Ukrayna'nın Kiev şehrindeki Aziz Sofya (Aya Sofya) Katedrali, 11. yüzyıl mimarisi, resim ve mozaik çalışmalarının bir abidesidir. Katedral adını Ayasofya'dan almıştır ve devletin ana mabedi olarak manevi, siyasi ve kültürel merkezi rolünü oynamıştır. Aziz Sofya Katedrali'nin kubbeleri altında Büyük Düklerin törenleri, mukaddes konseyler, sefirlerin kabulleri ve siyasi anlaşmaların imzalanması vardı. Kronikler o katedralde tutuldu ve Kiev Knezliği'nde bilinen ilk kütüphane orada oluşturuldu.
Kuruluş
Katedrali kimin kurduğu kati surette bilinmemekte olup türbesinin temelinin iki yaygın versiyonu vardır. Birincil Kronik'e göre, katedralin kurucusu, 1037'de Peçeneklere karşı kesin zaferinden sonra katedrali inşa eden Kiev Dükü Bilge Yaroslav (978-1054)'dı. Diğer kaynaklar, katedralin 1011 yılında Büyük Vladimir (958-1015) tarafından kurulduğunu belirtiyor. Katedralin içindeki duvar kitabelerinin araştırılmasından sonra tarihçiler, katedralin temelinin 1011'de atılmış olabileceğini farzettiler. Bu ikinci teori hem Ukrayna hükümeti hem de 2011 yılında katedralin 1000. yıldönümünü ciddiyetle kutlayan UNESCO tarafından kabul edilmiştir.
Mimari
Mimarlarının adlarını bilmesek de Bizans İmparatorluğu'nun birinci sınıf ustaları tarafından yapıldığını farzedebiliriz. Bu mimarlar Hem Kiev hem de Bizans mimarisinin oldukça müşterek hususiyetlerini katedrale tatbik ettiler. Bunların arasında kubbelerin sayısı ve şekilleri, artan nef sayısı, belirgin piramidal şekil, katedral gövdesinin genişliği ve uzunluğu arasındaki orantısızlık ve yükseklik için çabalama vardır.
Katedral, büyük tabii taşlardan inşa edilmiştir - Bizans tekniğinde karışık tuğla-taş duvarcılık (tuğla contalı) granit ve gül kuvarsit - bunun neticesinde ana satıhta farklı dokularda iki renkli şeritler oluşturulur. Kilisenin cepheleri sıvalı değildir; duvar açık kalmıştır. Bugün katedralin bazı sıvasız bölümlerinde orijinal duvar işçiliğini görmekteyiz.
Aslen Aziz Sofya (Aya Sofya) Katedrali, 13 çapraz kubbeli bir kiliseydi. Mabetin Bizans tarzındaki merkezi yüksek kubbesi, Kilise'nin Başı olan Hz. Mesih'i hatırlatmak için inşa edilmiştir. Katedralin diğer 12 kubbesi havarilerle alakalandırılmıştır. Katedralin kemerleri, insanların bu mukaddes yere girdiği cennetvari kapıları temsil eder.
17. asırda Petro Mohyla (1597-1647) ve Ivan Mazepa (1639-1709) katedralin yeniden inşasını finanse etti ve Aziz Sofya'nın üst kısmını tamamen tekrardan inşa etti. Bu iş için bir İtalyan mimar Octaviano Mancini (1580-1638) davet edildi. Ayrıca, Aziz Sofya'nın etrafındaki bütün bir binalar topluluğu da inşa edildi. Rekonstrüksiyondan sonra katedralin inşası ve muhitindeki yapılar, Kazak barokunun ayırt edici hususiyetlerine sahiptir.
İç Kısım
İçeride 260 metrekare mozaik ve 3000 metrekare 11. yüzyıla ait fresk bulunuyor. 11. asrın mozaikleri, katedralin temel kısımlarını - merkezi hamamı ve ana sunağı - süslüyor. Mozaikler semavi hiyerarşiye göre katı bir nizamda düzenlenmiştir. Her mozaik kompozisyonun yanında, yazılanları açıklayan Yunanca kitabeler mevcuttur. Mozaikçilerin adları bilinmemektedir. Katedralin bütün mozaikleri parlak altın zemin üzerine yapılmıştır ve zengin renklere sahiptir. Mozaiklerin bütün renk çeşitliliği içinde baskın tonlar gri-beyaz ve mor ile birlikte mavidir. Ana kubbenin en yüksek yerinde Hazreti İsa'nın mozaiği vardır.
Aziz Ssofya Katedrali'nde muhafaza edilen freskler de 11. yüzyıla kadar uzanmaktadır - bu freskler katedralin inşası esnasında yapılmıştır. 19. asırda katedralin rekonstrüksiyonu sırasında freskler yağlı boyalarla restore edilmiştir. Katedralin fresklerinin tamamı, muhtevasında tek bir plana tabiydi - son zamanlarda kabul edilen Hıristiyanlığın tanıtılması. Aynı zamanda, devletin ana katedralinin resminin gayesi, Kiev Rus Knezliği'nin büyüklüğünü, milletlerarası tanınırlığını ve Kiev'in Avrupa'nın siyasi hayatındaki rolünü göstermekti. Bu sebeple seküler parçalara mühim bir yer verilir. Orta nefin üç duvarında, ana sunağın karşısında, katedralin kurucusunun soylu bir aile portresi boyanmıştır ve bu ya Dük Vladimir'in ailesi yahut da oğlu Yaroslav'dır.
Aziz Sofya Katedrali kuruluşundan bu yana türbe olarak hizmet vermiştir. Katedralin nekropolü, düklerin ve yüksek din adamlarının mezarlarını ihtiva ediyordu. Aynı zamanda Kiev Rus Knezliği'nin en eski katedralidir ve uzun bir tarihi kapsar. Aziz Sofya nekropolüne gömülenlerin ekserisi meçhuldür ama tespit edilen bu mezarlar, mühim şahsiyetlerin burada defnedildiğini gösteriyor. En meşhur mezarlar Bilge Yaroslav ve Volodimir Monomakh'a (1053-1125) aittir.
Çan Kulesi
Kiev'deki Aziz Sofya Katedrali'nin çan kulesi, Kazak Barok tarzında mimari bir abidedir. İnşaatı 1699'da İvan Mazepa tarafından finanse edilmiştir. Yüksekliği 76 metredir (250 ft). Başlangıçta, çan kulesi üç tabakalıydı, ancak 1851-1852'de kule başka bir tabaka tarafından yükseltildi ve yaldızlı bakır levhalarla kaplı ahşap armut şekilli bir banyo ile taçlandırıldı. Çan kulesinin heykelsi dekoru, mimari kompozisyonu ile mükemmel bir şekilde etkileşime girer. Yarım kabartma planlarla iç içe geçmiş çeşitli alçı süslemelerle dekore edilmiştir. Neredeyse bütün sıvalar korunmuştur.
Tarih
Katedralin bin yıllık mazisi meselelerle doludur. Aziz Sofya Katedrali düşman istilalarından, yağmalardan, kısmi yıkımlardan, tamirlerden ve yeniden yapılanmalardan kurtuldu. Kiliseye yönelik ilk büyük tehdit, 1169'da şehrin yağmalanmasıydı. Kiev, bütün altın eşyaları ve kilise reliklerini, bilhassa Mukaddes Bakire Hz. Meryem'in tasvirini, alan Vladimir-Suzdal'ın Dükü Dindar Andrei (1111-1174) tarafından ele geçirildi ve yok edildi. Katedral hayatta kalıp canlandı. Ardından, Kiev tarihinin en müşkül devirlerinden birisi geldi: 1240'ta Batu Han'ın orduları tarafından şehrin kuşatılması, mimari yapıların ekseriyetinin küle dönüşmesi. Aziz Sofya Katedrali tekrar hayatta kaldı. Ancak yağmalanan ve harap edilen Ayasofya, şehrin ana faaliyet kilisesi olarak kalmasına rağmen eski güzelliğini ve ihtişamını yitirdi. Sonraki yüzyılda, Kiev Metropoliti Siprian (1330-1406), katedralin tamirini finanse etti. 15. asırda Aziz Sofya, 1416'da Edigu Han (1352-1419) ve 1482'de I. Menli Giray (1445-1515) tarafından olmak üzere iki kere istila ve talan edildi. 1497'den 1577'ye kadar katedral terk edildi. 1577'de katedral tamir edildi ve daha sonra Yunan-Katolik Kilisesi'ne verildi.
1633'te katedral için yeni bir şafak doğdu. Katedral, Konstantinopolis Patrikhanesi'nin restore edilmiş Ortodoks Kiev Metropolitliği'nin mülkü oldu. Canlanma, bir manastır kurmayı, katedrali elden geçirmeyi ve süslemeyi başaran Kiev Metropoliti Petro Mohila ile alakalıydı. Katedralin etrafına ahşap manastır binaları inşa edildi ve bütün saha yüksek bir ahşap çitle çevrildi. Petro Mohila, katedraldeki çalışmalara İtalyan mimar Octaviano Mancini'yi dahil etti. Ana yapı malzemeleri tuğla ve kireç-kum harcıydı. Tuğla duvarlar, tonozlar ve temeller için kullanılmıştı.
Daha sonra rekonstrüksiyon Hetman İvan Mazepa tarafından gerçekleştirildi. Katedralin etrafındaki yeni taş binaların inşaatına başlandı. Bir çan kulesi, bir metropol evi ve Aziz Sofya Katedrali'nin diğer bütün mimari topluluğu binalar inşa edildi. İvan Mazepa, ana kubbeyi kendi masraflarıyla yaldızladı. Bütün bu binalar ve yenilenen katedral, Kazak Barok karakteristiklerini aldı.
20. yüzyılda Aziz Sofya Katedrali tarihte mühim bir rol oynadı ve varlığına yönelik birçok tehditle karşı karşıya kaldı. Yüzyılın başında orada iki önemli hadise meydana geldi. Birincisi, Pavlo Skoropadskyi'nin (1873-1945) 1918'de bütün Ukrayna'nın hetmanı olması ve 1919'da “iki Ukraynayı” birleştiren Birlik Yasası'nın ilanıdır. Mamafih kısa süre sonra Ukrayna Halk Cumhuriyeti düştü ve Kiev şehri Sovyetler Birliği'nin bir parçası oldu.
1920-30'larda Bolşevikler, SSCB'deki birçok kiliseye yaptıkları gibi katedrali de yıkmak istedi, ancak bunu muhafaza etmeye karar verdi. Aziz Sofya Katedrali toprakları Devlet Tarihi ve Mimari Rezervi ilan edildi. Bütün altın ve gümüş eşyalara el konuldu, yaldızlı ikonostasis kaldırıldı, altınların tamamı soyuldu ve geri kalanı yakıldı. 1941'de Kızıl Ordu Kiev'den çekilirken Aziz Sofya'ya mayın döşendi ama patlama olmadı. Kiev'in Nazi işgali sırasında, Aziz Sofya Mimari ve Tarih Müzesi'nin sergileri yağmalandı ve bazı pahalı ikonlar ve fotoğraf arşivleri Almanya'ya götürüldü.
Savaş sonrasındaki devrede, katedralde ve muhitindeki binalarda birçok yeniden yapılanma gerçekleştirildi. Birçok yeni fresk ve mozaik keşfedildi ve araştırmalar gerçekleştirildi. 1990'da, Aziz Sofya Katedrali topluluğu UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edildi. Bugün, katedral, dünyanın her yerinden turistleri çeken oldukça popüler ve meşhur bir yapıdır. Katedralin önündeki meydan, İstiklal Günü, Noel, Paskalya ve diğer birçok bayram kutlamaları için düzenli olarak kullanılmaktadır.