Zelotlar MS 1.yüzyılın başlarında dini/politik bir hareket olarak ortaya çıkmaya başlayan bir grup Yahudi’ydi. Roma hakimiyetine şiddetle karşı çıkıyorlardı ve Romalılarla işbirliği yapanlar da dahil olmak üzere diğer pekçok kesime düşman kesilmişlerdi. Onların bir alt grubu olarak bilinen Sicarii, Romalılara ve onlarla işbirliği yaptığı düşünülenlere düzenli olarak saldırılar düzenliyordu.
“Zelot (Zealot)” olarak bildiğimiz terimin aslı İbranice’deki kanai/kana’im kelimesidir (Tanrı adına gayret gösterenler manasında). Bunun Yunanca versiyonu ise Zelotes’tir (“öykünen”, “adanmış”, “takipçi”). Modern dünyada da “zeal”(gayretli) kelimesi genellikle bir fikir ya da hareket uğruna fanatik ya da radikal olduğu düşünülen kişiler için kullanılmaktadır.
Kökenler
Yahudiler tarafından yürütülen Makkabi İsyanı, MÖ 167 yılında Yunan tahakkümünün sonunu getirmiş ve bağımsız bir İsrail Krallığı’nın kuruluşuna olanak sağlamıştır. İsyanın önderliğini yapan Haşmonayim sülalesi, krallık müessesesi ile Kudüs Tapınağı’ndaki başrahiplik müessesesisini birleştirdi. Fakat herkes Haşmonayim yönetiminden memnun değildi. Geleneğe göre İsrail kralları Davud’un kabilesi Yahuda’dan, başrahipler ise Süleyman devrindeki ilk başrahip olan Zadok’un soyundan gelmeliydi; fakat Haşmonayimler bu iki soya da mensup değillerdi. Bu sıralarda çeşitli Yahudi grupları dini temelli mezhepler tesis ediyorlardı. Bunların hepsi temelde Musa’nın Yasası ve Peygamberlerin kitapları üzerinde hemfikirdi. Aralarındaki baskın fark, bir taraftan o dönemin kozmopolit Yunan kültürü içerisinde yaşayabilirken, diğer taraftan da Yahudi geleneğine özgü eşsiz özellikleri koruyabilme yetisinden kaynaklanıyordu. İşte Zelotlar da bu gruplardan birisiydi.
Roma Hakimiyeti
Roma, Asya Eyaletini ve Yunanistan’ı fethetmiş Karadeniz’deki Pontus’un kralı VI. Mithridates’e (MÖ 120-63) karşı generalleri Büyük Pompeius’u (MÖ 106-48) Doğu’ya gönderdi. Pompeius, Mithridates’in ihtitaslarını başarılı bir şekilde defettikten sonra bölgeyi Roma’ya bağlı bağımlı krallıklar ile yeniden organize etti. Aslında Kudüs’ü kendi haline bırakacaktı ancak o sıralarda Haşmonayimlerden iki kardeş başrahiplik makamı için mücadeleye tutuşmuştu. Onları uzlaşmaya ikna edemeyince Kudüs’ü kuşatarak MÖ 63 yılında ele geçirdi.
Roma’nın İsrail’e dair, burayı Parth İmparatorluğu’na karşı bir tampon bölge olarak görmesi dışında bir ilgisi yoktu. Pompeius bölgedeyken, Edomlu bir ailenin, Antipatros ve oğlu Herodes’in hizmetinden istifade etti. Herodlar (Yeni Ahit’te Herodes ve sülalesini belirtmek için kullanılan genel bir terim) Roma Cumhuriyeti’nin son zamanlarında patlak veren iç savaşlara müdahil oldular. Iulius Caesar’ın MÖ 44’teki suikastının ardından Herodes, Doğu’daki mevcut duruma dair rapor vermek üzere diğerleriyle birlikte Roma’ya çağrıldı. Hizmetlerinin bir mükafatı olarak Augustus (MÖ 27- MS 14) ve Marcus Antonius (MÖ 80-30) onu Yahudilerin Kralı unvanıyla ödüllendirdi. Büyük Herodes Yahudi tarihinin en nefret edilen krallarından biri haline geldi ve Romalılarla yakın işbirliği dolayısıyla onun Yahudiliği sık sık sorgulandı.
Büyük Herodes’in ölümü üzerine (MÖ 4) toprakları oğulları arasında bölüştürüldü (Tetrarşiler). Kudüs şehri, çok kötü bir lider olan Arkhelaus’a verildi; ki Yahudiler Roma’ya bir heyet göndererek Augustus’tan Herodes öldüğünde onun yerine oğlunun atanmamasını istediler. MS 6 yılına gelindiğinde ise Yahudiye ve Kudüs doğrudan procurator (vali) tarafından yönetilen bir Roma eyaleti (senato eyaleti) haline getirildi.
Zelot Cemaati
Zealotlar MS 1. yüzyılda dini/politik bir hareket olarak ortaya çıktı. Zelotlar hakkındaki bilgimizin çoğu, MS 66’daki Büyük Yahudi İsyanı’na da tanıklık etmiş Yahudi tarihçi Flavius Josephus’tan (MS 36-100) gelmektedir. Josephus, Yahudilerin Eski Tarihi ve Yahudi Savaşı adlı eserlerinde çeşitli Yahudi mezheplerini Felsefi ekoller olarak tanımlamıştır. Zelotları da “dördüncü mezhep” olarak aktarmıştır. Josephus’a göre hareket, Ferisi Zadok ile birlikte dördüncü mezhebi kuran Celileli Yahuda’yla başlamıştır. Bu ikisi, Yahudiye’deki faaliyetleri de denetlemek üzere Suriye’ye atanan yeni Roma valisi Quirinius’un döneminde, MS 6 yılında başlayan bir vergi isyanına öncülük ettiler. Bu, Luka İncilinde sözü edilen nüfus sayımı olayıydı.
Zelotlar yazılı bir literatür bırakmamışlar; fakat onların inançlarının ve faaliyetlerinin teolojik temeli büyük oranda Phineas’ın öyküsünden ve Makkabi şehitlerinin deneyimlerinden kaynaklanmaktadır. Yahudilerin Mısır’dan ayrıldıktan sonraki çöl yıllarında yaşayan Phineas, Harun’un torunu olan bir kâhindi. Yolculuk sırasında Peor yakınlarında kamp kuran İsrailliler’den bazıları düşman Midyanlılar ve Moavlılar’la (bunlar Baal-Peor'a tapıyorlardı) ilişki içerisindeydiler. Tanrı onları bir vebayla cezalandırmıştı. Phineas, çadırda bir adamla Midyanlı bir kadını birlikte görünce onlara bir mızrak saplayarak vebayı durdurdu (Sayılar. 25:10-13). Phineas böylelikle “Tanrı için gayretin” bir örneği oldu ve “bu, kuşaklar boyunca onun hanesine doğruluk olarak yazıldı” (Mezmurlar. 106:31).
Zelotlar ayrıca Makkabi hikayelerini (I ve II. Makkabiler kitapları) de benimsediler çünkü Makkabi şehitleri, uluslarının günahları için ölmeye istekli olmalarıyla ilham vericidiydiler. Bu şehitlerin ölümü bir kefaret olarak kabul görüyordu; Tanrının, ölümlerinden sonra onları anında huzuruna alarak öldüllendireceği bir kefaret… Zelotlar’a göre yalnızca İsrail’in Tanrısı onlara kral olarak hükmetmeliydi. Tıpkı Makkabilere yardım etmesi gibi, Tanrı Romalılara karşı şimdi de onların yanında yer alacak alacaktı.
Zelotlar, Sicarii ya da “hançerli adamlar” olarak tanınan bir alt grupla tanınıyorlardı. Sicar, küçük, kısa saplı bir hançerdi ki bu sayede kolaylıkla gizlenebiliyordu. Makkabi yöntemlerini örnek alan Sicarii, gerilla savaşı taktiklerini kullanarak Roma konvoylarına ve çoğu Yahudi olan vergi toplayıcılarına baskınlar düzenlediler.
Büyük Yahudi İsyanı (MS 66-73)
Zelotlara karşı olan hiçbir olumsuz yaklaşım, Josephus'un Yahudi İsyanı'nı anlatırken takındığı kadar dramatik değildir. Kudüs’ün ve İkinci Tapınağın yıkılışının suçu sadece Zelotlara ve onların insanları yanlış bir yöne sürüklemesine bağlandı. Josephus isyanın başında Celile’deki orduların başına getirilmişti. Bu konumuyla, Zelotlarla Roma ordusundan daha çok karşı karşıya geldi. Josephus daha sonra çarpıcı şekilde taraf değiştirerek Roma’nın müttefiki oldu.
Simon bar Giora’nın kendine ait bir Zelot grubu ve ordusu vardı. Josephus’un aktardığına göre o, birliklerini besleyebilmek için yerel köylere saldırı ve yağma yapmakla daha çok meşgul oldu. Simon ayrıca, Kudüs’teki hükümet tarafından haydutlar olarak kabul edilen Edomluları da ordusuna kattı. Simon, esirlerinin ellerini kesmek gibi vahşice eylemleriyle tanınırdı.
Gishala’lı Yuhanna ise Celile’deki başka bir gruba liderlik ediyordu. Titus (İmparator Vespasianus’un oğlu ve gelecekteki Roma imparatoru, MS 79-81), Gischala üzerine yürüyerek şehri kuşattı ve teslim olmalarını talep etti. Josephus’un aktardığına göre Yuhanna, o gün Sabat olduğu için Titus’tan şehre girmemesini istemişti. Titus bunu kabul edince, Yuhanna Kudüs’e kaçabilecek fırsatı yakaladı.
Simon ve Yuhanna, Tapınak Dağı’nın kontrolü için savaşacakları Kudüs’e zorla girdiler. Sonuç, başrahibin ve diğer rahiplerin ve ihanet içinde olduğu düşünülen diğer herkesin öldürülmesi oldu. Titus Kudüs’ü ele geçirince Simon ve Yuhanna ele geçirildi ve Titus’un zafer töreninde sergilenmek üzere esir alındılar. Daha sonra ikisi de boğdurulmak suretiyle öldürüldü.
Josephus’un aktardığına göre Kudüs’ün düşmesinden sonra Zelot ve Sicarii kalıntıları üç yıl daha hayatta kalmayı başaracakları, Ölü Deniz kıyısındaki Masada kalesine çekildiler. Hikayeye göre, Zelot lideri Eleazar ben Ya’ir, Romalılara esir düşmektense ölümün daha iyi olduğuna dair bir konuşma yapmıştı. İddiaya göre bunun üzerine 960 kişi birden topluca intihar etmişti. “Masada tekrar düşmeyecek” sözü, modern İsrail’deki bazı siyasi oluşumların devlet için gayretlerini göstermek adına kullandıkları bir motto haline gelmiştir.
Yeni Ahit
Zelotlara Yeni Ahit’te “lestes” (eşkıyalar) şeklinde negatif bir atıfta bulunulur. Lestes kelimesi soyguncu, yağmacı ya da eşkıya anlamlarına gelmekteydi, ancak bu terimin İngilizceye “hırsızlar” olarak çevrilmesi, faaliyetin siyasi anlamını karşılamamaktadır. Nitekim İsa ile birlikte çarmıha gerilen iki hırsız aslında devrimciydi; Romalılar ihanet suçuna karşı çarmıha germe cezası uygularlardı.
Luka 6:15 ve Elçilerin İşleri 1:13 ayetlerinde Zelot Simon olarak bilinen bir öğrenciden bahsedilir. İncillerde genellikle birbirlerinden ayırt edilemeyen birden fazla Simon olduğu için bu noktada bir kafa karışıklığı vardır. Markos ve Matta İncilleri’nde Kenanlı (Canaanite) Simon isimli birini görürüz (Markos 3:18; Matta 10:4). Buradaki Yunanca kelime (kananaios) “zelot” (zealous) manasına gelmekte, ancak bu Jerome’un Latince çevirisinde “Kenanlı” (Canaanite) haline gelmiştir. Modern literatürde, bazı akademisyenler bunu İsa’nın aslında Roma’ya karşı siyasi bir devrimi teşvik ettiğini ileri sürmek için kullanmışlardır.
Ferisilerden biri olan Havari Pavlus, başlangıçta Hristiyanlara karşı şiddetli zulümerde bulunmuştu ve kendi tanımına göre, Musa’nın Yasası için diğer tüm Yahudilerden daha gayretli davranmıştı. Vahiy aldıktan ve Hristiyan olduktan sonra, mektuplarında Yahudi olmayanları putperestliklerinden döndürme girişimlerinde de aynı gayreti sürdürdüğü görülmektedir.