Thomas Aquinas

11 günler kaldı

Tarih Eğitimine Yatırım Yapın

Hayır kurumumuz Dünya Tarih Vakfı'nı destekleyerek tarih eğitiminin geleceğine yatırım yapıyorsunuz. Bağışınız, gelecek nesilleri çevrelerindeki dünyayı anlamak için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle güçlendirmemize yardımcı olur. Yeni yıla daha güvenilir tarihsel bilgileri herkes için ücretsiz olarak yayınlamaya hazır bir şekilde başlamamıza yardımcı olun.
$3029 / $10000

Tanım

Nathan Huffine
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
13 Nisan 2021 tarihinde yayınlandı 13 Nisan 2021
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Saint Thomas Aquinas by Carlo Crivelli (by Carlo Crivelli, Public Domain)
Aziz Thomas Aquinas, Carlo Crivelli
Carlo Crivelli (Public Domain)

Aziz Thomas Aquinas (1225-1274), “Scilya Öküzü” ve de “Melek Doktor” sıfatlarıyla da bilinir. Dominiken rahibi, mistik, ilahıyatçı ve filozof. Aziz Thomas, göreceli olarak kısa bir yaşam sürüp 49 yaşında ölmesine rağmen, 13.yüzyılda büyük bir etkiyle yerini almıştır. Thomas Aquinas’ın fiziki olarak iri bir yapıda olduğu biliniyordu, entelektüel bir kişi olarak, yazıları ve konuşmaları aracılığıyla zihninin etkin ve geniş çaplı olduğu anlaşılmıştı. Aziz Thomas Aquinas, Papa’nın kişisel isteği üzerine Batı Avrupa’nın yanı sıra diğer seçkin ünüversitelere akademik geziler yaparak konferanslar vermiş ve üretken bir şekilde yazı yazmıştır.

Aziz Thomas Aquinas, zengin ve güçlü insanlarla yakın ilişkiler içinde olan bir çevrede olmasına rağmen, 18 yaşından itibaren adeta dilenci bir keşişin sıradan yaşam tarzını tercih etmişti. Dolayısıyla, itibarlı akademik kurumlarda ders verip araştırma yapan T homasAquinas, hayatı boyunca yoksullar arasında yaşamına devam etmiştir. Felsefi yazılarında Aristoteles izleri ön plana çıkıyordu. Başkalarının imkânsız olduğunu iddia ettiği bir çağda, nihayetinde inanç ve mantık alanlarını uzlaştırmaya çalışmıştı. Aristoteles’in Antik Yunan Felsefesi bu çabasında Thomas Aquinas’a yardımcı olmaya yaramıştır. Savunduğu felsefi dünya görüşü, İsa Mesih ile Katolik bakış açısını birleştirerek Aristoteles’in de ötesine geçmişti. Aziz Thomas 1274 yılında öldüğünde, yazdığı yazılar ve davranışlarıyla günümüze kadar gelen dini ve felsefi bir miras bırakmıştır.

Çocukluk Dönemi

Thomas Aquinas, 1225 yılında, Scilya’nın Raccasecca Kalesinde (bugünkü Lazio) doğmuştur. Akademik dünyada ve dini mecralarda adından söz ettirmiş olsa da, zaten soylu geçmişe sahip bir aileden geliyordu. Kimi aile fertleri orduda askerlik hizmeti vermekle öne çıkıyorlardı. Babası Landulf, Kutsal Roma İmparatoru II. Frederick’e sadakatle hizmet eden bir şövalye idi. Aquinas ailesinin, Thomas’ın amcası Sinibald izinden giderek başrahip olarak bazen yüksek riskli de olsa siyasi bağlantıları sürdürmesi yönünde planları vardı.

THOMAS’IN SÜRDÜRDÜĞÜ HAYATI KÖKTEN FARKLIYDI VE BELKİ DE AQUINAS AİLESİNİN ZENGİN VE GÜÇLÜ BEKLENTİLERİ İÇİN UTANÇ VERİCİ OLMUŞTU.

Thomas Aquinas’ın ailesi, onun adeta bir dilenci tarikatına katılma kararı karşısında şaşkınlık geçirmiş ve onun fikrini değiştirmesi için çaresizce çaba göstermişti. Aquinas ailesi sadece Papa’yı dâhil etmekle kalmamış, aynı zamanda, Thomas’ın Dominiken Keşişleri kardeşleriyle birlikte çıktığı bir yolculuk sırasında onu kaçırma planını da yapmıştı. Daha sonra, Thomas’ı Monte San Giovanni Campano Kalesine kapatmış ve ailenin isteklerine boyun eğeceğini umarak beklemişlerdi. Bütün bu gelişmeler yaşanırken, Thomas, ailenin istediği Başrahip olmayı ve de Dominik Tarikatına olan bağlılığından vazgeçmeyi reddetmişti. Thomas’ın (aynı zamanında kaçırılmasından sorumlu olan) kardeşleri, onu günah işlemeye sürükleyecek bir fahişe ayarladıkları zaman, istemedikleri daha fazla olaylar meydana gelmişti. Thomas, çağırılan fahişeyi odasından kovarak kesin bir dille reddetmişti.

Dominiken ve Fransisken Rahipleri Ortaçağ Kilisesinde yeni grupları oluşturuyorlardı ve yaşam tarzları da geleneksel Hıristiyan rahiplerden oldukça farklıydı. Bu rahipler, alışıla gelen ipek cüppe giymek yerine köylülerin kullanduğı daha kaba ve ucuz kıyafetleri giyerek yoksulluk içinde yaşam sürüyorlardı. Ayrıca, işçiler ve işsizler arasında günlük deneyimler yaşamak uğruna üst sınıf siyasi yaşamdan da vaz geçmişlerdi. Yani Thomas’ın daha ergenlik çağında seçip girdiği bu hayat tarzı Aquinas ailesinin zengin ve güçlü beklentilerinden kökten farklıydı ve belki de bazı açılardan aile açısından utanç verici bile olmuştu.

Okul Yılları

Thomas Aquinas, genç yaşta okula başlamış ve akademik çalışmalarında başarılı olmuştu. Hayatıyla ilgili bir anlatıya göre Monte Cassino Manastırında yapılan bir ders sırasında Thomas (Chesterton,27), aniden ve açık bir ifadeyle “Tanrı nedir” diye sorduğu zaman eğitmenleri şoke olmuşlardı. Anlaşıldığı kadarıyla Thomas’ın derin düşünceleri daha genç yaşında başlamıştı. Ancak, bu durumu birçok öğrenci arkadaşı için belirgin değildi. Ayrıca, okul sıralarında öğrenci arkadaşları Thomas Aquinas’a “Aptal Öküz” lakabını takmışlardı. Thomas’ın ders sırasında inanılmaz derecede sessiz, uzun boylu ve iri yapıda olduğu için ona “Aptal Öküz” lakabını vermişlerdi. Ancak, akranlarının Thomas’ın entelektüel yeteneğine ilişkin değerlendirmelerinde yanıldıkları sonradan ortaya çıkmıştı.

Monte Cassino in the 15th Century
15.yüzyılda Monte Cassino
Schedel1 (Public Domain)

Thomas Aquinas, Dominiken Rahibi olma konusunda verdiği başarılı mücadelesinin ardında Büyük Albertin (Albertus Magnus olarak da bilinir) öğrencisi olmuştu. Thomas, Büyük Albertin rehberliğinde aldığı derslerde gelişme kaydetmiş ve rehberiyle ile birlikte Köln ve Paris’e gitmişti. Buralarda Akademik ve Kilise eğitimi yapılıp ders verilirken ve konuyla ilgili yazılar yazılırken Thomas İtalya’ya geri dönmüştü. Büyük Albertin, bu sıralarda, “Biz ona “Aptal Öküz” adını verdik, ama Thomas o kadar yüksek sesle böğürecek ki, sesi tüm dünyada duyulacaktır” diye kinayeli bir ifade kullanmıştı (Hourly History, 18). Gerçekten de Aziz Thomas Aquinas’ın felsefi ve teolojik çalışmaları Ortaçağda yapılan tartışma ve eleştiriler ile ilgili uğraşılar konusu olurken, hayatı boyunca ve gelecekte de dünya üzerinde büyük bir etki yaratmıştır.

Thomas Aquinas, Aristoteles eserlerini ilk kez Napoli’de görmüştür. Bu süre zarfında hala ergenlik çağındaydı ve II. Frederick (1194-1250) bölgeyi işgal etmesinden sonra, mahiyetindeki askerlerle birlikte, Monte Cassino Manastırından daha yeni ayrılmıştı. Thomas Aquinas’ın Napoli’de aldığı eğitim, Katolik Kilisesi kontrolüne bağlı değildi ve bu sıralarda gördüğü liberal sanatlar eğitimi büyük ölçüde onu geliştirmişti. Thomas Aquinas, astronomi, geometri, aritmetik, retorik ve müzik alanlarında çalışıyordu. Gençliğinde hem Monte Cassino Manastırında ve hem de Napoli’de eğitim görmüş olması önemliydi, çünkü bu eğitim kurumları arasında hem Kutsal Kitap İncil’de yer alan anlatılara ve hem de liberal sanatlar felsefi kavramlarına kendisini kaptırmıştı. Thomas Aquinas akademik zirve seviyesine ulaştığı zaman, gördüğü bu dini ve seküler eğitim kombinasyonu kaçınılmaz olacaktı.

Zamanın Tartışmaları

Aziz Thomas Aquinas zamanında tartışmalar güç ve bilgi konuları etrafında dönüyordu. 13.yüzyıl Papaları, otoritelerinin Kutsal Roma İmparatorluğu gücü tarafından giderek daha fazla sorgulandığını görürlerken, Katolik dini inancı da bilim ve akılla ilgili yeni ve zorlu fikirlerle başetmek zorundaydı. Papa Gregory IX ve Papa Innocent IV, İmparator II. Frederick yönetimine karşı savaş veriyorlardı ve Thomas Aquinas ailesi, onlarca yıldır süren bu mücadele içinde olup gelişmeleri bizzat yaşıyordu. Thomas’ın babası doğrudan Frederick II’ye hizmet ederken, erkek kardeşlerinden Rinaldo, Kilise’ye olan sadakatinden dolayı Frederick güçleri tarafından şehit edilmişti. Thomas Aquinas ise kendisini Dominik Tarikatına adamış olduğunda, sadakatinin Kutsal Roma İmparatorluğuna değil, Papa’ya olduğunu açıkça ortaya koyuyordu.

O ZAMAN, SADECE DİN İLE FELSEFE ARASINDA GENEL BİR ÇATIŞMA OLMUYORDU, AYNI ZAMANDA, DÖNEMİN İKİ FELSEFESİ, YANİ PLATON İLE ARİSTOTELES FELSEFELERİ ARASINDA DA GENEL BİR ÇATIŞMA YAŞANIYORDU.

Aziz Thomas Aquinas’ın sözlü tartışma ve yazılarında kaçınmadığı akademik ve dini tartışmalar da oluyordu. Bir bilim adamı olarak zirveye ulaştığı zaman, Batı dünyası Aristoteles ile daha yeni tanışıyordu. Aristoteles’in Doğudan Batıya gelen Arapça yazıları muahafaza ediliyor ve çok geçmeden Yunanca’dan Latinceye tercümeleri yapılıp basılıyordu. Katolik Kilisesi başlangıçta Aristoteles çalışmalarına karşı çıkmış ve eserleri dini kurumlarda yasaklanmıştı. Dahası, Katolik Kilisesi içinde Augustusçu felsefi görüşleri benimseyen ve düşüncelerinin çoğu Platon izinde olan insan gupları da vardı. Yani o dönemde, sadece din ile felsefe arasında çatışma yaşanmıyordu, aynı zamanda, gündemde olan iki felsefe; yani Platon ile Aristoteles felsefeleri arasında genel bir anlaşmazlık yaşanıyordu. Sonunda Aziz Thomas Aquinas, Aristoteles’i Katolik düşencesi şemsiyesi altına alarak ve bu Yunan düşünürün yalnızca dini eğitim kurumlarına kabul görmesini sağlamakla kalmayıp aynı zamanda kutlu hale gelmesi ve tutkuyla çalışılmasını sağlamıştı.

Aziz Thomas Aquinas’ın kendisi için belirlediği iş, hiç de kolay değildi. Aristoteles, dönemin Katolik Kilisesinde sebepsiz yere tartışma konusu olmamıştı. Çünkü bazı Ortaçağ bilginleri Aristoteles Felsefesinin Hıristiyan dinine aykırı olduğunu savunuyorlardı. Dönemin bu bilim adamları, genel olarak, inanç ve akıl arasında bir çatışma olduğunu görüyorlardı. İman, Hıritiyan bir kişiyi Tanrıya inanmaya yönlendirirken, akıl ise birinin Tanrıyı sorgulamasına veya bazen inkâr bile etmesine yol açabilmekteydi. Örneğin, Brabant’lı Siger (1240-1284), birbirleriyle çelişen iki bakış açısı olduğunu öne sürerek İbn Rüşd (1126-1198) Felsefesini takibetmiştir. Bu mantığı takibeden birisi, dünyayı, Kilisenin benimsediği inançlarla çelişen bir şekilde görmeye başlardı. Aziz Thomas Aquinas, inanç ve aklın birlikte çalışarak Tanrı tek gerçeğini destekler niteliğinde dolduğunu ileri sürerek bu görüşe şiddetle karşı çıkmıştı.

Monte Cassino Abbey
Monte Cassino Manastırı
damian entwistle (CC BY-NC)

Aziz Thomas Aquinas, Tanrı alnına giren bütün bir bilgi hiyerarşisi anahatlarını belirlemişti. Örneğin, birisinin dışarı çıkıp bitkileri bilimsel ve seküler yöntemlerle incelemeye karar vermesi halinde Thomas Aquinas bunu onaylardı. Diğer yandanda Aziz Thomas, şeyleri incelemenin bu bilimsel ve seküler yolunun bilginin bütünlüğünü ortaya çıkarabileceği fikrine karşı çıkıyordu. Yani bitkiler hakkındaki bütün bilgiler Aziz Thomas için yapbozun yalnızca küçük bir parçasını oluşturuyor ve akıl yolu, birine pekçok şey öğretebilirken, başka birine hiç bir şey öğretemez olabiliyordu. Aziz Thomas Aquinas’a göre Teoloji alanı, en yüksek çalışma düzeyini sürdürmek üzere araştırma yapan kişinin bilim ve akıl yolunu kullanmasının ötesine geçerek inanç ve vahiyi de dikkate almasını gerektirir.

Eserleri

Aziz Thomas Aquinas, hayatının sonuna doğru milyonlarca kelime yazmış ve binlerce makale üretmiştir. Üniveristelerde yoğun bir şekilde tartışmalara katılımış ve zamanın gündem tartışma konularını doğrudan ele alan eserler yazmıştır. Sumna Thelogica adlı kitabı hala da Aziz Thomas’ın en yüksek akademik başarısı olarak kabul ediliyor. Yalnızca Katolik akademisyenler tarafından incelenmiyor, aynı zamanda, klasik müfredatın kalıcı bir parçası olmaya devam ediyor, hem dini ve hem de seküler akademisyenler bu konuyu bugüne kadar yakından inceliyorlar. Sumna Thelogica adlı eseri üç bölüme ayrılmış ve ikinci bölüm de kendi içerisinde iki alt bölüme ayrılmıştır. Bölümleri, ilk olarak, yaşam ve yönetim seviyelerinin dikkate alınmasından, nihai olarak, İsa Mesih enkarnasyonu tartışılmasına kadar yükselmektedir. Genel olarak, Sumna Theologica kitabı, gerçekliğin felsefi ve teolojik alanlarını kapsayarak okuyucularına Tanrı’nın nasıl müritleri olacaklarını öğretmeyi amaçlamaktadır.

Aziz Thomas Aquinas, felsefi araştırmalarında etik, fizik, politika ve metafizik konuları tartışıyordu. Tamamen felsefi çalışmalarının yanında, Kutsal Kitap İncil ile ilgili yorumlar, dualar, şiirler ve daha fazlasını da yazmıştı. Yazılarının çoğunda, mantıklı ve açık fikirli tarzıyla biliniyordu. Çoğunlukla bir soruyla ya da sapkın bir fikir örneğiyle işine başlıyor, karşıt görüşü tamamen ortadan kaldırmadan önce adil bir şekilde konunun dinlemesini de sağlıyordu.

Bunun önemli bir örneği Sumna Thelogica’da okunabilir. Yazar Aziz Thomas Aquinas, birçok ciltten oluşan çalışmalarında, bir noktadan itibaren, Tanrı özel adının ne olması gerektiğini soruyor. Hz. Musa ve yanan çalıyla ilgili Kutsal Kitaptaki anlatıya atıfta bulunarak, bazıları Tanrı için en iyi ismin “Var Olan” olduğunu iddia edebilir (Latince; Qui Est; Sumna Theolgica I, Q, 13, Madde 11). Aziz Thomas, Latince Qui Est tanımlamasını savunmadan önce bunun aslında Tanrı için en iyi tanımlama olduğunu öne sürüyor. Bazıları Tanrı’nın adlandırılamayacağını söylerken, diğerleri ise, “iyi”nin Tanrı için en iyi tanımlama olduğunu söylüyor. Aziz Thomas Aquinas bu karşıt görüşleri araştırdıktan sonra, sadece Kutsal Kitap İncil’deki otorite anlatısına atıfta bulunmakla kalmayıp aynı zamanda felsefi akla da başvurarak Qui Est tanımlamasının Tanrı için en iyi tanımlama olduğunu savunuyor. Tanrı’nın özü var oluşun kendisi olduğundan, yalnızca O, varlık ya da varoluş yüklemini hak eder. İnanç ve aklın bu sentezi, kısmen de olsa Aziz Thomas Aquinas düşüncesini bu kadar dikkate değer kılan şey olmuştur.

Thomas Aquinas as the "Angelic Doctor"
“Melek Doktor” Thomas Aquinas,
DarwIn (Public Domain)

Aziz Thomas Aquinas’ın felsefi çalışması ayrıca Aristoteles’in ilk hareket ettiren veya ilk neden hakkındaki teorisini de geliştirmişti. İlk hareket ettiren kavramı, şu anda etrafımızda var olan herşey hareket halinde olduğundan, geçmişte bütün diğer şeyleri harekete geçiren bir ilk gücün olması gerektiği sonucunu çıkarabileceğimizi savunuyor. Thomas Aquinas bu düşüncenin Tanrı için de geçerli olduğunu göstermişti. Yani Tanrı, yalnızca ilk hareket eden ve ilk hareket ettiren değil, aynı zamanda diğer bütün sonuçlara yol açan ilk neden olmaktadır. Aziz Thomas, etrafımızdaki herşeyin tesadüfi olması veya varlıkların başka şeylere bağlı olması görüşü nedeniyle, onların gerçekliğine başlangıçta yol açan, tesadüfi olmayan bir kaynağın olması gerektiğini savunuyordu. Dahası, karmaşık başka bir argüman, Aziz Thomas Aquinas’ın var oluşun derece veya düzeylerine başvurmasıdır. Bazı şeyler diğerlerinden daha kötü veya daha iyi olabildiğinde, şeylerin mevcut kalitesi zamanla değişikliğe uğrayabildiğinden, var oluşun bütün nitelikleri için evrensel standardı sağlayan mükemmel veya en iyi şeyin olması gerekir.

Mistik Deneyimler

Aziz Thomas Aquinas, filozof, ilahitatçı ve rahip olmanın ötesinde, aynı zamanda, mistik bir kişilik olarak da biliniyordu. Bir mistik olarak bazı vizyonlar ve doğaüstü ziyaretler yaşadığı bildirilmişti. Örneğin, Thomas Aquinas, kendisine getirilen fahişe bir kişiyi odasından çıkardıktan sonra, etrafına bekâret ipi saran iki meleğin onu ziyaret ettikleri söylenmişti. Hayatı boyunca çok sessiz bir kişilik tavrı sergilemesine rağmen, en yakın arkadaşlarına bunun gibi başka mistik deneyleri yaşadığını da anlatırdı.

Vision of St. Thomas Aquinas
St. Thomas Aquinas Vizyonu
Sailko (CC BY)

Başka bir hikâye anlatısı, Aziz Thomas Aquinas’ın 1273 yılı, Aralık ayında bir ayine katıldığı sırada hayatının gidişat seyerini temelden değiştiren bir şeyi gördüğüyle ilgilidir. Aziz Thomas’ın gördüğü şey her ne ise, onu, “gördüklerimin yanında yazdığım her şey bana saman gibi görünüyor” demeye yöneltmişti (Kerr, 19). Aziz Thomas sözünü tutmuş, daha fazla yazmayı reddetmiş ve de sadece birkaç ay sonra, 1274 yılında ölmüştür. Papa Gregory X’un emriyle Lyon’a doğru bir yolculuğa çıkmaya başladığı zaman hastalanmış ve Fossanova Manastırında bir barınağa sığınmıştı. Bu Manastır’da son ittirafını vermiş ve vefat etmiştir.

Mirası

Katolik Kilsesi, 1323 yılında, Thomas Aquinas’a Azizlik ünvanı bahşetmiş, 1576 yılında ise “Melek Doktor” sıfatı verilmişti. Her ne kadar çalışmaları sonunda Roma Katolik kolejlerinde temel bir varlık kazanmış olsalar da, bütün Katolik kurumları fikirlerini hemen benimsememişlerdi. Aziz Thomas’ın ölümünden sonra Paris Fakültesi, Teoloji Bölümü, düşüncelerinin çoğunu içeren bir dizi önceki felsefi iddiadan vazgeçmişti. Thomizm Felsefesinin tanınmış bir rakibi, Aziz Thomas Aquinas’ın doğa ve Tanrısallık hakkındaki bazı temel görüşlerinin neredeyse sapkın olduğunu düşünen Canterbury Başpiskposu Robert Kilwardby (1215-1279) oluyordu. Fransisken Tarikatı, Aziz Thomas Aquinas’ın ölümünden yaklaşık on yıl sonra, fikirlerinin dikkate alınması açısında, eğitimsiz olan kişilerin Sumna Theologica eserini okumalarına sınırlama getirmişti.

Ancak, yaşanan bu karşıtlıklara rağmen Aziz Thomas Aquinas’ın Felsefi ve Teolojik çalışmaları en sonunda Kilise’de kabul görmüş ve Kutsal Metinlerle birlikte kutlu yazılar olmuştu. Papa Innocent VI, Uraban V, Innocent XII, Clement XII ve Benedict XIV, geçen zamanın çeşitli noktalarında, Aziz Thomas Aquinas kişiliği ve çalışmalarının iyi olduklarından söz etmişlerdir. Aziz Thomas’ın ölümünden yüzyıllar sonra, 1789 yılında, Papa Leo XIII, Thomistik düşünceyi “Altın Bilgelik” olarak onaylayan genelge niteliğinde Aeterni Patris mektubunu yazıp yayınlamıştı (Aeterni Patris, Bölüm 31). Papa Leo XIII (1878-1903 dönemi) Aydınlanma Dönemi Sonrası Düşünceyle mücadele veriyordu ve Aziz Thomas Aquinas’ın geliştirdiği felsefe bu mücadelesinde birinci derecede silahı oluyordu. Aziz Thomas Aquinas, Papaların söz ve eylemlerinin ötesinde, 15. ve 16. yüzyıllarda Francisco de Vitoria ve Bartalemé de las Casas gibi İspanyol Dominikenlileri tarafından savunulan insan hakları teorisine de ilham kaynağı olmuştur. Bu Katolik rahipler, İspanya’nın Amerika kolonilerindeki acımasız koşullarından rahatsız olmuşlardı, bu yüzden yerli halkın korunması için insan haklarının gerekçesi olarak Thomistik düşünceyi kullanmaya çalışmışlardı.

Bu farklı fikir etkileri dikkate alındığında, Aziz Thomas Aquinas düşüncesinin bugün bile geçerliliğini koruduğu ve tartışılmaya devam edildiği anlaşılıyor. İnsanlar sürekli olarak, Thomas Aquinas’ın akademik ruhundan ilham alarak, adına kolejler de kurmaya devam ediyorlar. Özellikle Başpiskopos Fulton Sheen, 1970’lerde, Aziz Thomas Aquinas Kolejinin kurulmasına yardım etmiştir. Görüldüğü üzere Büyük Albertin’in o zaman, bu “Öküz” bir gün bütün dünyanın duyacağı şekilde “böğüreceği” kinayali iddiası bir kehanet özelliği kazanmıştır.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Nathan Huffine
History Teacher

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Huffine, N. (2021, Nisan 13). Thomas Aquinas [Thomas Aquinas]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-19630/thomas-aquinas/

Chicago Formatı

Huffine, Nathan. "Thomas Aquinas." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Nisan 13, 2021. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-19630/thomas-aquinas/.

MLA Formatı

Huffine, Nathan. "Thomas Aquinas." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 13 Nis 2021. İnternet. 20 Ara 2024.