Cengiz Han

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Arda Gökgündüz tarafından çevrildi
16 Eylül 2019 tarihinde yayınlandı 16 Eylül 2019
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Bust of Genghis Khan (by Jim Garamone, Public Domain)
Cengiz Han Büstü
Jim Garamone (Public Domain)

Cengiz Han (diğer bir adıyla Chinggis Khan), 1206 yılından 1227'deki ölümüne kadar hüküm sürdüğü Moğol İmparatorluğu'nun kurucusudur. Temuçin olarak doğdu ve Moğol kabilelerini birleştirdikten sonra 'evrensel hükümdar' anlamına gelen Cengiz Han lakabını aldı. Düşmanlarına karşı kelimenin tam anlamıyla gaddarca bir şekilde yapılan dehşet seferlerinde sayısız masum halk -ortaçağ tarihçilerine göre milyonlarca- katledildi.

Cengiz Han önce Batı Şia ve Jin devletine sonrasında Song Hanedanlığı'na saldırdı. Diğer tarafta ise hızlı orduları İran'ı, Afganistan'ı ve hatta Rusya'yı bile işgal etti. Cengiz Han korkunç bir üne sahipti, yine de Moğolları yazıyla tanıştıran, halkının ilk yasalarını oluşturan, ticarete önem veren ve Moğol dünyasının her yerinde bütün dinlerin özgürce uygulanabilmesine izin vererek din özgürlüğünü sağlayan becerikli bir hükümdardı. Bu şekilde Cengiz Han, halefleri döneminde nihayetinde dünyanın beşte birini kontrol edecek bir imparatorluğun temellerini attı.

Erken Hayatı

Cengiz Han'ın hayatı, büyük olasılıkla 13.yüzyılın ilk yarısına ve daha sonraki Çin ve Arap kaynaklarına dayanan (bazen fantastik) Moğolların Gizli Tarihi'nde anlatılmaktadır. Soylu ebeveynlerden doğdu ve Tartar (Tatar) bir esirin adı olan Temujin (Temuçin) adı verildi. Doğum tarihi tam olarak bilinmiyor, bazı bilim adamları 1162 derken bazıları ise 1167 olduğu kanısında. Efsaneye göre, doğumunda elinde bir kan pıhtısı tutarak doğmuştu, bu gelecekte olacakların uğursuz bir alametiydi. Temuçin'in annesi Höelin ve babası bir kabile reisi olan Yesügey'di. Babası oğlunun başka bir etkili Moğol lideri Dei-secen'in kızı olan Börte (diğer bir şekilde Bortei) ile evlenmesine karar kıldı, ancak bu plan gerçekleşmeden önce Temuçin'in babası düşman bir kabile tarafından zehirlendi. Temuçin o zamanlar yalnızca dokuz veya on iki yaşındaydı. Bu yüzden babasının takipçilerinin sadıklığını koruyamadı. Bunun bir sonucu olarak Temuçin ve annesi Asya bozkırlarında ölüme terk edildi. Ancak kabilesinden dışlanan aile, ellerinden geldiğince yiyecek toplayarak ve topraktan geçinerek hayatta kalmayı başardı.

Çok geçmeden TEmuçİn'İn lİderlİğİ ve savaş yeteneğİ ona bölgesel rakİplerİne karşı büyük galİbİyetler geTİrdİ ve ordusu gİderek büyüdü.

Daha sonra işler daha da kötüleşti; genç Temuçin, belki de Temuçin'in üvey ağabeylerinden biri olan ve muhtemelen Yesügey'in mirasını üstlenen ailenin rakip bir kolunu temsil eden Bekter'i öldürdüğü bir olayın ardından, rakip bir klan lideri tarafından esir alındı. Neyse ki Temuçin, babasına hala sadık olan birkaç takipçisini toplayarak gece yarısı kaçmayı başardı ve babasının bir zamanlar yardım ettiği bir kabile olan Kerait'in şefi, Togril'e katıldı. Sonrasında Temuçin birkaç yıl önce nişanlandığı Börte ile evlendi.

The Campaigns & Empire of Genghis Khan
Cengiz Han'ın Seferleri ve İmparatorluğu
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Çok geçmeden Temuçin'in liderliği ve savaş yeteneği ona bölgesel rakiplerine karşı büyük galibiyetler getirdi ve ordusu giderek büyüdü. Çatışmalar oldukça sert geçti; öyle ki bir kabile lideri esirlerini vahşice 70 büyük kazanda kaynattı. Temuçin yine de durdurulamaz olduğunu kanıtladı ve ittifaklar arası bir ağ kurarak her biri birbirinden farklı ama ilişkili olan, Orta Asya'da at koşturan bir çok göçebe kabileyi birleştirmeyi başardı. Temuçin, diploması, cömertlik, vahşi güç ve ceza kullanımıyla kendisini baskın bir lider haline getirdi. Yenilen kabileler bazen ordusuna katılmaya bazen de birine öldürülmeye zorlandı. Savaşta cesur olan Temuçin, mağlup edilenlerin gösterdiği cesareti de sıklıkla ödüllendirirdi, hatta Jebe adında bir adamı süvari hücumuna karşı dayanıp Temuçin'in kendi atını kesen bir ok atabildiği için generallerinden biri yapmasıyla ünlüydü.

Büyük Han

Ordusu giderek daha büyük boyutlara ulaştıkça, Temuçin, Tatarlar, Keraitler, Naymanlar ve Merkitler gibi rakiplerini on yılı aşkın bir süre boyunca devamlı mağlup etti, nihayetinde, 1206 yılında Kerulen nehrinde büyük bir müzakere veya kurultay düzenleyen Moğol konfederasyonu Temuçin'i resmen liderleri ilan etti. 'Evrensel' lider anlamına gelen Cengiz Han lakabını aldı (Moğolcada Chinggis olarak telaffuz edilir ancak kendi dillerinde 'ch' sesi olmayan ortaçağ Arap bilginlerden türediği için günümüzde 'Cengiz' şeklinde daha fazla kullanılır).

Şimdiki amaç ise bu güç tabanını geleneksel Moğol atçılık ve okçuluk becerileriyle birleştirmekti ve yalnızca geleneksel rakip komşu devletleri alt etmekle kalmayıp, aynı zamanda Asya'nın en zengin devleti olan Çin'i fethedebilecek bir imparatorluk kurmaktı. Cengiz Han bu planla yola çıkmamış olabilir ancak olacak olan şey tam olarak buydu.

Yükselen rütbesinin aksine, Cengiz Han köklerine yakın kaldı ve büyük taşınabilir yün keçe bir çadırda veya yurtta yaşamaya devam etti. Sahiden de, Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşuna kadar bu göçebe insanlar yeni köyler veya kasabalar kurmuyor, mevsimin izin verdiği şekilde meralar arasında düzenli olarak hareket ediyorlardı. Yine de Büyük Han her zaman geçmişe bakmadı, o ana kadar yalnızca sözlü olarak kullanılan Moğol dilinin Uygur Türklerinin alfabeleri kullanılarak yazılı hale getirilmesinde ısrar etti. Sonuç olarak, Yasa adı verilen bir kanun oluşturulabildi ve bu kanunda, bir çok başka hükmün yanı sıra, belirli bazı suçlar için de cezalar belirtildi. Diğer bir yenilik ise, atlı habercilerin uzun mesafeler boyunca hızlı bir şekilde haber taşıyabildiği, kendilerine yiyecek, dinlenme ve at değişimi için düzenli üslerin sağlandığı bir posta sistemiydi. Bu ağ, askeri istihbaratın hızlıca iletilmesini gerektiren seferler sırasında son derece kullanışlıydı.

Mongol Warrior Reconstruction
Moğol Savaşçısı Canlandırması
William Cho (CC BY-SA)

Cengiz Han, aynı zamanda eski rekabetlerden oluşabilecek bölünmelere yol açabilen, kabileye dayalı birlik oluşturmayı esas alan, Moğol geleneğinden kaçınarak orduyu daha sağlam hale getirdi. Kendi konumunu daha da güvence altına almak için, Büyük Han, seçkin muhafız birliği olan kesikteni kurdu ve ardından bu birliği 800 kişiden 10.000 kişiye çıkardı. Geleneksel olarak, bu birliğin sadakati, çeşitli kompozisyonu ve üyelerinin, kıdemli komutanların oğulları ve kardeşlerinden seçilerek sağlandı. Sonrasında, birliğin üyeleri savaş ganimeti söz konusu olduğunda özel ayrıcalıklar karşılığında Han'a mutlak sadakat yemini eder. Ayrıca, üyelerinin çoğu fethedilen bölgelerde önemli idari işler edinirdi.

Moğol Savaşları

Moğollar hİçbİr zaman düşmanın takTİklerİnİ ve teknolojİlerİnİ beNİmseme fırsatını gerİ çevİrmemİştİr.

Moğollar birleşmişti, artık daha büyük ve güçlü komşularına karşı birçok avantajları vardı. Uzak menzilli yaylarıyla beraber uzman okçuları ve en az besinle günlerce ata binebilen dayanıklı askerleri vardı. Bodur ama çevik atları onların zorlu sıcaklıklarda hayatta kalmalarını sağlayan bir silahtı. Moğolların hem hafif hem de ağır süvarileri vardı, her binicinin genellikle 16 yedek atı bulunurdu; bu da onlara çok geniş bir hareket alanı sağlardı. Hepsi bir yana, Moğollar hiçbir zaman düşmanın taktiklerini ve teknolojilerini benimseme fırsatını geri çevirmemiştir. Asya savaşlarına yalnızca bu vahşi hareket kabiliyetini getirmekle kalmadılar, aynı zamanda esneklikleri sayesinde kuşatma savaşı, barut füzesi ve mancınık gibi (ilk olarak Çin’dekileri kullandılar sonrasında daha üstün olduklarını fark ettiklerinde Afganistan’dakileri benimsediler) diğer savaş türlerine de oldukça hızlı bir şekilde uyum sağlayabiliyorlardı. Başka ulusların becerilerini ve yeniliklerini benimsemek, Han’ın yüksek yetkilileri ve komutanlarının yaklaşık 20 farklı milletten gelmesiyle birlikte genel bir avantaj haline geldi.

Diğer bir avantaj ise Cengiz Han'ın düşmanın iç bölünmelerinden nasıl yararlanabileceğini ve düşman ittifaklarını zayıflatabilecek eski düşmanlıkları nasıl körükleyebileceğini çok iyi bilmesiydi, bu tür bilgileri genellikle casuslar ve tüccarlar edinirdi. Son olarak, hevesleri çok yüksekti çünkü Moğol savaşları yalnızca tek bir amaç için düzenlenirdi: Ganimet kazanmak. Dahası, savaşlarda muzaffer olan komutanlar hükmetmek için istedikleri kadar geniş topraklar edinmeyi bekleyebilirken, Büyük Han'ın kendisi Moğol tebaası olarak iktidarda kalmalarına izin verilen hükümdarlardan haraç alırdı. Kısacası, bir kez harekete geçtiklerinde, Moğol ordularını durdurmak gerçekten çok zor olacaktı.

Map of Southern Song & Jin States
Güney Song'un ve Jin Devleti'nin haritası
Yu Ninjie (CC BY-SA)

Moğol İmparatorluğu

Jin Devleti

Cengiz Han, 1205, 1209 ve 1211'de Jin Devletine (diğer bir adıyla Cürçen Jin Hanedanı, 1115-1234) ve Sarı Nehir Ovası'na saldırdı, bu işgal, her biri 50.000 kişi olan iki Moğol ordusundan oluşuyordu. Cürçen, kuzey Çin'in çoğunu 300.000 piyade ve 150.000 süvari ile kontrol ediyordu ancak Moğolların yüksek hızlı yöntemleri sayının her şey olmadığını kanıtladı. Cengiz Han vahşice şehri yağmalayıp geri çekiliyordu ki Jin devleti orayı geri aldığında bir karmaşayla yüzleşmek zorunda kalsın. Bu taktik aynı şehir üzerinde defalarca kez tekrar edildi. Diğer bir yöntem ise bir şehri esir alıp, harap etmek, her bir insanı öldürmek ve sonrasında diğer komşu şehirlere derhal teslim olmazlarsa aynı akıbetin başlarına geleceği uyarısında bulunmaktı. Aynı zamanda esirleri canlı kalkan olarak kullanmak gibi terör eylemleri de vardı. Öyle ki, bir Jin yetkilisi Yuan Haowen (1190-1257) Moğol istilasının yıkımını anlatmak için aşağıdaki şiiri yazdı.

Beyaz kemikler dağılmış dört bir yana

karmakarışık kenevirler adeta,

ne zaman dönecek dutlar ve katalpalar

birdenbire ejderha kumlarına?

nehrin kuzeyini gördüm yalnızca

bulamadım yaşamı hiçbir tarafta

darmadağın evler, seyrek baca dumanları

tütüyor birkaç binada.

(Ebrey, 237)

Jin Hanedanı bu sıkıntılarına ek olarak, devlet hazinesini boşaltan kronik yolsuzluk, doğal felaketler ve 1213 yılında İmparator Feidi de dahil olmak üzere üst düzey yetkililerin suikastları gibi iç sorunlarla da boğuşuyordu. Jin hükümdarları 1214 yılında, güneye çekilmek, barış anlaşması imzalamak ve Büyük Han'a haraç vermek zorunda kaldılar; ancak, karşı karşıya kaldıkları sert alternatif düşünüldüğünde, muhtemelen bunu yapmaktan memnun kaldılar. Bu, yalnızca kısa bir süre nefes alma fırsatıydı ancak daha kötüsü gelmek üzereydi; zira Jin Hanedanı başkentini güneye taşıdıktan sonra, 1215'te Moğollar yeniden saldırdı ve Cengiz Han bunu, onların vasallık statüsünü reddetmeleri olarak gördü.

Batı Şia ve Song Hanedanı

Ayrıca 1215'te Büyük Han, Kuzey Çin'deki Batı Şia'nın (diğer adıyla Hsi-Hsia, 1038-1227) Tangut eyaletine saldırdı ve 1209'daki baskınlarını tekrarladı. Bu imparatorluk oyunundaki dördüncü oyuncu olan Song Hanedanlığı (diğer adıyla Sung, 960-1279), Jin ile ittifak olup kendileri ve Moğollar arasında faydalı bir tampon bölge oluşturmak yerine, oldukça dar görüşlü bir şekilde Han ile ittifak oluşturmuştur. Kabul edilmelidir ki Jin ve Song hanedanları önceki yüzyıldan beri birbirlerine saldırıyorlardı ve Song Hanedanı, Jin seferlerini en aza indirmek için haraç bile ödedi.

Moğollar Çin'e olan saldırılarına gelecek on yıl boyunca devam ettiler, yalnızca 1212-1213 yıllarında 90 şehir yok edildi. Yol boyunca birçok hoşnutsuz ve esir alınmış Çin ve Hitay (bir zamanlar Çin'in kuzeyini ve Mançurya'yı yöneten bozkır göçebeleri) askerleri Moğol ordusuna katıldı. Song Hanedanı 1215 yılında Moğol bölgesine oldukça başarısız bir saldırı düzenledi ve bunun sonucunda Çinli general P'eng I-pin esir düştü; 1217'de ise aynı kader, onun haleflerinden birinin başına geldi. Ayrıca 1215'te Pekin ele geçirildi ve şehir bir ay boyunca yandı. Hatta Kore bile Han'ın dikkatinden kaçamadı, 1216'da kaçan Hitayları yakalamak için bir ordu gönderildi ve 1219'da bir Kore ordusu Hitaylara karşı olan savaşlarda Moğolları destekledi.

Nispeten durgun bir dönemden sonra, Moğollar bir kez daha harekete geçti, 1232 ile 1235 yılları arasında Kore'ye, 1234'te ise Çin'e defalarca kez saldırdılar, en sonunda Jin eyaletini yıkımın eşiğine kadar getirdiler. Artık bütün Doğu Asya'yı fethetmeden durmayacakları açıktı. Song Hanedanı artık kuzeyden tamamen savunmasız ve her zamankinden daha zayıftı, iç siyasi gruplar tarafından sarsılması ve aşırı muhafazakar dış politikası yüzünden eli kolu bağlı halde olması Moğolların çöküşlerini getirmesini yalnızca zaman meselesi yapıyordu.

Batı Asya

Cengiz Han, Çin’in yaklaşan düşüşüyle yetinmekten çok uzaktı ve 1218-1220 yılları arasında ordularını güney batıya, bugünkü Türkistan, Özbekistan ve İran'a çekti. Hedef Harezmşahlar Devleti'ydi. Cengiz Han, Harzemşah'a boyun eğmesini talep eden bir diplomatik heyet göndermişti ancak Şah elçileri idam ettirdi. Cengiz Han, İran'ı silip süpüren ve Şah'ı Hazar Denizi'ndeki bir adaya kaçmaya zorlayan yaklaşık 100.000 kişilik bir ordu kurarak karşılık verdi Buhara ve Semerkant gibi şehirler de dahil olmak üzere birçok şehir işgal edildi, Büyük Han oldukça acımasız ve merhametsizdi, sayısız şehri yok etti, masumları öldürdü ve bölgenin mükemmel sulama sistemini mahvetti. 'Şeytan' ya da 'Lanetli' olarak anılması boşuna değildi, 1221'de Moğollar Kuzey Afganistan'a girdi, 1222'de Rus prenslikleri ve Kıpçaklardan oluşan bir ordu Kalka'da mağlup edildi ve Hazar Denizi tamamen kuşatılarak ordu Moğolistana geri döndü.

Kara Veba'nın askeri karşılığı olan Moğolların bu korkunç ünü artık sıkıca sağlanmıştı. Yine de Cengiz Han'ın fetihlerinin başka bir yüzü daha vardı. Cengiz Han, elde ettiği toprakları elinde tutmak ve bu topraklardan düzenli olarak zenginlik elde etmeye devam etmek için istikrarlı bir yönetim sistemi kurulması gerektiğini biliyordu. Bu doğrultuda, yöneticilerin gücü elinde tutmasına izin verildi, imparatorluk içinde her inanışa karşı dini hoşgörü sağlandı, uluslararası ticaret teşvik edildi ve gezgin tüccarlara koruma sağlandı.

Batı Asya ve Avrupa'nın sınırlarındaki seferler, Cengiz Han ve Moğolları Çinli tarihçilerden farklı bir tarihçi grubunun, özellikle de İranlı Minhaj al-Siraj Juzjani'nin (doğumu 1193) dikkatine sundu. O dönemde zaten efsanevi bir figür haline gelmiş olan Büyük Han'ı şöyle tanımlamıştı:

Uzun boylu, güçlü yapılı, sağlam vücutlu, yüzündeki seyrek kıllarına ak düşmüş, kedi gözlü, büyük bir enerjiye, sezgiye, zekaya ve anlayışa sahip, dehşet verici, kasap ruhlu, adil, kararlı, düşmanlarını alaşağı eden, korkusuz, kana susamış ve zalim bir adam. (Tabakat-i Nasiri, c. 1260, Saunders, s. 63)

Monument of Genghis Khan, Hohhot
Cengiz Han Anıtı, Hohhot
Fanghong (CC BY-NC-SA)

Ölümü ve Mirası

Cengiz Han 18 Ağustos 1227 tarihinde, muhtemelen birkaç ay öncesinde avlanırken attan düşmesinin neden olduğu bilinmeyen bir hastalıktan ötürü öldü. O zamanlarda, Cengiz Han Çin'in kuzeybatısında, Şia eyaletinin başkenti Zhongxing'i kuşatıyordu ve büyük liderin ölümü Moğol ordusu tarafından şehir işgal edilip bütün vatandaşlar kılıçtan geçirilene kadar saklandı. Vücudu daha sonra defin için Moğolistan'a geri götürüldü, ancak mezarının yeri bir sır olarak saklandı, bu karar daha sonraları pek çok spekülasyona yol açtı. Ortaçağ kaynaklarına göre mezarı kutsal Burkan Kuldun dağının civarındadır ve oğlu Ögeday, babasına diğer dünyada eşlik etmeleri için 40 kadın köle ve 40 at kurban eder.

Cengiz Han, ölümünden sonra halefleri arasında Moğol İmparatorluğu'nun kontrolü açısından bir çekişme olacağını biliyordu, bu yüzden önceden tedbirler almıştı. İmparatorluk, oğulları Cuci, Çağatay, Tuluy ve Ögeday arasında bölüşülecek ve her biri bir hanlık yönetecekti (Cuci, 1227 yılında babasından önce ölür). Üçüncü oğul olan Ögeday, 1229'da yeni Büyük Han olur ve bu konumunu 1241'deki ölümüne kadar korur. Bir diğer büyük adım ise, 1275'te Çin'in kalan topraklarının çoğunu fethederek 1279'da Song Hanedanlığı'nın çöküşüne neden olan Cengiz Han'ın torunu Kubilay Han'ın (1260-1294) hükümdarlığı sırasında gelir. Kubilay Han kendisini Çin'deki yeni Yuan Hanedanlığı'nın imparatoru ilan eder. Sonraki yirmi yıl boyunca, Çin tamamen Moğolların egemenliği altına girer. Moğol İmparatorluğu, Orta Doğu, Kore ve Japonya'da çeşitli başarılarla sonuçlanan daha fazla seferlere devam edecek ve nihayetinde tarihteki en büyük imparatorluklardan birini oluşturacaktı.

Ancak Cengiz Han, imparatorluğundan çok daha uzun bir gölge bıraktı; bölgede tanrısal bir figür ve Moğolların atası olarak görülmeye başlandı. Ortaçağ boyunca tapınılan bu Cengiz Han kültüne duyulan saygı, modern dönemde yeniden canlandırıldı ve bugün modern Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'da özel törenlerle onurlandırılmaya devam etmektedir.

Çevirmen Hakkında

Arda Gökgündüz
Ben Arda. 20 yaşındayım ve 3 yıldır çeviri alanıyla ilgileniyorum. Tarih ve edebiyat alanlarında araştırma yapmayı severim. Bu alanlarda yapılan çeviri faaliyetlerine ilgim var.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2019, Eylül 16). Cengiz Han [Genghis Khan]. (A. Gökgündüz, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-18463/cengiz-han/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Cengiz Han." tarafından çevrildi Arda Gökgündüz. World History Encyclopedia. Son güncelleme Eylül 16, 2019. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-18463/cengiz-han/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Cengiz Han." tarafından çevrildi Arda Gökgündüz. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 16 Eyl 2019. İnternet. 22 Kas 2024.