Atinalı Ksenofon (MÖ 430 - 354) Platon'un çağdaşı ve Sokrates'in yakın arkadaşı ve öğrencisiydi. Yazar Ksenofon en çok, Genç Kiros’un (MÖ 401) yenilgisinden sonra Onbin Yunan paralı askerin geri çekilmesinin detaylı olarak anlatıldığı Anabasis (Yunaca’da; Yukarı Yürüyüş Ülkesi) kitabı ve Sokrates Üzerine çalışmalarıyla tanınır.
Ksenofon, yaşadığı kendi zamanında bile Anabasis (On binlerin Dönüşü); Hellenika (Yunan Tarihi) Cyropedia; Sempozyum; Memorabilia (Anı) ve Sokrates’in Savunması gibi eserlerinden dolayı zaten saygı görüyordu; son üç kitabı Atinalı Sokrates ile ilgilidir. Platon’un eserleriyle birlikte Ksenofon’un son üç kitabı, Sokrates’in hayatı ve öğretisi hakında bilinenlerin temelini oluştururlar: Sokrates’in kendisi yazılı eser bırakmamıştır. Antik Yunan Felsefe Tarihçisi ve biyografi yazarı Diogenes Laertios (MS 3.yüzyıl) Ksenofon’un köpek eğitimi üzerine önemli bir incelemesi de dâhil olmak üzere 40’tan fazla kitap yazdığını söyler. Tarihçi Laertios bazen pek güvenilmez bir kaynak olarak dikkate alınırsa da, başka kaynaklar da Ksenofon’u üretken bir yazar olarak ifade ettikleri için Laertios bu konuda haklıdır.
Anabasis kitabı yüzyıllardan beri yaygın olarak okunmuş ve duru anlatımı, canlı üslubuyla beğenilmiştir. Yazar ve komutan Ksenofon’un arazi ve mesafe ölçümü, şehirler ve hava şartlarına ilişkin tanımlamaları açık ve kesin olmuştur; Büyük İskender MÖ 333 yılında İran’ı Fetih harekâtı sırasında bu çalışmasını bir saha rehberi olarak kullanmıştır. Ksenophon’un açık ve anlaşılır anlatım üslubundan dolayı Anabasis kitabı daha sonra Viktorya dönemi İngiltere’sinde ve başka ülkelerde de Yunanca eğitiminde bir ders kitabı olarak kullanılmıştır.
Ksenophon, Anabasis kitabında anlatılan Pers seferi dönüşünden sonra Sparta Kralı II. Agesilaus (MÖ 399 -358) adına Atina koalisyonuna karşı paralı asker olarak savaşmasından dolayı Sparta yanlısı olmakla suçlandı ve ardından Atina’dan sürgüne gönderildi. (Sparta bölgesi) Olypmpia yakınlarında, bir çiftliğinin olduğu Elis’te/Scillus’ta yaşamaya devam etti, MÖ 371’de çiftliği Elian’ların eline geçene kadar eserlerini bu mülkünde yazdı ve sonra MÖ 354 yılında eceliyle öldüğü Korint şehrine taşındı. Yazar Ksenofon, Anabasis kıtabıyla günümüz bazı sinema filimleri de dâhil olmak üzere (birçok bilimkurgu filmi ve romanı) birçok eser yaratıcılarına ilham kaynağı olarak Antik Yunan dönemi en büyük yazarlarından biri olarak anılmaktadır.
Gençlikl dönemi ve Sokrates
Ksenofon MÖ 430 yılında, (bazı akademisyenler 420’lerden daha sonraki bir tarihi tercih etseler de) Atina’nın bir banliyösü olan Erchia’da dünyaya gelmiştir. Babası Gryllus’un burada bir mülkü vardı ve ekonomik durumu iyiydi, ancak, diğer zengin Atinalıların aksine şehrin siyasi yaşamına herhangi ibir dahli olmamıştır. Ksenophon’un annesi ve herhangi bir kardeşinin olup olmadığı konusunda net hiçbir bilgi yoktur. Diğer Atinalı üst sınıf mensubu gençlerin eğitim gördüğü tarzda eğitimini aldı, Binicilik sınıfının bir üyesine yakışır şekilde dövüş sanatları ve binicilik eğitimi gördü. Daha sonraki çalışmalarında gençlik dönemi ile ilgili otobiyografik bilgi yer almaz, ancak, hırslı bir avcı olduğu ve kendi köpeklerini yetiştirdiği bilinmektedir. Akademisyen ve yazar Robin Waterfield’a göre;
Ksenofon’un gençlik dönemi ile ilgili az şey biliniyor. Bununla birlikte, gençlik döneminde, hali vakti yerinde olan gençler arasında, filozof Sokrates ile birlikte olduğu yazılır. Muhtemelen, Atina’nın (ve imparatorluğunun) Peloponez Savaşında aldığı yenilgiden sonra Spartalı bir cunta yönetimi olan Otuz Tiran yönetimi döneminde (MÖ 404 -403), Spartalılar’ın (ve Peloponez Birliğinin) sürgüne günderdiği Atinalı demokratlara karşı bir süvari olarak savaştığı Atina’da kalmıştır.
Ksenophon’un eserleri, Sokrates ile aralarında yakın bir dostluk olduğuna dair tanıklık eder. Yazar Diogenes Laertios, bu iki şahsiyetin ilk karşılaşması konusunda başka kaynaklarca teyit edilmemiş bir hikâyeyi anlatır:
Atina vatandaşı olan Gryllus’un oğlu Ksenofon, Erchia kasabasındandı, çok alçakgönüllü bir insan ve son derecede yakışıklıydı. Bir anlatıya göre Sokrates dar bir sokaktan geçerken Ksenofon ile karşılaşır, bastonuyla geçmesine engel olurken gerekli eşyanın satıldığı ve gıda pazarının nerede olduğu ilk sorusunu sorar. Bu sorusuna tatmin edeci cevabı alırken, insanların nerede iyi ve erdemli kaldıklarını soruyu da sorar. Ksenofon cevaplamakta tereddüt geçirirken “Öyleyse beni izleyin ve ben size öğretirim” diye ifade eder. Bu andan itibaren Ksenofon artık Sokrates’in takipçisi olmuştur. Ksenofon, Sokrates ile aralarında geçen konuşmayı olduğu gibi kayda alan ve bu iki şahsiyet arasında geçen konuşmayı Memorabilia olarak kitaplaştıran ilk kişi olur. Ksenofon aynı zamanda Filozoflar Tarihini yazan ilk kişidir (Book II, 6.48).
Yazar Ksenofon’un eserlerinde Sokrates’i tasviri; idealist bir filozof olarak nihai gerçeği kavramak üzere Sokrates’i başka insanlara yol gösteren bir şahsiyet olarak sunması bakımından Platon’un tasviri ile çelişir. Ksenofon’un Sokrates’i betimlemesinin aksine Platon’un Sokrates’i tasviri son derece pratiktir; ılımlılık, özdenetim, düzenli egzersiz ve fiziksel zindeliğin önemi konusunda tavsiyeler vererek insanların yaşam seyrini kolaylaştırmaya çalışan bir şahsiyettir. Ksenofon yaptığı betimlemesinde de Platon’un filozof Sokrates’in felesefesi konusunda yaptığı bazı betimlemeler gibi tanımlamalar görülebilir; ancak, ikisi her zaman aynı değildir.
Yazar Ksenophon, Sokrates’in pratik tavsiyelerine bir örneği, Anabasis kitabı 3.I.5-7 bölümünde Genç Kiros’u desteklemek amacıyla sefere katılmak üzere aldığı davet konusunu tartışırken verir. Ksenofon, paralı askerlere katılıp katılmama konusunda Sokrates’ten tavsiye almak ister, ancak Sokrates ona Delphi Tapınağına gidip Kâhin’e sormasını söyler. Ksenofon, gittiği tapınaktaki Kâhin’e, doğrudan “sefere katılmalı mıyım?” sorusunu sormak yerine, başarılı bir yolculuk ve güvenli bir dönüşten sonra arzulanan sona ulaşmak amacıyla tanrılardan hangisine en çok dua edilmesi gerektiğini sorar. Kâhin’de sorusuna tanrıların adını sayarak cevap verir. Ksenofon, Tapınak’ta, Kâhinden aldığı tavsiye üzerine duasını eder, kurban keser ve Atina’ya döndüğünde neler yaptığını Sokrates’e anlattığı zaman, Sokrates de, tanrılar onun sefere katılmasını teşvik etmişlerse, gitmesinin daha iyi olacağını söylemeden önce, tembelliğinden dolayı Ksenofon’u azarlar.
Yazar Ksenofon’un bu anlatımı, diğer eski anlatılarda yazılan şahsiyet Sokrates’in portresine katkı sağlayıcı niteliktedir. Yazarların Sokrates’in bir eylem adamı olması ile soyut felsefe yapma bakış açısı pratikliğini seçen bir edebiyatçının eşsiz bir birleşimi olduğu konusunda hemfikirdirler. Ksenofon’un hayatı boyunca Sokrates’i hep taklit etmeye çalıştığı aktarılmasına rağmen, onun Sokrates’e olan bu özenmesini kendine özgü bir tarzda yapmış olduğu görülüyor. İlginç bir şekilde, Sokrates’e bu özenme tutumu; her biri kendine has okul kuran ve yine herbiri Sokrates’in öğretilerini doğru bir şekilde temsil ettiğini iddia eden, genellikle birbirlerinden kökten çok farklı felsefeleri savunan, Sokrates’in tüm öğrencillerinde yaygın olarak görülen bir tutumdur.
Ksenofon hiçbir zaman bir okul kurucusu olmadı. Ama Memorabilia eserinde Sokrates’i betimlemesinde, “yapılan tartışmaların ikna edici bir şekilde sunulmasından pratik açıklamalara kadar varan tavsiyeler sunan” bir felsefe tanımlaması yapan akademisyen Odysseus Makridis’in Sokrates tasvirini yaptığı gibi, diğer yazarlardan daha iyi bir betimlemecidir. Makridis şöyle devam ediyor;
Platon’un yaptığı betimlemesindeki Sokrates kişiliğine aşina olanlar; Ksenophon’un Memorabilia kitabındaki Sokrates’i oldukça felsefe dışı bulabilirler. Platon’un Sokrates’ini, üniveriste sıralarında dersini kaçırdığınız felsefe profesörlerinden birine benzetiyor olsanız da, Ksenofon’un Sokratesi ise nasıl arkadaş edineceğinizden ve arkadaşlığınızı ne şekilde devam edebileceğinizden, bir sorun olduğu zaman yerel kamu makamlarına nasıl başvuracağınıza, asi ve belalı bir akrabalarınız ile nasıl başa çıkacağınıza kadar olan konular yelpazesinde her zaman büyük bir hevesle tavsiyesini aldığınız bir kapı komşunuz gibidir. Sokrates’in bu temiz kalpli ve saf yönü, Platon’un yazılarında hepten eksik değildir. Ancak Ksenofon yazılarındaki Soktates’in tutumu, neredeyse her şeyi kapsayan bir tutum gibi görünür. Hint Mantra şiiri tarzında bir teori sunulur: “Doğru şeyi yapmanın sizi beladan uzak tutacağını ve hatta fayda bile sağlayacağını anlayacak kadar akıllı olun.
Hem Platon’un ve hem de Ksenofon’un Sokaratesi tanımlamalarında, yazarların kendi değerleri, kaygıları ve yetiştirilme tarzları yansıtılır. Ksenofon, her zaman idealist konuşmalardan daha çok pratik meselelerle ilgilenmiş görünmektedir ve bu neden dolayı onun Sokratesi, Platon’un Sokrates’inde olduğu gibi, neyin “barış içinde” ve neyin “yaşamak” olduğunu tanımlamaktan daha ziyade, başkalarıyla barış içinde nasıl yaşanacağına dair tavsiyeler vermekle ilgilenir. Aynı pratiklik yazar Ksenofon’un başyapıtı Anabasis’te de görülür.
Anabasis ve Diğer Esreleri
Ksenophon, daha sonraları bir yazar olarak takdir edilmesine rağmen, başlangıçta bir asker olarak ve özellikle onbin Yunanlı paralı askerini sürekli zorlu şartlar arz eden düşman topraklarından ve günlük tehditlere rağmen sağ ve salim olarak ülkesi Yunanistan topraklarına götüren bir komutan olarak ün kazanmıştır.
Yazar Ksenofon eseri Anabasis kitabı (farklı dillerde; Yukarı ülke, Kiros Seferi, Yukarı Ülkeye Yürüyüş veya Onbinlerin Dönüşü olarak çevrilmiştir) Ksenofon’un, İranlı Prens/Şehzade Kiros’un, MÖ 401 yılında, büyük kardeşi Kral II. Artakserkses’e (MÖ 404-358) karşı Ahameniş İmparatorluğunun yönetimini ele geçirme savaşında (yaklaşık olarak MÖ 550-330) düzenlenen onbin paralı ordu destek seferi hikâyesi ve Babilden başlayıp Karadeniz üzerinden Yunanistan’a dönüşünün anlatısıdır. Şehzade Kiros’un amacı iktidarda olan kardeşini devirmek Pers İmparatorluğu tahtına geçmekti. Ksenofon, İranlı Genç Kiros ordusunda paralı asker olarak Yunan birliklerinde görev yapmıştı, ancak, MÖ 401 yılında, Babil yakınlarında, Kunaksa Savaşında Prens Kiros yenilip öldürülünce, cephedeki askeri birlikler düşman topraklarında mahsur kaldılar. Spartalı General Clearchus ve (Ksenofon’u sefere davet eden) Atinalı Proxenus, kendileriyle ateşkes imzalayan Tissapherness komutasındaki Pers Güçleri ihanetine uğradılar ve öldürüldüler. Bu gelişmelerden sonra Ksenofon, onbinlerin seçilmiş komutan sıfatıyla Yunanlı paralı asker ordusunun başına geçer.
Komutan Ksenofon, diğer bir komutan arkadaşı Chirisophus ile birlikte, askeri birliklerin düşman ülkesinden geçişini sevk ve idare etmiştir. Askerler, ülkelerine dönüş yolu üzerinde, aynı zamanda, Perslere, Ermenilere, Medlere ve Khalyblere (Kaldai/Haldai; Klasik Antik dönemde Pontus ve Kapadokya’da yaşamış bir halk) ve de diğer bölgesel güçlere karşı savaştılar. Onbinler, ülkelerine dönüş yolunda düşman saldırıları, erzak eksikliği, kış şartlarının getirdiği kar ve tipi fırtınaları gibi durumlara ve de güvenmek zorunda kaldıkları bölgesel rehberlerin sürekli ihaneti de dahil olmak üzere çok sayıda zoruklara katlandılar.
Komutan Ksenofon, kitapta geçen en meşhur cümleyi duyana kadar askerlerine komutanlık etmeye devam etti. Birlikler, Küçük Asya Yunan topraklarına vardıklarında “Deniz ! Deniz!” diye bağırdılar ve daha sonra hoşça karşılandıkları Bergama’ya vardılar. Onbinlerin düşman topraklarında bu kahramanca yolculuğu, daha sonraki yıllar boyunca sayısız benzer eserlere ve modern çağda The Worriors/Savaşçılar (1979) gibi filmlerin senaryo yazarlarına, çok sayıda bilim kurgu romanı yazarlarına ilham kaynağı olmuştur. Yazar Waterfield, yazar Ksenophon’un diğer eserlerinin yanı sıra Anabasis eserinin önemi hakkında şöyle bir yorum yapar:
Anabasis kitabı, anlatı konusu, heyecan verici dönüş yolculuğu gibi beğenildi. Yazarı Ksenofon Anabasis yapıtı dışında olağanüstü geniş bir yelpazede eserler yazdı: Pers İmparatorluğunun kurucusu Büyük Kiros’un yetiştirilme tarzı ve liderliğinin sözde-tarih anlatımı Cyropedia; çağının Yunan Tarihi üzerine bir çalışması Hellenica; hocası Sokrates’in mahkemede yatığı savunma metninin bir versiyonu Apology of Socrates; Sokrates’in diğer felsefi konuşmalarının yer aldığı Memorabilia ve Symposium; Şair Simonides konuşmaları (Hiero); Avcılık ve Binicilik Üzerine İncelemeler (The Treatises On Hunting and Horsemanship); Ev İdaresi, Askeri Liderlik ve Siyaset Üzerine diğer konuşmaları; Sparta Kralı Agesilaus’un bir methiyesi; Ekonomik bir Broşür olan Yollar ve Araçlar (Ways and Means). Yazar Ksenophon’un tarihin gelişim seyri bazı dönemlerinde daha didaktik ve felsefi çalışmaları popüler olmuştur, ancak son 200 yılda Anabasis kitabı genellikle onun şaheseri olarak kabul edilmiştir.
Eser olarak Anabasis’in çekiciliği, yazar sıfatıyla Ksenophon’un bir hikâye anlatıcısı olarak anlatım gücüne, gerilimi gerekli dozda sürdürebilme yeteneğine ve diyolog tekniğini çok özenli olarak kullanabilme becerisine dayanır. Ancak, Akademisyen Waterfield’ın de belirtiği gibi, Ksenofon’un bu anlatı metni, aynı zamanda ilgi çekici – ve doğru – bir tarihsel metindir:
Yabancı bir dünyayla karşılaşan Yunan askerlerine sunulan bakış açısı, sürekleyici bir hikâye anlatısı olarak bu metinden keyif alınabilir: Çölde ceylan avlamak, neredeyse terkedilimiş Nimrud ve Ninova şehirlerinde tükezleyerek dolaşmak, dik yokuşlardan kayaları aşağıya yuvarlayarak yol kesen vahşi dağ kabileriyle karşı karşıya kalmak, Ermeni ülkesi sert kış şartlarına karşı korunmak üzere yerlatı evlerine sığınırken yerel üretim “Arpa Şarabı” içerek taze bir ruh edinmek. Yazar Ksenophon’un bu anlatısı okuyucusuna, dönüş yolunda yürüyüşü halindeki paralı asker Yunan ordusunun o günlerdeki karakterine dair benzersiz bir fikir sunuyor. İlk bakışta, askerlerin boş zamanlarında kendi aralarında atletik yarışmalar düzenlemek suretiyle eğlendiklerini görüyoruz. Yunan Dini belirli ibadet şekilerininin damgasını vurduğu bir dünya yaşam tarzıyla karşılaşıyoruz: Tanrılara sık sık yeminler edilir, kurbanlar verilir, sürekli kâhinlere danışılır, hapşırmanın uğurlu bir alamet olduğu düşünülür… Yazar Ksenofon’un bu anlatım tarzı bize Yunanlı askerlerin karakteri ve dönemin Yunan siyasi yaşamı konusunda çok şey anlatır, ama aynı zamanda daha geniş bir insanlık deneyimini anlama becerisini de sunar.
Bu geniş insanlık deneyimi, esas olarak Anabasis eserinde, Onbinlerin herşeye rağman hayatta kalma ve evlerine tekrar ulaşabilme kararlığı ile karakterize edilir. Yazar Ksenophon’un Anabasis kitabı, ilk kez yayınlandığından beri okuyucu kitlesi nezdinda yankı uyandıran, Komutan Ksenofon’un neredeyse karşı konulmaz yaşamsal olumsuz ihtimallere rağmen çok az bir umutla olsa da, birliklerini 2000 yıl önce kahramanca bir dönüş yolculuğuna çıkarma ve ülkesine ulaştırma olayının anlatısıdır. Yazar Ksenofon’un, kendisini kahraman bir komutan olarak tasvir etmesinin doğru bir yöntem olup olmadığını sorgulayan akademisyenler bile, Ksenofon yaratısı Anabasis eserine hayran kaldılar.
Akademisyen Waterfield, yazar Ksenofon anlatımının büyük ölçüde kendisine hizmet ettiği yönünde iddiaları olan eleştirmenlere hitap ederken; “Ksenofon’un kendi eylemiyle ilgili pembe hesabını daha kabul edilebilir kılmak üzere takma bir ad olduğu anlaşılan Themistogenes of Syracuse (Hellenica 3.1.2) adında bir yazarın yazmış olduğu bir kitap olarak atıfta bulunduğunu ve daha sonra ilk kez kendisinin, kendi adıyla bu kitabı yayınladığını öne sürdüğünü belirtiyor. Yine de, yazar Ksenofon’un Anabasis eserini yazma nedeni ne olursa olsun, Onbinlerin ülkelerine dönüşleri tarihsel bir gerçeklik olarak dikkate alınmış ve komutan Ksenofon’un bu dönüş yolculuğunu sevk ve idare ederek başarlı bir sona ulaştırmasındaki liderliği hiçbir zaman ciddi bir şekilde sorgulanmamıştır.
Sonuç
Ksenophon, ülkesi Yunanistan’a döndükten sonra, MÖ 399 yılına doğru, Larissa şehrini almada başarısızlık yaşayan General Dercylidas’ın yerine geçen, Pers güçleri elinden aldıktan sonra hâkimiyeti Sparta Kralı Agesilaus’a gwçwn, Larissa ve diğer şehirleri fetheden daha deneyimli bir komutan Spartalı General Thibron (ölümü MÖ 391) saflarına katıldı. Komutan Ksenofon ve birlikleri başlangıçta Sparta ordusu saflarında, General Dercylidas komutasında görevlendirilmiş paralı asker olarak savaşıyorlardı. Daha sonra, İktidar Kral Agesilaus’a geçince, kendisi de Atinalı olan Ksenofon eski rakip Atina ordusu saflarında subay olarak görev icra ediyordu.
Kral Agesilaus, ilk başlarda Küçük Asya’daki İyon Yunan Kolonilerinin kurtuluşu için Perslerle savaştığından dolayı bu konu fark edilmemiş olabilir. Ancak, MÖ 395 yılında Atinalı bir koalisyon gücünün, Yunanistan’da iki bölge olan Locris ve Phocis şehirleri konusunda Sparta yönetiminin izlediği politikaya cevap olarak Sparta güçlerine karşı çıktığında Korint Savaşı patlak verdi. Kral Aegilaus bu durumla başa çıkmak üzere İyonya’dan geri döndü ve MÖ 394 yılında yaşanan Korenea Savaşında Argos, Atina, Korint ve Thebes koalisyon güçleriyle karşılaştı. Sparta Şehir devleti zaferi, hem Phocis ve hem de Locris şehirlerini almalarıyla sonuçlandı ve Spartalılar düzenlenen seferi büyük bir başarı olarak gördüler. Ancak bu sonuç Ksenophon için pek hoş bir durum değildi.
Ksenofon, Sparta subayı sıfatıyla, vatandaşı olduğu kendi şehir-devleti Atina’ya karşı savaştığı için Atina’dan sürüldü ve Olympia yakınlarında Scillus’ta (Elis), Sparta’nın kendisine verdiği bir çiftlik mülkünde yaşamaya başladı. Artemis Tapınağı için arazi satın alacak ve inşa faaliyetleri için ödeme yapabilecek kadar zenginliği vardı. Ayrıca, iki oğlu; Gryllus ve Diodorus’un katıldıkları, ortak bayram ve gezilerin dâhil olduğu yıllık olarak düzenlenen festivali de finans etmiş olduğu anlaşılıyor. Adının Philesia olduğu dışında, karısı hakkında hiç bir bilgi bulunmuyor. Scillus’taki çiftlik mülkünde Anabasis, Sokrates Üzerine ve diğer eserlerini yazmıştır. Bu dönem, Ksenophon’un en huzurlu ve en rahat dönemi olduğu anlaşılıyor.
Sparta’nın, MÖ 371 yılında, Leucra Savaşında yenilmesinden sonra, devlet olarak, Ksenofon’un mülk sahipliği iddiasını sürdürme yetkileri kalmamıştı. Ksenofon, hala mülk sahipliği sıfatı olsa da, Artemis Festivali düzenlenmesi sırasında bölge halkının her yıl masrafını karşılayacak kadar iyi bir sosyal davranış örneğini göstermiş olsa da, Elian’lar kendi kullanımları için bu mülkü ondan aldılar.
Ksenofon, Korint kentine taşınmak üzere Elis’teki çiftliğinden ayrıldı. Tarihçi ve biyografi yazarı Diogenes Laertios’a göre MÖ 354 yılında eceliyle Korint’te öldü ve burada gömüldü. Ancak Antik Dönem başka yazarlarına göre Ksenofon bedeni Elis Semtine geri götürüldü ve Scillus’ta toprağa verildi. Atina süvarileri üyesi olan oğlu Gryllus MÖ 362 yılında Mantinea Savaşında öldürüldü ve Atina yönetimi, oğlunun onuruna, Ksenofon’un sürgünlük kararını kaldırdı. Ancak, Ksenofon’un ülkesine dündüğüne dair herhangi bir kanıt bulunmuyor.