İnsanın bilgisinin olduğu abartısız her alanda sistematiğin ve bilimsel incelemenin öncüsü olan Yunanlı filozof Stagiralı Aristoteles, yaşadığı dönemde “Her şeyi bilen adam” ve daha sonra da “Filozof” (Bu adı kendisine bir kişiden -Tanrı'dan- başkasını gerek görmeyen Aquinas vermiştir) olarak bilinmekteydi. Ortaçağ Avrupası'nda Dante'nin Cehennemi'nde kendisinden “Üstat” olarak bahsedilmektedir. Aristoteles'in biyoloji, siyaset, metafizik, tarım, edebiyat, botanik, tıp, matematik, fizik, etik, mantık ve tiyatro gibi çeşitli disiplinlerde yazdıkları çerçevesinde yapılan tüm bu yakıştırmalar onun “Üstat” olarak düşünülmesini sağlamıştır. Kendisi, geleneksel olarak sırasıyla Sokrates ve Platon ile birlikte en iyi Yunan filozoflar üçlüsü içinde gösterilmektedir.
Aristoteles, MÖ 364 yılında Yunanistan'ın Makedonya sınırındaki Antik Stagira şehrinde doğdu. Babası olan Nichomachus, Makedonya kralının saray hekimiydi ve Aristoteles on yaşındayken vefat etti. Amcası ise Aristoteles'i himayesi altına aldı ve ergenlik yıllarında Aristoteles, gelecek yirmi yıl boyunca kalmayı sürdüreceği; Atina'ya, Platon'un Akademia'sına okumaya gönderildi. Kendisi istisnai bir öğrenci olarak erken mezun oldu ve okulda retorik ve diyalog konularında öğretmen olmaya layık görüldü. Platon'un ölümünden sonra kendisinin okulun başına geçeceğini düşünmüş olacak ki; Platon'un yeğeni Speusippus'un okulun başına geçirilmesinin ardından Aristoteles, deneyler yapmak ve Yunan takımadalarında kendi başına çalışabilmek için Atina'dan ayrıldı.
MÖ 343 yılında Aristoteles, Makedonya kralı II. Philip tarafından, daha sonradan kuşkusuz “Büyük İskender” olarak bilinecek oğlu İskender'in akıl hocası olması için çağrıldı. İskender'in tahta çıkması ve meşhur fetihlerine başlamasına kadar geçen yedi sene süresince buna devam etti. Bu iki adam, mektuplarla iletişimini sürdürdü ve hükümdarın sonrasındaki becerikliliği ve tüm kariyeri boyunca zorlu siyasi sorunlar karşısındaki diplomatik başarısı üzerinde Aristoteles'in etkisi görülebilmektedir. İskender'in sanat ve kültür zevki kadar, seferlerinde yanında kitap taşıması ve geniş bir okuma yelpazesine sahip olması da Aristoteles'in etkisine bağlanmaktadır.
Aristoteles, Platon'un Akademia'sına rakip olarak kendi okulu Lykeion'u (Latince Lyceum) kurmak için Atina'ya geri döndü. Aristoteles, bir erekbilimciydi ve bir bireyin yaşam içerisinde erek/amaç nedenlere ve nihai sonuçlara inandığına ve bu erek nedenlerin bilinen dünyanın incelenmesiyle öğrenilebileceğine inanıyordu. Erek nedenleri kabul eden Platon da, bunları daha idealistik bir şekilde değerlendirerek, “Formlar Teorisi” olarak adlandırdığı kavrayışın ötesinde yüce, görünmez olan idealar düzleminde bilinebileceğine inanmıştır.
Aristoteles, Platon'un formlar teorisini hiçbir zaman kabul etmediği gibi, en baştan beri tek ve asıl sebep (Tanrı) olandan hareketle görülenlerin dünyası için başka bir evrenin açıklama olarak gösterilebileceğine de inanmamıştır. Platon, gerçek bilgiye dair kavramların deneylerle elde edilemeyeceğini iddia ederken, Aristoteles, bu öğretilerin var olduğunu ve kendi okulundaki (Lykeion) öğrencilerine öğretilebildiğini savunmuştur. Aristoteles'in sürekli dolaşarak ders anlatma alışkınlığından dolayı Lykeion, Peripatos Okulu (Yunanca dönüp dolaşmak anlamına gelen Peripatetikos kelimesinden gelmektedir.) adını almıştır. Onun okuldaki en gözde öğrencisi olan Theophrastus ise daha sonrasında okulun başına geçme başarısı göstermiştir.
Büyük İskender'in MÖ 323 yılındaki ölümünden sonra Atinalıların görüşlerinin eğilimi Makedonya karşıtlığına dönüştüğü zaman; Aristoteles, daha önceleri İskender ve Makedonya krallığı ile olan ilişkilerinden dolayı dinsizlikle suçlanmıştır. Sokrates'in haksız infazını kastederek “Atinalılar ikinci kez felsefeye karşı günah işlemesinler” diyen Aristoteles, Atina'dan kaçmayı tercih etmiş ve bir yıl sonra yaşamını yitirmiştir.
Aristoteles'in yazıları, Platon'unkiler gibi, doğuda ve batıda insan bilgisinin hemen her alanını etkilemektedir. Kendisinin “Nikomakhos'a Etik” adlı eserine (Ahlaklı yaşam üzerine yazmış olduğu bu eseri kendi oğlu Nikomakhos'a atfetmiştir) etik çalışmalarında hala felsefi bir mihenk taşı olarak başvurulmaktadır. “Metafizik”in ne olduğu üzerine bir çalışma ve alan yaratmış, kapsamlı olarak doğa bilimleri ve siyaset üzerine yazmış ve kendisinin “Poetika” adlı eseri edebi eleştirinin klasiklerinden biri olma özelliğini devam ettirmektedir.