İbadet Evi veya İbadethane, Babür İmparatoru Ekber (1542-1605) tarafından ilahiyatçılar ve farklı dinlerin alimleri arasında dini münakaşalar ve müzakereleri yürütmek için kurulmuştur. Ünlü Büyük Ekber olarak bilinen Ebu'l-Feth Celalüddin Muhammed Ekber, imparatorluğu Hindistan alt kıtasının geniş bölgelerini ihtiva edecek şekilde genişleten üçüncü Babür imparatoruydu (1556-1605). Çağdaş tarihçiler, belirleyici zaferlerinden ve askeri genişlemesinden sonra, imparatorun entelektüel arayışlara giderek daha fazla düşkün hale geldiğini ve Sufi aziz Hace Muinüddin Çişti'nin münzevileri ve müritleri ile temasa geçtiğini ifade etmektedir.
İnşa
Ekber, 150 aziz adamla gecelerini onların yorumlarını dinleyerek geçiren Bengal hükümdarı Sultan Kirani'den ilham almış gibiydi. Ayrıca, teolojik münakaşalar için kuvvetli bir tada sahip bir Sufi olan Bedahşanlı Mirza Süleyman'ı kabul etmeyi umuyordu. Bu sebeple, çok sayıda Müslüman teologu barındırabilecek bir münazara salonu inşa etmeye karar verdi. İbadathane'nin inşası, 1575'in başlarında Babür İmparatorluğu'nun payitahtı olan Fatehpur Sikri'de (Zafer Şehri) başladı. Bina kompleksi 1576'da tamamlandı ve her Perşembe akşamı, bazen gece boyunca devam eden münakaşalar yapıldı. Resmi Babür tarihçisi Ebu'l Fazl şöyle yazıyor:
O aydınlanma gecesinde, insanlığın bütün tarikat ve mezheplerinin -ruhi ve fiziki hakikati arayanlar ile halktan bir uyanışla ve her mezhebin soruşturmasını arayanlar- mukaddes yapının mahallinde toplanması ve mânevî tecrübelerini, hakikatin malumat derecelerini çeşitli ve çelişkili şekillerde bu düğünün tecelli odasında öne çıkararak bir araya gelmeleri gerektiğine dair umumi bir beyanname neşredildi.
(Ebu'l Fazl, 158.)
Münakaşalar bir yıl içinde kesildi, lakin 1578'de yeniden başladı. Bu tarihten itibaren Hinduizm, İslam, Hristiyanlık, Budizm, Jainizm, Zerdüştlük gibi muhtelif din ve mezheplere mensup teolog ve münevverlerle ateistlerin İbadethane'deki münakaşalara davet edildiğine inanılır. Bu münakaşalar imparatoru mutlak bir hakikat olmadığına inandırdı ve yeni inancı Din-i İlâhi'nin (İlâhi Din) yaratılmasıyla neticelendi.
İbadethane'nin Organizasyonu
Yapı hakkında umumi bir fikir, Müntehabü'-t Tevarih'teki (Badayuni tarafından kaleme alınan çağdaş vakayiname) referanslara dayanarak inşa edilebilir. Salonun ortasında, imparatorun oturduğu sekizgen bir platform vardı. Dört nazır Abdurrahim, Birbal, Faizi ve Ebu'l Fazl, her birinin farklı köşelerde yerleri vardı. İbadethane'nin mimari planı, herhangi bir çağdaş tarihçi tarafından detaylı olarak anlatılmamıştır, lakin Nizamüddin Ahmed, dört kanadı olduğunu ve münakaşalara ilk katılımın küçük bir davetli grubu ile sınırlı olduğunu belirtmektedir. Yerleşim mahalli ve öncelik hususundaki artan anlaşmazlıkları çözmek için, imparator yerleri bizzat kendisi tahsis etti: şark tarafında emirler (yüksek rütbeli asiller) vardı, Seyyidler (Hazreti Muhammed'in torunları) garp kanadını işgal etti; güneyde ulema (dini hukuk öğrenen hocalar) ve kuzeyde Şeyhler (müslüman zühd tarikatının adamları) vardı.
Münakaşaların Tabiatı ve Tesiri
Ekber, 1570'lerin başlarında Şeyh Mübarek ve oğulları Ebu'l Fazl ve Faizi tarafından Yunan felsefesine maruz kaldı ve Sufizm'in (İslam'ın mistik ve münzevi formu) derinden tesiri altında kaldı. Ekber'in felsefeye artan alakası ve din hususundaki merakının bir neticesi olarak, İbadethane'de İslam ilahiyatı ve fıkhının yönlerini yeniden inceleme prosesi başladı. İbadethane, Sünni (İslam'ın ana kolu) bir meclis olarak başladı, daha sonra bir Pan-Müslüman meclisi haline geldi ve daha sonra diğer dinlere açıldı. İbadethane'daki münakaşaların temaları, Katoliklik ve İslam'da Tanrı'nın tabiatından, vejetaryenlik veya Budizm ve Jainizm'de hayvanlara muamele, tek eşlilik ve Hinduizm'in eski felsefelerinden Zerdüştlük'te ateşe tapınmaya kadar uzanıyordu.
1579'da imparator, ilk Cizvit misyonunu Babür'ün sarayına davet etti. Misyonun lideri bir İtalyan, Peder Rudolf Aquaviva, Atri Dükü'nün oğlu ve Cemiyetin Beşinci Peder Generali'nin yeğeniydi. İki arkadaşı vardı, Babür sarayındaki misyon faaliyetlerini kaydeden bir Katalan olan Peder Antonio de Monserrate ve nihayet, bir tercüman olarak Hürrmüz'den dönen İranlı Francisco Henriques. Cizvitler imparatora İspanya Kralı II. Philip tarafından yaptırılan Çok Dilli İncil'i sundular. Ekber daha sonra saray sanatçılarını Hz. İsa ve Hz. Meryem portrelerini yapmaları için vazifelendirdi ve misyonerlerin şehirde vaaz etmelerine ve din değiştirmelerine izin verdi. İmparator geceyi Hıristiyan inancını münakaşa ederek geçirdi ve rahipleri sarayına dahil etme hususndaki alakasının bir sembolü olarak Portekizli kıyafetler ve şapkalar giydi. İmparatorun rahiplere olan temayülü ve çalışmalarının dini-politik tabiatı, tarihçi Badayuni'nin ve Babür sarayının diğer muhafazakar din adamlarının tenkitlerini çekti. Badayuni, sarayda Cizvit rahiplerinin bulunmasının tesirini tasvir ederken şöyle yazar:
Ayrıca Padre denilen ve Papa denilen şaşmaz bir kafaya sahip olan, o an için münasip gördüğü şekilde dini kaideleri değiştirebilen ve kralların otoritesine boyun eğmek zorunda olduğu Avrupa'dan bilgin keşişler İncil'i ve teslis için delilleri getirdiler ve ilerlediler. Hz. İsa'nın doktrinlerini yaymak isteyen majesteleri, Şehzade Murad'a iyi himaye altında Hıristiyanlık hususnda birkaç ders almasını emretti ve Ebü'l Fazl'ı İncil'i tercüme etmesi için vazifelendirdi. (Badayuni, 267)
Ekber, Parsilerin dini olan Zerdüştlüğe de büyük bir alaka duyuyordu. Ailesinin İran ile bağlantıları ve Moğol (Özbek ve Çağatay) vazifelilerden ziyade İranlıları tercih etmesi, İran'ın din felsefesine olan alakasının sebebi olabilir. 1578 yılının ikinci yarısında, Gücerat, Nausari'den Zerdüştlerin dini lideri Destur Meherji Rana'yı davet etti. Destur, Ekber'e Parsilerin ritüellerini, merasimlerini ve tatbikatlarını öğretti. Parsi kaidelerine göre sarayda söndürülmemesi gereken mukaddes bir ateş yakılırdı. İmparator üzerindeki Zerdüşt tesiri, güneşe tapınma ve ateşe tapınma tatbikatlarında görülebilir. Ayrıca takvim günleri ve ayları için Farsça isimler aldı ve Pers bayramlarını kutladı. Dahası, alnına Hindu mezhep işareti takarak halka açık bir görünüm verdi.
1582'de imparator, bir Jain filozofu olan Hirvijaya Suri'yi davet etti. Belirli günlerde hayvanların öldürülmesini yasaklamaya imparatoru ikna etti. Jainizm'in prensiplerinin tesiri altında kalan Ekber, belirli periyotlarda hayvanların katledilmesinin durdurulmasını kararlaştırdı ve şahsen vejeteryanlığa yöneldi. Suri'ye 'cihan muallimi' veya 'Jagad gurusu' unvanı verildi.
Bazı tarihçiler, cizyenin kaldırılması (Müslüman olmayanlardan alınan vergi) dahil olmak üzere imparatorca üstlenilen yukarıda bahsedilen tedbirlerin, gayrimüslim tebaa arasında meşruiyet kazanmak için tatbik edilmiş olabileceğini iddia etmektedir. Ayrıca, münakaşalar Babür sarayındaki Müslüman ortodoksluğuna büyük bir itibarsızlık getirdi.
Münakaşaların Neticeleri
İbadethane'deki münakaşalar, Ekber'i bütün dinlerin hakikatin unsurlarına sahip olduğuna ve hepsinin aynı Yüce Gerçeğe ulaştığına ikna etmişti. Bu, sulh-i-kul (global sulh) mefhumunun gelişmesiyle neticelenen dini politikalarının tekamülünde önemli bir merhaleydi. Bazı tarihçiler ayrıca Ekber'in İbadathane'deki münakaşaları kendi sarayındaki Müslüman ilahiyatçıların bağnazlığını ve darlığını ortaya çıkarmak için kullandığını iddia eder. Bu ona sarayında ortodoks İslam'ın sınırlarını aşma meşruiyeti verdi. 1579 yılında neşredilen bir fermanla kendisini İmam-ı Adil (adil hükümdar) ilan etti, böylece dini otoriteyi ulemanın elinden kendisine devretmişti. Daha sonra imparatorluktaki en yüce hakem ve en yüksek hukuki otorite olarak ilan edildi. Lakin Badayuni'ye göre o asla İslam'dan vazgeçmedi. 1582'de İbadethane münakaşaları sona ermiş görünüyordu.
Lokasyon
Zamanın farklı noktalarındaki muhtelif bilim insanları, yedi ile sekiz binayı İbadethane olarak tanımladı. Tespit edilen yapılardan biri, halk arasında divan-ı has olarak bilinen nilüfer sütunlu kare bir yapıdır. Profesör R. C. Gaur başkanlığında yürütülen bu kazıların en önemlileri, günümüzde Chester Beatty Kütüphanesi'nde bulunan İbadethane'nin Babür minyatür tablosunda tasvir edilen bir yapı ile benzerlik gösteren platform, oda ve duvarları gün ışığına çıkardı. Minyatür, İmparator Ekber'i yüksek bir platformda otururken, birkaç alimle beraber dini bir meclis tertip ederken tasvir ediyor. Rodolfo Acquaviva ve Francisco Henriques olarak tanımlanan siyah cüppeler giymiş iki Cizvit rahibin dini meclise katıldığı görülüyor. Tarihçi Rezavi'nin son bulguları, Defterhane olarak adlandırılan yapının, Habgah'a (Ekber'in ikametgahı) yakınlığına, daha önce yapılan kazılardan elde edilen delillere ve muasır tarihçilerin referanslarına dayanarak İbadethane olarak tanımlanabileceğini düşündürmektedir. Mamafih, İbadethane'nin Fatehpur Sikri'deki tam lokasyonu hala tartışmalı ve münakaşalıdır.