Ova Kızılderilileri

Tanım

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Batuhan Aksu tarafından çevrildi
25 Ağustos 2023 tarihinde yayınlandı 25 Ağustos 2023
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Plains Indians (by After George Catlin, CC BY-SA)
Ova Kızılderilileri
After George Catlin (CC BY-SA)

Ova Kızılderilileri (ayrıca Ova ve Çayır Yerlileri, Büyük Ovaların Yerli Halkları olarak da bilinirler) Kuzey Amerika'nın batı ovalarının, şu anda Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'nın bir parçası olan orijinal sakinleridir. 19. yüzyıldan günümüze medyada en sık tasvir edilen Yerli Amerikalılardır.

Ova halkı bölgede takriben 13.000 senedir yaşamıştı ve evvela bizonların mevsimsel göçlerini takip eden avcı-toplayıcılardı, ta ki MS 700/900'de Mezoamerika'dan mısır yetiştiriciliği getirilene değin. Sonrasında yarı göçebe oldular ve esasen bizon avlamaya devam ederken kalıcı, zirai yerleşmeler kurdular. Kültürleri, bütün hayatı mukaddes, birbirine bağlı ve temel ruhlarca canlandırılan bir varlık olarak gören manevi inançları tarafından şekillendirildi (ve şekillendiriliyor). Farklı millet ve kabilelerin dini inançları farklılık gösterir, ama hepsi dünyayı yaratan ve sürdüren yüce bir varlığa veya varlıklara inanır. Güneş Dansı, Hayalet Dansı ve Yeşil Mısır Merasimi gibi ritüeller Büyük Ruh'u şereflendirmek, dünyayı yenilemek ve cemiyeti canlandırmak için kutlanırdı.

Atlar bir MİLLETİN ASKERİ ve SİYASİ KUVVETİNİ temSİl ediyordu; bu VAZİYET en İYİ KomanÇİLERİn yükseLİŞİyle İSPATlanmıştır.

Atlar bir milletin askeri ve siyasi kuvvetini temsil ediyordu; bu vaziyet en iyi, atları kullanarak kendilerini en güçlü Kızılderili kabilesi ve "Ovaların Efendileri" olarak kabul ettiren Komançilerin yükselişiyle ispatlanmıştır. Bu farklı gruplar, 16. yüzyılda İspanyollarca Kuzey Amerika'ya getirilene kadar avlandılar ve yürüyerek yolculuk yaptılar. Atlar, 1680 Pueblo İsyanı'ndan önce yerli halklarca zaten değerli bir metaydı, zira bir kabilenin hareket kabiliyetini artırıyor ve atlı savaşçının inkişafına imkan sağlıyordu. Binlerce atı tabiata salan 1680 isyanından sonra, atlar bir milletin askeri ve politik kuvvetini temsil ediyordu ve bu, atı kullanarak kendilerini en güçlü Yerli Amerikan kabilesi ve "Ovaların Efendileri" olarak kabul ettiren Komançilerin yükselişiyle en iyi şekilde ispat edildi. Atın ustalığı, bir kabilenin avlanma bölgesini genişletti ve bazılarını "mısırı terk etmeye" ve avcı-toplayıcı bir toplum modeline geri dönmeye teşvik etti.

16. yüzyılda Avrupalılarla temas, Ova Kızılderililerinin nüfusunu büyük ölçüde azaltan hastalıklar getirdi ve sayıları, bilhassa 19. asırda Birleşik Devletler Ordusu'nun askeri seferleriyle daha da azaldı. Yerli kabilelerin Birleşik Devletler kuvvetlerine karşı kazandığı en meşhur zafer, Lakota Siu ve Cheyenne liderliğindeki bir koalisyonun 1876'daki Little Bighorn Muharebesi'ydi. Lakin beyaz yerleşmecilerin ve hükümetlerinin ilerlemesini durduracak hiçbir şey yoktu ve son resmi direniş, 29 Aralık 1890'daki Wounded Knee Katliamı ile ezildi. Daha sonra kabileler rezervasyonlara sürüldü ve geçimlerini sağlamak için beyaz yerleşmecilerle ticari işlemlere mahkum hale geldiler.

Bölge & Milletler

Ova Kızılderilileri, her biri kendine has bir kültüre sahip, çeşitli bir toprak milletleri grubudur. Umumi olarak konuşursak, Avrupalıların gelişi ile at ve ateşli silahların tanıtılmasına kadar bütün farklı milletler eşit şartlardaydı. Akademisyen Michael G. Johnson bölgeyi ve umumi kültürel hususiyetleri şöyle anlatıyor:

Bütün Kuzey Amerika yerlileri arasında, Prairies ve Plains'in eski yerli sakinleri en popüler ve yaygın olarak bilinenlerdir. Onların sahaları doğuda Mississippi vadisinden batıda Rocky Dağları'na ve kuzeyde Saskatchewan Nehri'nden güneyde Rio Grande'ye dek uzanıyordu. Batıdaki Yüksek Ovalar çok kuraktır ve kısa otlu bitki örtüsüyle işaretlenmiştir. Daha yüksek yağış seviyesine sahip doğu, koyu renkli toprağı ve uzun otlarıyla karakterize edilen Prairie'dir. Bütün saha bir vakitler bol miktarda av hayvanına, bizona, antiloplara, kurtlara, çakallara, geyiklere ve ayılara ev sahipliği yapıyordu. Ana nehir sistemleri, ormanlık sahaların bulunduğu Missouri ve Mississippi'ye bağlanmak için batıdan doğuya doğru akıyordu. High Plains halklarını karakterize eden kültürel hususiyetler bizonlara (bufalo) bağımlılık, kök ve meyvelerin sınırlı kullanımı, sınırlı balıkçılık, High Plains'te ziraatin olmaması, tipi (çadır) kullanımı, bizon ve geyik derilerinin, çiğ derilerin, geometrik sanatın ve travois'in ustaca kullanımıydı. İçtimai hususiyetler arasında kamp çemberi organizasyonu, gruplara bölünme ve erkek cemaatleri vardı. Dini hususiyetler arasında Güneş Dansı, ter kulübesi ve vizyon arayışı müşahedesi ve kafa derisi dansları vardı. (92)

Map of Native American Nations in the USA
Yerli Amerikan Milletlerinin ABD'deki Haritası
United States Geological Survey (Public Domain)

Milletlerin ana dil aileleri Algonquin (Algonkian), Caddoan, Siouan ve Uto-Aztecan'dır. Burada dil ailesine göre listelenen muayyen milletler şunlardır:

Algonquin:

  • Arapaho
  • Karaayak
  • Şayen
  • Cree (Plains Cree)
  • Gros Ventre (Atsina)
  • Ojibwa (Plains Ojibwa)
  • Sarsi (Athabascan)

Caddoan:

  • Kichai
  • Kiowa
  • Pawnee
  • Shuman
  • Tawakoni
  • Waco
  • Wichita

Siouan:

  • Arikara
  • Crow
  • Dakota & Lakota Siyuları
  • Mdewakanton Siyuları
  • Sisseton Siyuları
  • Teton Siyuları
  • Wahpekute Siyuları
  • Wahpeton Siyuları
  • Yankton Siyuları
  • Yanktonai Siyuları
  • Hidatsa (Minitaree)
  • Iowa
  • Kansas
  • Mandan
  • Missouri
  • Omaha
  • Osage
  • Oto
  • Ponca
  • Quapaw

Uto-Aztecan:

  • Komançi
  • Padouca

Yukarıdakilerin her birinin kültürü, diğer yönlerinin yanı sıra, kişinin kabile milletinin benzersizliğini, kişinin ferdi ihtiyaçlarından çok cemaatine değer vermenin ehemmiyetini ve tanrılara, ruhlara ve dünyaya armağanları için teşekkür eden ritüellerin gözetilmesi ve insanların dünya ve içindeki yerleri hakkında kolektif bir anlayışla birleştirilmesini vurgulayan manevi inançlarınca şekillendirilir.

Din & Güneş Dansı

Belirtildiği üzere, her millet kendi inançlarına sahiptir, lakin hepsi kendilerinin yaratıldığını ve yeryüzünde muayyen bir bölgeye yerleştirildiğini ve bu gücün onlardan bütün hayatı tanımalarını ve saygı göstermelerini ve verilen bütün armağanlar için minnettarlıklarını geri vermelerini beklediğini anlar. Bütün topraklar mukaddes kabul edilir, ama kişinin kendi toprağı bilhassa kutsal kabul edilir, zira kişinin kökeninin yeri olarak anlaşılır. Akademisyen Larry J. Zimmerman şunları belirtiyor:

Her yerli kültürünün özünde, insanların yaşadığı bölgeye karşı kalıcı bir saygı vardır. Oradaki arazi mukaddestir, bir hüviyet ve kuvvet kaynağıdır. Güneybatı'da, Hopi'ler Colorado ve Küçük Colorado nehirlerinin birleştiği yerde ortaya çıktıklarına inanır ve Tewa'lar atalarının topraklarının dört mukaddes dağla çevrili olduğunu söylerler. Bu topografik desen bölgeler boyunca tekrarlanır ve zorla yer değiştirmenin kültürel olarak bu kadar yıkıcı olmasının sebeplerinden biri budur. (155)

Toprak insana hayatiyet ve hüviyet sağladığı için, kişinin ona sadece günlük hayatıyla değil, aynı zamanda ritüel pratikleriyle de bakması ve ona karşılık vermesi beklenir. Bunlardan en önemlisi, Plains Kızılderilileri için farklı milletler için farklı anlamlara sahip olan Güneş Dansı'dır, ancak temelde kış uykusundan sonra toprağı yeniden uyandırmak ve hayat veren güneşe şükretmek için yapılır.

Native American Sun Dance
Amerikan Yerlilerinin Güneş Dansı
Jules Tavernier and Paul Frenzeny (Public Domain)

Güneş Dansı, dua ettiği bir şeyi alma ümidiyle, cevaplanan bir dua için şükür olarak veya cemaatin refahı ve gönenci için bir adak olarak, kendilerine bir vizyon yönlendirilen bir erkek veya kadınca başlatılabilirdi. Umumiyetle Haziran ayında kutlanırdı (ve şimdi de kutlanıyor) ve bütün köyü ihtiva ediyordu. Ortasında tek bir atışla öldürülen bir bufalo başının bulunduğu bir direk bulunan geçici bir loca inşa edilirdi. Direğin tepesine deri kayışlar bağlanırdı ve diğer uçları daha sonra cesaretlerini ispatlamak veya bir hatayı telafi etmek isteyen, ancak umumiyetle kendilerine hayatta yön verecek ve topluluğa, toprağa ve manevi kuvvetlere geri vermelerini sağlayacak bir vizyon alma ümidiyle oruç tutan katılımcıların omuzlarından veya göğüslerinden geçirilirdi. Bu ritüelin veya devamli dansın acısı ve fiziki yorgunluğu, bir vizyon almak, dünyayı uyandırmak ve ruhlara şükran sunmak için elzem bir adak olarak anlaşılıyordu. Bilim insanları Margot Edmonds ve Ella Clark, Hidatsa Güneş Dansı Ritüeli öyküsünden iktibas ederek, Hidatsa'nın duyurulduktan ve insanlar toplandıktan sonra izlediği merasimi şöyle anlatıyor:

Şifacılar Güneş Kulübesi'nin girişinin güneyine yerleştiler. Güneş Dansı için yeri hazırlayan kabilenin yaşlı kadınları, şifacı kadınlarla beraber kuzey tarafına oturdu. Hepsi dua etmeye ve oruç tutmaya geldiler. Genç erkek Oruççuların akrabaları yiyecek taşıyarak içeri girdiler. Her Oruççu, babasının bir klan mensubuna bir kase dolusu yiyecek götürdü. Sonra Oruççuların cesaretine meydan okuma geldi. Rahip ve Şarkıcı'ya yaklaştılar. Omuz derisine iki küçük yarık açıldı, ucuna tahta bir pim takılmış deri bir kayış geçirildi, kayış delikten dışarı çıkmasına mani oldu.

Bu kayışların diğer uçları güneş direğinin tepesine (bir Mayıs direğine benzer) bağlanmıştı. Rahip ve Şarkıcı her bir Oruççuyu dört kez döndürdüler, ayakları yere zar zor değiyordu. Sonra Oruççu serbestçe sallandı, güneş direğinin etrafında döndü ve daireler çizdi. Ama elleriyle kayışa dokunmaya cesaret edemedi... Oruççu sonunda güneş direğinden kurtulduğunda yere düştü. Rahip ve Şarkıcı onu nazikçe şifa veren adaçayı yatağına koydular. Orada kaldı ve iki ila dört gün oruç tuttu... Genç Oruççular adaçayı yataklarına yatarlar. Rahiple alakalandırdıkları rüyalar ve vizyonlar görürler. Eğer kafiyse, Oruççu münacaatı Güneş Tanrısı'nca cevaplandığı için Güneş Kulübesini terk ederdi. (197-198)

Ritüel ayrıca iki ila dört gün boyunca durmaksızın dans etmeyi de içeriyordu - yine bir vizyon alma ümidiyle - ve kayışları içeren pratik daima müşahede edilemiyordu. Mesela, Şayenler'in Güneş Dansı, Büyük Ruh'a hayat ve toprağın armağanları için şükrederken tamamen müzik ve dans yoluyla dünyayı yeniden canlandırmaya fokuslanıyordu ve umumiyetle Siyu ritüelindeki gibi kendi kendine işkenceyi ihtiva etmiyordu.

Günlük Hayat, Hükümet ve Savaş

Her milletin insanlarınca aynı adla anılan tek bir Büyük Ruh yoktur, ancak her biri yüce varlıklarını benzer şekillerde anlar. Ayrıca ritüel, kurban ve dua yoluyla kabul edilmesi ve teşekkür edilmesi gereken birçok başka ruh ve kişinin dikkatli olması gereken varlıklar vardır. Bir düzenbaz-tanrı figürü olan Coyote, ruh haline bağlı olarak yardımcı veya zararlı olabilirken, mısır ruhu/ziraat ilahesi olan Yaşlı Kadın Asla Ölmez, nezaketi ve hasat hediyeleri için güvenilebilirdi. Yaşlı Kadın Asla Ölmez, farklı milletlerce hayatın çeşitli tabii ve tabiatüstü yönleriyle özdeşleştirilir ve o bazen bir şifacıydı, kehanet kuvveti bahşediyordu veya kehanetler veriyordu, bütün evrelerde Ay'dı ve vizyonlar veriyordu. Yaşlı kadınlar, bir mağaradaki mistik bir portalı koruyan yaşlı bir kadın tarafından Ovalara getirilen bizonların kökeninin hikayesinde olduğu gibi, Ova Kızılderililerinin bilgisinde sıklıkla yer alır.

Green Corn Ceremony
Yeşil Mısır Merasimi
George Catlin (Public Domain)

Bu ruhlar, kişinin saygıyla yaşaması beklenen günlük hayatını bilgilendirir. Hidatsa, Yaşlı Kadın Asla Ölmez onuruna ilkbaharda veya yaz başında Mısır Merasimini'ni kutlardı, lakin her gün yapılan her şeyde onun mevcut olduğu anlaşılıyordu. Akademisyen Jeffrey Ostler, Ova Kızılderililerinin günlük hayatına dair şu yorumu yapar:

Kadınlar, kuzey Ovalarının tehlikeli derecede kısa büyüme mevsiminde hızla olgunlaşması için yetiştirdikleri mısırları ekerlerdi. Ekimden önce, kadınlar Yaşlı Kadın Asla Ölmez'i şereflendiren ve yardımını isteyen kamu ritüelleri gerçekleştirirlerdi. Yaşlı Kadın Asla Ölmez'in her sene nehre gönderdiği kazlar geldiğinde (Mayıs civarı), kadınlar ekim merasimleri gerçekleştirir, bazen bir erkek mısır şefinden tohumu takdis etmesini isterlerdi. Büyüme mevsimi boyunca, kadınlar mısırlarının ve sair mahsullerinin (fasulye, ayçiçeği, kabak) bakımı için çalışırlardı ve bu arada Yaşlı Kadın Asla Ölmez'e güvenirlerdi. Köylüler de bizonlara mahkum olduklarından, erkekler çevredeki otlaklarda başarılı avlar yapabilmek için yıl boyunca bizon çağırma törenleri tertip ediyorlardı. (Hoxie, 235)

Ruhların bu duaları duyduğu ve bu çağrılara cevap vererek bizonları gönderip bol miktarda hasat sağladığı anlaşılıyordu. Giysiler ekseriyetle bizon veya geyik derisinden yapılırken ayakkabılar da kemiklerden imal edilirdi. Mahsuller arasında Üç Kız Kardeş (mısır, kabak, fasulye), ayçiçeği, erik ve mukaddes kabul edilen ve ritüellerde sıklıkla kullanılan tütün bulunurdu. Kadınlar bu mahsullere bakar, giysileri ve mokasenleri yapar, çadırları diker ve kurardı ve çadırın veya kalıcı evin ve içindeki hemen hemen her şeyin sahipleri olarak anlaşılırlardı.

Collection

Twelve Stories of the Plains Indians

The stories of the North American Natives articulate and preserve their culture and history. Although the indigenous Nations of North America were...

Kadınlar, eşyalarını evden atarak kendisini rahatsız eden bir kocayı boşayabilir ve akrabalarınca alınmadığı müddetçe evsiz kalırdı. Kadınlar beraberlikten olan çocukların velayetini elinde tutar, yemek hazırlamak da dahil olmak üzere evin bütün yönleriyle alakadar olur ve çocuklar babalarıyla ava çıkacak yaşa gelene dek çocukları büyütürdü; erkekler avlanır, köyü ve avlanma alanlarını korur, köyün hayat sahalarını ve müşterek sahalarını muhafaza eder ve ayrıca savaş yoluyla topraklarını korur veya genişletirdi.

Her aİle, başkalarına karşı mesuLİYETLERİNİ anlar ve bunları Yetkili BİR Organ tarafından herhanGİ BİR Zorlama olmadan yeRİne geTİRİRDİ.

Savaş, şef tarafından milletin yaşlıları ve en prestijli savaşçılardan oluşan bir meclis toplandıktan sonra ilan edilirdi. Ova Kızılderililerinin hükümeti, umumi olarak, liderlerini örnek davranışlara (bilhassa cesaret ve irfan temsillerine) veya aile adlarına göre seçen Siyulara benzerdi. Meclis, cemaat için önemli olan herhangi bir mevzuda karar almak için toplanırdı ama umumi olarak, her bir aile ve geniş aile, başklalarına karşı mesuliyetlerini anlıyor ve bunları herhangi bir otoriter organın zorlaması olmadan yerine getiriyordu.

16. yüzyıldan evvel savaşın nasıl veya neden yapıldığı muammadır ancak diğer Kızılderili milletlerine dair bilinenlere dayanarak, bir savaşçı grubunun başka bir kabileye saldırarak esirleri geri almak veya köle olarak tutmak, başkalarını kendi halkına karşı işledikleri bir suçtan dolayı cezalandırmak veya prestij kazanmak için yaptığı bir savaş olurdu. Avrupalılarla temastan sonra, karlı kürk ticaretinin kontrolü, atlar, başka bir kabilenin Avrupalılarla ticaret yapmasına mani olmak, silah ve mühimmat ve kişinin topraklarını ve kaynaklarını korumak için yerli milletler arasında savaşlar yapıldı.

Atın gelişinden sonra, Komançiler ustaca binicilik ve acımasız taktikleriyle Ovalar ve Prairies'in en güçlü milleti haline geldi. Komançiler, diğer yerli kabilelerin köylerine ve Avrupa yerleşmelerine nizami olarak baskınlar tertipledi ve 19. yüzyılda çiçek hastalığı gibi Avrupa hastalıklarına nüfusunun neredeyse yarısını kaybedene ve ardından ABD Ordusu tarafından savaşta mağlup olana değin Ovaların en güçlü ve korkulan milleti oldu ve topraklarını diğer bütün milletlerin sahip olduğu gibi beyaz Amerikalı yerleşmecilerin devamlı akınına kaybetti.

The Silenced War Whoop
Susturulmuş Savaş Çığlığı
Charles Schreyvogel (Public Domain)

Netice

Doğuya gelen muhacir akını ve pamuk gibi mahsullerin yetiştirilmesi için daha fazla araziye ihtiyaç duyulması, Birleşik Devletler hükümetinin o bölgedeki yerli halkları topraklarından çıkarıp batıya doğru yerleştirmesine, diğer milletleri daha da batıya ve sonra daha da batıya itmesine ve Ova Kızılderililerini atalarının topraklarından söküp atmasına sebep olan politikalarının meydana gelmesine yol açtı. Yerli Milletler ile ABD hükümeti arasındaki antlaşmalar şeklindeki muahedeler, hükümet, Birleşik Devletler'in Meksika'nın kuzeyinde ve Kanada'nın güneyinde kıyıdan kıyıya toprak hakkı olduğunu iddia eden Manifest Destiny doktrinini takip ederek daha fazla toprak istediğinde rutin olarak bozuluyordu. Hastalık salgınlarından, askeri harekâtlardan, onları en mühim kaynaklarından mahrum etmek için bizonların kasten katledilmesinden, cebren sürgünden veya yerleşmecilerin rastgele taarruzlarından kurtulan Ova Kızılderilileri rezervasyonlara yerleştirildi. Ostler şunları belirtiyor:

Fikir, bu kabilelerin çiftçilik yoluyla "medeniyete" geçiş yapabilmeleriydi, ama yetiştirilen mahsulleri desteklemek için avlanma olmadan, bu gruplar kendilerini geçindirmekte zorlandı, bazen diğer kabilelerle çatıştılar ve fakirliğe düşmeye başladı. Alkol, maddi mahrumiyet, hastalık (çiçek hastalığı ve kolera) ve şiddet bir araya gelerek Otoe-Missouria nüfusunu 1820'lerde 1200'den 1850'lerde 600'e düşürdü. Hastalık bu insanları kemirirken, çiçek hastalığının bir ticaret şirketi vapuruyla geldiği 1837'de Mandan, Arikara ve Hidatsa'yı harap etti. Bu kabileler, çiçek hastalığının 1780'lerde vurmasından bu yana nesiller boyunca nüfuslarında mütevazı bir artış gördüler, ancak 1837 salgını daha da yıkıcıydı. Yüzde 70 ila 90 arasında bir ölüm nispetine sahipti. Umumi olarak, 1750'lerde nüfusu 9000 olan Mandanlar, 1838'de sadece 150'ye düşmüştü. (Hoxie, 241)

1890'daki Wounded Knee Katliamı, 250'den fazla Lakota Siyu erkek, kadın ve çocuğunun vefatıyla neticelenerek, 19. asrın sözde Kızılderili Savaşları'nı nihayete erdirdi, ancak Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin politikaları, görünüşe göre sessizce ortadan kaybolacakları ümidiyle, yerli halkları en temel ihtiyaçlardan bile mahrum bırakmaya veya sınırlamaya devam etti. Mamafih, onların torunları hala bölgede yaşıyor ve şu anda topraklarının iadesi için hukuki mücadele veriyorlar. 1990'da, Amerika Birleşik Devletleri Kongresi, Wounded Knee Katliamı için özür dileyen ve pişmanlıklarını dile getiren bir karar aldı, ancak 2023 itibarıyla, Ova Kızılderililerine yapılan diğer birçok adaletsizliği henüz tam olarak ele almadı.

Sorular & Cevaplar

Ova Kızılderilileri bölgeye ne kadar erken yerleşti?

Ova Kızılderilileri en az 13.000 yıl evvel Kuzey Amerika'nın ovalarında ve çayırlarında yaşıyorlardı.

Ova Kızılderililerinin en bilinen kabileleri hangileridir?

Ova Kızılderililerinin en bilinen kabileleri Siular, Şayenler, Komançiler, Pawneeler, Kiowalar ve Karaayaklardır.

Güneş Dansı nedir?

Güneş Dansı, Ova Kızılderililerinin en mühim spiritüel ritüelidir ve kıştan sonra dünyayı yeniden canlandırmak ve güneşe şükretmek için kutlanır.

Ova Kızılderililerinin farklı kabileleri birbirleriyle savaştı mı?

Ova Kızılderililerinin muhtelif kabile milletleri devamlı olarak birbirleriyle savaşıyordu. En çok korkulan millet, bilhassa atları olduktan sonra neredeyse devamlı olarak herkesle savaş halinde olan Komançilerdi.

Çevirmen Hakkında

Batuhan Aksu
Batuhan, Boğaziçi Üniversitesi'nde yüksek lisans tarih öğrencisi. Erasmus programına katılarak Manchester Üniversitesi'nde aynı bölümde okudu. Edebiyat ve felsefe okumalarından da büyük bir keyif alıyor.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2023, Ağustos 25). Ova Kızılderilileri [Plains Indians]. (B. Aksu, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22195/ova-kizilderilileri/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "Ova Kızılderilileri." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ağustos 25, 2023. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22195/ova-kizilderilileri/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "Ova Kızılderilileri." tarafından çevrildi Batuhan Aksu. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 25 Ağu 2023. İnternet. 20 Kas 2024.