Lebensraum

Doğu'da Yaşam Alanına Dair Nazi İdeali

Tanım

Mark Cartwright
tarafından yazıldı, Nizamettin Karaben tarafından çevrildi
31 Mart 2025 tarihinde yayınlandı 31 Mart 2025
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, İspanyolca
Makaleyi Yazdır PDF
Wheat Fields, Ukraine (by Raimond Spekking, CC BY-SA)
Buğday Tarlaları, Ukrayna
Raimond Spekking (CC BY-SA)

Lebensraum (Yaşam Alanı); Nazi Almanyası Führeri Adolf Hitler’in (1889-1945) Orta ve Doğu Avrupa’da ve ardından da SSCB topraklarında askeri hâkimiyetini meşrulaştırmak üzere benimseyip kullandığı jeopolitik bir kavramdır. Hitler, Doğuda bir Lebensraum ile yeni topraklar ve kaynaklar kazanılacağını ve böylece Cermen halkları için ekonomik refah ve özerklik sağlanacağını vaat etmiştir.

Ekonomik kaygıların yanı sıra, Nazi Irk Teorisi, yabancı ülke topraklarında fetihleri meşrulaştırmak üzere kullanılmıştır. Lebensraum politikasının başarılı olması halinde Nazilerin başlıca düşman olarak gördüklerini; yani Komünistlerin, Yahudilerin ve Slav Halklarının yok edilmesini de beraberinden getirecekti. Bütün bu halk ve topluklar, siyasi ve ırksal açıdan Naziler ve Cermen halklarından daha aşağı olarak dikate alınıyordu.

Hitler'in Popülerlik Kazanması

Adolf Hitler, 1930’lu yılların ilk başlarında daha popüler vaatlerden bulunarak Alman seçmenleri arasında popülarite kazanmıştı. Hitler, Birinci Dünya Savaşından (1914-1918) sonra Versay Antlaşmasında somut olarak yer alan sert uzlaşma koşullarını iptal ederek tersine çevireceğini söylemişti. Almanya bu dönemden sonra, özellikle 1929 yılında yaşanan Büyük Krizden beri ekonomik sonrunlar yaşıyordu. Dünya ticaretinde çöküş olmuş, ücretleri kesilen her türden çalışan kötü etkilenmiş, Alman çalışanların yaklaşık olarak üçte biri işini kaybetmişti. 1928 yılında işsizliklik oranı 1,4 milyon iken, 1932 yılına gelindiğinde bu rakam 6 milyona çıkmıştı. Suç oranında artış olmuş, özellikle çocuk suçlarında büyük bir yükseliş yaşanmıştı. Weimer Cumhuriyeti hükümetleri bu sorunların hiç birine çözüm yolu bulamayacak durumdaydı, ancak Hitler, yaşanan bu sorunlara çözüm yolunu bulmayı vaat ediyordu.

Führer Hitler, halka ekmek ve iş vaat etmişti. Almanya’yı büyük ölçüde yeniden silahlandırmayı, ulusal gururu yeniden kazanmayı ve iş alanları yaratmayı planlamıştı. Bu düşünce, Versay Antlaşması hükümleri ile ciddi bir şekilde sınırlama getirilmiş Alman Ordusu arasında da yaygın haldeydi.

HİTLER, SSCB DÜZENİNİ YIKTIKTAN SONRA, TOPRAKLARINA CERMEN HALKLARINI YERLEŞTİRMEYİ PLANLIYORDU.

Hitler, sınıf ayırımı olmayan, kendi kendine yetebilen bir toplum olarak Volksgemeinschaft veya geleneksel halk topluluğu yaratmaktan söz ediyordu. Söz konusu bu topluluk; sadece Almanya’da değil, aynı zamanda, yeni doğal kaynakların herkese refah seviyesi sağlayacağı fethedilecek yeni topraklarda da geliştirilecekti. Führer Hitler, “Büyük Almanya” hayalini satıyordu, zor zamanların yaşandığı savaş sonrası Almanya’da, ekonomiyi canlandırmak üzere yeni topraklar edinme ve yeni kaynaklar kazanma düşüncesi birçok seçmen ve birçok büyük işletme sahipleri arasında da cazip görünüyordu.

Europe on the Eve of WWII, 1939
İkinci Dünya Savaşı Arifesinde Avrupa, 1939
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Lebensraum Teorisi

Nazi Partisi 1920 yılı Programını oluşturan 25 maddeden, üçüncü madde “halkımızın beslenmesi ve fazla nüfusumuzun yerleştirilmesi için” şeklinde olup yeni toprak talebi konusundaydı (McDonough, 111). Hitler, 1925 tarihinde yazılan Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabında imparatorluk hırsları hakkında daha ayrıntılı açıklama yapmış, Cermen halkı için yeni bir yaşam alanına, kanatlarını açıp yeni topraklarda daha iyi bir şekilde yararlanabileceği bir yere olan ihtiyacı anlatmıştır.

….bugün Avrupa’da yeni bir toprak parçası ifadesinden, esas olarak Rusya ve sınırı olan devletleri anlamalıyız. Kaderin kendisi bize burada yol göstermek istiyor gibi görünüyor… Doğuda’ki bu devasa imparatorluk dağılmaya hazır olarak bekliyor ve Rusya’daki Yahudi egemenliğinin sonu aynı zamanda bir devlet olarak Rusya’nın da sonu olacak (Shirer, 796’dan alınmıştır).

Nazi Partisi Başkan Yardımcısı Rudolf Hess (1894-1987), bazen Mein Kampf kitabı metni üzerinde düzeltme yapmak ve Hitler’in her şeye gücü yeten Üçüncü Reich vizyonuna Lebensraum fikrini de eklemekle anılır. Ancak, Lebensraum yeni bir kavram değildi. “Lebensraum”, kavramını ilk olarak, 19.yüzyılda, coğrafyacı Friedrich Ratzel (1884- 1904) ifade etmiştir. Birinci Dünya Savaşına giden yıllarda bu kavram, toprak genişleme konusuyla ilgili olarak kullanılmaya başlanmış ve bu nedenle Almanya’daki muhafazakâr milliyetçi düşünürler ve siyasi partiler arasında popüler olmuştur. Jeopolitik uzmanı Alman Karl Haushofer (1869-1946), Orta ve Doğu Avrupa’da Lebensraum kavramı savunucusuydu. Hitler, daha sonra, diğer birçok durumda olduğu gibi, popülaritesini artırmak üzere Cermen geleneklerinden yararlanarak politikasını geliştirmiştir. Mein Kampf (Kavgam) kitabından sonra Lebensraum düşüncesi Hitler’in 1928 yılında yazdığı ancak hiçbir zaman yayınlayamadığı ikinci kitabında yeniden ele alınmıştı. Bu düşünceyi, 1930 yılında, bu kez Nazi Irk Teorisyeni Alfred Rosenberg (1893-1946), Yirminci Yüzyılın Miti (Der Mythus des Zwanzigsten Jahrhunderts) adlı önemli eserinde tekrar göndeme getirmiştir. Hitler, dış politika hedeflerini ilk kez üst düzey askeri komutanlarına açıkladığı zaman, 1934 tarihli Hossbach Mutabakat Zaptı toplantıları gibi oluşumlarda bu kavram gündeme geliyordu. Kısacası, Nazi Kamu Organı toplantıları, kitapları, broşürleri ve konuşmaları aracılığıyla Lebensraum kavramı, 1930’lu yılların sonuna doğru birçok Alman arasında zaten bilinen bir kavramdı.

Hitler, Nuremberg Rally
Hitler, Nuremberg Mitingi
Bundesarchiv, Bild 183-2006-0329-502 (CC BY-SA)

Adolf Hitler açısından Lebensraum politikası, Alman yüksek nüfus yoğunluğu göz önünde alındığında bir zorunluluktu. Almanya’nın 1939 yılında 70 milyon nüfusu vardı ve bu nüfus yoğunluğu, Hitler’in, mevcut alan üzerinde yaşamak için 20 milyon insan fazlalığı olduğunu söylemesine yol açmıştı. Hitler, toprakların doğuya doğru yeniden dağılımının yapılmasını istemiş ve bu dağıtım poltikasını “güçlü her zaman haklıdır” kanunu ve bir ırkın diğerler ırklara karşı ırksal üstünlüğünün olması gibi basit terimlerle haklı göstermiştir (açıklaması aşağıda). Diğer gerekçeler arasında, SSCB’nin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla toprağa sahip olduğu düşüncesi de vardı. Mein Kampf kitabında şöyle bir açıklama getirmiştir: “Tanrı’nın bir millete diğerlerinden elli kat daha fazla toprak verme planı olamaz” (Range,91). Dahası, Kuzey Almanya’da bir şehir olan Kiel’de yaptığı bir konuşmasında mevcut devlet sınırlarının tamamen esnek olarak değerlendirmiştir. Şöyle ki; “Toprak, binlerce yıldır sürekli olarak yeniden dağıtılıyor. Bu dağıtım oyununun aniden bittiğini ve mevcut dağılım durumunun sonsuza dek sabitlendiğini söylemek çılgınlık olur” (Range,182).

SAVAŞ İÇİN GEREKEN KAYNAKLARA ULAŞMAK İLE SAVAŞARAK KAYNAK ELDE TEME ARZUSU AYRILMAZ HEDEFLER HALİNE GELMİŞTİ.

Mein Kampf kitabı, Hitler’in dünya hâkimiyeti hırsı konusunda gayet açık olsa da, bazı tarihçiler, Nazi liderlerinin de 1930’lu yıllarda uluslararası bir krizden diğer bir krize atladıklarını ve her seferinde diğer devlet liderlerinin zayıflıklarından yararlandıklarını öne sürüyorlar. Tarihçi A.J.P. Taylor, Lebensraum kavramı “Almanya’yı savaşa sürüklemediğini” belirtiyor. Aksine, izlenen savaş veya savaşçı bir politika, Lebensraum talebini üretmiştir” (140). Başka bir deyişle, savaş için gerekli kaynak ihtiyacı ve kaynak elde etme arzusu birbirlerinden ayrılmaz hedefler haline gelmişlerdi.

Adolf Hitleri’in 1920’lı yıllardan beri gelen bir Lebensraum planı olabilir; ama bu planı belirsizdi, hatta 1939 yılında II. Dünya Savaşı başladığında bile belirgin değildi. Hitler’in dış politikası, pek çok yönde olduğu gibi, sıklıkla savaşma aşkına dayanıyordu, ancak bu politikasının ayrıntılarını astlarına açıklamayı veya bu düşüncesinin daha fazla dikkate alınabileceği bir güne, bu durumda II. Dünya Savaşı kazanıldığı zamana bırakmıştı. Tarihçi Taylor, bu politikası hakkında şöyle bir açıklama yapmaktadır:

Fethedilmek istenen topraklarada bulunan kaynaklarla ilgili hiçbir çalışma yapılmamıştı… Bu “planları” hayatta geçirecek bir kadro oluşturulmamış, taşınabilecek Almanlar konusunda bir araştırma yapılmamış, hatta herhangi bir kayıt bile tutulmamıştı.

German Panzers, Western Front
Alman Panzerleri, Batı Cephesi
Bundesarchiv, Bild 101I-382-0248-33A / Böcker (CC BY-SA)

Hitler Hangi Kaynakları İstiyordu?

Almanya’nın yeniden silahlanabilmesi için büyük miktarda hammadde ithalatı gerektiriyordu ve ihtiyaç duyulan ithal malları, Almanya’nın 1939 yılında ödemeler dengesinin çökmeye başladığından itibaren, uzun süre zaten satın alınamamıştı. Bu kaynakların bulunabileceği toprakları işgal etmek, olağan bir çözümyolu gibi görünüyordu. Hitler, en yakın Nazi yoldaşlarına, yeni fethedilecek topraklar söz konusu olduğunda görevin “her şeyden önce, alınan topraklara hükmetmek; ikinci olarak bu toprakları işlemek üzere yönetmek, üçüncüsü ise sömürmek” olduğunu hatırlatmıştı (Shirer, 941).

Hitler’in Alman yayılmacılığı için motivasyonu, sömürmek istediği doğal kaynaklar ve değerli endüstrileri için gerekli malların uzun bir alışveriş listesinden kaynaklanıyordu. Çekoslovakya’nın silah, uçak ve tank yapımında çok faydalı bir ağır sanayisi vardı. Nazi savaş makinesi için gerekli olan, Romanya’da Ploieşti petrol sahaları vardı. Daha uzaklarda, Kafkasya’da da petrol sahaları vardı. Ukrayna’da petrol, buğday, petrol rafinerleri ve hidroelektrik santralleri vardı. Rusya’nın silah üretiminde gerekli olan nikel ve diğer mettallerin üretimi için değerli maddenleri vardı. Hitler, bu kaynakların elde edilmesiyle Alman İmparatorluğu (Üçüncü Reich) bin yıl sürecek diye söz vermişti.

Lebensraum ve Nazi Irk Teorisi

Hitler’in ırk ve uluslararası ilişkiler hakkındaki düşüncesi Lebensraum fikriyle sıkı sıkıya bağlantılıydı ve birçok yönden yabancı toprakları fetih girişimini meşrulaştırmak üzerine kuruluydu. Hitlere göre, yabancı topraklar, alabilecek kadar güçlü olan herkese aitti. Hitler, Mein Kampf (Kavkam) kitabında “hak yalnızca güçlü olandan yanadır” (McDonough, 83) diye belirtmektedir. Dahası, Hitler’in almak istediği topraklarda yaşayan insanlar ırksal olarak daha aşağı görülüyorlardı. Bu çifte fikir, Nazi sloganı “Kan ve Toprak” ile ifade ediliyordu.

Arrested Jews, Baden-Baden
Tutuklanan Yahudiler, Baden-Baden
Bundesarchiv, Bild 183-86686-0008 (CC BY-SA)

Hitler ve Naziler, uzan zamandan beri belirli grupları sadece Nazizmin değil, aynı zamanda, Alman halkı ve Alman devletinin de düşmanı olarak tanımlamışlardı. Hitler açısından Yahudi halkı ve komünistler esas itibariyle aynı tanımlanmış ve Hitler’e göre her ikisi de Almanya’yı yok etmek üzere yola çıkmışlardır. Hitler Başkent Moskova’yı, Almanya’ya karşı “Yahudi-Bolşevik Dünya Komplosu” başketi olarak tanımlamıştı (Rees,14). Başka bir örnek vermek gerekirse; Hitler, 1937 yılı Nürberg Mitinginde, SSCB liderlerini “medeniyetsiz bir Yahudi-Bolşevik uluslararası suçlular loncası” diye adlandırmıştı (İbid, 15), ve ona göre bu lonca, Almanya’nın sadece ekonomik refahını değil aynı zamanda Alman halkının iyi ahlakını da baltalamak üzere yorulmadan çalışmaktadır. Kısacası, Hitler göre Almanya’nın komşu topraklarına saldırmak, Almanya’yı korumak üzere bir yol olarak görülüyordu.

Hitler, komünizmi yok etmek istiyordu ve bundan dolayı SSCB’ye karşı askeri bir harekât düzenlemeyi, adeta bir Haçlı Seferinden başka bir şey olarak görmüyordu. Gerçekten de, SSCB’ye karşı yapılan harekâtı olan Barbarossa Harekâtına; Üçüncü Haçlı Seferine (1189-92) liderlik eden ancak, yolda Türkiye topraklarında boğulup kalan Kutsal Roma İmparatoru Frederick Barbaraossa (dönemi 1155-90) adını vermiştir. Efsaneye göre Barbarossa ölmemiştir; sadece Almanya’nın yeniden büyük olmasını sağlamak üzere geri döneceği doğru zaman gelinceye kadar uyumaktadır. Sosyal Darwinizm düşüncesinden (doğadaki evrim teorisinin devletler konusuna uygulanması) etkilenen Hitler, Üçüncü Reich/İmparatorluk ile SSCB arasında savaşı, en güçlü olan devletin hayatta kaldığı ve zayıf olan devletin yok edildiği uluslararası sürekli rakabetin doğal bir koşulu olarak görüyordu.

Adolf Hitler, SSCB düzenini yıktıktan sonra, Sovyet büyük şehirlerini de yıkmayı ve bölgeyi tamamen yeniden oluşturulan şehirlerde yaşayan Cermen halklarıyla iskân etmeyi planlamıştı. Hitler’in Başmimarı ve Silah Bakanı Albert Speer (1905-1981), büyük Alman şehirlerinin her birinin yeni topraklarda inşa edilecek “ikizine” sponsor olmasını bile önermişti. Cermen “asker-köylüler”, fethedilecek kırsal alanlarda yaşamaya, yerel kadınlar ile evlilik yapmaya ve böylece büyük ailelere sahip olmaya teşvik edileceklerdi. Mevcut Sovyet nüfusunun çoğu zorla Ural Dağlarının doğu alanlarına gönderilecekti. Kalmasına izin verilenlere sadece asgari düzeyde eğitim verilecekti. Hitler, örnek olarak Ukrayna’dan bahsederken, şöyle bir açaıklama yapmıştı: “İnsanların yalnızca yol üzerindeki işaretleri tanıyacak kadar bilgi sahibi olmaları bizim çıkarımızadır” (Dimbleby,207).

Burning Russian Village, Operation Barbarossa
Yanan Rus Köyü, Barbarossa Harekâtı
Imperial War Museums (CC BY-NC-SA)

Hitler, milyonlarca insanı aç bırkarak boyun eğdirmeye zorlamış, bu yeniden yerleştirme politikası konusunda hiçbir çekince duymamıştı. Çünkü Almaya doğusundaki topraklarda bulunan nüfusun çoğunluğunu oluşturan Slav halkını Cermen halkından ırksal olarak daha aşağı olarak görüyordu. Hitler ve Naziler için “aşağı” ırklar konusundaki bu düşünceleri, Nazilerin uluslar ve ırklar arasında sürekli bir mücadelenin kaçınılmaz görüşünün bir parçası olarak, onlara boyun eğdirilmesini sadece haklı çıkarmakla kalmıyor, aynı zamanda gerekli kılınıyordu. Naziler, Aryanlardan (Yahudi olmayanlar) ırksal olarak aşağı gördükleri Yahudileri, yalnızca yerlerinden etmemiş, aynı zamanda, toplayıp altı milyon cana mal olan Holokost/Yahudi Soykırımı sonunda yok etmişlerdir.

Hitler’in Lebensraum politikası, o zamalar bir sömürgeleştirme planı değildi, yeni işgal edilen toprakların tamamen yok edilmesi, yeniden iskân edilmesi ve yeniden inşa edilmesi planıydı. Tasarlanan proje, ırksal olarak “temizlenmiş” bir toplum ve vaat edilmiş yeni bir toprak yaratılma şeklindeydi. Hitler, tatil yapan Arileri çekecek yeni tatil köyleri yaratmayı bile vaat etmişti. Şöyle ki; Kırım, bizim “Rivieramız” ve Hırvatistan kıyıları bir “Turist Cenneti” olacak diye ifade etmiştir (Dimbleby, 207).

Lebensraum Pratik Sonuçları

Tarihçi J. Dinbleby’nin “psikotik bir fantezi” (487) olarak tanımladığı Lebensraum tasarısının muazzam bir coğrafi alan kapsamı, Hitler’in Tarım Bakanı Richard Darré’nin (1895-1953), 1933 yılında kırsal politika yapıcılarına hitaben yaptığı bir konuşmada özlü bir şekilde şöyle anlatılmıştır:

Alman halkının doğal yerleşim alanı; Reich/İmparatorluk sınırlarının doğusundan Ural Dağlarına kadar uzanan, Güneyde Kafkasya, Hazar Denizi, Karadeniz ve Akdeniz havzasını Baltık ve Kuzey Denizi’nden ayıran su havzasıyla sınırlanan bölgedir. Bu alana, üstün bir halkın her zaman fethetme ve aşağı bir halkın topraklarına sahip olma hakkına sahip olma yasasına göre yerleşeceğiz. (Ibid, 46-7)

Map of Operation Barbarossa
Barbarossa Harekâtı Haritası
Simeon Netchev (CC BY-NC-ND)

Planlaması doğrudan yapılmış veya yapılmamış olsun,1930’lu yılların uluslararası dramatik olayları ortaya çıktıkça, Hitler’in kesinlikle bir işgal kataloğu oluşturduğu anlaşılmıştır. Saar Bölgesi kontrolünü geri almış (1935), Renenya bölgesini yeniden askerileştirmiş (1936), Avusturya topraklarını Anscluss/İlhak ederek Üçüncü Reich/İmparatorluk sınırlarına almış, Çekya Südet Bölgesi alınmış (1938) ve ardından da Çekya’nın geriye kalan topraklarını da bir kez daha işgal etmişti (1939). Polonya’nın 1939 yılında işgal edilmesi, II. Dünya Savaşını başlatmış ve ardından da daha fazla ülke hızla Üçüncü Reich pençeleri arasına düşmüşlerdir; özellikle İskandinavya’nın bazı kısımları, Hollanda ve 1940 yılında Fransa’nın Kuzey Yarısı işgal edilmişti. Alman Kuvvetleri, Kuzey Afrika’dan bile geçmişti. Bütün bu askeri yayılma faaliyetlerinin bir bedeli de vardı. Hitler, bu dönemde, her zamankinden daha fazla, Doğu hammadelerine ihtiyaç duymaktaydı.

Adolf Hitler, 22 Haziran 1941 tarihinde, generallerine Barbarossa Harekâtına başlatmaları talimatını vermişti. Sovyet Kızıl Ordusuna hızla bir nakavt darbesi indirmeyi umarken, Mihver Ordularının (Almanya ve müttefikleri) yeterli yedek güçleri olmadığından ve ulaşım bağlantıları zayıf olan geniş alanlara sahip bir ülkede savaş yürütmenin lojistik zorluklarıyla boğuşmalarından dolayı savaş uzamıştı. Yine de, büyük toprak kazanımları elde edilmişti. Kızıl Ordu’nun ele geçirilen komünist siyasi subaylarını ve Yahudi sivilleri vurmaları için Özel Harekât Birlikleri olan Einsatzgruppen (Seyyar İnfaz Birliklerine) emir verilmişti. Hemen vurulmayan Yahudiler gettolarda toplatılmış ve ardından da Roman halkı gibi diğerleriyle birlikte Auschwitz (Polonya) gibi milyonlarca insanın gaz odalarında katledildiği toplama ve ölüm kamplarına nakledilmişlerdi.

Yeni işgal edilen topraklarda kalan yerli nüfus ya Sibirya’ya taşınabilir ya da aç bırakılabilir, böylece Cermen halkı gelip uzun zamandan beri vaat edilen yeni Yaşam Alanı Lebensraum’dan faydalanmaya başlayabilirdi. Örneğin Leningrad Kuşatması sırasında (1941-1944), Hitler’in mevcut bölge sakinlerine karşı kayıtsızlığı dolayısıyla nüfusunu azaltmak üzere, şehir kasıtlı olarak bombalanmış ve halk aç bırakılmıştı. Tarihçi Dimbleby’nin belirtiği üzere, “Kitlesel imha faaliyeti, işgalin tesadüfi bir yan faaliyeti değil, işgal hareketinin temel bir bileşeniydi” (207).

SSCB, Hitler’in asla toplayamayacağı kadar büyük insan ve malzeme kaynaklarına en sonunda ulaşabilmişti. Alman-Sovyet Savaşı dört yıl sürmüş ve en az 25 milyon asker ve sivilin ölümüne, belki de II. Dünya Savaşı sırasında toplam ölüm sayısının yarısı kadar insan ölümüne neden olmuştur. SSCB güçleri, işgalcileri geri püskürtmüş ve ardından Almanya içlerine doğru ilerlemiş, Nazi Lebensraum hayalini paramparça etmiştir. Almanya yenilmiş ve Hitler’in intiharından sonra devlet 1945 yılı, Mayıs ayında teslim olmuştur.

Çevirmen Hakkında

Nizamettin Karaben
Tarih; Dinler Tarihi/Teopolitik; Siyasi Tarih; Sosyal Antropoloji; Mitoloji; Dilbilimi; Ekonomi Politik; Edebiyat konuları ilgi alanlarım.

Yazar Hakkında

Mark Cartwright
Mark, tam zamanlı yazar, araştırmacı, tarihçi ve editördür. Özel ilgi alanları arasında sanat, mimari ve tüm medeniyetlerin paylaştığı fikirleri keşfetmek yer almaktadır. Siyaset Felsefesi alanında yüksek lisans derecesine sahiptir ve WHE Yayın Direktörüdür.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Cartwright, M. (2025, Mart 31). Lebensraum [Lebensraum]. (N. Karaben, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-24277/lebensraum/

Chicago Formatı

Cartwright, Mark. "Lebensraum." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. Son güncelleme Mart 31, 2025. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-24277/lebensraum/.

MLA Formatı

Cartwright, Mark. "Lebensraum." tarafından çevrildi Nizamettin Karaben. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 31 Mar 2025, https://www.worldhistory.org/Lebensraum/. İnternet. 22 Nis 2025.