Ömer bin Hattab

Tanım

Syed Muhammad Khan
tarafından yazıldı, Batuhan Aksu tarafından çevrildi
23 Ocak 2020 tarihinde yayınlandı 23 Ocak 2020
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca
Makaleyi Yazdır PDF
Calligraphy of Umar's name (by Petermaleh, CC BY-NC-SA)
Ömer adının kaligrafisi
Petermaleh (CC BY-NC-SA)

Ömer bin Hattab (h. 634-644) Raşidun Halifeliği'nin ikinci halifesiydi (632-661, Sünni Müslümanlarca ilk dört halife olarak anılır). İslam'a erken dönenlerden ve İslam Peygamberi Hazreti Muhammed'in (m. 570-632) yakın arkadaşlarından biriydi. Hz. Muhammed'in ölümünden sonra, daha sonra ilk halife olan Hazreti Ebu Bekir'e azami ve sadık desteğini verdi. Ebu Bekir'in 634'deki ölümünden sonra, Hz. Ömer bir sonraki halife oldu - selefinin seferlerini sürdürdü ve hakimiyet sahasını Arap Yarımadası'ndan daha da genişletti. Çok sayıda askeri muvaffakiyete ilaveten, hükümranlığı, idaresindeki harikalarla da damgalandı. Ölümünden sonra, Raşidun Halifeliği'nin üçüncü hükümdarı olarak Osman bin Affan (h. 579-656) tarafından takip edildi.

Erken Hayat ve İslam'a İhtida

Ömer bin Hattab, Hattab bin Nufeyl'in oğluydu; 584'te Mekke'de doğdu. İyi tahsiline rağmen, dövüşmeyi ve ata binmeyi severdi ve bu hususta kabiliyetliydi; güreşçi olarak oldukça şöhret kazanmıştı. Hristiyanlıktaki Havari Pavlus gibi, Ömer de bir zulmeden-inançlıya dönüşmüştü; başlangıçta Hz. Muhammed'i hor gördü ancak sonra dindar bir takipçi oldu ve zaman zaman Müslümanları Mekkelilerin fiziki tacizine karşı müdafaa etti.

Hz. Muhammed'in arkadaşlarının çoğu hicret esnasında (622'de Medine'ye göç) fark edilmeden Mekke'den ayrılırken, Hz. Ömer'in ayrılışını açıkça ilan ettiği ve bunu yapmasını engellemesi için herkese meydan okuduğu rivayet edilir - ki kimse meydan okuyamamıştı. Medine'de Hz. Muhammed'e desteğini sürdürdü ve yakın sırdaşlarından biriydi, hatta Bedir ve Uhud Muharebeleri'ne (sırasıyla 624 ve 625) katıldı. 624'te dul kalan kızı Hafsa (605-665), 625'te Peygamber ile evlendi, böylece Hz. Ömer, Ebu Bekir'in yanı sıra Peygamber'in kayınpederi oldu ve Peygamber ile münasebetini sağlamlaştırdı.

Halifelik

Hz. Muhammed'in ölümünden sonra Ömer, Hz. Ebu Bekir'in kabiliyetini fark etti ve ona cemiyetin liderliği için yaptığı teklifte tam destek verdi ve onun Raşidun Halifeliği'nin ilk halifesi olmasına yardımcı oldu; bu pozisyon aynı zamanda Ali ibn Ebu Talib'in (H. 601-661, Peygamber'in bir diğer yakın arkadaşı ve damadı) taraftarları (Şii) tarafından da mevzubahis edildi. Ebu Bekir'in zaferinden sonra Ömer onun danışmanı olarak vazife yaptı ve ondan da çok şey öğrendi (en önemlisi liderlik). Halife Ebu Bekir (d. 632-634) Arap Yarımadası'nın her yerinde mürtedlerin (İslam'ı terk eden insanlar) açık isyanıyla karşı karşıya kaldı. Ridde Savaşları veya mürtedlik savaşları (m. 632-633) olarak bilinen savaşlarda hepsini boyunduruk altına aldı. Arapları yeniden birleştirdikten sonra, Hz. Ebu Bekir 633 yılında Bizans'ın elindeki Suriye ve Sasanilerin elindeki Irak'a yönelik istilalar başlattı ve bu istilalar 634 yılında (Irak'ta küçük bir aksilik yaşanmasına rağmen) öldüğünde meyvesini verdi.

Hz. Ömer'İn İlk ÖNCELİĞİ imparatorluk üzeRİNDEKİ haKİMİYETİNİ sağlamlaştırmak ve İDAREYİ ele geÇİRMEKTİ.

Hz. Ebu Bekir devrinin en dikkat çekici askeri figürü Halid bin Velid'di (m. 585-642), Ebu Bekir onu (kusurlarına rağmen) savaştaki eşsiz yeteneği nedeniyle takdir etmişti. Halid'in becerileri Ridde Savaşları'nda ve sonrasında Irak'ın işgalinde de çok ihtiyaç duyuldu; Irak'tan, Ebu Bekir'in emriyle Ecnadeyn Muharebesi'nde (m. 634) büyük bir Bizans karşı taarruzuna karşı koymak için Suriye cephesine geçti. O gün kesin bir Müslüman zaferi oldu ancak Hz. Ebu Bekir bu muvaffakiyetin tadını çıkaracak kadar uzun yaşamadı ve Irak'taki Müslüman ilerlemesi Halid'in yokluğunda da tehlikeye girmişti. Hz. Ebu Bekir ölüm döşeğindeyken halefi olarak Ömer'i namzet gösterdi ve Hz. Ömer 634 yılında halife oldu (unvanının sonuna "müminlerin emiri" ifadesini ilave etti) ve 644 yılına kadar on yıl boyunca hüküm sürdü. Hz. Ömer'in ilk önceliği imparatorluk üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmak ve idareyi ele geçirmekti, ardından dikkatini Irak ve Suriye'deki devam eden seferlere çevirdi.

Hz. Ömer, belirsiz ve çok münakaşa edilen sebeperle Halid'in Suriye tümenindeki kumandasını elinden aldı. Bunun yerine kumandayı en sevdiği kişiye emanet etti: Ebu Ubeyde (h. 583-639), insani bir lider ve hakiki bir beyefendi; ayrıca Hz. Muhammed'in en sevdiği arkadaşlarından biriydi (toplamda on kişiydiler ki dördü dört Raşidin Halifesiydi). Halife ayrıca Irak'taki Müslüman güçlerini yeni bir lider olan Sa'd bin Ebi Vakkas (ö. 595-674) kumandasında taze birliklerle takviye etti.

Yermuk ve Kadisiye Muharebeleri

636'da Bizans İmparatorluğu Müslümanlara karşılık verdi. Halid artık resmen kumandada olmasa da, savaştaki ihtisası sebebiyle askerlerce çok saygı görüyordu ve onun tavsiyesine uyan Müslüman kuvvetleri Yermuk Nehri'ne çekildi. Yüzyıllar boyunca bölgenin kaderini belirleyecek muharebe burada gerçekleşti. Seçkin Bizans birlikleri düşmanlarından sayıca üstündü, lakin Halid zorluklara karşı savaşmaya yabancı değildi. Bizanslılar ezici bir mağlubiyetle yüzleşti; ordu katliamla bozguna uğradı ve birçoğu nehirde boğularak hayatını kaybetti. Müslümanların Suriye'deki mevkii sadece münakaşasız hale gelmekle kalmadı, onlar aynı zamanda kısa bir müddet sonra Levant'ı da ele geçirdi; aynı yılın ilerleyen zamanlarında Kudüs'ün-ki en mukaddes üçüncü İslam şehri, Yahudiler ve Hıristiyanlar için de mukaddesti-kapılarındaydılar.

Illustration of the battle of Yarmouk (636 CE)
Yermük Muharebesi illüstrasyonu (M.S. 636)
Unknown (Public Domain)

Aynı yıl, Suriye Çölü'nün diğer tarafında, Sa'ad komutasındaki Sarazen kuvvetleri (Avrupa tarihinin Araplar ve Müslümanlar için kullandığı ad) efsanevi liderleri Rüstem Ferruhzad kumandasındaki kuvvetli Sasani İmparatorluğu ile karşılaştı; bu, Halid'inkine benzer bir şöhrete sahip bir adamdı. Kadisiye Muharebesi (636) Araplar için ilk başta ümitsiz geçti lakin Rüstem'in kader dolu ölümü, daha sonra tamamen yenilen kuvvetlerini moralsizleştirdi. Raşidun kuvvetleri bir kere daha şaşırtıcı nispetlere karşı muzaffer bir şekilde meydana çıkmıştı ve bu zafer, Irak'ın tamamını ve Sasani payitahtı Ktesifon'u hemen kontrolleri altına almıştı. Hz. Ömer, kuvvetlere İran'ın yabancı topraklarına girmemelerini, aksi takdirde yenilmeleri ve kazançlarının tersine dönmesini emretti. Bu iki zaferin ehemmiyeti yeterince vurgulanamaz; zıt kuvvetlerin müdafaaları ezildi ve artık benzer seviyelerde müessir karşı taarruzlar tertipleyemiyorlardı.

Yermuk'taki başarıdan sonra, Hz. Ömer Suriye ve Levant'a evvela Kudüs'ün (muhasara altındaydı) teslimi ve ayrıca bölgedeki iç işleri idare etmek için geldi. Hz. Ömer Halid'i kumandanlıktan kesin olarak uzaklaştırdı; kaynaklar Hz. Ömer'in onunla şahsi meseleleri olup olmadığını veya bunun Halid'in sert yapısından mı kaynaklandığını münakaşa eder. Müslüman tarihçilerin büyük ekseriyeti Hz. Ömer'in bunu, onlara zaferleri verenin Tanrı olduğunu ve onları kimin idarw ettiğinin bir ehemmiyeti olmaksızın Tanrı'nın yardımının tek belirleyici faktör olduğunu göstermek için yapmış olabileceğini öne sürüyor; en azından kamuoyuna duyurduğu buydu. Hz. Ömer'in tam olarak ilan ettiği gibi düşünmüş olması veya gerçek sebebinin yukarıda belirtilen ikisinden biri olması mümkün; gerçek sebep esrarını koruyor.

Halid, aleyhindeki bazı münakaşalara rağmen, ne kadar kötü olursa olsun, kendisini herhangi bir savaşta takip edecek Müslüman birlikleri arasında çok popülerdi. Vazifesinden alınmasından önce Halid, 638 yılında Anadolu ve Ermenistan'a muzaffer seferler tertiplemişti ve Halife'ye karşı isyan etmesi için teşvik edilmesine rağmen, bunu yapmayı reddetti ve barışsever bir şekilde emekli oldu. Ömer, Ebu Ubeyde'yi Suriye valisi olarak tayin etti- ayrıca onu halefi olarak tayin etmek istemişti, lakin ikincisi bölgeyi harap eden veba salgınını müteakiben 639 yılında öldü.

Kudüs'ün Teslim Olması

MS 70 yılında Romalılar Yahudileri mukaddes şehirden kovduğunda, Hz. Ömer onların şehre geri dönmelerine izin verdi.

Kudüs, tıpkı Hıristiyanlar ve Yahudiler için olduğu gibi Müslümanlar için de mukaddes bir şehirdir. İslam ananesine göre, Hz. Muhammed'in 621'de bir gece şehre seyahat ettiği ve oradan göğe yükseldiği söylenir; bu seyahatin kesin tabiatı Müslümanlar arasında münakaşa edilmektedir: bazıları bunun bir rüya olduğunu iddia ederken, diğerleri yolculuğun astral olduğunu öne sürer ve bazıları da bunun fiziki bir yolculuk olduğunu söyler. Her iki halde de, Kudüs bundan sonra İslam'da benzeri görülmemiş bir ehemmiyet kazandı.

637'de, Müslüman kuvvetleri mukaddes şehrin kapılarındayken, Kudüs Patriği Sophronius (y. 560-638), yardım için hiçbir Bizans kuvvetinin gelmeyeceğini görünce, şahsen Ömer'e barışçı bir teslimiyet için başvurdu. Daha önce belirtildiği gibi, bu vaziyet Halife'yi hiçbir maiyet olmadan ve tamamen merasimsiz bir şekilde başkentinden ayrılmaya yöneltti; Suriye'ye ulaştı ve burada yeni fethedilen şehirlere (Halid'in de yaptığı gibi) müsamahalı şartlar teklif etti ve ardından Kudüs'e gitti ve burada Sophronius tarafından şehrin rehberli turu yaptırıldı ve ardından şehri ona teslim etti. Beş asırdan fazla bir süre önce, MS 70'te Romalılar Yahudileri mukaddes şehirden kovmuştu, Hz. Ömer onların şehre geri dönmelerine izin verdi - çünkü burası onlar için de mukaddesti.

İleri Emperyal Kazançlar

Suriye ve Levant üzerindeki hakimiyetini tahkim ettikten sonra, 640 yılında Hz. Ömer, Amr ibn el-As (M.Ö. 573-664, Ebu Bekir'in hükümdarlığında Suriye'ye gönderilen askeri kumandanlardan biri) tarafından Bizans'ın Levant'a yönelik deniz taarruzunu kesme bahanesiyle Mısır'ı işgal etmeye ikna edildi. Dikkatli bir yapıya sahip olan Hz. Ömer, ilk başta böylesine büyük bir teşebbüste bulunmaktan çekindi ama sonunda Amr'ın isteğine razı oldu. Zübeyr ibn el-Avamm (594-656) kumandasındaki Halife'nin kuvvetleri tarafından takviye edilen Amr, Heliopolis Muharebesi'nde (640) kesin bir mağlubiyete uğrayan Bizans ordusuyla karşı karşıya geldi ve 642 yılında Mısır ele geçirildi.

Muslim Conquest of Egypt, 640-642 CE
Müslümanların Mısır'ı Fethi, M.S. 640-642
Mohammad adil (CC BY-SA)

İdaresi

Hz. Ömer'in hükümdarlığındaki askeri muvaffakiyetler, onun hakkında yazılan çoğu tarihin mihver noktası olmaya devam etse de, idari maharetleri sahadaki zaferlerini kolayca gölgede bıraksa da, Ömer'in politikasının en önemli hususiyetlerinden bazıları şunlardır:

  • Yeni fethedilen insanlara din hürriyeti de dahil olmak üzere müsamahalı şartlar teklif edildi; lakin cizye adı verilen hususi bir vergi ödemeleri gerekiyordu.
  • Yeni edinilen topraklarda arazi satın almak yasaklandı.
  • Birlikler garnizon şehirlerinde mahalli halktan ayrı olarak barındırıldı.
  • İnsanların işini kolaylaştırmak için emeklilik maaşları, polis gücü, mahkemeler ve ödenekler getirildi.
  • Beytülmal (servet evi) adı verilen kalıcı bir devlet hazinesi kuruldu.
  • En yüksek adalet standartlarına dayalı tavizsiz bir yargı sistemi tesis edildi.

Fetih yoluyla idaresi altına giren insanlara, müsamahalı şartlar, düşük vergiler, kötü niyetli valiler veya askerlerden tam koruma ve dini bağımsızlık teklif etti. Müslüman olmayanlar, zekat ödemekten veya askerlik vazifesinden (ki bu bütün sağlıklı Müslümanlar için mecburiydi) muaf oldukları için, ayrı bir vergiye - cizye - tabi tutuldular ve zımmi (korunan insanlar) olarak adlandırıldılar. Ömer ayrıca, öfkeli Arapların kabile çekişmelerinin, katı idaresiyle su yüzüne çıkmasını engelledi - halefleri bunu yapmada onun kadar muvaffak olmayacaktı.

Çöl şeyhlerinden beklendiği gibi, fethedilen toprakları birlikler arasında dağıtmak yerine, Hz. Ömer adamlarına (divan adlı bürokratik bir ofis tarafından ödenecek) emekli maaşları getirdi ve toprak sahiplerinin mülklerini elinde tutmalarına izin verdi. Ayrıca, orduları barındırmak için garnizon şehirleri inşa ederek yeni fethedilen insanları haydut askerlerin tacizinden korudu - yerlilerden ayrı bu tür şehirlere örnek olarak Mısır'daki Fustat; ve Irak'taki Kufe ve Basra verilebilir.

Sword of Umar
Hz. Ömer'in Kılıcı
Mohammad adil (CC BY-SA)

Suriye'de veba salgınının yol açtığı yıkım gibi birkaç ciddi ve vahim meseleyi ele aldı - ardından Ebu Ubeyde'nin vefat etmesi üzerine Muaviye (602-680) yeni vali olarak gönderildi. Ayrıca Arabistan'daki bir kıtlık sırasında (M. 638) mahalli halka yiyecek dağıttı ve sayısız insanın hayatını kurtardı. Sadece mahalli davaları ele almak için hakim ve jüriler getirmekle kalmadı, aynı zamanda vazifelilerin gücü kötüye kullanmasından mesul tutulması için hususi mahkemeler de getirdi. Bu kadar hassas bir vazifeyi ordulara devretmek yerine, şehirlerde disiplini sağlamak için bir polis gücü getirildi. Bu tür müesseseleri finanse etmek ve halka sağlamak için kalıcı bir devlet hazinesi olan Beytülmal (servet evi) kuruldu.

Ömer'in adalete olan sevgisi, hem idaresinin faaliyetini hem de ölümünden sonraki şöhretini belirlemede (en azından Sünnilerin ve hatta bazı Şiilerin gözünde) diğer bütün hususiyetlerini geride bırakmıştır. Adil tabiatı sebebiyle, doğru ile yanlışı ayıran kişi olan Faruk unvanını kazanmıştır. İslam geleneğinde, onunla sıklıkla münasebetileridilen bir hikaye, zina suçlamasıyla kendi oğlunu kırbaçladığını ve zavallı çocuğun öldüğünü belirtir. Suçlamaların ölümünden sonra asılsız olduğu ispatandı, ancak kederli baba sevgili oğlunun intikamını almadı.

Bu hadise (ve buna benzer birçoğu) yalnızca bir masaldan ibaret olsa da, bunda ölümünden yüzyıllar sonra bile, onun lehine bu tür övgülere ilham vermiş olabilecek karakterinin tesirini görebiliriz. Akademisyen Syed Ameer Ali de böyle bir vakadan bahseder:

Celula ve Medain'in (Irak'tan; Medain, Ktesifon'u ifade eder) ganimetleri Medine'ye ulaştığında, Halife ağlarken bulundu. Sebebi sorulduğunda, o ganimetlerde halkının gelecekteki yıkımını gördüğünü ve yanılmadığını söyledi… (29-30)

Vefat ve Mirası

644'te, cemaatle namaz kılarken, Hz. Ömer Lu'lu adlı bir Pers kölesi tarafından sırtından defalarca bıçaklandı. Bazıları kölenin Halife'ye karşı şahsi bir kin beslediğini söylerken, diğer önemli tarihçiler (Saunders gibi) bunun Nihavend Muharebesi'ndeki Pers mağlubiyetinin intikamı olduğunu iddia eder - ki adam medeniyetini kaybetmenin utancıyla sarsılmış ve savaş sahasında düşen kardeşlerinin intikamını almaya karar vermişti.

Hz. Ömer pratik bir insandı ve evine götürüldüğünde yaralarının öldürücü olduğunu fark etti. Saldırganı hakkında soru sorduğunda, bir Müslüman tarafından öldürülmediğini bilmenin verdiği rahatlamayı dile getirdi. Daha sonra yeni bir halife seçmek için kabiliyetli adamlardan oluşan altı kişilik bir komite tayin etti. Ömer bu mevzuda dürüst olduğunu ilan etti ve kendi oğlunu veya akrabalarından birini seçmediğini belirtti; Hz. Ömer'in ölümünden sonra Hz. Osman, Ömer'in halefi olarak seçildi. Yaşlı halife, ölümünden sonra yüzyıllar boyunca devam edecek kalıcı bir miras bırakarak öldü. Tarihçi John Joseph Saunders, A History of Medieval Islam (Ortaçağ İslam Tarihi) adlı kitabında onu "Arap imparatorluğunun gerçek kurucusu" olarak adlandırdı. Peygamber'in mezarının yakınına (Medine'deki Mescid-i Nebevî'nin bir parçası) gömüldü.

Tombstone of Caliph Umar
Halife Ömer'in Türbesi
Mohammad adil (GNU FDL)

On yıllık muzaffer hükümdarlığı boyunca, Hz. Ömer sadece müessir bir şekilde hükmetmekle kalmamış, aynı zamanda bütün Sasani topraklarını ve Sezarların eski topraklarının büyük bir kısmını ele geçirmeyi de başarmıştı. İstikbaldeki şeylerin habercisi olan bu askeri kazançlar, imparatorluğa yığınla gelir getirmeye devam edecekti - zamanla, temelleri Ömer tarafından Kudüs'te atılan El-Aksa Camii gibi büyük projeleri finanse etmek için kullanılacaktı (ki sonraki idarecilerce daha da büyütülecekti).

Hz. Ömer'in idari sistemi, ölümünden sonra halefleri tarafından İslam Halifeliklerinin idare edilmeye devam edeceği temel çerçeveyi oluşturacaktı. Müslümanların en mühim miraslarından biri olan İslam takvimi onun tarafından formüle edildi; Arap ay takvimine dayanarak, hicret yılını sıfır yılı, yani 0 AH / Sıfır "Hicretten Sonra" (Hz. Muhammed'in 622'de Mekke'den Medine'ye göçü) olarak kabul eder.

Hz. Ömer'in şahsiyet ve meşruiyeti münakaşalara mevzubahis olmuştur. Sünniler (dört Raşidin Halifesinin iddiasını eşit derecede meşru görenler) onu tavizsiz ahlak ve adalet standartlarına sahip bir adam olarak görürken, Şiiler ise onu zalim biri olarak görmektedir. Dahası, ana akım Sünniler onun Halifelik iddiasını meşru görürken, Şiilerin büyük çoğunluğu onu bir gaspçı olarak görmektedir (Ebu Bekir ve Osman ile birlikte). Müslümanlar arasında bu tür münakaşalar, onun vefatından asırlar sonra bile hâlâ sürüyor ve bunların bir sonu da görünmüyor. Ancak aklı başında hiçbir kimse onun başarılarını çürütemez.

Çevirmen Hakkında

Batuhan Aksu
Batuhan, Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisans tarih öğrencisi. Erasmus programına katılarak Manchester Üniversitesi'nde aynı bölümde okudu. Edebiyat ve felsefe okumalarından da büyük bir keyif alıyor.

Yazar Hakkında

Syed Muhammad Khan
Muhammad tarih meraklısı, serbest yazar ve biyologdur. Encyclopedia'nın İslam Tarihi bölümüne 2019'dan beri aktif olarak katkı sağlamaktadır.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Khan, S. M. (2020, Ocak 23). Ömer bin Hattab [Umar]. (B. Aksu, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-18657/omer-bin-hattab/

Chicago Formatı

Khan, Syed Muhammad. "Ömer bin Hattab." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ocak 23, 2020. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-18657/omer-bin-hattab/.

MLA Formatı

Khan, Syed Muhammad. "Ömer bin Hattab." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 23 Oca 2020, https://www.worldhistory.org/Umar/. İnternet. 23 Nis 2025.