal Kitabın kesin son versiyonu/nüshası 24 kitaptan oluşur.
Modern dönemdeki uygulama şekliyle, Yahudi Kutsal Kitabı bölümleri yıl boyunca farklı zamanlarda okunur. Kitabın çoğu bölümleri ayinlerde, Şabat kutlamalarında ve Yahudi dini bayramlarında daha fazla okunur.