Milletler Cemiyeti

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Hamza Kochan tarafından çevrildi
25 Eylül 2024 tarihinde yayınlandı 25 Eylül 2024
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Portekizce
Makaleyi Yazdır
Europe after The Treaty of Versailles (by Simeon Netchev, CC BY-NC-ND)
Versay Antlaşması'ndan sonra Avrupa
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Milletler Cemiyeti, refah ve dünya barışı sağlamak adına Ocak 1920'de kuruldu. Birinci Dünya Savaşı'nı (1914-1918) resmen sona erdiren Versay Antlaşması ile oluşturulan cemiyet, milletlerin uluslararası ihtilafları barışçıl bir şekilde çözme sözü verdikleri bir forum sağladı. Bir başka devlete saldıran herhangi bir devlet diğer tüm üyelerin ekonomik yaptırımlarına, ihtiyaç halinde ise askeri eylemlerine maruz kalacaktı.

Cemiyetin üyeleri her yıl İsviçre'nin Cenevre şehrinde genel kurulda ve sadece en güçlü üyeleri için, daha düzenli olarak yürütme konseyi toplantılarında bir araya geliyorlardı. Silahlanmanın sınırlandırılması ve halkların refahının arttırılması konusunda biraz ilerleme kaydedilmiş olmasına karşın cemiyet, İtalya, Japonya ve Almanya'nın saldırı eylemlerine karşı etkisiz kaldı. Birliğin zayıflığı İkinci Dünya Savaşı'nın (1939-45) birçok sebeplerinden birisiydi, ancak uluslararası işbirliği fikri, Birleşmiş Milletler formunu alarak tekrar doğmak için çatışmadan sağ kurtuldu.

Kuruluş

28 Haziran 1919'da imzalanan Versay Antlaşması, Almanya'ya barış şartlarını dayattı ve resmi olarak Birinci Dünya Savaşı'nı sona erdirdi. Antlaşma, Almanya'nın silahlanmasını sınırlandırdı, Alman topraklarının ve kolonilerinin önemli bölgelerini yeniden dağıttı ve Almanya'nın savaş tazminatı ödemesini ve Birinci Dünya Savaşı'nın sorumluluğunu yüklenmesini şart koştu. Antlaşma, aynı zamanda global diplomasiyi kolaylaştırmak ve kalıcı barışı geliştirmeye yardımcı olmak için uluslararası bir organ oluşturdu: Milletler Cemiyeti.

7 milyon insanın öldüğü ve 21 milyon kişinin ciddi şekilde sakatlandığı Birinci Dünya Savaşı dehşetinden sonra, Galipler (İngiltere, Fransa, ABD ve İtalya) bir daha böyle böylesine global bir çatışmanın yaşanmayacağını garanti altına almaya çalıştılar.

Signing the Treaty of Versailles, 1919
Versay Antlaşmasının İmzalanması, 1919
William Orpen (Public Domain)

Cemiyet'in kurulmasındaki fikir öncüsü ABD Başkanı Woodrow Wilson'du (1856-1924). Wilson, 1918'in yazında yeni bir dünya için 14 ilke ile gelmişti. Başkan, tekrarlanmasını asla istemediği Birinci Dünya Savaşı'nın kesin sebeplerini belirledi: çıkarcı ve gizli diplomasi, büyük devletlerin ve imparatorlukların kendi içlerindeki azınlıklara karşı baskıları ve kendi halkının isteklerini görmezden gelen otokratik rejimler. Dünya diplomasisindeki üç hastalığı yok edecek ve bunun yerine demokrasiyi, kendi kaderini tayin hakkını ve açıklığı savunacak yeni bir uluslararası örgüte ihtiyaç vardı. Her ne kadar Wilson'un kendi kaderini tayin etme vurgusu Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedenleri için ya da Avrupa, Afrika ve Doğu Asya haritalarının tekrardan çizilmesi meselesine kapılan halklar için uygulanmamış olsa da, Milletler Cemiyeti Ocak 1920'de gerçeğe dönüştü.

Amaç

Milletler Cemiyeti'nin öncelikli amacı, 26 maddelik antlaşmanın 10. maddesinde şöyle ifade edilmiştir:

Tüm üyelerin mevcut politik bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı göstermek ve dış saldırılara karşı bunları korumak.

(Dear, 528)

Diplomatik yolların başarısız olması durumunda, başka bir üyenin topraklarına saldırıdan ötürü suçlu bulunan herhangi bir üyeye, Antlaşma'nın 16. maddesine göre, önce ekonomik yaptırımlar, eğer gerekirse de askeri yaptırımlar uygulanacaktı. Bu yaptırımlar diğer tüm üyeler tarafından kollektif biçimde yürütülecekti. Bu "kollektif güvenlik" fikrinin olası saldırganlar için güçlü bir caydırıcı olması umuluyordu.

League of Nations Cartoon
Milletler Cemiyeti Karikatürü
Leonard Raven-Hill (Public Domain)

Cemiyet, toprak meselelerinde ihtilafa düşmüş tarafların arasında bir tarafsız hakem gibi davranacaktı. Açık diplomasi ruhu ile, tüm anlaşmalar Cemiyet tarafından global barışı tehdit etmediğini kontrol etmek amacı ile incelenecekti. Ayrıca Cemiyet, ihtilafları değerlendirmek adına Lahey'de yeni kurulan Uluslararası Daimi Adalet Divanı'na gönderebilirdi. Cemiyet'in bir diğer amacı da, Birinci Dünya Savaşı'nın sebeplerinden birisinin bazı devletler arasındaki silanlanma yarışı olduğunun hissedilmesinden ötürü dünya silahsızlandırılmasının sağlanmasıydı. Diğer amaçlar arasında, özellikle sağlık ve iletişim alanlarında, ekonomik ve sosyal meselelerde uluslararası işbirliğinin teşvik edilmesi yer aldı.

TÜM MİLLETLER CEMİYETİ ÜYELERİ MECLİS'TE EŞİT HAKLARA SAHİPTİ.

Herkes en azından kamuoyu önünde bu yüce hedefleri onaylarken, bazı Milletler arasında Cemiyet'in misyonunun detayları hususunda bazı anlaşmazlıklar kalmıştı. Örneğin Japonya, Cemiyet'in antlaşmasına ırksal eşitlik hakkında bir maddenin eklenmesini talep etti lakin bu fikir reddedildi. Bazı üyelerin kendi uluslararası ittifaklarını ve karşılıklı yardım paktlarını yapıp 10. maddenin vaatlerini baltaladıkları da doğruydu. Göreceğimiz gibi Cemiyet, saldırgan bir ülke tarafından test edildiğinde, üyeleri ne yazık ki tepkilerinde birleşmiş olmaktan çok uzak olacaklardı.

Yapı ve Organizasyon

Milletler Cemiyeti'nin ilk üyeleri Birinci Dünya Savaşı'nın 32 galip müttefik devleti ve diğer 12 tarafsız devletti. Birinci Dünya Savaşı'nın mağlupları (ve o zamanlar yaygın olarak devrimci bir devlet olarak kabul edilen SSCB) üyelik başvurusunda bulunmalarına izin verilmeden önce savaş sonrası yeni antlaşmalara bağlı kalacaklarını kanıtlamak zorundalardı. Cemiyetin üyeleri, her Eylül ayında İsviçre'nin Cenevre kentindeki ana merkezde bulunan mecliste bir araya gelmek için -genelde ülkelerin dışişleri bakanı olmak üzere- delegeler gönderdiler. Tüm üyeler mecliste eşit haklara sahiplerdi. En güçlü ve konseyde daimi sandalye sahibi olan İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya tarafından daha sık toplantılar (sıklıkla yılda dört kez) yapılıyordu (Almanya da 1926'dan itibaren bir daimi sandalye kazandı). Meclis tarafından dört (sonra altı ve daha sonra dokuza yükseldi) konsey üyesi daha oylanarak seçildi. Her konsey üyesi veto hakkına sahipti. Cemiyet'in faaliyetleri ile ilgilenen uzmanların sadece masrafları giderildiği için çok abartılı olmayan Cemiyet'in giderleri bir sekreterlik tarafından karşılanıyordu. Tüm üyelerin katılıp oy kullanabildiği açık komiteler, Cemiyet'in detaylı günlük çalışmalarını yürütüyor ve sonuçları onaylanmak üzere meclise sunuluyordu. Kararlar genelde aynı fikirde olmayan üyelerin çekimser kalma eğiliminden ötürü oy birliği ile kabul edilirdi.

General Assembly, League of Nations
Milletler Cemiyeti Genel Kurulu
Unknown Photographer (Public Domain)

Cemiyet'in üyeliği başarısı ve başarızlığı için çok önemliydi. İç politikalar yüzünden, izolasyoncular ülkelerinde üstün geldiler ve ABD başından itibaren katılmayı reddetti ve bu cemiyetin amaçlarına büyük bir darbeydi. Hala güvenilmeyen Almanya'nın hemen katılmasına izin verilmemişti ancak cemiyete katılımı 1926'da oldu (ve 1933 Ekim'de tekrardan ayrıldı). SSCB Almanya ayrıldığı için Temmuz 1934'de katıldı ve 1939'da ihraç edildi. Japonya 1933'te ve İtalya 1937'de cemiyetten ayrıldılar. Üyelikteki istikrarsızlık, yeni üyelerin eklenmesi ve diğer üyelerin yabancı istilası sonucunda ortadan kaybolması ile gelmişti. Üyelikteki bu istikrarsızlık ciddi bir zayıflık haline geldi.

Manda Altındaki Bölgeler

Milletler Cemiyeti'nin uluslararası barışı sağlamanın yanı sıra bir diğer görevi ise Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedenleriyle yapılan savaş sonrası antlaşmalar neticesinde el değiştiren toprakların yöneticiliğini yapmaktı. Önceden Almanya, Avusturya- Macaristan, Bulgaristan ve Osmanlı İmparatorluğu'na ait olan bölgeler ya tam bağımsızlık kazanarak (örneğin Irak), ya da Birinci Dünya Savaşı'nın galiplerinin himayesine bırakılarak (örneğin Filistin, Suriye ve Kamerun) yeniden dağıtıldı. Bu bölgeler "Cemiyet Mandası" bölgeleri olarak kabul ediliyorlardı ve Cemiyet tarafından düzenli olarak denetleniyordu. Buna rağmen, pratikte genellikle yönetici uluslar tarafından sadece yeni koloniler gibi görülüyorlardı. Bir Tarihçi olarak F. McDonough'un belirttiği gibi, "Milletler Cemiyeti'nin mandasının incir yaprağı, modası geçmiş emperyal kazanımları gizledi" (53).

Almanya'nın kömür zengini Saar bölgesi, belirsiz bir gelecekte plebisit olma sözü ile Milletler Cemiyeti'nin yönetimine verildi. Danzig (Gdańsk) Milletler Cemiyeti tarafından kontrol edilen otonom özgür şehir haline getirildi. Bu mandalar ve küçük bölgesel sorunların çözülmesi Cemiyet'in ilk yılını meşgul etti, lakin cemiyetin otoritesine karşı ciddi bir meydan okuma ufukta görünüyordu.

Mussolini Inspecting Troops in the Abyssinian War
Mussolini, Habeş Savaşı'nda Birlikleri Denetliyor
Unknown Photographer (Public Domain)

Korfu Krizi

Cemiyet'in kırılgan otoritesine ilk meydan okuma İtalya'nın Faşist lideri Benito Mussolini (1883-1945) tarafından yapıldı. Mussolini, ekonominin iyi gitmediği ülkesinde popüleritesini arttıracak düşük maliyetli propaganda zaferleri arayışındaydı. Bu propaganda darbelerinin ilki 1923'te olan ve Korfu hadisesi olarak bilinen olaydır. İtalya, Yunanistan'da bir İtalyan generalin öldürülmesini mazaret göstererek Yunanistan'ın Korfu adasını işgal etti. Cemiyet, Mussolinin saldırılarına karşı başlıca dünya liderlerinin harekete geçmeme kararlarını alıp onlar tarafından yüzüstü bırakıldığında krizde hakemlik görevini yapamayacağını kanıtladı. Yine de, cemiyet tamamen aciz değildi, onun tartışmaları ve kararları Mussolini'yi Korfu'dan çekilmeyi hızlandırmaya ikna eden bir uluslararası hoşnutsuzluk atmosferi yarattı.

Mançurya Krizi

Cemiyet'in gücüne yönelik daha ciddi bir meydan okuma, Japonya'nın Mançurya'yı (Manchukuo olarak adlandırıyorlar) Eylül 1931'de işgal etmesi ile geldi. Japonya, İtalya gibi bir imparatorluk hayali peşinde koşuyordu. Zengin doğal kaynakları ve stratejik öneme sahip coğrafi konumuyla Çin'in kuzeydoğusunda olan Mançurya bölgesi, uzun zamandır hem SSCB hem de Japonya tarafından arzulanan bir bölgeydi. Bölgede Japon azınlığı önemli miktardaydı ve Çin hükümetinin bu bölgedeki kontrolü zayıftı. Japonya'nın Kwantung (Guangdong) ordusunun işgalinin bahanesi Japonya tarafından kontrol edilen Güney Mançurya Demiryolunun havaya uçurulmasıydı. Japonya, Çin'in bu saldırıda sorumlu olduğunu iddia etti. Mançurya veya Mukden hadisesi olarak bilinen bu olayda Japon ordusu hattı sabote etti. Japon kukla devleti Manchkukuo Mart 1932'de kuruldu. Çin, yardım için Cemiyet'e başvurdu.

Cemiyet'in üyeleri Japonya'ya karşı ekonomik veya askeri yaptırımlar konusunda anlaşamadılar. Cemiyet Manchukuo'yu bir bağımsız devlet olarak tanımayı reddetti ama ekonomik bir yanıt (askeri bir yanıttan söz edilemez bile) cemiyet üyeleri arasından yeterli desteği bulamadı çünkü herkes bir dünya ekonomik krizinin ortasında ticareti sınırlamaya gönülsüzdü. Cemiyet sonunda Japonya'yı saldırgan buldu ve bir soruşturma komisyonu bu toprakları Çin'e iade etmesini tavsiye etti. Japonya buna katılmadı ve Mart 1933'de üyelikten ayrıldı. Bu belki de iyi bir şeydi çünkü ülke Temmuz 1937'de Çin olayı olarak adlandırılan olayda Çin ile topyekün bir savaşa girdiğinde Cemiyet üyelerinin gözünden daha da düştü.

Japanese Troops, Manchuria, 1931
Japon Birlikleri, Mançurya, 1931
Unknown Photographer (Public Domain)

Habeşistan Krizi

Mussolini, Ekim 1935'te Habeşistan'ı (Modern Etiyopya) işgal etmeye karar verdiğinde Cemiyet'e ikinci kez meydan okudu. İtalya zaten Afrika'da bazı kolonilere sahipti lakin Mussolini imparatorluğunu genişletmeyi hayal etmişti. Bağımsız bir ülke olmasına rağmen modern bir ordusu olmayan Habeşistan, komşu İtalyan kolonileri Eritrea ve İtalyan Somalisi'nden gelen mekanize İtalyan orduları için nispeten kolay bir hedefti. Habeşistan üzerine olan bir saldırı, çok az servete ve stratejik öneme sahip olduğu için sadece fetih prestiji ve 1896'daki İtalyan yenilgisinin intikamını sunuyordu. Mussolini, Korfu'da olduğu gibi büyük bir masrafa girmeden güçlü bir propaganda etkisi umuyordu. Faşist lider, Doğu Afrikadaki sergüzeştinin zaten zayıf olan iç ekonomisine yük olmasından ötürü yarı yarıya başarılı oldu. Ayrıca, Cemiyet'in üyeleri (bunlardan birisi Habeşistan'dı) bu kez İtalya'ya ekonomik yaptırımlar uygulamayı, silah ve hammadde satışını ve krediyi yasaklamayı onayladı.

Habeşistan krizinden sonra cemiyet, dış diplomasinin arka planına çekildi.

Cemiyetin 52 üyesi Mussoli'nin işgaline karşı çıkmış olsa da, ne Fransa ne de İngiltere zaten işgalden önce de İtalya'nın nüfuz alanı sayılan Habeşistan üzerinde İtalya ile savaş başlatmakla ilgilenmiyordu. Herhangi bir askeri eylemde bulunulmadı. Ayrıca, petrol, diğer etkisiz ekonomik yaptırımlardan dikkat çekici bir şekilde hariç tutulmuştu.

Cemiyete bir darbe de içeriden geldi. İngiltere ve Fransa arasında gizli bir anlaşma olduğu varsayılan Aralık 1935'teki Haore-Laval Paktı, asla resmi olarak imzalanmamış olsa da Habeşistan'ın işgalini yaşanmış bir gerçek olarak kabul ederek cemiyeti zayıflattı. Mart 1936'da, İtalyanlar Habeşlileri yendi ve İmparator Haile Selassie (hükümdarlığı 1930-74) sürgüne kaçtı. Bazı Habeşliler yine de acımasız baskı ile karakterize edilmiş bu işgale karşı direnişe devam ettiler. Cemiyet ekonomik yaptırımlarını Temmuz 1936'da iptal etti.

Africa after The Treaty of Versailles, c.1920
Versay Antlaşmasından Sonra Afrika, 1920
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Habeşistan krizinden sonra, cemiyet dış diplomasinin arka planına çekildi. Tarihçi A. J. P. Taylor'un dediği gibi: "Cemiyet, sadece etrafında yaşanan olaylardan gözünü kaçırarak varlığına devam etti." (128). Bireysel olarak üyeler kollektif güvenliğe değil, kendi anlaşmalarını yapmaya konstantre oldular.

İngiltere ve Fransa özellikle Mussolini'yi Almanya'daki faşist lider Adolf Hitler (1889-1945) ile bir ittifaka sürüklememek için çok hassas davranmışlardı. 1935'e gelindiğinde, hala İtalya'nın Almanya'nın Avrupa'daki olası bir saldırısına karşı İngiltere ve Fransa'ya yardım etme şansı hala vardı. Bu, Mussolini'nin, Hitler'in Fransa'ya saldırması durumunda savunmak adına dokuz tümen göndereceğine dair verdiği sözle belirtilmişti. Mussolini, bu güçleri birbirine karşı kırdırıp, nihai niyetini Hitler ile Mayıs 1939'da tam bir askeri anlaşma yaparak belli edecekti.

Hitler & Yatıştırma Politikası

Cemiyetin uluslararası saldırganlığa karşı anlamlı bir tepki göstermemiş olması Hitler tarafından dikkatlice not edildi. Almanya uzun zamandır diğer büyük devletlerle silahlanma konusunda eşitlik talep ediyordu. 1933'de, Almanya bu sebepten ötürü Cemiyetten ayrıldı. Weimar Cumhuriyeti'nin (1918-33) tüm sorunları, yüksek enflasyonu ve işsizliği, dünya diplomasisindeki statüsünün eksikliği ve diğer ülkelere nazaran silahlarının az olması Versay Antlaşması'na, dolayısıyla Milletler Cemiyeti'ne yüklendi. Ayrılma kararı hem Plebisit hem de Reichstag parlamentosunda onaylandı. Tarihçi J. Dülffer'in dediği gibi, "Hitler'in Cemiyet'ten ayrılma kararı önemli ve temel bir değişimi işaret ediyordu: büyük ölçüde çok taraflı yükümlülüklere dayanan bir politikanın reddedilerek, güç politikaları ve ulusal bencillik politikalarının benimsenmesi." (58).

Chamberlain, Daladier, Hitler, & Mussolini, Munich 1938
Chamberlain, Daladier, Hitler ve Mussolini, Münih 1938
Bundesarchiv, Bild 183-R69173 (CC BY-SA)

Aynı zamanda Hitler, silahsızlanma ve dünya barışına dair kafa karıştırıcı bilgiler veriyordu. Alman lider Polonya ile Ocak 1934'te bir saldırmazlık paktı imzaladı ve Milletler Cemiyeti'ne dönüş sözü verdi. Polonya'nın paktı imzalayarak Cemiyetin saldırı mağduru olan ülkelere pratik yardım edecek pozisyonda olmadığına inandığını göstermesi ilginç bir noktadır.

1935'te Almanya, silahlı kuvvetlerinin Versay Antlaşması'nın izin verdiğinden dört kat daha büyük olduğunu kabul etti. Hitler, askerden arındırılmış Rhineland bölgesini Mart 1936'da tekrardan işgal etti. Cemiyet bu işgale hiçbir tepki vermedi çünkü sonuçta bu durum İngiliz Times gazetesi tarafından ifade edildiği gibi Almanya'nın "kendi arka bahçesini kontrol altına alması" olarak değerlendirildi.

Hitler'in başlıca rakipleri bölünmüştü. Gerçekten, İngiltere ve Fransa Cemiyetin amaçları açısından uzun zamandır ayrışıyorlardı. İngiltere, Cemiyetin uluslararası uzlaşma sahnesi olarak faaliyet göstermesini isterken, Fransa, bunun Almanya'ya karşı bir savunma aracı olarak kullanılmasını istiyordu. İngiltere, Hitler ile 1935'te Almanya'nın donanmasını kısıtlayacak (ama Versay'ın izin verdiğinden daha büyüğüne izin veren) bir donanma antlaşması imzaladı ve buna sinirlenen Fransa ise Almanya tarafından saldırıya uğraması durumunda SSCB ile Mart 1935'te karşılıklı yardım antlaşması imzaladı. Habeşistan Krizi, aslında birlikte en yakın şekilde çalışması gereken iki ülke olan İngiltere ve Fransa'dan bölünmüş bir tepki getirdi. Her şeyden önce, cemiyetteki kimse kıta çapında başka bir savaş daha istemiyordu. Büyük milletlerin çoğunun psikolojik ve askeri olarak savaşa hazır olmamalarından ötürü yatıştırma diplomatların sloganı haline geldi ama geciktirme tek gerçekçi hedef gibi görünüyordu. Savaş olasılığı gittikçe ufukta daha fazla belirginleştikçe birçok üye kendilerini cemiyetten ve cemiyetin Japonya, İtalya, Almanya ve diğer herhangi birinin istilasına karşı kollektif güvenlik tepkisi verme yükümlülüğünden kurtarmaya hevesli olmuşlardı.

Stuka Dive-bombers in Poland, 1939.
Polonya’da Stuka Dalış Bombardıman Uçakları, 1939.
Bundesarchiv, Bild 183-1987-1210-502 / Hoffmann, Heinrich (CC BY-SA)

Ekim 1936'da, İtalya ve Almanya'nın direkt dahil olduğu İspanyol İç Savaşı patlak verdi. ABD uğursuzca sessiz kaldı. Saldırgan ülkeler karşılıklı yardım anlaşmaları imzalamaya başladılar. Temmuz 1937'den itibaren Çin, Japonya ile savaştaydı. Hitler, Anschluss ile Mart 1938'de Avusturya'yı Almanya'ya kattı. Eylül 1938'deki Münih Anlaşması ile Almanya'ya Sudetenland'ı alması izin verildi. Mart 1939'da Alman askerleri Çekoslovakya'ya yürüdüler. Nisanda Mussolini Arnavutluk'u işgal etti. Ağustosta Almanya ve SSCB bir askeri ittifak anlaşması imzaladı. Böylece kriz dalgası cemiyeti dünya diplomasisinin arkasına itti ve bireysel olarak devletler savaş rüzgarlarına karşı ellerinden geldiğince hayatta kalabilmek için kendi özel yollarını takip ettiler. Artık sınırları diplomatlar değil, uçaklar, tanklar ve toplar belirliyorlardı. 1939'da Polonya'nın Hitler tarafından işgali, sonunda 3 Eylül'de İngiltere ve Fransa'dan resmi bir savaş ilanı getirdi. Cemiyetin kaçınmak için kurulduğu felaket gerçekleşmişti.

Miras

Cemiyet İkinci Dünya Savaşı'nı önlemekte başarısız olmuş olabilir ama en azından barış için çabalayanların çatışmanın faydasızlığına dikkat çekebilecekleri bir forum sağlamıştı. Cemiyet, Uluslararası Çalışma Örgütü (bugün de varlığını sürdürmektedir) aracılığı ile dünya genelinde insanların refahını arttırma, sosyal adaleti sağlama, çalışma koşullarını iyileştirme ve sömürgeci istismarını azaltma hususlarında gelişmeler göstermişti ve tüm bunlar, bu tür konuların açıkça tartışılmasının bile bir gelişim olduğu bir zamanda gerçekleşmişti. Cemiyetin diğer başarıları arasında birçok azınlık grubun, kadınların ve mültecilerin haklarını ve refahını geliştirmek, sağlık ve eğitim seviyelerini yükseltmek yer almaktadır.

Milletler Cemiyeti'nin işlevleri, bazı üyelerin kendilerini dışlaması, diğerlerinin ise cemiyetin maddelerini kasıtlı olarak hiçe sayıp diğer üyelere saldırmaları ve 1929 Büyük Buhranı'nın toplumlar ve geleneksel siyasi kurumlar üzerine yaptığı büyük baskı ile sekteye uğradı. Cemiyet, her türden askeri olmayan uluslararası mesele için bir müzakere odasının yararlılığını göstermişti. Zorluklarına ve İkinci Dünya Savaşı boyunca askıya alınmış olmasına rağmen, 1945 yazında kurulan bugünkü Birleşmiş Milletler'in öncüsü olmuştu. Milletler Cemiyeti resmi olarak Nisan 1946'da feshedildi ve anlaşmaları ve mal varlıkları, tamamen yeni bir yasa ve çok daha fazla üyesiyle birlikte, büyük ölçüde kendi çıkarlarını gözeten uluslardan oluşan dünyanın zorluklarıyla çarpışmaya devam eden Birleşmiş Milletler'e devredildi.

Sorular & Cevaplar

Milletler Cemiyeti neydi ve neden başarısız oldu?

Milletler Cemiyeti (1920-46), dünya barışını korumak için kurulmuş uluslararası bir kuruluştu ama üyeleri kendi aralarındaki anlaşmayı ihlal ettiği, ona katılmayı reddettiği ya da saldırgan uluslara karşı ekonomik ve askeri yaptırımlar yapmayı reddettiği için görevinde başarısız oldu.

Milletler Cemiyeti'nin temel amacı neydi?

Milletler Cemiyeti'nin (1920-46) temel amacı dünya barışını teşvik etmek, uluslararası anlaşmazlıklarda hakemlik yapmak, saldırgan ülkeleri cezalandırmak ve dünya çapında vatandaşların refahını teşvik etmekti.

Milletler Cemiyeti'nin şuan ki adı nedir?

Milletler Cemiyeti, 1946 yılında cemiyetin varlıklarını ve antlaşma yükümlülüklerini devralan Birleşmiş Milletler olarak anılmaktadır.

Çevirmen Hakkında

Hamza Kochan
I am Hamza, I graduated from Istanbul Medeniyet University, History Department in 2023. Currently, I am doing History MA program at same University. I am also Italian and English teacher.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2024, Eylül 25). Milletler Cemiyeti [League of Nations]. (H. Kochan, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22827/milletler-cemiyeti/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Milletler Cemiyeti." tarafından çevrildi Hamza Kochan. World History Encyclopedia. Son güncelleme Eylül 25, 2024. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-22827/milletler-cemiyeti/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Milletler Cemiyeti." tarafından çevrildi Hamza Kochan. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 25 Eyl 2024. İnternet. 04 Şub 2025.