Agora terimi Yunancada 'açık toplanma yeri' demektir ve erken Yunan tarihinde şehirde, özgür doğmuş vatandaşların sivil duyuruları dinlemek için toplanabildikleri, askeri eylemler için içtima yapabildikleri veya siyaset tartışabildikleri alanı oluşturmuştur. Daha sonra şehirlerin halk pazarının yerini belirlemiştir.
Atina agorası en bilindik olanıdır fakat terim diğer şehir devletlerinde günün olaylarının tartışıldığı, tüccarların dükkanlarının bulunduğu ve zanaatkarların mallarını sattığı kamu alanları için kullanılıyordu. Dolayısıyla agora, 'insanların toplandıkları yer' anlamının yanı sıra 'insanların bir araya gelmesi' olarak da anlaşılır. Atina agorası Akropolis'in aşağısında, bugün Theseion (Hephaistos Tapınağı) olarak bilinen yapının yakınında bulunuyordu ve bugün aynı yerde hala halk pazarları düzenlenmekte. Buradaki siyasi tartışmalar ve münakaşalar bu kavramı meydana getirdiği için bu bölge sıklıkla demokrasinin doğduğu yer olarak kabul edilir.
Bölge, M.Ö. 480'de Pers kralı Serhas'ın istilası sırasında şehrin kalanıyla birlikte harap edildi ve Atinalı devlet adamı Perikles'in (M.Ö. 495-429) emriyle yeniden inşa edildi. Sokrates (yak. M.Ö. 470/469-399) agorada tüm Atina halkını sorguladı ve işte orada genç oyun yazarı ve aristokrat Atinalı Aristokles onun konuşmasını ilk kez dinledi, oyularını yaktı ve Platon (M.Ö. 428/427-348/347) adı altında kendini Yunan felsefesinin gelişimine adadı. Agora aynı zamanda Sokrates'i M.Ö. 399'da dinsizlikle suçlayan ve ölüme mahkum eden mahkemenin yeriydi.
Agora, sonraki toplumlarda da olduğu gibi antik Atina'da kent meydanı ve belediye binası görevi görmüştür.
Agora önemliydi çünkü burası günün olayları, siyaset, din, felsefe ve hukuki konuları tartışmak için halkın bir araya geldiği yerdi. Agora, sonraki toplumlarda da olduğu gibi antik Atina'da kent meydanı ve belediye binası görevi gördü. Daha sonrki kent merkezleri gibi agora da ağaçlarla, bahçelerle, çeşmelerle, sıra sütunlu yapılarla, heykellerle, anıtlarla ve çeşit çeşit ürünler satan dükkanlarla süslenmiş bir tarım alanıydı.
Atina agorası, orada sokaklarda yaşayan Sinoplu Diyojen (yak. M.Ö. 404-323), aynı şeyi yapan Thebes'li Krates (yak. M.Ö. 350-280) ve eşi Maroneia'lı Hipparkhia (yak. M.Ö. 350-280) ve orada Ares Tepesi'nde vaaz veren Aziz Pavlus (yak. M.S. 5 - M.S. 64) gibi Sokrates'ten sonraki filozoflara ev sahipliği yapmıştır. Elçilerin İşleri 17:16-33'e göre Pavlus Atina agorasında Stoacılarla ve Epikürcülerle karşılaştı ve orada onlara İsa Mesih'in müjdesinin haberini vaaz etti.
Agora, erken Roma devri boyunca önemli bir ticaret, kamusal söylev ve sosyal hayat alanı olmaya devam etti ancak M.S. 267'de Cermen Heruliler ve M.S. 396'da Vizigotlar tarafından tahrip edildi. M.S. 7. yüzyılda - Hephaistos Tapınağı gibi - bazı yapılar kiliseye dönüştürüldü ve böylece korundu. Bölge, 19. yüzyılda tarihi önemi nedeniyle resmi olarak tanındı ve bazı kısımlarının restorasyonuna, özellikle de bugün bir müzeye ev sahipliği yapan Attalos Stoasının yeniden inşasına 20. yüzyılda başlandı. Günümüzde, Atina antik agorasının çevresindeki alan, aynı geçmişte olduğu gibi kamusal söylev, ticaret ve protestolar için bir toplanma yeri görevi görmeye devam etmekte ve buranın önemli bir tarihi alan olarak koruması için çaba sarf edilmektedir.
Bölgenin Erken Dönemi & Gelişimi
Agora alanı, içinde el aletlerinin de bulunduğu arkeolojik buluntuların gösterdiği gibi, Neolitik Devir'de de kullanılmaktaydı. Zamanla alan mezarlık olarak kullanılmaya başlandı ve bu kullanım Miken uygarlığı döneminde daha da ilerletildi (yak. M.Ö. 1700-1100). Mikenler Akropolis'de daha sonra agora olacak alana bakan büyük bir kale inşa ederek, M.Ö. 1400'de Atina'da hakimiyetlerini kabul ettirdiler.
Kale muhtemelen Miken hükümdarı için saray görevi gördü ve daha önce başka bir yerde oluşturulmuş olan geleneğe uygun olarak, dini ve cenaze törenlerinde kullanılan alanlar saraya yakın, yani Akropolis'in aşağısındaki bölgede yer alıyordu. Mikenler anıtsal tholos mezarları ile ünlüdür ve bunların 50'den fazlası agora bölgesinde ortaya çıkarılmıştır.
Miken uygarlığı M.Ö. 1100 civarında, Bronz Çağı Çöküşü olarak bilinen devirde düşüşe geçti (muhtemelen iklim değişikliği gibi doğal sebepler veya Deniz Kavimleri gibi grupların istilaları nedeniyle) ancak edebiyatta ölümsüzleşti. Homer'in İlyada ve Odysseia'sında (M.Ö. 8. yüzyıl) Akhilleus, Agamemnon, Aias, Menelaus ve Odisseus gibi kahramanların tümü Mikenli Greklerdi. Mikenlerin "altın çağının" Atina ile özdeşleştirilmesini yazar Hesiodos (M.Ö. 8. yüzyıl), genel olarak şehre ve özellikle akropolisin etrafındaki bölgeye yüksek statü vererek kutladı.
Agora & Demokrasi
M.Ö. 6. yüzyılda agora, ileride pazar yeri olacak yerin etrafına inşa edilmiş evlerle zaten bir yerleşim bölgesi olmuştu. Konutlar, kamu yapılarının ve üretim tesislerinin inşasını teşvik etti ve bölge Pire limanının yanı sıra çevre çiftliklerce de kolay erişilebilir olduğu için ticaret yoluyla gelişti. M.Ö. 6. yüzyılın başlarında, Yunanistan'daki tek gerçek yol (keçi yolu değil), Elefsis Gizemleri ritüeli katılımcılarının kullandığı, Atina'dan Elefsis'e kadar olan güzergah, yani Kutsal Yol idi. Agora'nın olduğu alana giden diğer "yollar", tüccarlar ve hayvanlar tarafından yapılan patikalardı.
Yazılı kanunlar ilk olarak devlet adamı Drakon (M.Ö. 7. yüzyıl) tarafından oluşturulmuştu ancak bunlar sert ve kısıtlayıcı kabul edilmiştir. Bunun üzerine kanunlar, üst sınıfın siyasal katılım üzerindeki kontrolünü kıran ve katılımı tüm Atinalı yurttaşlara açan, kanun yapıcı ve devlet adamı Solon tarafından yeniden düzenlendi. Solon, tüm vatandaşları mülkten elde ettikleri gelire dayanarak dört sınıfa ayırdı. Önceden üst sınıf Arkhon'ların toplanma yeri olan Ares tepesi artık Atina vatandaşı olan her erkeğin siyasi tartışmasına açıktı.
M.Ö. 6. yüzyılda Agora siyasi ve sosyal hayatın merkezi haline geldi ve bu sayede gelişti.
M.Ö. 565'de, Solon'un akrabası olan halkçı tiran Peisistratos (ö. M.Ö. 528) darbe ile Atina hükümetinin yönetimine el koydu ve bu erken demokrasi örneğine son verdi. Peisistratos'un kontrolü, Hippias'ın M.Ö. yaklaşık 510'da Sparta yardımıyla Atinalılar tarafından düşürülmesine kadar, oğulları Hipparkhos ve Hippias tarafından devam ettirildi. Hippias'ın emrinde birtakım önemli yapı projeleri başlatıldı veya devam ettirildi. Peisistratos, hükümdarlığı boyunca Panathenaia Yolu'nun yapımı dahil olmak üzere pek çok karar almıştır.
Atina'nın Dipylon Kapısı'ndan Akropolis'e kadar uzanan bir cadde olan Panathenaia Yolu; tanrıça Athena'yı onurlandırdıktan sonra kuzeybatı köşesinden agoraya girip, güneydoğudan çıkan ve Akropolis'deki tapınaklara kadar giden Panathenaia Festivali (yak. M.Ö. 566 - M.S. 3. yüzyıl) süresince rota idi. Hippias yolun agora girişindeki alanda değişiklik yaptı ve oraya Zeus Tapınağı'nın inşasını emretti.
Hippias düşürüldükten sonra, Atinalılar yakın tarihlerini Sparta'nın oynadığı hayati rolü dahil etmeyerek yeniden yazdılar ve darbeyi, olayla hiçbir şekilde ilgisi olamayan iki genç adama - Harmodios ve Aristogeiton - atfettiler. İkili, rejimi devirmek için değil, kişisel bir hakaret üzerine M.Ö. 514'te Hipparkhos'a süikast düzenlemişti ancak kurtarıcı olarak takdir edildiler. Agoraya "tiran katilleri"nin bronz heykelleri yerleştirildi - bilim insanı Robin Waterfield'e (58) göre "Avrupa'daki ilk siyasi anıt" - ve o kadar saygınlardı ki heykeller M.Ö. 480'de Persler tarafından kaldırıldığında hemen geri yerine konulmuştur.
Hippias'ın düşüşünü takip eden bu özgürleşme ortamında, devlet adamı Kleisthenes (M.Ö. 6. yüzyıl) Solon kanunlarını yeniden düzenledi ve Atina'da demokrasiyi kurdu. Damokrasi zaten başka yerlerde çeşitli biçimlerde mevcuttu, fakat öyle olmamasına rağmen günümüzde genellikle modern demokrasi olarak anlaşılan Atina demokrasisi, Kleisthenes'i "Atina Demokrasisi'nin Babası" ünvanı ile onurlandırarak, sonraki hükümetler için bir model haline gelecekti.
Yalnızca erkek yurttaşların oy kullanma hakkı vardı ve Atina demokrasisini modern anlayıştan oldukça farklı kılan başka koşullar da vardı. Yine de, Kleisthenes'in reformları, sonraki Atinalı devlet adamları ve başka hükümetler tarafından geliştirilen modeli kurdu ve yönetimdeki bu ilk deneme agorada başladı. Bilim insanı Thomas Cahill şöyle diyor:
Geriye dönüp baktığımızda, her büyük girişim hakkında tüm vatandaşları oy vermeye davet etmek ihtiyatsız görünebilir ancak Solon, hiçbir Atinalı özgür adamın kendisinin herhangi bir konuya dahil edilmemesine izin vermeyeceğini takdir etmekte haklıydı. Durmayan laf uğultusu, hatiplerin berrak sesleri, symposiumlardan gelen keskin nidalar - görüş, ihtilaf ve çatışmanın bu sabit gürültüsü her yerden duyulabiliyordu. Agora (pazar yeri), sadece balık ve çiftlik ürünlerinin sergilendiği bir yer değildi; orası bir günlük fikir pazarı, yurttaşların açık saçık manşetlerle, flaş haberlerle, köşe yazılarıyla ve başmakalelerle tamamlanmış günlük gazeteleri gibi kullandıkları yerdi. (118)
M.Ö. 6. yüzyılda agora siyasi ve sosyal hayatın merkezi haline geldi ve bu sayede gelişti. Esas alan, kamu ve belediye binalarıyla çevrili pazaryerine dönüştü ve çeşmeler, parklar, ağaçlar ve heykeller ile özenle süslendi. Tüm bunlar M.Ö. 480'de Pers istilası sırasında mahvedilecekti.
Pers İstilası & Restorasyon
M.Ö. 480'de, Pers kralı 1. Serhas (hüküm süresi M.Ö. 486-465) bir fetih seferi sırasında Yunanistan'ı istila etti. Spartalı kral ve general Leonidas (hüküm süresi M.Ö. 490-480 civarı) Termopylae Muharebesi'nde Persleri tuttu ancak yenilip öldürüldüğünde, 1. Serhas'ın ordusu Atina'ya yürüdü ve şehri yaktı. Agora harap olmuştu ve yıkılmayan heykeller Pers ülkesine götürülmüştü. Persler M.Ö. 479'da mağlup edildikten sonra, Perikles'in yönetiminde restorasyon girişimleri başladı.
Perikles, agora girişinin kuzeybatı köşesindeki ve Akropolis'e doğru olan güneydoğu tarafının etrafındaki yapıların yanı sıra, Panathenaia Yolu'nun da restore edilmesini emretti. Bu sırada üç stoa inşa edildi (veya yeniden yapıldı) - Poikile Stoası, Güney Stoası ve Zeus Eleutherios Stoası. Hephaistos Tapınağı da bu sırada inşa edildi ve şehrin darphanesi, mahkemeleri ve tapınakların hepsi restore edildi ve yenilendi. Tapınaklar arasında, Atina'daki tüm mesafelerin oradan ölçüldüğü ünlü On İki Tanrı Altarı vardı. Mikenlerin tholos mezarları da bölgedeki diğer pek çok anıt ve yapıt ile birlikte onarıldı.
Perikles'in restorasyonundan sonra, agora yeniden Atina hayatının merkezi haline geldi. Agoradaki çalışmalar devam ederken, Perikles Akropolis'de, şehrin koruyucu tanrıçası Athena Parthenos'a (Bakire Athena) adanmış olan Parthenon'un da dahil olduğu tapınakların inşasının emrini verdi. Büyük heykeltraş Fidias (yak. M.Ö. 480-430) tapınak için Athena'nın heykelini yaptı ve ressam Polygnotus (M.Ö. 5. yüzyıl) onun çalışmasını süsledi.
Yunan tragedyası yazarları Eshilos (yak. M.Ö. 525 - yak. M.Ö. 456), Sofokles (yak. M.Ö. 496 - yak. M.Ö. 406) ve Euripides (yak. M.Ö. 484 - M.Ö. 407) ve Yunan komedyası yazarı Aristofanes (yak. M.Ö. 460 - yak. M.Ö. 380), oyunlarının ilk sahnelenmesini Atina agorasının içinde veya etrafında düzenlemişlerdir. Büyük sofist Protagoras (yak. M.Ö. 485 - yak. M.Ö. 415) davaları oradaki mahkemelerde tartışmış ve kamu binalarında ders vermiştir. Elealı Parmenides (yak. M.Ö. 485), Elealı Zeno (yak. M.Ö. 465), Anaksagoras (yak. M.Ö. 500 - yak. M.Ö. 428) ve diğer filozofların hepsi agorayı ziyaret etmiş ve görüşlerini dinleyicilerle paylaşmışlardır.
Sokrates agorada düzenli olarak mahkeme düzenledi, insanları değerleri konusunda sorguladı ve öğrencisi Platon tarafından geliştirilen batı felsefesinin temelini oluşturan sorgu türünü kurdu. Bu dönemde agora entelektüel, sanatsal, kültürel, dini ve siyasi aktivitelerin merkezi idi ve bu miras, o zamanda ve daha sonra projeler inşa ederek onurlandırıldı.
Önemli Yapılar
Kalıntıları hala antik agora bölgesinde mevcut olan pek çok önemli yapı vardır. Bunlar genellikle varlıklı hayırseverler tarafından bağışlanan fonlarla inşa edilmiştir (veya yeniden inşa edilmiştir). En ilgi çekici olanlar arasında şunlar vardır:
Prytaneum - Tholos olarak da bilinen, Halk Meclisi'nin toplandığı ve toplumun yaşamını sembolize eden kutsal ateşin yanmaya devam ettiği hükümet merkezi. Olimpiyat oyunlarının ve askeri zaferlerlerin kahramanları burada onurlandırılyordu ve agoranın merkezine yakın bir yerde bulunuyordu. On yedi yönetici, şehirdeki beklenmedik acil durumlarla başa çıkmak için devamlı Tholos/Prytaneum'da kalırdı ve bu nedenle, halkın ihtiyaçlarına karşılık vermesiyle Atina demokrasisi ile yakından ilişkilendirildi.
Poikile Stoası - (Stoa Poikile, Resimli Stoa ve Resimli Sundurma olarak da bilinir) devlet adamı Atinalı Kimon'un (yak. M.Ö. 510-450) kayınbiraderinin bağışladığı fonlarla inşa edilmiştir. Bu yapı, çeşitli askeri zaferleri, özellikle de M.Ö. 490'daki Maraton Muharebesi'ni tasvir eden resimleri nedeniyle tüm Yunanistan'daki en meşhur yapılardan biri haline gelmiştir.
Attalos Stoası - Pergamon Kralı II. Attalos'un (hükümdarlık süresi M.Ö. 159-138) hediyesi olarak inşa edilmiştir. İstilacı Germen kabilesi Heruliler tarafından M.S. 267'de tahrip edilmiştir ve kalan kısımları da M.S. 396'da Vizigotlar tarafından daha fazla zarar görmüştür. Yapı 1950'lerde tamamen restore edilmiştir ve günümüzde Antik Agora Müzesi'ne ev sahipliği yapmaktadır.
Agoraios Kolonos - ("Agora tepesi") Hephaistos Tapınağı'nın yakınında inşa edilmiş olan ve bir zamanlar agora zanaatkarlarının toplanma salonu olan bu yapının aynı zamanda bir üretim merkezi olarak hizmet verdiği düşünülmektedir. Bu yapıya, kalıntıları hala mevcut olan iki sarnıç sistemi hizmet vermiştir, bu da yapının - ya da en azından bölgenin- suya erişimi gerektiren el sanatlarının üretiminde kullanıldığını gösteriyor.
Hephaistos Tapınağı - yak. M.Ö. 450-415 arasında inşa edilmiştir ve zanaatkarların koruyucusu, tanrı Hephaistos'a adanmıştır. Günümüzde sıklıkla Thesion olarak anılmaktadır çünkü bir zamanlar Atina'nın efsanevi kurucusu Theseus'un cesedini barındırması için yapılmış olduğu düşünülüyordu. Thesion günümüzde, festivallerde ve hafta sonlarında pazarların kurulduğu bölge olarak antik agora geleneğini sürdürmektedir.
Sonuç
Roma M.Ö. 31'de Aktium Muharebesi'nden sonra Yunanistan'ı eyaleti olarak ele geçirdi ve M.S. 1453'te Osmanlı İmparatorluğu tarafından alınana kadar elinde tuttu. Bu sürede Agrippa Odeonu gibi yapıların eklenmesiyle ve parklarla haneleri süsleyen daha pek çok heykelle agora daha çok gelişti. Roma imparatoru Hadrianus (hüküm süresi M.S. 117-138) agoranın her yanına heykeller diktirdi ve hükümdarlığı boyunca farklı yollarla gelişimine katkıda bulundu.
M.S. yaklaşık 52'de, Havari Pavlus'un Epikürcü ve Stoacı filozoflara Ares tepesi olarak bilinen toplanma noktasında vaaz verdiği düşünülmektedir ve Hristiyanlık Yunanlar tarafından benimsendikten sonra bazı kiliseler ve Hristiyan mabetleri yapılmıştır. Havariler Kilisesi M.S. yaklaşık 1000'de inşa edilmiş ve M.S. 7. yüzyıl civarında Hephaistos Tapınağı kiliseye dönüştürülmüştür.
Agora, Bizans İmparatorluğu (Batı Roma İmparatorluğu M.Ö. 330-1453) ve 1453: Konstantinopolis'in düşüşünden sonra Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde Atina halkının ve ticaretinin merkezi olmaya devam etti. 19. yüzyılda Yunanlar Türk yönetimine karşı ayaklandığında agora, Akropolis'e de olduğu gibi çatışmalarda hasar gördü. Yaklaşık 1831'deki bölge restorasyonu, antik agorada eski yapıların üzerine bazı evlerin ve modern yapıların inşasına neden oldu ve bu sebeple kalan alan kentleşme için yasak bölge olarak ilan edildi ve önemli bir tarihi alan olarak kabul edildi.
1832'de Hephaistos Tapınağı Yunanistan'daki ilk arkeoloji müzesi oldu. O zamandan beri antik agora bölgesindeki kazılar devam ediyor ve tarihi önemi daha iyi anlaşılıyor. İkisi de agora bölgesinde bulunan Monastiraki çarşısı ve Monastiraki Metro İstasyonu antik bölgeyi korumak için önlem oluşturmuştur. Metro istasyonunda kazıda çıkarılmış eserler sergilenirken bölgedeki mağazaların zeminine cam monte ederek antik bölgedeki kalıntıları insanların görmesi ve değerini anlamasını sağlamıştır.