Baruch Spinoza

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
29 Ocak 2024 tarihinde yayınlandı 29 Ocak 2024
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Portekizce, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
Portrait of Spinoza (by Unknown Artist, Public Domain)
Spinoza Portresi
Unknown Artist (Public Domain)

Baruch Spinoza (1632-1677), benzersiz bir düşünce sistemini yaratmak üzere rasyonalizm ve metafizik alanlarını birleştiren Hollandalı bir filozoftu. Spinoza, 18.yüzyılda, yönetim tarafından ateist bir filozof olarak kabul edilmişti, ancak, bu onun görüşlerinin tamamen doğru yansıtıldığı anlamına gelmiyordu. Filozof Spinoza, Tanrı’nın varlığını inkâr etmemiş, konuyla ilgili düşüncesinin, geleneksel Yahudi ve Hıristiyan Ortodoks çoğu görüşlerinden farklı olabileceği teorisini geliştirmişti. Dini hoşgörünün savunucusu Spinoza, Tanrı’yı yeniden tanımlaması nedeniyle, görüşlerine hoşgörü gösterilmesinin tam aksine, yaşamı boyunca önüne her türlü engel çıkarılmıştı.

Çocukluk Dönemi

Baruch (Benedictus de) Spinoza, 24 Kasım 1632 tarihinde Hollanda Başkenti Amsterdam’da dünyaya gelmişti. Ailesi, ülkesine geri döndüğünde, Hıristiyanlığa geçmek zorunda kaldıktan sonra dini özgürlük arayışı içinde Amsterdam kentine yerleşen Portekizli Yahudi göçmen bir aile idi. Baruch Spinoza, İbranice öğrenmiş, Yahudi Kutsal Metileri okumuş ve meyve tüccarı olan babasının Latinceyi de öğrenmesi için özel bir öğretmen tutması sonucunda daha geniş felsefi çalışmalara yönelmişti. Genç Baruch, ayrıca pozitif bilim öğrenimi yapmış ve o dönem Hollanda’da bir uzmanlık alanı olan mercek üretiminde çalışmıştı. Ailesinin Amsterdan kentindeki Yahudi Cemaati arasında aktif bir yeri vardı. Yahudi topluluğu, Baruch Spinoza’nın daha radikal görüşlerini, özellikle de Kutsal Kitap Tevrat’ın doğruluğu ve insanlık tarihinin tek gerçek kaynağı olduğu iddiasını sorgulamasını pek hoş karşılamamıştı. Spinoza, 1656 yılı, Temmuz ayında sapkın ilan edilip aforoz edilmişti. İbranice olan Baruch adını Latince’de karşılığı Benedictus ile değiştirmiş ve felsefe alanında çalışmaya kendisini adamıştı.

Baruch Spinoza, 1660 yılında, yapmakta olduğu ticari faaliyetlerini Leiden yakınlarında sürdürmek üzere Amsterdam’dan ayrılmış – bardağı taşıran son damla – bir tiyotronun önünde beklerken, bıçaklı saldırıya uğraması olmuştu. Daha sonra Lieden şehrinden de ayrılarak, Lahey yakınlarında bir kasaba olan Voorburg’a taşınmıştı. Spinoza, entelektüel ilgi alanlarına daha fazla zaman ayırabilmek üzere mercek taşlama işinde mümkün olduğu kadar az çalışmaya başlamıştı. İtibarı artıkça, zengin hayranlarından daha fazla bağış ve adeta emekli maaşı almaya başlamıştı. Filozof Spinoza, Hollandalı Christian Huygens (1629-1695), İngiltere’de Robert Boyle (1627- 1691) ve Almanya’da Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) gibi dönemin Avrupa önde gelen düşünürlerinden bazılarıyla, görüş teatisinde bulunmak üzere yazışmaya başlamıştı. 1663 yılında, Descartes Felsefesi İlkeleri ve Metafizik Düşünceleri adlı eserini yayınlamış, 1673 yılında, Heiddelberg Üniveristesinden Spinoza’ya profesörlük görevi teklif edilmiş, ancak “kamusal alanda yerleşik dini düşünceye rahatsızlık vermemek” maddesi şart koşulmasından dolayı Spinoza da bu görevi kabul etmemişti (Gottlieb, 89). Spinoza, bunun yerine entelektüel aydınlanmaya giden kendi yolunu seçme özgürlüğünü tercih etmiştir.

TANRI, SPİNOZA’NIN GELİŞTİRDİĞİ EŞSİZ BİRLEŞİK DÜŞÜNCE SİSTEMİ İÇİN GEREKLİDİR VE AYRI DEĞİLDİR.

Bilim Adamı Spinoza

Filozof Baruch Spinoza, geliştirdiği felsefesiyle bugün en çok tanınıyor olabilir ama aynı zamanda Bilimsel Devrimi karekterize eden pratik deneyleri yapmayla da büyük ilgi duyuyordu. Mikroskop ve teleskoplar için gerekli olan merceklerle ilgili çalışmaları, aletlerin kalitesi konusunda yüksek bir üne sahip olduğu anlamına geliyordu. Bilim adamı Spinoza, ayrıca metalürji ve hidrodinamik konularında da bazı deneyler yapmıştı. Filozof Spinoza’ya göre bilim ve din birbirlerinden ayrılmaz alanlardır, çünkü O, şöyle inanıyordu: “Doğal olaylara ilişkin bilgimiz ne kadar geniş olursa, Tanrı’nın özüne ilişkin bilgimiz de o kadar mükemmel olur” (Gottlieb, 91).

Excommunicated Spinoza
Aforoz Edilmiş Spinoza
Samuel Hirszenberg (Public Domain)

Spinoza’nın Etik/Etika Kitabı

Bilim adamı Baruch Spinoza, 1666 yılı dolayında, etrafımızdaki dünyaya açıklama getirmek, insanlığın gerçek rolü ve mutluluğuna giden yol hakkındaki görüşlerini sunmak üzere rasyonalizm ile metafizik alanlarını bir araya getirdiği Etik/Etika adlı eserini tamamlamıştı. Latince olarak yazılan bu eseri, ölümünden sonra 1677 yılına kadar yayınlanmamıştı; çünkü yazarı, bu eserinin yaratabileceği tartışmadan endişe duyuyordu. Bu eser, bugüne kadar hayranlık uyandırmış ve bazı bilim insanları (ama hepsi değil) Avrupa düşüncesinde geleneksel Kilise ve Ortodoks görüş hâkimiyetine meydan okumayı amaçlayan Aydınlanma hareketine önemli bir katkı olduğu değerlendirmesini yapmışlardı. Ancak, tarihçi H.Chisick’in belirtiği üzere, Etika eseri “Aydınlanma hareketi döneminde hakim deneyciliğin (ampirizm) olabildiğince uzağındaydı” ve dahası “argümanı takibetmek son derece zor oluyordu” (402). İkinci nokta ise, belki de filozof Spinoza’nın düşüncelerini bir dizi aksiyom ve bu aksiyomların sonuçları olarak sunmayı seçmesinden kaynaklanmıştı. Birinci noktaya değinmemizin nedeni, Filozof Spinoza’nın kendi düşünce sistemi merkezine Tanrı’yı almasından dolayıdır. Ancak, dini görüşlerinde Ortodoks olmaktan çok uzak bir noktada duruyor, dolayısıyla maddi ve mannevi dünyalar arasında bir yerde bir konumda bulunuyor gibi görünmektedir. Spinoza, bu konumu nedeniyle, Aydınlanma öncesi bir düşünür olarak da kabul edilebilir.

SPİNOZA’NIN GÖRÜŞLERİ; TANRIYA İNANMAK VEYA İNANMAMAK GİBİ BASİT BİR İNANÇTAN ÇOK DAHA KARMAŞIKTIR.

Etik/Etika eseri dört değerlendirme bölümüne ayrılmış olup bu başlığı Baruch Spinoza’nın felsefi yaklaşımıyla örtüşmektedir. Filozof Spinoza, ele aldığı felsefi konularda sanki bir dizi geometrik problem miş gibi çalışır. Bireysel sonuçlar için kanıt argümanları olarak gördüğü şeyleri sunar. Tartışmalı noktalar arasında Tanrı’nın doğada ya da çevremizde gördüğümüz dünyadan uzaklaştırılmaması gerektiği ve Tanrı ile dünyanın aynı töz/cevher olduğu yönündeki iddiası yer almaktadır. Başka bir deyişle, “Filozof Spinoza’nın metafiziği, düşünce ve uzam/kapsam alanı gibi ikiz niteliklere sahip tek bir töz öğretisini ortaya koymaktadır” (Yolton, 502). Akademisyen S.Law’ın belirtiği üzere “iki ayrı şey olarak kabul ettiğimiz şeyler, aslında, kendi başlarına ayrı varlıklar ve maddeler değiller, bir gölde meydana gelen dalgalanmalar gibi, tek bir büyük maddenin yalnızca geçici dalgalanmalarından ibarettirler. (130). Kısacası, Spinozaya göre, varoluşun bu tek maddesi/özü “uzay-zamansal dünyadır” (a.g.e).

Filozof Baruch Spinoza için tek töz/cevher modelinin bir sonucu olarak, Tanrı ile bir iletişimin mümkün olmamasıdır; çünkü Spinoza’ya göre, “Tanrı’yı seven, karşılığında Tanrı’nın da onu sevmesi için çabalayıp bekleyemez” (Blackburn, 455). O halde filozof Spinoza, Tanrı’nın varlığını inkâr etmiyor, Tanrı onun tek cevheri olup çevremizdeki dünya ve hayal ettiğimiz şeyle aynı olarak yeniden tanımlıyor. Geleneksel Ortodoks Tanrı görüşü, Tanrı’nın yarattığı dünyadan ayrı olduğu yöndedir. Filozof Spinoza, Tanrı’nın dünya olduğunu söylüyor çünkü Tanrı’nın hiçbir şeyden ayrı olmadığını, aksi takdirde sonsuz olamayacağını düşünüyor: Tanrı her şeydir ve her şey Tanrı’dır. Panteizm adı verilen benzer bir felsefe, yani, “Tanrı her şeydedir” inancı vardır. Oysa fiozof Spinoza gerçekte bir panteist değildi (çoğu zaman yanlış iddia edildiği gibi), çünkü Spinoza Tanrı, ağaçlardan kelebeklere kadar yaratılmış her şeyde harfi harfiyen mevcut olmayıp sadece aktif Doğada mevcut olduğunu düşünüyordu (buna biz Doğa’nın gücü diyebiliriz), Filozof Spinoza’nın bu konumu, Tanrı’nın kesinlikle sıklıkla hayal edilen kişisel figür olmadığı yönündedir. Sonuç itibariyle, filozof Spinoza’ya göre mucizeler imkânsızdır. Kutsal Kitap, Tanrı’nın ilahi sözler değil, sadece çok ilginç tarihi bir belgedir. Dini faaliyet, aktörüne bir rahatlama sağlasa da anlamsızdır, çünkü Tanrı basitçe dinleyen durumda değildir.

Baruch Spinoza, Rijksmuseum
Baruch Spinoza; Rijksmuseum
Unknown Artist (Public Domain)

Filozof Baruch Spinoza tekçiliğinin (tek töz felsefi sistemler) başka önemli sonuçları da vardır. Spinoza, zihin/ruh ve bedenin aynı paralel gerçekliğin parçası olduğuna ve aynı madde/töz olduğuna inanıyordu (felsefede buna bazen çift yön teorisi denir). Bu Tekçilik/Monizm felsefesi, ruh ve bedenin birbiriyle nasıl etkileşime girdiğini belirleme probleminden (diğer birçok düşünürün, özellikle de René Descartes’ın çözmeye çalıştığı) kaçınma yönünde gelişme sağlar. Bu aynı zamanda bazılarının filozof Spinoza’nın bilimsel psikolojinin kurucusu olduğunu iddia etmesinin de temelidir. Monizm felsefesinin diğer bir sonucu da ölümden sonraki hayatın olmayacağıdır. Geleneksel görüşe göre beden öldüğünde ruh yeni bir yere, örneğin Cennette veya da Cehenneme göç eder. Zihin/Ruh ve beden aynı şey ise böylesi bir göç olamaz. Beden öldüğünde ruh da (veya zihin) ölür.

Filozof Spinoza’ya göre her şeyin bilgisi duyular, akıl yolu veya her ikisi aracılığıyla edinilir (bazı düşünürlerin önerdiği gibi biri ya da diğeri değil). Spinoza’ya göre, duyular her zaman güvenilir olmadığı için akıl yolu daha üstün bir araçtır; çünkü akıl yolu, bireyin, örneğin Tanrı’yı (ya da en azından Tanrı’yı sonsuz olduğu için hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğimiz için Onun bazı niteliklerini) bilmesini sağlar. Ayrıca Spinoza, Tanrı dünyasında her şeyin Tanrı istediği için gerçekleştiğine ve dolayısıyla başka alternatifin olmayacağına inanıyordu. İnsan, bu sistemde, en azından sonsuz olayları ve onların gerçek yolunu algılayabilmesi anlamında özgür iradeye sahiptir. İnsanlar belirli olayların nedenlerini daha iyi anlayabilir, tepkilerini ve duygularını akıllarını kullanarak daha iyi yönetebilirlerse, gelişme gösteren olayları daha iyi kontrol edebilirler. Filozof Spinoza’ya göre bu, özgür iradenin kullanılmasıdır. Sebepleri anlamak aynı zamanda bizi Tanrı’ya daha da yakınlaştırır, çünkü o zaman biz de (kısaca da olsa) olayları “sonsuzluğun baskış açısından” görebiliriz (Gottlieb,107).

O halde filozof Spinoza Tanrı’nın varlığını inkâr etmekten uzak bir yerdedir. Aksine, Tanrı, filozof Spinoza’nın benzersiz bir biçimde birleştirilmiş düşünce sistemi için kesinlikle esas olup ondan ayrı olmazdır. Alman Şair Frirdrich Hardenberg’in (1772-1801) filozof Spinoza’yı çok yerinde bir şekilde “Tanrı sarhoşu” olarak tanımlamasına yol açan şey bu bölünmezlik olmuştur (Blackburn, 455). Filozof Spinoza’ya göre, gerçek dini ve bilimsel bilginin her ikisi de Tanrı’nın takdirinden kaynaklanır; geleneksel dini uygulamalarla veya sadece Kutsal Kitabın harfiyen okunmasıyla değil, “kişinin etrafındaki kişilere karşı adil ve sevgiyle davranmasıyla” elde edilebilecek bir şeydir (Gottlieb, 91).

Tyndale Bible
Tyndale Kutsal Kitabı
Steve Bennett (CC BY-SA)

Eleştiri ve Spinozacılık

Filozof Spinoza’nın Tanrı’yı Doğa ile özdeşleştirmesi, birçok 18.yüzyıl yorumcusunun, onu, erdemli de olsa, bir ateist olarak görmesine yol açan alışılmışın dışında bir konum olmuştur. Çünkü “ateist” terimi o zamanlar anlam bakımından bugüne göre çok daha sınırlı olup bir sapmayı ifade ediyordu. Teolog Jean LeClerc 1713 yılında yazdığı yazılarında Baruch Spinoza’yı “zamanımızın en ünlü ateisti” olarak tanımlarken (Yoltan, 502), İskoç filozof David Hume (1711-1776) ise Spinoza metafizik hipotezini “çirkin hipotez” olarak adlandırmıştı (a.g.e). Bu yanlı hakaretlerden kurtulabilmesi zordu. Diğer filozoflardan daha makul bazı eleştiriler gelmiştir: Gotfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) gibi bazıları, filozof Spinoza’nın kararlı bir dünyada özgür iradeye ilişkin argümanlarını ikna edici bulmamışlardı. Diğerleri ise, eğer öbür dünyada cezalandırılma korkusu yoksa ahlak nereden geliyor? gibi rahatsız edici soruları sormasını gündeme getirmişlerdi. Bazıları ise filozof Spinoza’nın duygularımızı kontrol etmemiz yönündeki çağrısını sorgulamış ve bunun mümkün olmadığı ve her zaman arzu edilen bir şey de olmadığını öne sürmüşlerdi.

Filozof Baruch Spinoza’nın yaşamı boyunca başlıca eleştirmenleri örgütlü dini yapılardan gemişlerdir. Spinoza’nın dine eleştiri getirdiği ve 1670 yılında yayınlanan Tractus Thelogica-Politicus adlı eserinde dinin aslında toplumu siyasi kontrol altına alma arzusundan doğduğu düşüncesini savunduğunda haklıydı. Bu eser ilk önce yazarın ismi olmadan yayınlanmış ve kısa bir süre sonra yazarının Spinoza olduğu haberi yayılmıştı. Bu çalışması, tarihin doğru bir kaynağı olarak algılanan Mukkades Kitap konusunda cesur ve yeniden bir değerlendirilmeyi içeriyordu. Filozof Spinoza ve diğer bazı radikal düşünürlere göre Kutsal Kitap, antik çağın yanılabilir adamları tarafından yazılmış olup bu nedenle daha modern zamanlarda tek değeri, ahlaki bir rehberlik kaynağı olmaktan başka bir şey değildir. Filozof Baruch Spinoza, devlet otoritesine asla meydan okunmaması koşuluyla, daha fazla ifade özgürlüğü ve dini hoşgörü çağrısında bulunmuştur. Ülkeleri yöneten hükümetlerin, insanların zihinsel yüksek yetilerini geliştirmek ve mutluluğa ulaşmak üzere akıllarını en iyi şekilde kullanabilecekleri bir özgürlük ortamını teşvik etmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Baruch Spinoza, en iyi siyasi sistemin anayasal demokrasi olduğunu düşünüyordu. Politik İnceleme eserindeki görüşlerine hemen hemen her mezhepten gelen olumsuz tepkiler bu yönde olmuştur. Filozof Spinoza, yaşamı boyunca bir daha önemli bir eser yayınlamamış, geleneksel Ortodoks dini düşüncelere varana kadar genişletmeyi önerdiği dini hoşgörü düşüncesi karşılıksız kalmıştır.

Filozof Spinoza’nın görüşleri, görüldüğü üzere, Tanrı’ya inanıp inanmamak şeklinde basit bir düşünceden daha çok karmaşık görüşlerdir. Eleştirmenlerin itiraz ettiği konu; Spinoza’nın yaptığı, daha spesifik bir nokta olan Tanrı tanımı konusudur; özellikle de Tanrı’nın insan eylemlerine karışmadığı, iyilik, kötülük, mutluluk ve acı gibi duyguların insan tarafından bulunmuş olan kavramlarla ilgilenmediği yönündeki görüşü olmuştur. Filozof Spinoza’ya göre Tanrı, herhangi bir doğa kanunu ve geometri kuralı kadar tarafsızdır. Örneğin, yerçekimi kanunu, yüksek bir uçurumdan inerseniz düşerek öleceğinizi söyler. Bu durumda, kişinin neden uçurumdan aşağı doğru yürüdüğü, yerçekimi kanununu tam olarak anlayıp anlamadığı veya yerçekimi kanununa inanıp inanmadığı önemli değildir. Aynı şey, Tanrı için de geçerlidir. “Spinozizm” terimi daha sonra hem Tanrısız bir evrene ve hem de materyalizme (maddeyi/özü düşündüğü ve başka hiçbir şeyin olmadığı) olan inancını sembolize etmeye başlamıştı; bu konuların ikisi de filozof Spinoza tarafından asla iddia edilmiş değildir.

Grave of Baruch Spinoza
Baruch Spinoza Mezarı
Roel Wijnants (CC BY-SA)

Ölüm ve Miras

Filozof Baruch Spinoza daha sonra mensubu olduğu topluluk tarafından aforoz edilmişti; Hollanda Reform Kilisesi onun Siyasi İnceleme kitabını yasaklamış ve Fransa-Hollanda Savaşı (1672-1678) sırasında diplomatik bir misyon dönüşünde, casus olduğunu sanan bir çete tarafından neredeyse öldürülecekti. Spinoza’nın sessiz bir tefekkür hayatına çekilmesine artık şaşmamak gerekir. Baruch Spinoza, 21 Şubat 1677 tarihinde, Lahey’de vefat etmiştir. Resmi olarak ölüm nedeni; mercekleri taşladığı zaman cam parçacıkları tozu solumasından kaynaklanan akciğer tüberklozu olabileceği şeklinde kayda geçmiştir. Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmamıştır.

Filozof Baruch Spinoza, yaşamı boyunca çok az yayınlanmış olan eserleri, ölümünden sonra toplu olarak Opera Posthuma (Ölümünden Sonra Yayımlanan) başlığı altında yayımlanmaları sayesinde daha geniş çapta bilinir hale gelmişlerdir. Derlenmiş bu toplu eserinde Ahlak, Anlayışın Düzeltilmesi Üzerine İnceleme ve Şansların Hesaplanması çalışmaları da yer alıyordu. Filozof Spinoza, büyük kişisel sonuçlarına rağmen, düşüncelerinin/inançlarının arkasında durmuş ve dürüstlüğü, özellikle de onu “büyük filozofların en asil ve en sevimlisi” (S.Law,136) olarak tanımlayan İngiliz filozof Bertrand Russell (1872- 970) gibi hayranları olmuştu. Filozof Spinoza’nın hoşgörü çağrısı ve dünyayı daha iyi anlamak üzere insanın aklını kullanma gerekliliğine yaptığı vurgu, Aydınlanma dönemi sonrası birçok düşünür tarafından da elbette tekrarlanmıştır.

A.Gottlieb’in burada açıkladığı üzere, filozof Baruch Spinoza Felsefesi uzun süreden beri farklı insanlara, farklı şekillerde hitap etmektedir:

Filozof, şair, eleştirmen S.T.Coleridge ve Şair P.B.Shelley, Spinoza’nın bu hitabında bir Doğa Dini görmüşlerdir. Kurgu romanı yazmaya yönelmeden önce, Spinoza’nın bir kısım çalışmalarını İngilizceye çeviren yazar George Eliot, filozof Baruch Spinoza’yı batıl inançlara yönelik kararlı saldırılarından dolayı beğenmişti. Karl Marx onu, evrene ilişkin materyalist açıklaması olarak kabul ettiği düşüncesi nedeniyle seviyordu. Siyasetşi, edebiyatçı, doğabilimci, Alman J.W.Goethe, filozof Spinoza’da neyi sevdiğini belki tam olarak söyleyemezdi ama birşeylerden çokça etkilendiğinin de farkındaydı. (110-11)

Sorular & Cevaplar

Baruch Spinoza’nın temel felsefesi nedir?

Filozof Baruch Spinoza’nın temel felsefesi; Tanrı ile dünyanın aynı şey olduğu, ayna tözden/cevherden meydana geldiği şeklindedir. İnsanlar, aklını kullanarak ve Tanrı’nın duymadığı dini faaliyetlerle zaman kaybetmeden daha büyük mutluluklar bulabilirler. Spinoza ayrıca dini hoşgörü çağrısında bulunmuştur.

Baruch Spinoza bir ateist miydi?

Baruch Spinoza, modern anlamda bir ateist değildi. Tanrı’nın varlığına inanıyordu ama geleneksel dinlerin inandığı şekilde değildi. Yaşadığı dönemde Ona ateist denilmişti çünkü o dönemde ateist terimi Ortodoks Tanrı görüşüne inanmayan biri anlamına geliyordu. Spinoza, Tanrı anlayışımıza yeni bir tanımlama getirmiştir.

Baruch Spinoza, Kutsal Kitap hakkında nasıl bir açıklama yapmıştı?

Baruch Spinoza, Kutsal Kitabın Tanrı sözü olduğunu düşünmüyordu, ancak, karmaşık dini düşünceleri basit bir şekilde aktarmak ve çoğu insanın anlayabileceği tarzda tasarlanarak yazılmış bir kitap olduğuna inanıyordu. Doğru bir tarihi değer olmayıp kelimenin tam anlamıyla anlamamak gerektiğini düşünüyordu. Ahlaki bir rehber olarak değerli olduğuna inanıyordu.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2024, Ocak 29). Baruch Spinoza [Baruch Spinoza]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22602/baruch-spinoza/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Baruch Spinoza." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ocak 29, 2024. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22602/baruch-spinoza/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Baruch Spinoza." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 29 Oca 2024. İnternet. 21 Kas 2024.