İbn Battuta

10 günler kaldı

Tarih Eğitimine Yatırım Yapın

Hayır kurumumuz Dünya Tarih Vakfı'nı destekleyerek tarih eğitiminin geleceğine yatırım yapıyorsunuz. Bağışınız, gelecek nesilleri çevrelerindeki dünyayı anlamak için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle güçlendirmemize yardımcı olur. Yeni yıla daha güvenilir tarihsel bilgileri herkes için ücretsiz olarak yayınlamaya hazır bir şekilde başlamamıza yardımcı olun.
$3081 / $10000

Tanım

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Batuhan Aksu tarafından çevrildi
07 Şubat 2019 tarihinde yayınlandı 07 Şubat 2019
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Yunanca, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Ibn Battuta (by Imre Solt, CC BY-SA)
İbn Battuta
Imre Solt (CC BY-SA)

İbn Battuta (1304-1368/69), seferleri onu zamanının diğer bütün seyyahlardan daha ileriye götüren ve ünlü eseri İbn Battuta'nın Rıhle'si (Rıhlet ü İbn Battûta) ile neticelenen Tangier'den Faslı bir kaşifti. Uzman Douglas Bullis, “rıhle”nin kitabın ismi değil, türü olduğunu, rıhle'nın Arapça'da yolculuk manasına geldiğini ve rıhlenin seyahat edebiyatı olduğunu ifade ediyor.

Kitabın asıl adı Tuhfetü'n-Nuzzar fi Garabi'l-Emsar ve Acaibi'l-Esfar (Şehirlerin ve Seyahatin Harikalarını Düşünenlere Bir Hediye)'dır (Giriş, 1). Battuta seyahatleri hakkında hiçbir günlük tutmadı ve Rıhle'si hafızasından ve âlim İbn Cüzey el-Kelbi (1321-1357) tarafından 1352-1355 arasında derlendi.

21 yaşında hanesinden ayrılan İbn Battuta, 14. asırda İslam âlemini ve Uzak Doğu'yu gezdi ve 1325-1352 arasında 75.000 mil (120.000 km) kat etti, 40 ülkeyi ziyaret etti ve üç kıtayı geçti. Bullis'e göre, “neredeyse 11.000 gün boyunca günde 11 kilometrenin (7 mil) biraz altında seyahat etti” (Bölüm I, 1). Yolculuklarını tamamladıktan sonra eve döndü ve maceralarının hikayelerini İbn Cüzey'e yazdırdı. Sonraki hayatı hakkında az şey bilinmektedir. Alman ve İngiliz bilim insanlarının onu dünyanın dikkatine sunduğu 19. yüzyıla kadar onun şimdiki ünlü eseri neredeyse bilinmiyordu.

Erken Hayatı ve Hac

İbn Battuta, 25 Şubat 1304'te Fas'ın Tanca şehrinin medinesinde (Avrupa dışı mahalle) doğdu. Tam adı, Rıhle'de verildiği gibi, Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Abdillâh b. Muhammed b. İbrâhîm el-Levâtî et-Tancî ibn Battuta idi ve ailesi hakkında bilinen her şey tahsiline yapılan atıfları kaydeden ve sülalesini sağlayan Rıhle'den gelir.

seyahate varıLAN HEDEFTEN çok değer vererek seyahatİ sadece kendİ İyİlİğİ İçİn düşünmeye başladı.

Ömrü boyunca 'Şemsüddîn' ismini kullanmış gibi görünüyor. Eğitimli bir geçmişten, kadı (hakim) bir aileden geliyordu ve dinine bağlıydı. Kur'an-ı Kerim'i ezberledi ve beyanına göre, yolculukları esnasında bazen günde iki defa onu bütünüyle okurdu. 1325 yılının Haziran ayında Mekke'ye ilk hac seyahatine çıkma vaktinin geldiğini hissetti ve şunları yazdı:

Ne arkadaşlığında neşe duyabileceğim bir yol arkadaşım ne de katılabileceğim bir kervan olmadan, içimdeki baskın bir insiyak ve bu şanlı mabetleri ziyaret etmek için uzun zamandır içimde tuttuğum bir arzu tarafından tek başıma yola çıktım. Bu yüzden dişi ve erkek dostlarımı bırakmaya karar verdim ve kuşların yuvalarını terk etmesi gibi evimi terk ettim. Ailem henüz hayatın bağlarında olduğundan, onlardan ayrılmak bana çok ağır geldi ve bu ayrılıktan hem onlar hem de ben mustarip olduk. (2)

Evvela, kendisini yalnızca haccı tamamlamaya adadı ve görünüşe göre Mekke'den daha ileri gitmek gibi bir fikre sahip değildi. Kuzey Afrika'yı geçerek Tunus'a gitti ve şehre girdikten sonra yalnızlık ve vatan hasreti hislerini kaydetti:

Kasabalılar, her taraftan birbirlerine selamlar ve suallerle öne çıktılar. Ama hiçbiri bana merhaba demedi, çünkü tanıdığım hiç kimse yoktu. Yalnızlığıma o kadar üzülmüştüm ki, gözlerime hücum eden ve acı acı ağlayan yaşlara mani olamıyordum. (4)

Kendisini diğer tahsilli insanlarla tanıştıran ve Kitapçılar Mektebi'nde kendisine kalacak yer bulan bir hacı arkadaşı tarafından teselli edildi. Yolda korunmak için bir kervan eşliğinde (yolculukları boyunca sıklıkla kullandığı bir strateji) Tunus'tan İskenderiye, Mısır'a gitti. İskenderiye'de, Sind'i (Pakistan), Hindistan'ı ve Çin'i ziyaret edeceğini ve bu sahalarda yaşayan üç erkek kardeşinin misafirperverliğini tadacağını kehanet eden Burhaneddin adında dindar bir mistikle tanıştı.

Ibn Battuta in Egypt
İbn Battuta Mısır'da
Léon Benett (Public Domain)

Daha sonra İskenderiye'de Şeyh el-Mürşidi'nin yanında kalırken İbn Battuta, kendisinin büyük bir kuş tarafından Mekke'ye, lakin daha sonra asla görmeyi düşünmediği topraklara da götürüldüğü bir rüya gördü. Şeyh, bu rüyayı onun için Mekke'ye muvaffak bir şekilde ulaşacağının ama yolculuklarının onu çok daha ileriye götüreceğinin bir işareti olarak tabir etti. İskenderiye'deki bu tecrübeler, İbn Battuta'nın hacdan sonra eve dönme hususundaki orijinal planını yeniden düşünmesine sebep oldu ve seyahate varış istikametinden çok değer vererek seyahati sadece kendi iyiliği için düşünmeye başladı.

İskenderiye'den Kahire'ye gitti ve oradan Filistin ve Suriye üzerinden Mekke'ye doğru ilerledi. Filistin'deki yolculukları hakkında şöyle yazıyor: “Hazreti İsa'nın doğum yeri olan Beytüllahim'i ziyaret ettim. Yer büyük bir bina ile kaplıdır; Hristiyanlar ona yoğun bir hürmetle bakarlar ve ona inen herkesi misafirperver bir şekilde ağırlarlar” ve Kudüs'e ulaştıklarında Mescid-i Aksa'ya hayret ederek şöyle yazar: "Bu mukaddes cami çok güzel bir binadır ve dünyadaki en geniş cami olduğu söylenir” (20). Şam'da, "güzellik bakımından diğer bütün şehirleri geride bırakan şehir", diye yazar, hükümetin ve üst sınıfın, daha az şanslı olanlara bağışlar sağlama ve şehrin muhtelif yönlerini geliştirme mevzusundaki cömertliğini kaydeder (29).

Battuta, kırık seramiklerin (tabaklar ve sürahiler) değiştirilmesinden gençlerin tahsiline kadar her şeyle alakadar olan insanların ihtiyaçlarına yönelik dini vakıfların olduğunu ifade eder. Asfaltlanmış sokakların ve kaldırımların yeni inovasyonunu ve şehirdeki mimarinin güzelliğini anlatır. 1326 yılının Ekim ayında Mekke'ye gelen Battuta, semavi âlemin cihan sultanlıklarıyla kesiştiği dünyanın merkezi Kâbe etrafında akın eden binlerce hacıdan biri olarak tecrübelerine dikkatle anlatır.

Daha Fazla Yolculuk

Hac seyahatinin sona ermesiyle Battuta artık eve dönebilirdi, ancak uzman Ross E. Dunn'ın müşahede ettiği gibi, “Artık dini bir vecibeyi yerine getirmek ya da belirli bir hedefe ulaşmak için seyahat etmiyordu” - şimdi sadece seyahat aşkı için seyahat ediyordu. (32) 1326-1331'de İran'ı geçerek Zagros Dağları'na gitti, o zamanlar güzelliği ve muhteşem bahçeleriyle meşhur Şiraz şehrini ziyaret etti, bir Moğol hükümdarının maiyetine katıldı, Bağdat'ı ziyaret etti, Yemen'e gemi aldı ve denizde bir fırtınadan kurtuldu.

Map of Ibn Battuta's Travels, 1325-32 CE
İbn Battuta'nın Yolculuklarının Haritası (1325-32)
Sladew (CC BY-SA)

1331 veya 1332 senesi, kendisini Afrika'yı keşfedip Anadolu'ya (günümüzde Türkiye) hareket ederek bir prensese Konstantinopolis'e kadar eşlik ederken ve Ayasofya'yı ziyaret ederken buldu. 1332-1333 arasında bir noktada, Hindistan'a bir geminin varmasının çok uzun süreceğini fark edince, yaya olarak yola çıktı ve Orta Asya'yı geçerek, geminin kendisini getirmesi gereken süreden neredeyse bir sene sonra nihayet Hindistan'a vasıl oldu.

Hindistan'da, Delhi Sultanı onu şehrin baş hakimlerinden biri olarak istihdam etti. Tarihçi Stewart Gordon, "İbn Battuta'nın krallarla yaptığı sohbetler bir anlamda o günün idari seminerleriydi; kısa müddet sonra İbn Battuta bir kralı diğerini anlatabildi, ve krallar hevesle malumat aradılar" (45). Hindistan'dan yeniden hakim olarak tayin edildiği Çin'e ve yine hakim olduğu Maldivler'e geçti.

seyahatlerİ ESNASINDA YEDİ DEFA EVLENMİŞ, BİRÇOK ÇOCUK SAHİBİ OLMUŞ, KÖLELER ALIP SATMIŞ, BÜYÜK ZENGİNLİKLERE SAHİP OLMUŞ VE HÜKÜMDARLARA nasİHAT ETMİŞTİ.

Burada, başka yerlerde yaptığı gibi, kadınların giyim tarzlarından şikayet etti, sadece belden aşağısı giyindiklerini ifade ederek “onların arasında hakimliği üstlendiğimde, onları tamamen örtemedim” diyerek yorumladı. (179). Maldivler'den Malezya'nın Seylan şehrine gitti, Hindistan üzerinden geri döndü, Sahra Çölü'nü geçti ve Orta Doğu'da yavaşça yol aldı.

Seyahatleri boyunca yedi defa evlenmiş, birçok çocuk babası olmuş, köleler alıp satmış, büyük zenginliklere ve güzel apartmanlara sahip olmuş, krallara nasihat etmiş ve prenseslerle birlikte sürmüş, ama aynı zamanda ancak don ve yiyecek bulma ümidi vardı, gemi kazası geçirdi, soyuldu ve bir padişah tarafından hayatı tehdit edildi.

Eve Dönüş

Sonunda fikirleri eve döndü ve 1348'de vebanın zirvesinde Suriye'yi dolaşarak ölümün etrafında nasıl olduğuna dikkat çekti (bugün vebayı detaylı olarak kaydeden ilk yazarlardan biri olarak kabul ediliyor). Battuta, Sardunya'ya yöneldi ve Tanca'ya giden bir grup Müslümanla buluşana kadar İspanya'yı dolaştı. 1348 yılının sonlarında Fas'a geri döndü. Babasının ve annesinin yakın zamanda vebadan öldüğünü ve arkadaşlarının gittiğini yahut da öldüğünü öğrenince tekrar yola çıktı, İspanya'ya döndü ve ardından Timbuktu'ya ve Gao'nun ticaret merkezine doğru bir yolculuk yaptı, ancak 1352'de evine, Fas'a geri döndü.

Fes şehrine yerleşir, Sultan Ebu İnan'ın hikâyesini işitir ve o kadar tesiri altında kalır ki, onun yazılmasını ister. Padişah, ya katip İbn Cüzey el-Kelbi'yi vazifelendirdi yahut (daha önce seyahatlerinde karşılaşmış olduğu) İbn Battuta bu iş için onu seçti. İbn Battuta, İbn Cüzey'e yaptığı seyahatlerin hikayesini anlattı ve netice, İbn Battuta'nın şimdilerde şöhret olan Rıhle'si oldu. İbn Cüzey'e yaptığı seyahatlerin dikte edilmesinin ardından tarihten silinir, ancak büyük ihtimalle Sultan tarafından şehirde bir hükümet vazifesi verildi. Muhtemelen Fez'de 1368 veya 1369'da öldü. Tangier'deki medine, mezar yeri ve mezarı olarak orada bir site olarak kabul edilir.

Eserlerine Kritik Tepkiler

Onun eserleri bilim insanları tarafından genel olarak gerçeklere dayalı ve güvenilir olarak kabul edilse ve kesinlikle harika bir okuma olsa da (Ross E. Dunn onu "destansı bir uzun metrajlı filme layık" olarak isimlendiriyor) bazı bilim insanları, İbn Cüzey ve İbn Battuta'nın abartmasına veya her iki yazarın müdahalesine atfettikleri anlatının tafsilatına dair meseleleri dile getirdiler.

Map of Ibn Battuta's Travels, 1332-47 CE
İbn Battuta'nın Yolculuklarının Haritası (1332-47)
Sladew (CC BY-SA)

Tenkitler, bir mahkeme katibi olarak İbn Cüzey'in, İbn Battuta'nın hafızasını desteklemek için önceki yazarlardan veya diğer rivayetlerden pasajlar eklediğini iddia etmekte. İbn Battuta hiçbir yolculuk günlüğü tutmadı ve hikayelerini anlatırken tamamen hafızasına güvendi. Bu güven, onun 30 yıllık bilgiyi bu kadar net bir şekilde hatırlayamadığını iddia eden çalışmalarıyla ilgili daha sonraki bilim insanlarını rahatsız etti. Bu böyle olsa da tarihçi Douglas Bullis şöyle yazıyor:

İbn Battuta, Kur'an'ı ezberlediğinde, tıpkı çağımızın yazıya ve mikroçiplere dayanması gibi, aklın doğruluğuna güvenilebileceğine dair toplu faraziyeyi benimsedi. Bu sebeple, açıklamalarında, uydu televizyonunun bizim dünyamız için yaptığına benzer bir şeyi kendi dünyası için yapıyordu. (Bölüm I, 4)

İbn Cüzey'in belki de tasvirleri genişletmek veya derinleştirmek maksadıyla daha önceki yolculuk yazarlarından ve bilhassa da Endülüslü bir şair olan İbn Cübeyr'in (1145-1217) Rıhle türüne ilham verecek olan eserinden ödünç aldığına şüphe yoktur. Battuta'nın Rıhle'sindan Şam, Mekke ve Medine gibi şehirleri anlatan pasajlar, bir yüzyıl evvel Cübeyr tarafından yazılanlarla aynıdır.

Mamafih bunun İbn Battuta'nın eserinin gerçekliği ile hiçbir alakası yoktur. Edebiyatın oluşturulmasında orijinalliğe verilen değer nispeten yeni bir vakıadır. Eski okuyucular ve yazarlar hikayeye ve bu hikayenin onlara verebileceklerine değer verdiler; kimin yazdığı ya da nasıl yazıldığı mühim değildi.

Eski veya Orta Çağ dinleyicisi için önemli olan yazılı bir eserin mesajı, fonksiyonu ve tabii ki ne kadar iyi bir hikaye olduğuydu. Bir ortaçağ zihnine göre, İbn Battuta'nın çalışması, Bullis'in yukarıda tarif ettiği fonksiyonu tam olarak yerine getirirdi: eğlenceli bir hikaye sunarken geniş dünyayı biraz daha küçük ve evdeki bir okuyucu için biraz daha erişilebilir kılmak.

Hiçbir günümüz uzmanı, İbn Battuta'nın iddia ettiği kadar geniş seyahat ettiğinden şüphe duymaz, ancak bazıları, eserinde bahsettiği tüm yerleri ziyaret edip edemeyeceğini sorgulamıştır. Bu suçlamalar, Marco Polo'nun The Book of Marvels of the World (genellikle 1300 dolaylarında Marco Polo'nun Seyahatleri olarak tercüme edilir) kitabına yönelik antik yahut modern tenkitleri okuyan herkes için aşina gelecektir. Battuta'nın çalışmasında olduğu gibi, Polo'nun Seyahatleri münekkitleri, şair Rustichello da Pisa'nın (Polo'nun seyahatlerini dikte eden zat) hikayeyi genişletmek için kendi Arthur Romansından pasajlar ve daha önceki seyahat el yazmalarından seçmeler ilave ettiğini belirtiyor.

Böyle olsa bile, bilim insanları (Dunn ve Gordon dahil), İbn Cüzey'in diğer eserlerden ödünç aldığı pasajlar olmasına rağmen, bunun Battuta'nın anlatımını veya onun tarih, coğrafya ve kültürel anlayışa katkısını hiçbir şekilde azaltmadığını belirtiyorlar. Cüzey'a atfedilebilecek tüm pasajlar kaldırılsa, yine de çok büyüleyici bir edebi eser bulunur.

Netice

Battuta'nın seyahatleriyle ilgili farkındalık günümüzde yavaş yavaş artsa da, İbn Battuta'nın Rıhle'si ölümünden sonra yüzyıllarca bilinmedi. İslam âleminin içinde veya dışında olsun, büyük Faslı seyyahın yolculuklarının hikayesi, karaya oturduktan kısa bir müddet sonra unutulmuş görünüyor. Tarihçi A.S. Chughtai şöyle yorumluyor:

Bütün zamanların en dikkat çekici seyyahlarından biri olan İbn Battuta, Marco Polo'dan altmış sene sonra Çin'i ziyaret etti ve aslında Marco Polo'dan çok daha fazla 75.000 mil seyahat etti. Halbuki Batı'dakiler bir yana, Müslüman ülkelerde kullanılan coğrafya kitaplarında Battuta'dan hiç söz edilmiyor. İbn Battuta'nın coğrafyaya katkısı şüphesiz herhangi bir coğrafyacınınki kadar büyüktür, lakin seyahatlerinin anlatılarına uzmanlar dışında kolayca erişilemiyor. (2)

Bu vaziyet değişirken, aradan uzun zaman geçti. El yazması, eserin bir kısmının Alman kaşif Ulrich Jasper Seetzen tarafından geri getirildiği 19. yüzyıla kadar batıda bilinmiyordu. Oryantalist Sir Hamilton A.R. Gibb, 1929'da kesin bir İngilizce versiyonunu neşredene kadar yaklaşık 1818-1900 seneleri arasında Rıhle'nin muhtelif tercümeleri yapıldı.

Gibb, bütün eseri dört cilt halinde tercüme etmeyi planlamıştı, ancak 1971'deki ölümünden önce yalnızca üçünü tamamlamayı başardı. İbn Battuta'nın Rıhle'sinin tam İngilizce versiyonu ancak 1994 gibi yakın bir tarihte kullanılabilir hale geldi ama çalışmanın ehemmiyeti o zamandan beri istikrarlı bir şekilde kabul edildi ve bugün, bir ortaçağ yolculuk günlüğü klasiği olarak telakki ediliyor.

Yazarın Notu: Bu yazının bazı parçaları ilk defa Joshua J. Mark'ın Timeless Travels Dergisi'nde 2015 Sonbaharında neşredilen İbn Battuta: Dünyanın En Ünlü Bilinmeyen Gezgini makalesinde yer almıştır.

Çevirmen Hakkında

Batuhan Aksu
Batuhan, Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisans tarih öğrencisi. Erasmus programına katılarak Manchester Üniversitesi'nde aynı bölümde okudu. Edebiyat ve felsefe okumalarından da büyük bir keyif alıyor.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2019, Şubat 07). İbn Battuta [Ibn Battuta]. (B. Aksu, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-17849/ibn-battuta/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "İbn Battuta." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. Son güncelleme Şubat 07, 2019. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-17849/ibn-battuta/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "İbn Battuta." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 07 Şub 2019. İnternet. 21 Ara 2024.