Hanibal (aynı zamanda Hanibal Barca olarak da bilinir, MÖ 247-183), Kartaca ile Roma arasında geçen İkinci Pön Savaşı (MÖ 218-202) sırasında Kartaca ordusunun başında bulunan Kartacalı bir general idi. Antik Çağın en büyük generallerinden biri olarak kabul edilmiş, uygalamış olduğu savaş taktikleri günümüzde bile askeri akademilerde okutulup savaş alanlarında kullanılmaktadır. Babası, Birinci Pön Savaşının 264-241) büyük generali Hamilcar Barcadır (MÖ 275-226).
Bu Savaşlar, Akdeniz’de üstünlük sağlamak amacıyla, Kuzey Afrika’da Kartaca şehirleri ile Roma’da Kuzey İtalya’da şehirlerini almak üzere yapılmıştı. Bu hedefe bağlı olarak, Birinci Pön Savaşından sonra meydana gelen gelişmelerin doğrudan sonucu İkinci Pön Savaşı da yaşanmıştır. General Hannibal, babasının ölümünden sonra birliklerin komutasını devralmış ve neredeyse Roma’nın kapılarına dayanıncaya kadar bir dizi çatışmaları büyük bir zaferle yönetmiştir. Bu zaferinden sonra Roma güçleri marifetiyle değil, şehri elde tutmak için gerekli kaynak yetersizliği nedeniyle ilerlemesi durdurulmuş ve gerilemiştir.
General Hannibal Barca, Kartaca topraklarını Roma işgalinden kurtarmak üzere Afrika’ya geri çağrılmış, MÖ 202 yılında yapılan Zama Savaşında, General Scipio Africanus/Büyük Africanus/Afrika Büyük Fatihi (MÖ 236-183) güçlerine yenilmiştir. Hannibal Barca Kartaca’da verdiği hizmetlerinden emekli olmuştur. Hayatının geri kalan süresini bir devlet adamı olarak ve ardından da yabancı kralların saraylarında gönüllü sürgünde geçirmiştir. General Hannibal Barca, MÖ 183 yılında zehir içerek hayatına son vermiştir.
Çocukluk Dönemi
Hannibal Barca, her ne kadar Antik Çağın en ünlü generallerinden biri olaral bilinse de, hala da gizemli bir kişilik olmaya devam ediyor. Akademisyen tarihçi yazar Philip Matyszak bu konuda şöyle bir açıklama yapıyor:
Antik Çağın en büyük generallerinden biri olmasına rağmen General Hannibal Barca hakkında bilmediğimiz daha çok şey vardır. Hannibal Barca, günümüze kadar gelen hiçbir antik dönem biyografisi konusu olmamıştır; yazarların, komutanlık icraatlarına ve kişisel karekterine yaptıkları vurgulamaya göre Hannibal konusu her zaman araştırmaların odak noktası içine girip çıkar. (24).
Hannibal Barca’nın annesi hakkında hiçbir şey bilinmiyor ve en büyük zaferlerinden bazılarını kazandığı zaman evli olmasına rağmen, karısının adı Imilce olması ve ona bir erkek çocuk vermesi dışında ailesi ile ilgili hiçbir kayıt bulunmuyor. Hannibal ve oğlunun başından nelerin geçtiği bilinmiyor. General Hannibal Barca’nın yaşam öyküsü büyük ölçüde, düşmanları Romalılar ile Pön Savaşları konusunda yazan tarihçi ve vakanüvisler üzerinden anlatılıyor.
Yunalı tarihçi yazar Polybus (MÖ 208-125); babası Hamilcar, Hannibal daha dokuz yaşındayken, İspanya’ya düzenlenen bir keşif gezisine katılmaya nasıl da davet ettiğini yazar. Hannibal da daveti büyük bir hevesle kabul etmiş ancak katılmasına izin verilmeden önce babası “Hannibal’ın elini tutarak onu sunağa götürmüştü. Sunakta Hannibal’a elini ölü bir kurbağannın üzerine koymasını ve kendisine söyleneni yapacağına yemin etmesi emrini vermişti. “Roma’nın asla dostu olmayacaktı” (3:11). Hannibal da bu yemini içtenlikle yaparak gerekeni yerine getirmiş ve ondan sonra da yeminini hiç unutmamıştır.
Hannibal, İspanya’ya kadar babası Hamilcar’a eşlik etmiş, savaş sanatını, düşmanı takip etmeyi ve belkide en önemlisi, rakibini nasıl yenerek geride bırakacağını öğrenmişti. Tarihçi yazar Matyszak, “gençlik evresinin, çocukluk ile yetişkinlik arasında bir yerde olduğu şeklinde modern dönem kavramının antik dünyada geçerli olmadığını ve Hannibal Barca’ya erken yaşlarında birliklerin sorumluluğu verildiği” konusunda yorum yapıyor (23). Babası Hamilcar Barca kendisine kurulan bir pusudan sonra boğarak öldürülmesinin ardında, ordunun komutanlığı damadı Güzel Hasdrubal’a (MÖ 270-221) geçmişti ve Hasdrubal (MÖ 221 yılında bir suikast olayına kurban gitmesinden sonra askerler oybirliğiyle, daha 25 yaşında olan, Hannibal Barca’nın komutan olarak seçilmesini talep etmişlerdir.
Alp Dağlarını Aşmak ve Erken Kazanılan Zaferler
Birinci Pön Savaşının ardından Kartaca ile Roma arasında yapılan anlaşma; Kartaca’nın Roma’ya borçlu olduğu, düzenli olarak haraç ödemesi gerektiği ve belirli bölgelerde kaldığı sürece İspanya’da bazı bölgeleri işgal etmeye devam edebileceğini gerektiriyordu. Romalılar, MÖ 219 yılında, Roma müttefiki İspanyal kenti Saguntum şehrinde Kartaca’ya ve Kartaca çıkarlarına düşman bir hükümet kuran darbe düzenlemişlerdi. General Hannibal, MÖ 218 yılında Roma üzerine yürümüş ve şehri kuşatarak almıştı. Romalılar öfkelenmiş ve Kartaca’dan General Hannibal’ı kendilerine teslim etmesini talep etmişlerdi; Kartaca’nın bu talebi reddetmesinden sonra İkinci Pön Savaşı başlamıştı.
General Hannibal Barca, savaşı Romalılara taşımaya, MÖ 218 yılında, Alp Dağlarını geçerek Kuzey İtalya’yı işgal etmeye karar vermişti. Kardeşi Hasdrubal Barca’yı (MÖ 244-207) İspanya’daki ordunun başına bırakarak birlikleriyle birlikte İtalya’ya doğru yola çıkmıştı. Gözergah üzerindeki halkı kendi tarafına çekme öneminin bilincinde olan Hannibal Barca kendisini İspanya halkını Roma kontrolünden kurtaran bir kurtarıcı olarak sunmuştu.
General Hannibal komutasındaki ordu, Alplere ulaştığında, katılan yeni askerlerle birlikte, 50.000 piyade ve 9.000 süvariyle istikrarlı bir şekilde büyümeye başlamıştı. Ayrıca, yanında Roma ordusunu ve süvarilerini terörize etmede aracı olarak kullanmak üzere çok yararlı bulduğu filler vardı. Alp Dağlarına vardığı zaman, sevkiyatın ilerlemesini yavaşlatacağını düşündüğü kuşatma makinleri ve diğer bazı malzemeleri geride bırakmak zorunda kalmış ve ardından da ordunun tırmanarak yükselmeye başlamasını sağlamıştı.
Birlikler ve generalleri yalnızca çetin hava şartları ve coğrafi eğlimin getirdiği zorluklarla değil, aynı zamanda, dağlık bölgelerde yaşayan Roma taraftarı düşman Keltiber kabileleriyle de savaşmak zorundaydılar. 17 gün sonra Alplerin diğer tarafına ulaştıklarında ordunun toplam sayısı 26.000 asker ve birkaç filden ibaret kalmıştı. General Hannibal yine de galip geleceğinden emindi ve askerleriyle İtalya ovalarına doğru ilerlemişti.
Bu arada Romalıların, General Hannibal Barca’nın hareketleri hakkında hiçbir fikirleri yoktu. Ordusunun kendilerine kadar ulaşacak şekilde dağları aşabileceğini hiç ihtimal vermemişlerdi ve Hannibal’ın hala İspanya’da bir yerlede olduğunu düşünüyorlardı. Ancak General Hannibal’ın bu kıvrak manevra kabiliyeti haberi Romaya ulaştığında Romalı yetkililer hemen harekete geçmiş ve General Scipio’yu (eşlik eden Büyük Scipio Africanus’un babası) gerektiğinde yardımcı olup müdahale etmesi için görevlendirmişlerdi. İki ordu, Romalıların mağlup edildiği ve Romalı General Scipio’nun da neredeyse öldürüldüğü Ticinus/Ticino Nehri yakınlarında karşılaşmışlardı.
General Hannibal Barca daha sonra düşmanlarını Trasumennus Gölü kıyısnda yenmiş ve kısa bir sürede Kuzey İtalya’nın kontrolünü ele geçirmişti. Ancak, şehirlerin hiçbirini ele geçirecek kadar kuşatma makineleri ve filleri yoktu, bundan dolayı şehir halkını kendi tarafına çekmek üzere kurtarıcı olma imajını oluşturmaya güveniyordu. Kartaca yönetimine daha fazla asker ve malzeme, özellikle de kuşatma araçları gönderilmesi için haber göndermiş ancak talebi reddedilmişti. Kartaca Senatosu, oluşan durumun kendilerine herhangi bir ek masraf çıkarmadan, General Hannibal’ın soruna bir çözüm yolu bulabileceğine düşünmüş ve askerlerin ihtiyaçlarını topraktan sağlaması önerisinde bulunmuşlardır.
Hannibal’ın Savaş Hileleri ve Cannae Savaşı
General Hannibal’ın, kendisini bir kurtarıcı olarak sunma stratejisi işe yaramış ve bazı şehirler Roma’ya karşı onun yanında yer almayı seçerken, savaş alanında kazandığı zaferleri, onun saflarına yeni askerlerin katılmasına devam etmişti. Romalı güçlerini bir kez daha mağlup ettiği Trebia Savaşından (MÖ 218) sonra kış şartlarından dolayı kuzeye çekilmiş ve gelecek baharda yapılacak harekât için savaş planlarını geliştirmişti. Romalıların gönderdiği muhtemel katillerin, kampında bulunabilen veya parayla tutulabilen casusların suikastına uğramamk amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmişti. Tarihçi yazar Polybius, General Hannibal’ın nasıl olduğunu şöyle yazar;
Her biri onu farklı yaşta bir adam gibi gösteren bir dizi peruk yaptırmıştı. Perukları sürekli değiştiriyordu, her seferinde kıyafetini göstermek istediği görüntüsüne göre seçiyordu. Bu nedenle, General Hannibal’ı sadece kısa süreliğine görenler değil, aynı zamanda, onu daha önce iyi tanıyanların bile, tekrar tanımaları zor oluyordu. (3:78).
General Hannibal Barca, baharda yeni bir saldırı düzenlemeye başlamış, Gaius Flaminius komutasında Roma’nın bir ordusunu ve Servilius Geminius komutasında diğer bir Roma ordusunu yok etmişti.
Romalılar daha sonra General Quintus Fabius Maximus (MÖ 280-203) komutasında güçleri General Hannibal üzerine göndermişlerdi; Romalı General Fabius, Hannibal Barca’yı sürekli hareket halinde ve dengesiz tutarak onu yıpratmak gibi yeni bir taktik uygulamıştı. Romalı General Fabius, diğer yandan da, General Hannibal ile doğrudan yüzleşmeyi reddederek ve yüz yüze gelecek herhangi bir görüşmeyi hep başka bir zamana bırakarak, “geciktiren” olarak tanınmıştı. General Hannibal’ın İtalya’ya saldırmasını veya kendileri harekete geçmeden önce İtalya topraklarında çekilmesini önlemek üzere ordularını stratejik olarak konuşlandırmayı tercih etmişti. General Fabius’un uyguladığı bu strateji o kadar başarılı olmuştur ki, rakip General Hannibal Barca neredeyse tuzağa düşecekti.
Orta İtalya’da Volturnus Nehri coğrafi şartları, Kartaca güçlerinin geri çekilmesine engel teşkil ettiği Capua kenti yakınlarında önleri kesilmesine yol açmış ve adeta hapsolmuşlardı. Görünüşe göre General Hannibal ya savaşmak zorunda kalmış veya boyun eğmiştir, ama daha sonra bir gece, Romalılar, Kartaca kampının bulunduğu alanda, güçlü bir garnizonun tuttuğunu bildikleri bir bölgeye doğru bir sıra meşalenin hareket halinde olduğunu görmüşlerdi.
General Hannibal’ın kurulan tuzaktan kurtulmaya çalıştığı açıkça anlaşılıyordu. General Fabius komutanlarını garnizonu desteklemek ve aralarındaki düşmanı ezmek üzere bir gece saldırı düzenlemeye teşvik etmişti. Ancak General Fabius, mevcut garnizonun Hannibal’ın kaçmasını kolayca engelleyebileceğine ve de sabaha kadar direnebileceğini düşünerek vazgeçmişti. Garnizon gücü askerleri dışarı çıkıp Hannibal ile savaşmak üzere harekete geçtikleri zaman, sadece boynuzlarına meşaleler bağlı bazı sığırları bulmuşlardı. General Hannibal ve ordusu, Romalıların ihmal ederek dikkate almadıkları bir geçitten çoktan kayıp gitmişlerdi.
Romalı General Fabius’un Kartacalı General Hannibal ile açık savaşta karşılaşmayı reddetme taktiği, doğrudan harekete geçmek isteyen Romalıların yıpratılmasına yol açmıştı. General Minucius Rufus, General Hannibal güçlerini yenebileceğini ve bölgeye önceki barış ortamını tekrar sağlayabileceğine emin olduğu için genç bir eş komutan olarak atanmıştı (tarih bilinmiyor). General Fabius, Genral Hannibal’ın sıradan bir düşman olmadığını anlamış ve onunla yeniden çatışmaya girmeyi göze almayarak reddetmişti. Genç komutan Rufus emrine ordunun yarısını vermiş ve elinden gelen en iyisini yapmaya davet etmişti. General Rufus, Gerion kasabası yakınlarında Hannibal üzerine saldırı düzenlemiş ve bu saldırı sonucunda çok kötü bir yenilgi yaşamıştı. General Fabius, genç komutan Rufus ve emrindeki birliklerden geriye kalanları yok olmaktan kurtarmak üzere harekete geçmek zorunda kalmıştı. Daha sonra General Fabius görevinden istifa etmiş ve genç General Rufus da tarihten silinmişti.
Kartacalı General Hannibal daha sonra Roma’nın Cannae şehrindeki mühimat tedarik deposu üzerine yürümüş, bölgeyi kolayca ele geçirmiş ve birliklerine dinlemeleri için zaman bile vermişti. Romalılar iki Konsülü göreve çağırmışlardı; Lucius Aemilius Paulus (öl. MÖ 216) ve Caius Terentius Varro ( MÖ 218-200 civarı) atamaları yapılarak 80.000’den fazla kuvvetle gönderilmişlerdi. General Hannibal’ın emrinde 50.000 daha az sayıda askerden oluşan bir güç vardı. Her zaman olduğu gibi düşmanın güçlü ve zayıf yanları hakkında bilgi edinmek için zaman ayırmış, Konsül Varro’nun savaşmaya hevesli olduğunu ve başarabileceği konusunda kendisine fazlasıyla gövendiğini bilgi almıştı. İki Konsül komutan ordunun komuta görevini devralırlarken, en hırslı ve en pervasız olan Konsül Varro’nun savaşın daha ilk günlerinde, kendi cephesinde üstün otoriteye sahip olması Kartacalı General Hannibal’ın avantajına oluyordu.
General Hannibal ordusunu hilal şeklinde cephe düzenine almış, Galyalı hafif piyadelerini öne ve merkeze, ağır piyadelerini arkalarına, hafif ve ağır süvarilerini ise kanatlara yerleştirmişti. Konsül Varro’nun komutası altındaki Romalılar, düşman hatları merkezine doğru ilerleyerek onların gücünü kırmak üzere geleneksel düzene geçmişlerdi. Komutan Varro, geçmişte Roma lejyonlarının daha önce mağlup ettikleri bir lejyon gücüyle karşı karşıya olduğunu düşünüyor ve Roma güçlerinin Kartaca hattını kolayca kıracağından emin idi; General Hannibal’ın da aslında olmasını arzuladığı durum tam da bu oluyordu.
Roma ordusu ilerleme kaydettiği zaman, Kartaca hattının merkezinde çökme başlamıştı; öyle ki Konsül Komutan Varro düşüncesinde haklıymış ve merkez kırılacakmış gibi görünüyordu. Kartaca güçleri eşit bir şekilde geri çekilerek Romalıları daha fazla oranda kendi hatlarına çekmişlerdi, ardından da hafif piyadeler hilal oluşumunun her iki ucuna hareket etmiş ve ağır piyadeler öne doğru ilerlemişlerdi. Aynı zamanda Kartaca süvarileri Roma süvarileriyle çatışmaya girmiş ve onları dağıtarak Roma piyadelerinin peşlerine düşmüşlerdi.
İyi prova edilmiş savaş taktikleriyle geleneksel düzenlerini sürdüren Romalılar ilerlemeye devam etmişlerdi ama yalnızca ön saflardaki Kartaca ağır piyadeleri ölüm makinesini geriye doğru püskürtmeye çalışıyorlardı. Kartacalı süvariler arkadaki boşluğu kapatmış ve Roma güçlerini tamamen kuşatmışlardı. O gün savaş alnına çıkan 80.000 Romalı askerden 44.000’i öldürülken, General Hannibal ise yaklaşık olarak sadece 6000 askerini kaybetmişti. Bu durum, Roma için yıkım getiren bir yenilgi olmuş, bazı İtalyan şehir devletlerinin General Hannibal ve Makedon Kralı V.Philip (MÖ 221-179) saflarına iltica etmesi ve Hannibal lehine beyanda bulunarak Roma ile Birinci Makedonya Savaşının başlatmasına yol açmışlardı.
Roma halkı, General Hannibal’ın bir sonraki adımını da atacağından emin olduğu için kenti savunmak üzere harekete geçmişti. Hem gaziler ve hem de yeni askerler şehrin savunması yapılması amacıyla maaşlarını almayı reddetmişlerdi. Ancak, Hannibal, ordusunun kuşatma makinelernden ve takviye güçlerinden yoksun olduğu için Roma’ya karşı daha hiçbir hamlede bulunmamıştı. General Hannibal’ın gerekli malzeme talebi Kartaca tarafından reddedilmişti, çünkü Kartaca Senatosu böyle bir hareketi uygun bulmuyor veya telap edilen para tahsisatını yapmak istemiyordu.
General Hannibal’ın süvari komutanı Maharbal, Roma ordusunun kargaşa ve halkın da panik içinde olduğu bu aşamada savaşı kazanabileceğinden emin olarak Hannibal’ı yeniden saldırı düzenlemeye teşvik etmişti. Hannibal saldırma taraftarı olmadığını söylemesi üzereine, kopmutanı Maharbal şöyle demişti: “Zaferin nasıl kazanılacağını biliyorsun Hannibal, ama onu nasıl kullanılacağını bilmiyorsun.” Ancak Hannibal düşüncesinden haklıydı; Cannae Savaşından sonra askerleri tükeniş aşamasına gelmiş ve şehri ele geçirecek ne filleri ve ne de kuşatma araçları kalmıştı. Şehri uzun süre kuşatma altında tutup gücünü kıracak kadar gerekli askeri gücü bile yoktu. Kartaca Senatosu bu aşamda istenilen asker ve malzemeyi göndermiş olsaydı tarih çok daha farklı bir şekilde yazılmış olurdu; ama Hannibal talebi yerine getirilmemişti.
Diğer Seferler ve Zama Savaşı
Cannae Savaşında sağ kurtulan Romalı savaşçılar arasında, sonradan Büyük Scipio Africanus olarak bilinecek olan komutan da vardı; Eski iki komutanlardan birisinin babası ve diğerinin amcası oluyordu. İspanya Savaşı devam ederken General Hannibal’ın İspanya ordusunun başına görev verdiği kardeşi Hasdrubal Barca öldürülmüştü. Roma Senatosu, şehri Kartacalı General Hannibal güçlerine karşı savunmasını yapmak üzere bir general çağrısında bulunmuştu. Cannae Savaşından sonra Roma komutanları, büyük bir olasılıkla böyle bir görevde başarılı olacabileceklerini düşünmüyorlardı çünkü böylesi bir komuta görevini almak, intihar görevi anlamına geliyordu. Tam da bu zamanda, daha sadece 24 yaşında olan Scipio gönüllü olmuştu. General Hannibal komutasındaki çok daha büyük güçle karşılaşmak üzere 10.000 piyade ve 1.000 süvariden oluşan bir orduyla Roma’dan ayrılmıştı.
Roma’nın bu genç Generali Scipio, Hasdrubal komutasındaki Kartaca askeri gücünü bastırmak ve takviye gelebilecek güçlerin İtalya’ya ulaşmasını engellemek amacıyla İtalya’da değil, İspanya’da görev almaya başlamıştı. Önce Carthago Nova şehrini ele geçirmiş ve daha sonra başka zaferleri de elde etmişti. General Hannibal’ın MÖ 208 yılında Cannae Savaşı sırasında uygulamış olduğu taktiğin aynısı uygulayarak Baecula Savaşında Hasdrubal’ı yenmişti.
İspanya’nın kaybedilmiş bir dava olduğunu farkında olan Hasdrubal, Roma’ya birleşik bir saldırı düzenlemek amacıyla İtalya’daki General Hannibal komutasındaki güçlere katılmak üzere Alpleri geçmişti. Ancak, MÖ 207 yılında yaşanan Metaurus Nehri Savaşında Hasdrubal ordusu, Gaius Claudius Nero (MÖ 237-199) komutasındaki Romalı güçlerce yenilgiye uğratılmıştı. Hasdrubal öldürülmüş ve ordu güçleri de dağıtılmıştı. Roma komutanı Nero, Güneyde Hannibal güçleriyle çatışmaya girmiş ama gece kaçmayı tercih etmişti. Hasdrubal’ı yenmiş ve Hannibal’ın farkına bile varmadan geri dönmüştü. General Hannibal, kardeşi Hasdrubal yenilgisinden haberi olduğunda bilgi aldığı ilk şey, Romalı bir birliğin kardeşinin kafasını kamptaki nöbetçiler önüne atması olmuştu.
Halen İspanya topraklarında bulunan Romalı genç General Scipio, Kartaca topraklarına saldırmak ve mücadeleyi General Hannibal saflarına taşımak üzere Roma Senatosundan para ve malzeme talep etmişti. Bu hamlesinin, Kartaca yönetimini, şehri savunmak müzere Hannibal’ı İtalya’dan geri çağırmaya zorlayacağını düşünüyordu. Roma Senatosu bu talebi reddetmişti. General Scipio kendi ordusunu kurduktan sonra Roma halkından destek isteyerek Roma yönetimini utandırmıştı. Roma Senatosu daha sonra bu katı tavrından vazgeçmiş ve General Scipio’ya Kuzey Afrika’yı işgal etmeye başlayacağı Sicilya komutanlığı görevini vermişti.
Bu arada General Hannibal, hızlı bir şekilde planlaması yapılmış çatışmalarla Roma’ya saldırma ve herhangi bir şehri sıkıntıya sokmadan bölgedeki şehir devletlerini kendi davasını kazanmaya çalışma şeklinde önceki staretejisini sürdürmeye devam etmişti. Tarihçi yazar Matyszak bu konu ile ilgili şöyle yazmıştır:
Hannibal, savaş alanında eşsiz kalmıştı. MÖ 212-210 yıllarında Romalılar ile karşılaşmış ve onları yenmişti. Sonraları Roma’nın Cannae Savaşında aldığı yaranın ölümcül olmadığının farkına varmıştı. Kartaca’ya iltica etme akışında yavaşlama olmuş ve sonra sona ermişti.(39)
Roma genç Generali Scipio İspanya’da Kartaca güçlerini mağlup etmişti, fakat general Hannibal’ın bu yenilgiden haberi olmamıştı. Sadece kardeşinin öldürüldüğünü biliyordu ama İspanya’nın Roma kontrolü altında olduğunu bilmiyordu.
General Scipio, bu zamana kadar, Kuzey Afrika’yı işgal etme hazırlıklarını zaten yapmış ve planı tam da tahmin ettiği gibi işleyecekti. MÖ 205 yılında güçlerini savaş alanına sevk etmiş ve Numidya Kralı Masinissa ile ittifak yapmıştı. Kartaca’nın Utica şehrini kısa bir sürede ele geçirmiş ve Kartaca şehrine doğru yol almaya devam etmişti. General Hannibal, bu tehdidi karşılamak üzere İtalyadan geri çağrılmış ve iki güç MÖ 202 yılında Zama Savaş alanında karşılaşmışlardı.
Romalı General Scipio, Kartacalı General Hannibal’ın izledikleri taktiklerini, tıpkı Hannibal’ın her zaman düşman güçleri durumunu analiz etmeye ve rakiplerini daha iyi tanımaya özen gösterdiği gibi dikkatle bir şekilde incelemişti. Ancak, Hannibal’ın da Romalı Scipio ile yüzleşme konusunda hiçbir deneyimi yoktu ve onu İspanya’da bir şekilde kardeşi Hasdrubal’ı yenmeyi başaran genç bir general olarak biliyordu. General Scipio güçlerini geleneksel düzende, sıkı bir küme halinde düzenlediğinden dolayı Kartacalı Hannibal’ın beklentilerine görünüşte uygunmuş gibi görünüyordu.
General Hannibal, filleri marifetiyle yapılacak bir hücumla Romalı güçleri kolayca dağıtacağından emindi. Ancak Roma komutanı Scipio, ön cephesini çok farklı bir diziliş halinde tutmak suretiye perde olarak kullanmıştı. Hat boyunca, yatay bir cephe sunan sıkışık saf tutmak yerine (Hannibal’ın bulunduğu yerde gördüğü durum) birliklerini ön hattın gerisinde dikey sıralar halinde düzenlemişti. General Hannibal, filler ile saldırı başlatığı zaman, Romalı komutan Scipio güçleri ön cephe safları, fillere geçiş yolunu açmak üzere sadece kenara çekilmişlerdi. Saldırının başını çekenleri öldürmüş ve saflarını ezmemeleri amacıyla fillerin yarım tur yapmalarını sağlamışlardı. Karataca fiileri Romalı birliklerin arasından geçerek sokaklarda zararsız bir şekilde dolaşmaya başlamışlardı. Hannibal yenilmiş ve İkinci Pön Savaşı da böylece sona ermişti.
Sonraki Yıllar ve Mirası
General Hannibal, savaş döneminden sonra, Kartaca Sulh Hâkimliği Başkanlığına atanmayı kabul etmiş ve devlet adamı görevinde de askeri lider olarak gösterdiği performansın aynısını sergilemişti. Roma’nın mağlup ettiği Kartaca’ya, şehri felce uğratmak amacıyla uyguladığı ağır cezalar, Hannibal’ın başlattığı reformlar sayesinde kolayca ödenir hale gelmişti. İtalya Savaşında ihtiyacı olan yardımı göndermeyi reddeden Kartaca Senatosu üyeleri, onu fırsatı varken Roma’yı almayarak develetin çıkarlarına ihanet etmekle suçlamışlardı. Hannibal, yine de, kendi ülkesi çıkarlarına sadık kalmıştı. Kartaca Senato Üyeleri başka suçlamalar uydurup Hannibal’ı Romalılara meydan okumak için Kartaca’yı yeniden bir güç haline getirmeya çalıştığı konusunda iddia etmişlerdi. Kartaca Setnatosu Üyelerinin tam olarak neden bu yönde karar aldıkları, Zama Savaşında aldıkları yenilginin ardından yaşadıkları hayal kırıklığı ve General Hannibal yeteneklerine yönelik basit bir kıskançlık duygusu dışında belirsizdir.
Romalı General Scipio da, Kartacalı General Hannibal’ı affedip serbest bırakmak, rüşvet alarak ve tahsis edilen fonları kötüye kullanmak, General Hannibal’a sempati duymakla suçlayan Roma Senatosunun kendisine çıkardığı sorunlarla da uğraşıyordu. Roma Generali Scipio, Kartaca Generali Hannibal’ı onurlu bir adam olarak savunmuş ve Romalıların, Hannibal’ın tutuklanmasını talep eden bir heyet göndermesini engellediği iddia edilmişti. Ancak Kartacalı Hannibal, kendi vatandaşlarının onu teslim etmesinin sadece bir an meselesi olduğunu anlamış ve MÖ 195 yılında, Sur (Tyre) kentine gitmek üzere şehirden kaçıp yoluna devam etmişti. Selevkos İmparatorluğunda III.Antiochus/Antiokhos’a (Büyük Antiokhos, MÖ 223-187) danışmanlık görevini aldığı Küçük Asya’ya gitmişti.
Selevkos İmparatoru Antiokhos, Kartacalı General Hannibal’ın itibarını elbette biliyordu, bu kadar güçlü ve de popüler bir adama ordularının kontrolünü verme riskini göze almak istememişti. Bu nedenle, Roma’nın müttefik tarafarlarından Rodos’a karşı bir savaşta Hannibal’ı donanma amiri olarak atamasını kabul edinceye kadar zorunlu olarak Sarayda tutmuştu. General Hannibal, emrindeki mürettebat gibi deneyimsiz bir denizci idi ve kazanmaya çok yaklaşmış olmasına rağmen mağlup olmuştu. Antiokhos, MÖ 189 yılında Magnesia’da Romalı güçlerce mağlup edildiği zaman, Hannibal da, şartlar gereği Roma’ya teslim edileceğini bildiğinden dolayı tekrar kaçmayı tercih etmişti.
General Hannibal, MÖ 183 yılında, Bithynia Kralı Prusias’ın Sarayında ikamet ederken, ezeli düşmanı Roma hala onun peşindeyken, düşmanlarının onu ele geçirmektense hayatına son vermeyi seçmişti. “Romalıları bu kadar korkuya sevk eden bu hayata son verelim” deyip zehir içmişti, 65 yaşındaydı. Aynı dönemde Roma’da General Scipio’ya yöneltilen suçlamalar Scipio’yu o kadar tiksindirmişti ki, şehrin dışında kalan mülküne çekilmiş ve öldüğünde, Roma yerine mülküne gömülmeyi vasiyet etmişti. Romalı Generel Scipio, Kartacalı General Hannibal ile aynı yılda, 53 yaşında hayata veda etmişti.
General Hannibal, yaşadığı dönemde bir efsane haline gelmiş ve ölümünden yıllar sonra bile Romalı anneler, istemeden de olsalar, “Hannibal ad Porto” (Hannibal kapıda) sözüyle çocuklarını yatakta tutmak üzere korkutmaya devam edeceklerdi. Karataclı General Hannibal, kendi zamanında bile düşünülemez bir hareket olan Alp Dağları boyunca, engelleri aşarak düzenlediği seferler, düşmanlarının bile, gönülsüz olsalar da, ona hayranlığını ve aynı zamanda, o günlerden beri kalıcı halde devam eden bir şöhreti kazandırmıştı.
Romalı General Scipio, Kartacalı General Hannibal’ın uygaldığı, çok iyi öğrenilen stratejilerini Roma savaş taktiklerine dâhil etmiş ve Roma güçleri, Zama Savaşından sonra aldıkları bu taktikleri sürekli olarak etkin savaşmak üzere kullanmışlardı. General Hannibal ve General Scipio ölümlerinden sonra bile Kartaca ile Roma yönetimlerine sorun yaratmaya devam etmişlerdi ve yaşanan gelişmeler en sonunda Kartaca’nın yok olmasına yol açan Üçüncü Pön Savaşının (MÖ 149-146) çıkmasıyla sonuçlanmıştı.
Tarihçi yazar Ernle Bradford, Hannibalın Romalılara karşı savaşını şöyle anlatır:
Eski Doğu ve Sami halklarının, Akdeniz Dünyasının bir Avrupa devleti egemenliğine girmesini önlemek amacıyla gösterdikleri son çaba olarak değerlendirilebilir. General Hannibal’ın sonuçta başarısız olmasının nedeni, Romalıların hem siyasi yapıları ve hem de askeri güçlerinin gösterdikleri muazzam direnç olmuştur. (210)
Bu değerlendirmede bir miktar doğruluk payı olsa da General Hannibal’ın nihai yenilgisi, kendi halkının lüks, zenginlik ve konforlu bir yaşama karşı zaafı kadar Romalıların Cannae Savaşından sonra Kartaca güçlerine direnç gösterek, teslim olmayı reddetmelerinden kaynaklamıştır. Hiç şüphe yok ki; tarihçi yazar Bradford ‘un da bellirtiği üzere, General Hannibal “Antik Dünya’da başka herhangi bir millete karşı savaşıyor olsaydı, onun ezici zaferleri karşındaki millet güçlerini dizlerinin üstüne çökertir ve teslim olmaya sürüklerdi (210). Sonuç itibariyle, General Hannibal’ın almış olduğu yenilgi, Kattacalı Hannibal’ı ve kendi davaları için savaşan Kartaca birliklerini desteklemeyi reddeden Kartaca seçkin tabakasının hatası olmuştur.
Kartaca Yönetiminin, Genaral Hannibal’a İtalya’da verdiği hizmetinden dolayı bir ödül verdiğine dair harhangi bir kanıt mevcut değil ve General Hannibal, vatandaşlarının teveccüh gösterdiği eylemlerinden daha ziyade Romalı General Scipio’nun affı ve savunmasıyla onurlandırılmıştı. General Hannibal, hayatı boyunca halkı için yine de elinden gelenin en iyisini yapmaya devam etmiş, gençliğinin daha ilk yıllarında babasının huzurunda ettiği yeminine sadık kalmıştır. Sonuna kadar Roma’nın düşmanı olarak kalmış ve adı nessiller boyunca, hatta günümüzde bile Roma’nın en büyük düşmanı olarak anılacaktır.