Kutsal Kitap anlatı geleneğine göre (bazılarınca efsaneye göre), Kral Süleyman eski Birleşik İsrail Krallığı’nın üçüncü ve son kralıydı. İslam ve Rastafaryanizm (büyük kurtuluş beklentisi) gibi diğer dinlerde Kral Süleyman’ın İsrail’in bilge bir kralı ve güçlü bir peygamber olduğu fikrini benimişlerdir. Bilge kişiliği, üretken yazıları ve mimari işlerinde becerisiyle ünlüydü. MÖ 1010 yılı dolayında doğan Süleyman, Kral Davut’un (eski birleşik İsrail’in ikinci kralı) onuncu oğlu ve Bethsheba’nın (Bathşeba) ikinci oğluydu. Kral Saul ve Kral Davut gibi Kral Süleyman da İsrail tarihinin en yüksek ve en müreffeh dönemlerinden birinde – birçokları tarafından İsrail’in “Altın Çağı” olarak adlandırılan – 40 yıl boyunca hüküm sürmüştür.
Kral Süleyman, hükümranlığı döneminde Edom, Arabistan, Afrika, Hindistan ve Yahudiye’den çıkan ticaret yollarını kontrol ediyordu. Ayrıntılı ve kârlı bir ittifak ağı kurmuştu (yüzlerce eş ve cariyeden oluşan büyük bir aile) ve süregelen iddialara göre, Babilliler tarafından MÖ 586 yılında yıkılan (Kudüs şehriyle birlikte), ilk Tanrı Tapınağını Kudüs’te inşa etmiştir. Başlangıçta elde edilen egemen başarılarına rağmen, Kral Süleyman yönetiminin sonu, hem iç ve hem de dış düşmanlardan gelen çeşitli isyan ve saldırıların yanı sıra, Birleşik Krallığın sosyal dokusunu tehlikeye atan ve bünyesinde zayıflama yaratan İsrail içindeki bazı kültürel yatıştırma politikaları nedeniyle ulusal ve dini bütünlüğün parçalanmasıyla belirgin hale gelmiştir. Kral Süleyman, MÖ 931 yılında, 80 yaşında vefat etmiş; muhtemelen İsrail’i yöneten en müreffeh ve üretken bir kral olmuştur.
Kral Süleyman Geleneksel Hikâyeleri
Kral Süleyman’ın hikâyesi, babası Kral Davut’un ve annesi Bathsheba ile başlar. İbranice Kutsal Yazılar, 2 Samuel 3 bölümünde, Kral Saul’un ölümünden önce Eski Ahit Peygamberi Samuel tarafından yerine geçmek üzere meshedilen Kral Davut’un, resmi olarak Yahudiye Kralı olduğu belirtilir (MÖ 1010). Daha sonra, 2 Samuel 5 bölümünde (MÖ 1002 yılında) İsrail bütün ileri gelenlerinin başlarında hükümdar olması için Davut’a başvurdukları ve “Kral’ın, Hebron’da Rabb’in huzurunda onlarla anlaşma yaptığını ve Davut’u İsrail’in Kralı olarak meshedildiği” belirtilir. Kral Davut’un hükümranlık dönemi 40 yıl sürmüş ve Kral Saul hükümranlığında olduğu gibi iyi bir başlangıç yapmış ancak sonu kötü olmuştur.
Kral Davuıt’un başlangışçta Rab Tanrı ve etik dürüstlük konusunda gayreti, erken dönemde şöhret elde etme ve servet kazanmasına yolunu açmıştı. Her ne kadar bir savaş kahramanı ve kan döken adam (Kutsal Yazılara göre) gibi olsa da, RabTanrı, Kral Davut’un Tanrı Tapınağını inşa edecek kişi olmadığı kararını verir (Tapınak inşası oğlu Süleyman’a bırakılır). Dahası, Kral Davut’un bir kadınla yasak ilişkisi ve bu ilişkiden sonraki eylemleri (Hititli asker Uriah’ın öldürülmesi ve bu olayın örtbas edilemesi), Kral Davut kızı Tamar’aya üvey kardeşi Ammon’un tecavüz etmesi, Ammon’un öldürülmesi ve yapılan diğer tartışmaların yanısıra, Prens Absalom’a darbe girişimiyle birlikte Kral Davut saltanatı geriye kalan dönemini karmaşık hale getirmiştir.
Kral Davut, yaşamının son demlerine geldiğinde İsaril toplumuyla bağları kopmuş ve bunun sonucunda toplum üzerindeki siyasi kontrolünü de kaybetmişti. Bu sosyal durum, General Joab ve Rahip Abiahtar’ın yardımıyla kral ilan edilen Adonijah’a (annesi Davut’un beşinci karısı Haggith) karşı darbe girişimine yol açmıştı; ancak, İsrail ‘in kurumsal temsilcilerin çoğunluğu Adoniya (Adonijah) iddiasını desteklememişlerdir. İbranice kaleme alınan Kutsal Yazılarda, ilk dönem İsrail Peygamberi Nathan’ın, Adoniya’nın tahtı gasp etemsi konusunda onu vurmak üzere önce Bathsheba’ya gittiğini, Bathsheba’nın da daha sonra kocası Kral Davut’a rahatsız edici haberi vermek üzere gittiği belirtilir. Peygamber Nathan sonunda bu ikisiyle birlikte olma kararını alır ve Kral Davut, oğlu Süleyman’ı resmen varisi ilan eder. Kral Davut, şöyle bir açıklama yapar: “Benden sonra oğlum Süleyman Kral olacak ve benim yerime, O tahtıma oturacak” (1 Krallar 1).
Süleyman Kral Oluyor
Kral Davut, MÖ 961 yılında, doğal nedenlerden vefat eder, Kudüs’te toprağa verilir, Yunaca ve İbranice Kutsal Yazılarda belirtildiği üzere dindarlığı ve soyu aracılığıyla Rab Tanrı ebedi krallığının kurulması yolunu açar ve kolaylaştırır. Kral Davut, ölümünden önce oğlu Süleyman’a son öğüdünü verir ve şöyle der: “Rab Tanrı emrini yerine getirin; O’nun yolundan yürüyün, O’nun kanunlarını, emirlerini, hükümlerini ve tanıklıklarını yerine getirin. Yaptığını her işte ve nereye doğru yönelirseniz yönelin, olabilecekler Musa Kanunlarında yazılıdır…..çünkü sen bilge bir adamsı” (1 Krallar 2).
İç savaş tehtidi ve Adjoniya’nın hain olarak hemen idam edilmesi bir süreliğine önlenmişti; ancak Adoniya (Adonijah), Kral Davut’un arkasında dolap çevirerek, eski aseksüel cariyesi Şunebli Abishag’ı elde etmeye çalışmştı (Celile’de, Sunem kasabasında). Bu durum, büyük bir olasılıkla Adoniya, Bahtsheba’yı gizlice siyasi üçgene dâhil etmesi ve Adoniya’nın Kral Davut’un izinden gitmeye yönelik siyasi entrikaları nedeniyle Süymanı kızdırmıştı. Bundan sonra Kral Süleyman, Jehoiada oğlu Benaya’yı Adoniya’yı vurmak üzere gönderir ve Adoniya öldürür (1 Krallar 1). Kral Süleyman daha sonra darbenin diğer elebaşlarından da yakasını kurtarır: General Joab ve Rahip Abiathar; Joab idam edilir ve Abiathar sürgüne gönderilir.
Kral Süleyman, Mukkades Kitapta yer alan öykü anlatısının belki de en fantastik ama en önemli kısımlarından biri, İbranice Kutsal Yazılarda belirtildiği gibi, Rab Tanrı’dan aldığı ilahi armağandır. Kral Süleyman Rab Tanrı’ya şöyle niyaz eyler: “Şimdi, ya Rab Tanrı, babam Davut’a verdiğn söz yerine gelsin; çünkü sen beni, yeryüzü tozu misalı kalabalık bir kavimi yönetmek üzere Kral yaptın. Şimdi de bana bilgelik ver ve bilgi sahibi yap”. İbranice Kutsal Yazılar anlatısına göre, Tanrı bu duası kabul etmiştir. Dolayısıyla Kral Süleyman sadece bilgi ve bilgeliği değil, aynı zamanda, “parasal zenginlik, mal varlığı ve onur da kazanmıştır; daha önce hiçbir Kral’a nasip olmayan ve sonraki Krala da nasip olmayacak varlık servet ve mal varlığı”(2 Kronikler 1:9). Kur’an-ı Kerim’de, Kral Süleyman’a özel diğer yeteneklerin yanında, İlahi bir bilgelik de bahşedilmiş diye ifade edilir (21:78-79). “Ve Biz Süleyman’a anlama yeteneğini verdik; her bir olay/durum ile ilgili yargıda bulunma becerisi ve bigelik verdik).
Kral Süleyman Hükümdarlığı Özellikleri
Kral Süleyman’ın refah düzeyi ve başarısı aynı zamanda savunma önlemlerini geliştirilmesi gibi ustaca reform ve yenilikleri yapmıştı; Kraliyet Sarayının genişletilmesi, daha sofistike vergilendirne yöntemi sonucunda elde edilen gelir, Kenanlıların ve İsraillilerin zorunlu askerlik hizmetine alınması, Kral Süleyman Hükümranlığına bağlı diğer ülkelerden gelen hediye ve alınan harçlardan beklenmedik kazanç, topraklarını ve ticaret yollarında güvenlik sağlamak üzere güçlü bir donanma ve ordu hizmetinden faydalanarak bir kara ve deniz ticaret sistemini kurmak. İbranice Kutsal Yazışlara göre “Kral Süleyöman, altın ve gümüşü Kudüs’teki taşlar kadar yaygın hale getirmiş, sedir ağaçlarını nda ovalardaki çınar ağaçları kadar çoğaltmış” (2 Kronikler 1).
Kral Süleyman, aynı zamanda, Mısır, Moab, Sur, Arabistan gibi yakın bölgelerde, güçlü diğer devletlerle ittifak kurarak uluslararası ilişkiler kurmasıyla da biliniyordu. Bu ortaklıkların çoğu kraliyet evliliklerin yapılması ve Kral Süleyman’a cariye verilmesi suretiyle pekiştirilmiş ve en sonunda Kral 700 eş ve 300 cariye edinmiştir. Kral Süleyman’ın en ünlü siyasi aşk ilişkilerinden biri, 120 Talent miktarında altın gibi cömert bir haraç vererek Kral’ı ziyarete gelen Saba Kraliçesi Belkıs (Saba; günümüzde Yemen olduğu iddia edilen) ile olan ilişkisi olmuştur. İbranice Kutsal Yazılarda söz konusu ziyaret hikâyesi şöyle anlatısu şöyledir: “Ve Saba Kraliçesi, Kral Süleyman’ın hikmetini, Sarayını, sofrasındaki yiyecek çeşitlerini, hizmetçilerinin yaşam alanlarını, verdiği ziyafetlerinde hizmetçilerinin marifetlerini, giyim ve kuşamlarını, içecek sunan sakilerini ve sakilerin kıyafetlerini, Tanrı Tapınağına çıkma giriş yolunu görüp tanıklık ettiğinde Kraliçe’de artık ruh kalmamıştı” (2 Kronikler 9)
Açıkçası, Kraliçe Belkıs, Kral Süleyman’dan ve onun başarılarından çokça etkilenmiş ve iki hükümdar, Saba Krallığının, Kral Süleyman’a bağlı diğer Arap Krallıklarıyla ticaret yapmasını, taraflar arasında ikili ilişkiler geliştirmesi ve sürdürmesi konusunda yardımcı olması yönünde yakın bir işbirliği geliştirmişlerdi. Bunalar ek olarak, Rastafarian inancına göre, Kral Süleyman ve Saba Kraliçesi bir çocuk sahibi olmuşlardı; bu çocuğun soyunda gelenler arasında “Siyah Irkın Tanrısı”, Etiyopya’ın Tanrı-Kralı, Haile Selassie 1’de vardı: Selassie daha sonra hem Kral Davut ve hem de Nasıralı İsa Mesih ile akrabalığı olacaktı.
Kral Süleyman Tapınağı
İbranice Kutsal Yazılarda, Kral Süleyman, babası Kral Davut isteği ve Rab Tanrı’ya olan dini vecibeleri doğrultusunda, Ahit Sandığı koruma altına alabilecek Tapınak inşasına finanman sağlayarak sponsor olduğuna, planlamasını yaptığına ve inşaat faaliyetlerini yürütülmesinin başında olduğuna inanılır. Tapınak inşa faaliyetleri 1 Krallar ve 2 Kronikler kitaplarında kayıt altına alınmış olup temeli Kral Süleyman Saltanat dönemi dördüncü yılında atılmış ve yedi yıl sonra gösterişli bir özver ile tamamlanmıştır. Yedi günlük bir kutlamanın ardında Kral Süleyman, Tapınağın tamamlanmasını ve Rab Tanrı’nın bu mekânda yaşamaya istekli olması anısına 22.000 öküz ve 120.000 koyun kurban etmiştir.
Tapınağın mimari tasarımı, Ahit Sandığının onlarca yıldır (yüzlerce yıl olmasa da) koruma yeri olan çadırdan esinlenerek model alınmıştır. İnşaatında oldukça cömert davranılmış, iki katı büyüklüğünde ve esas olarak taştan yapılmıştı, altınla kaplanmış bazı duvarları gizlemek üzere sedir paneller konulmuştu. Tapınağın iç kısmı, diğer süslemelerin yanı sıra ayrıntılı oymalar (kabaklar ve açık çiçekler), altın şamdanlar, bir tütsü sunağı (“altın sunak” olarak da bilinir) ve iki bronz sütunla süslenmişti. Mimarinin daha pek gelişmemiş bu çağda, 100 fit uzunluğunda ve 60 fit yüksekliğinde (30 x 1 2x 18 m) ve fildişinden dış kapılarıyla Birinci Tapınak, ziyaret eden İsrail oğullarından çoğu kişi için imkânsız mucizevi bir başarı gibi görünmüş olmalı.
İbranice Kutsal Yazılar anlatısına göre Tapınak tamamlandıktan sonra Kral Süleyman, Ahit Sandığını Kral Davut’un kendisi için yaptırdığı çadırdan alıp en batı ucundaki özel odaya yerleştirmişti. Yani, “Kutsalların en Kutsal Yeri”. Mükemmel bir 20 x 20 x 20 ft. (6 x 6 x 6 metre küp) boyutunda olan bu oda, Başrahip dışında hiç kimsenin (Kefaret Gününde) ölmeden giremeyeceği en kutsal odaydı. Kurumsal ve ulusal olarak İlahi olanın onun aracılığıyla halkıyla, adeta bir kavşakta karşılaşması gibi kesişmesi oluyordu. Tapınak sadece Tanrı’nın Levili rahiplerine ev sahipliği yapmıyordu. Bütün binanın etrafında yan odalar ve bir avlu inşa edilmişti; bu alanlar hem rahipler ve hem de İsrail’in sıradan halktan bireyler için ayrılmıştı.
Aynı zamanda bir inşat ustası olan Kral Süleyman, kişisel Sarayı, Lübnan Ormanı Sarayı, Sütunlar Salonu ve Adalet Salonu gibi başka inşaat projeleriyle de uğraşmıştı. Ancak Kral Süleyman projelerini sadece Kudüs ile sınırlı tutmamıştı. Ayrıca birkaç başka şehri de yeniden inşa etmişti; ticaret yollarının bereketini karşılamak üzere gemi filolarını görvelendirmiş ve çok sayıda liman inşa etmişti; binlerce at ve savaş arabasını barındıracak ahırlar inşa etmişti. Hatta ünlü Asma Bahçelerin (Dünya’nın efsanevi Yedi Harikasından biri) inşa edilmesine de yardım etmesi (veya Asurlular veya Babilliler tarafından Tapınağın yağmalanmasıyla finanse edilmesi) bile mümkündür.
Süleyman Edabiyatı
Kral Süleyman aynı zamanda Atasözleri Kitabı, Şarkıların Şarkısı ve Vaizler gibi İbranice Kutsal Metinler çeşitli kitaplara ve edebi eserlere katkıda bulunmasının yanı sıra geleneksel olarak müzikal şarkılar, şiirler, tarihler ve bilimsel eserler da dâhil olmak üzere bazı Kutsal Kitap dışı eserleri, botanik ve zeoloji alanında çalışmaları kaleme almasıyla da bilinir (şu anda mevcut hiç bir yazı bulunmamasına rağmen). Kral Süleyman yönetimi sırasında İsrail’in altın çağı, sonunda İbranice Kutsal Yazıların “Yazılar” veya “Kethubin” bölümlerinde bir araya getirilen eserlerin çoğunu üretmiştir.
Teoloji, Kral Süleyman yazılarının bir bileşeni olmasına rağmen, bilgelik türü (Mısır ve Akkad literatüründe de görülür) daha çok teoloji dışındaki alanlara adaklanır, yaratılan dünya, sosyal ilişkiler, pratik işler ve çeşitli kişisel konular veya zorluklar hakkında tavsiyelerde bulunur. Bu nedenle Özdeyişler, kişinin gelecekte refahı için nasıl akıllıca seçimler yapılabileceği yaşam sanatıyla ilgilenir. Şatkılar Şarkısı (veya Süleyman Şarkısı) gelin ve damat arasındaki nihai birliği sunan, aşk, bilgelik, güzellik, güç, arzu, cinsellik, sadakat vb. temalara odaklanan romantik bir şiirdir. Vaizler Kitabı, yaşamın anlamı ve amaçları hakkında kişisel düşünceleri, merditasyonları ve talimatları içeren veKral Süleyman’ın kendi kişisel deneyimleriyle ilgili olabilecek çeşitli konulara (bilgelik, boşunalık, zenginlik, hizmetkârlar, hazcılık, üretkenlik ve alçakgönüllük) değinen bir kraliyet vasiyetidir. Kral Süleyman, atasözlerin çoğunun esas bilge kişisi olmasına rağmen, krallığı ve imparatorluğu, bilgili adamların diğer yazı ve fikirlerini de araştırır ve bütün bunları derlemelerine dâhil eder.
İbranice Kutsal Yazılar dışında Kral Süleyman’a atfedilen bazı yazılar da mevcuttur. Pseudepigrapha’da (iddia edilen yazarın gerçek yazar olmadığı metin veya eser) yer alan Süleyman’ın Ahit’i diğer alt konuların yanı sıra Tapınağın inşasını araştırmak için büyü, astroloji ve Şeytan bilimini birleştiren MS 3.yüzyıldan kalma bir kitaptır. Dini otorilerince kabul görmemiş Apokrif metinde, Kral Süleyman’ın Bilgeliği, Kral Süleyman’a atfedilen (Bölüm 9:7-8’ e dayanan) bilgelik sözlerinin deutrokanonik (iki Kanon; Katolik ve Ortodoks) bir koleksiyondur, ancak Muratorian Fragmanı bu Kanon’un “Kral Süleyman’ın arkadaşları tarafından onun onuruna yazıldığını” öne sürerler.
Allah’ın Lütufunu Kaybetmesi
Bütün bu büyük başarılarına rağmen, İbranice Kutsal Yazılar anlatısında Kral Süleyman düşüşünün Birleşik İsrail’in önceki krallarının düşüşüne benzer olduğunu görülüyor. Kişisel bir kibir ve dini/ahlaki uzlaşmanın toplumsal parçalanmaya ve çekişmeye yol açması bakımından benzerdir. Kral Süleyman çok sayıda yabancı karısını yatıştırmak, yönetim refahını ve uzun ömürlülüğünü korumak üzere yavaş yavaş Rab Tanrı ile olan ilişkisini ve yükümlülüklerini önceliklerinden çıkarmıştı. Sonuç itibariyle, Kral Süleyman eşleri, onun yüreğini başka tanrılara doğru yöneltmişlerdi ve babası Kral Davut’un yüreği gibi onun da yüreği de Rab Tanrısına tam olarak bağlı değildi (1 Krallar 11). Yeryüzünün en bilge ve en kutsal insanı olmasına rağmen Kral Süleyman’ın bazı nankörlükleri, vefasız davranış ve tutumu, Rabbin öfkesini artırmış ve yargıda bulunmasına yol açmıştır.
Böylece, Tanrı’nın Kral Davut’a verdiği söz sayesinde İsrail Ulusunun kontrolünü hala da elinde tutabilen Kral Süleyman, daha önce itaat ettiğinde olağanüstü barış ve refah sağlayan Tanrı’nın koruması ve lütufunu kaybetmiştir. Kral Süleyman, çok geçmeden krallığının içinde ve dışında yeni zorluklarla karşılaşmıştı; bu zorluklar arasında Peygamber Ahijah/Ahiyah tarafından İsrail halkını yöneteceğine vaat eden Jeroboam, İsrail’in güney topraklarında Kral Süleyman’ın toprak kontrolüne meydan okuyan Edomlu Hadad ve kuzey toprakları üzerindeki kontrolü tehdit eden Şamlı Rezon da vardı.
Kral Süleyman MÖ 931 yılında, 80 yaşında doğal nedenlerden vefat etmişti. Oğlu Renhoboam krallık tahtını devralmasından sonra ülkede iç savaş meydana gelmiş ve MÖ 930 yılında Birleşik İsrail Krallığının sona ermesine yol açmıştı.
Kral Süleyman konusunda Epigrafik ve Arkeolojik Kanıtları
Kral Davut durumunda olduğu gibi Kral Süleyman’ın da varlığını doğrulamak, özellikle epigrafların tipik olarak kesin olmayan bigiler vermesi, Kutsal Kitap anlatısında doğaüstü gerçekliklerin varsayımına dayanması nedeniyle, en iyi ihtimalle zor bir konudur. Bazı/birçok (doğaüstü olmayan) Kutsal Metin iddialarının olasılığını kanıtlayacak çok sayıda arkeolojik ve epigrafik kanıt olmasına rağmen, bugüne kadar ki arkeolojik buluntular çoğunlukla dolaylı doğrulama sağlamışlardı. Arkeolojik kanıtlarda bu kadar boşluklar olması ve çok fazla arkeolojik alanın kirlenmesi nedeniyle spekülasyon yapmak, teori oluşturmak veya sessizce tartışma sürdürmek kolay bir yoldur, ancak, Kral Süleyman’ın varlığını ampirik olarak kanıtlamak veya çörütmek zordur. Yine de, dikkate alınması gereken bazı povokatif ama tartışmalı arkeolojik buluntular geçtiğimiz yüzyıldan gelerek yakın zamanlarda ortaya çıkarılmıştır.
İlk kâşif kişisi bilinmemekle birlikte, 1799 yılında Rosetta Taşını keşfeden Jean-François Champollion, 1828 yılında Thebes’teki Amon Tapınağındaki Geçit Kapısını (MÖ 925 yılında inşa edilmiştir) incelemiştir. Duvarlarında yeralan tarihi tablolar arasında, Firavun Shoshenq tarafından mağlup edilen halkların uzun bir listesi yer alır; bunlar arasında muhtemelen Kral Rehoboam liderliğindeki “Kral Davut egemenliğindeki Yüksek Bölgeler/Yaylalar”dan olanlar da vardır. Bu durum Doğubilim ve Mısırbilim uzmanı Champallion’un Firavun Shoshenq ve Kral Shishak gibi kişilerin varoldukları sonucuna varmasına yol açmıştır. İbranice Kutsal Yazılar anlatısında 1 Krallar Kitabında bahsedildiği gibi Mısır Kutsal Yazıları da bir ve aynı şekildedir.
Misyoner Frederick Augustus Klein, 1868 yılında, Ürdün’ün Dhiban kentinde, “Mesha Steli” veya “Moabite Taşı” olarak adlandırılan, üzerinde kendisinin okuyamadığı bir metin bulunan sağlam bir Stel keşfetmişti. Her ne kadar Stel ertesi yıl kavgalı yerel halk tarafından parçalanmış olsa da, söz konusu bu Stel kartonpiyer izlenimi verilecek şekilde yeniden birleştirilmişti. Stelin üzerindeki yazıda, Moablılara, tanrılarına ve aynı zamanda İsrail ulusunu ve onun altıncı Kralı Omri’ye de gönderme yapılıyor. Shalmaneser III’ün Kara Dikili Taşı (Obelisk) ve Sennacherib Kronikleri gibi benzer buluntular da Asur bölge hegemonyası sırasında İsrail krallarının varlığını doğrulamaktadır.
İsrailli arkeolog Yigael Yadin, 1957-1971 yılları arası dönemde, 1. Krallar 9 Kitabında bahsedilen üç şehirden ikisinde (Hazor ve Megiddo) kazılara başlamıştı; bu şehirler, kapıları Kral Süleyman tarafından MÖ 960 yılında inşa edildiğini iddia etmişti. Arkeolog Yadin, Macalistlerin MS 1902 - 09 yılları arasında Gezer’de yapılan kazılar raporunu içeren her üç bölgeden elde edilen karşılaştırmalı arkeolojik kanıtlarına dayanarak, söz konusu üç şehir kapısının aynı mühendis tararfından tasarlandığı (aynı yapısal boyutlara dayalı olarak) aynı işçiler tarafından inşa edildiği (üslup ve metodoloji açısında Fenike’den) ve aynı malzemeyi kullandıkarı sonucuna varmıştır (Sur’daki taşocağından çıkarılan kesme taş işçiliği). Bunlara ek olarak, Charles Warren, 1860’larda, Kudüs’te keşfedilen, daha sonra Megiddo‘da keşfedilen duvarla aynı olduğu ve Kral Süleyman döneminde kalma olduğu anlaşılan bir duvar ve avlu daha keşfetmişti.
İrailli bir arkeolog olan Avraham Biran, 1993 yılında, İsrail’in kuzeyinde kırık bir Stel üzerinde Tel Dan Kitabesini/Yazıtını keşfetmişti. Kitabe, bir Arami kralının güney komşularına karşı kazandığı zaferi anıyor ve özellikle hem “İsrail Kralına” ve hem de “Davut Meclisi Kralına” göndermede bulunuyor. Bu veri belki de İsrail’de, Davut Hanedanlığına dair ilk gerçekçi, doğrudan ve tarihi bir kanıt olma özelliğindedir.
Kudüs ve feneike uzmanı arkelolog Eilat Mezar ve kazı ekibi, 2010 yılında, Tapınak Dağı ile günümüz Arap Mahallesi Silwan arasında MÖ 10.yüzyıldan kalma bir duvar keşfetmişlerdi. Duvar, bir kapı klubesi, koruma kulesi ve diğer binaları içeren daha büyük bir kompleks parçsını teşkil ediyordu. Arkeolog Mezar, bölge ve çevresinde bulunan eserlere dayanarak, keşfedilen duvarın en az 3000 yaşında olduğunu düşünüyor ve bu veri inşaatın Kral Süleyman dönemine ait olduğu göstergesi olduğunu sonucuna varıyor (1 Krallar Kitabında blirtildiği gibi)
Eilat Mezar ve orkeolojik ekibi, 2012 yılında, Kudüs’te, Ophel’de geçmişi Kral Süleyman dönemine kadar uzanan eski bir yapı keşfetmişlerdi. Arkeologlar, bu yapının içinde bulunan bir ana kaya çöküntüsünde, Kudüs’te şimdiye kadar bulunmuş en eski alfabetik harflerin toprak bir sürahi üzerinde yazılı olduğu büyük bir saklama kavanozu (veya pithos) keşfetmişerdi. Mühürleri doğrudan Kral Davut veya Kral Süleyman dönemine atıfta bulunması da, Ophel Kitabesi sadece Kudüs’te daha önce yaşanıldığına inanılandan da daha önce ileri bir toplumun varolduğunu önermekle kalmıyor, aynı zamanda, Kral Süleyman hükümranlığı döneminde vergi toplayan ve yasal düzenlemeleri uygulayan, tam işleyen bir yönetime de işaret ediyor.
İsrail bir arkeolog olan Erez Ben-Yasef ve arkeoloji ekibi, 2013 yılında, birçok arkeolog ve tarihçiyi İsrail’in Aravah Çöülünde bakır madenleri hakkındaki varsayımları tekrar gözden geçirmesine neden olan radyokarbon tarihleme kanıtları keşfetmişti. Daha önce Mısır’a ait olduğu varsayılan, yeni kanıtlar ise maden yataklarının aslında İbranice Kutsal Metinlerde defalarca adı geçen ve Kral Süleyman döneminde yaşayan İsrail eski düşmanları Edomitler tarafından işletildiğini gösterir niteliktedir.
Mississipi Devlet Üniversitesi Öğretim Üyeleri ve öğrencileri, 2014 yılında, İsrail’in Gazze yakınlarında altı adet resmi kil mühür keşfetmişlerdi. Bulunan mühürler, doğrudan Kral Davut ve Kral Süleyman’a atıfta bulunmasa da, Khirbet Summeily kil mühürleri, bu tür bir karmaşıklık için fazla kabilesel olduğu varsayılan MÖ 10.yüzyıldaki resmi hükümet faaliyetlerini işaret ediyor.
İsrailli arkeologlar, 2016 yılında, Tapınak Dağında yaklaşık olarak 3000 yıl önceki Birinci Tapınak zamanına tarihlenen çok sayıda küçük eser keşfetmişlerdi. Arkeolojik kazılarda elde edilen parçalar arasında çömlek parçaları (genel arkeolojik tarihlendirmede standart) zeytin çekirdekleri, hayvan kemikleri bulmuşlardı ve arkeolog ekipleri bulgularına göre bulguların hepsi de Kral Süleyman dönemine ait tek bir tarihi gösteriyorlar.
Sonuç
Hiçbir şekilde kesin olmayıp yukarıde belirtilen keşifler, İsrail’in bölgesel nüfuzu, askeri gücü, alt yapı katkıları ve ilk önemli liderleri hala bir şekilde örtülü olmasına rağmen, bir zamanlar Akdeniz bölgesinde bir Birleşik İsrail Krallığının varolduğu teorisine bir miktar güven sağlamaktadır. Neyse ki yeni arkeolojik keşifler yapılmaya ve yüzyıllardan beri gizli kalan konular, ileri teknoloji olanakları sayesinde, gün ışığına çıkarılmaya devam ediliyor.
Omri, Ahab, Joram, Ahazya, Jehu, Hizkiya gibi İsrail ve Yahuda diğer krallarına ait arkeolojik ve tarihi kanıtlar, tarihi manzaradan ortaya çıkarılmıştı (ve muhtemelen daha fazlasının da gelmesi beklenebilir). Yine de, Kral Süleyman’ın dünya’daki en bilge, en müreffeh adam ve zamanının (ve İsrail’in gelecekteki bütün kralların) Kralı olduğuna dair geleneksel görüş göz önüne alındığında, ona doğrudan tarihi ve arkeolojik referansların olmayışı, “Kral Süleymanın” dünyadaki bütün akılsızların en bilgesi olarak tasvir eden İbranice Kutsal Yazılar dışında, bu oldukça ironik olup kanıt niteliğindedir.