Bergama/Pergamon (veya Latince Pergamum), Helenistik Dönem’de, Attalid Hanedanlığı (MÖ 281-133) iktidarı devrinde gelişen Mysia/Misya’da (kuzeybatı Küçük Asya, günümüzde Türkiye) önemli bir entelektüel ve kültür merkeziydi. Pergamon Krallığına başkentlik yapmış ve terk edilmekle karşıya kalıncaya kadar Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlı Türkleri için önemli bir şehir olarak kalmaya devam etmiştir.
Bergama, en çok, Kutsal Kitap İncil’deki Vahiy Kitabı 2:12-17’de, Asya’da yedi kiliseden birinin olduğu kent olarak bilinmektedir. Pergamon/Bergama’dan, aynı zamanda, “Şeytan Tahtının Bulunduğu Yer” veya “Şeytan’ın Yaşadığı Yer” tanımlamasıyla bahsedilmektedir. Bergama’da Yunan tanrılarına ait pek çok önemli yapı, anıt ve tapınak bulunmaktadır; bu eserlerden en ünlüsü şimdilerde Berlin’de, Bergama Müzesinde bulunan Zeus Sunağı’dır. Bergama, aynı zamanda, Ünlü Hekim Claude Galen’in (129 -216) doğum yeri ve (ilk icat yeri olmasa da) parşömen üretimiyle de tanınmaktadır.
Bergama şehrinden, yazılı olarak ilk defa, Yunanlı yazar ve asker Ksenofon (MÖ 430 -354) Anabasis eserinde bahsetmiştir. Bergama, MÖ 7.yüzyılda kurulmuş ve Büyük İskenderin MÖ 334 yılında bölgeye gelişine kadar Ahameniş İmparatorluğu (MÖ 550-330) elinde kalmıştır. Büyük İskender’in MÖ 323 yılında ölümünden sonra General Lysimchus/Lisimahos (MÖ 360 - 281) ve onun ölümünden sonra da komutanlarından birisi olan Attalid Hanedanı kurucusu Philetaerus (hükümdarlık dönemi MÖ 282-263) yönetimine geçmiştir. Halefleri Bergama’yı İskenderiye’ye rakip olabilecek bir kütüphane ile antik Akdeniz bölgesinin en güçlü ve kültürel açıdan en zengin şehirlerden biri haline getirmişlerdir.
Attalid Hanedanlığının son yöneticisi III. Attalus (MÖ 139 -133) herhangi bir veliaht tayin etmeden ölmüş ve Bergama şehrini Roma’ya miras bırakmıştır. Bergama/Pergamon Bizans İmparatorluğu döneminde gerilemeye başlamış ve 12.yüzyılda Osmanlı Türklerin fetih hareketi sırasında şehir büyük hasar görmüştür. 14.yüzyıla gelindiğinde harebe halde kalmaya devam etmiş ve Avrupalı kâşiflerin Pergamon şehrini anlatmaya başladıkları 17.yüzyıla kadar unutulmuştur. 19.yüzyıla kadar önemli herhangi bir kazı yapılmamış, günümüzde ise kazı çalışmaları, Türkiye’de modern Bergama kent yerleşim yeri yakınında, kalıntılarının olduğu yerde devam etmektedir.
Tarihsel ve Efsanevi Kökenleri
Arkeolojik kanıtlar, Pergamon yerleşim yeri kökenini Yunanistan’daki Arkaik Dönem’e (MÖ 800-480) kadar tarihlendirmektedir. Ancak, buluntulardan elde edilen bazı veriler, Hititlerin MÖ 14.yüzyılda bölgeye yerleştikleri ve daha önceden beri insan yaşam faaliyeti olduğuna dair kuvvetli önermeler sunmaktadır. İlk yerleşim yeri, Caicus Nehri’nin (günümüzde Bakırçay) kuzeyinde yüksek bir kayalığın üzerinde bulunuyordu ve bu nedenle şehir hem kolayca savunulabiliyor ve hem de Caicus’taki Elaea/Elaia Limanı (günümüzde Zeytindağı, Kazıkbağları) üzerinde ticaret yapılmasına olanak sağlanıyordu. Kurulan şehir ile ilgili en eski anlatım, Pers güçlerine karşı yapılan başarısız bir seferden sonra askerlerini Pergamon/Bergama şehrine nasıl götürdüğünü ve Atina’ya dönmeden önce birliklerinin sevk ve idare işini diğer komutanlarına emanet edilmesinin hikâye edildiği Ksenofon’un MÖ 370 yılında yazılan Anabasis eseri, Kitap VII’de yer almaktadır.
Tarihçi Pausianias’a (2.yüzyıl) göre Pergamon kenti, başlangıçta Teuthrania adıyla biliniyordu ve bu adını şehrin Kralı Teuthras’dan alıyordu. Yunan mitolisinin en önemli kahramanlarından biri olan Akhilleus’un torunu Prens Pergamus şehre gelerek despot Areius’u teke tek dövüşte mağlup etmiş, şehri ganimet olarak almış ve şehre kendi adını vermiştir (I.11.2). Başka bir köken efsanesi, şehrin kuruluş hikâyesini Herakles’in (Hekül) oğlu Telephos ve annesi Auge’ye sığınan Teutras’a bağlamaktadır. Bu anlatıya göre Teuthras, Telephos’u varisi tayin eder ve Telephos’un oğlu Eurypylos, Truva Savaşında şahre saldıran Akhalar’a (Yunanlılar) karşı savaşır: Akhalar Bergama şehrini Truva sanarak saldırmışlardır. Her iki köken efsanesi de Bergama şehrini büyük bir Helenistik kahramanla ilişkilendirmiş ve Attalid Hanedanlığı kendi yönetimini meşrulaştırmak ve şehre şanlı bir geçmiş kazandırmak üzere bu efsaneyi kullanmıştır.
Pers Ülkesi ve General Lisimahos
II. Kiros (aynı zamanda Büyük Kiros olarak bilinir MÖ 550-530) bölgeyi MÖ 539 yılında ele geçirerek Ahameniş İmparatorluğunun bir parçası yapmıştır. Büyük Kiros’un halefi I.Darius (ayrıca Büyük Darius olarak da bilinir, MÖ 522-486) gibi şehri görmezden gelen II. Cambyses (MÖ 530-522) ve oğlu I. Xerxes/ I.Serhas (MÖ 522-486) yönetimi döneminde, Bergama/Pergamon şehri Yuanlı devlet adamı Gongylos’a bırakılmıştır. Gongylos, I.Xerxes’ın (486-465) Yunanistan’ı işgali sırasında Pers güçlerini desteklemiş ve Persler ile Sparta arasında aracılık yapmıştır. Yazar ve asker Ksenofon Bergama’ya geldiği MÖ 399 yılında Yuan devlet adamı Gongylos ölmüştür; Ksenofon’un komşu bir Pers gücünden ganimet almak üzere baskın düzenlemesini önerecek kadar güçlü olan Gongylos’un dul eşi Hellas tarafından ağırlanmış, rehberler verilmiş ve Ksenofon’un istediklerinin haricinde 600 kişilik askeri gücün de baskın hareketine katılması için izin vermiştir.
Pergamon/Bergama, MÖ 362 yılında Ahameniş İmparatorluğuna karşı isyan etmiş; isyanın bastırılması sırasında ağır bir şekilde cezalandırılmış, ardından da Büyük İskender’in Pers ülkesini ele geçirmesine ve bu sırada genişleme sağlayan Makedonya İmparatorluğunun bir parçası haline gelmesinden sonra tarihten silinmiştir. Büyük İskender’in MÖ 323 yılında ölümünden sonra İmparatorluğu, Diadochi Savaşları ardında halefleri arasında paylaşılmış ve daha sonra iktidar sahibi taraflar bütün bu toprakların kontrolü için birbirleriyle savaşmışlardır. Bergama, Anadolu’nun (Küçük Asya) bir parçası olarak General Lisimahos güçleri eline geçmiş ve Lysimachus, Diadokh’lardan biri olan Selevkos I. Nikatora (MÖ 305-281) karşı savaş verirken, teğmen Philetaerus’u şehrin başına getirmiştir.
General Lysimachus/Lisimahos MÖ 281 yılında savaş sırasında öldürülmüş ve Selevkos I.Nicator da, düzenlenen bir suikast sırasında öldürülmeden önce Anadolu’yu Selevkos İmparatorluğunun bir parçası olarak ele geçirmiş ve yerine Antiochus I Soter (MÖ 281-261) iktidarı devralmıştır. Tarihçi Strabo’ya göre, Bergama şehri General Lysimachus’un hazinesiydi ve bu hazinede 9000 *Talent’ten fazla gümüş tutuluyordu (Coğrafya, Kitap XIII.4). General Lysimachus ve I.Selevkos Nicator’un sahneden çekilmelerinden sonra Pergamon Kralı Philetaerus’un bu hazineyi yeni efendisine aktarması gerekiyordu, ancak Kral, hazine aktarma işlemini yapmak yerine, bu hazineyi sessizce, sadece kendi şehrini değil, komşu şehirlerini de geliştirecek şekilde, Attalid Hanedanlığınu kurmak ve Pergamon Krallığını (MÖ 282-129) geliştirmek üzere kullanmıştır.
Attalid Hanedanlığı ve Bergama’nın Yükseliş Dönemi
Pergamon/Bergama Kralı Philetaerus/Philetairos, General Lysimachus’un ölümünden önce ondan ayrılmış ve hazineyi de Selevkos I Nicator’a teklif etmiş, ancak halefi için aynı teklifi yapma zorunluluğu hissetmemiştir. Gençliğinden beri haremağalığı yapmış, halefleri aracılığıyla Hanedanlığı sürdüren yeğeni I.Eumenes’i (MÖ 263-241) evlat edinmiştir:
- Attalus I (MÖ 241-197)
- Eumenes II (MÖ 197-159)
- Attalus II (MÖ 159-138)
- Attalus III (MÖ 138-133)
- Eumenes III (MÖ 133-129)
Küçük Asya’nın Kelt Galyalıları, bölgeye düzenli olarak baskın düzenleyerek, Lysimachus ve Philetaerus yönetiminde Bergama için sürkli sorun oluşturuyorlardı. Pergamon Kralı Philetaerus, komşularına daha güçlü savunma inşa etmelerine yardımcı olarak cömertliğiyle sorunu çözmeye çalışmıştır. Ancak, Galyalılar, I.Eumenes onları paralı asker olarak alana ve onları Antiochus I Store’e karşı yönlendirip 261 yılında Sardis Savaşında mağlup edene ve Pergamon şehrini Selevkos yönetimi elinden kurtarana kadar baskınlarına devam etmişlerdir. Pergamon Krallığı ikinci yöneticisi Eumenes I, daha sonra topraklarında genişleme sağlamış, haraç marifetiyle Galatya’daki Kelt Galyalıları sekinleştirmiş ve inşaat projelerine odaklanmıştır. Hükümdarlığı süresince Pergamon şehrini başka askeri çatışmaların dışında tutmuştur.
Eumenes I’den sonra, Galyalılara haraç ödemeyi rededen ve MÖ 232 yılında baskın düzenleyenleri Galatya’ya doğru geri püskürten, oğlu olarak evlat edindiği ilk kuzeni I. Attalus iktidarı devralmıştır. Galyalılar, MÖ 230 yılında, I.Attalus’u haraç ödemeye zorlamak üzere kitlesel olarak Pergamon üzerine baskın düzenlemişlerdir. Ancak, Eumens I, Galyalıları yenmiş ve onları tekrar Galatya’ya geri sürmüştür. Şehir halkı Eumenes I’e Soter/ Kurtatıcı sıfatı vererek ödüllendirmiş ve kral ilan edilen ilk Attalid hükümdarı olmuştur. Roma ile yakın bir ittifak kurmuş, Makedon Savaşlarında Makedonyalı V.Philip’e (MÖ 221-179) karşı Roma adına savaşmış, zaferleri için anıtlar dikmiş (bu anıtlara ünlü Ölen Galyalı heykeli de dâhil) ve özerk bir krallık olarak Gallo-Graecia topklarını resmen tanımıştır. Felç geçirerek ölümünden sonra yerine oğlu II. Eumenes geçmiştir.
Pergamon/Bergama şehri, II. Eumenes ve kardeşi II. Attalus hükümdarlığı döneminde gelişme kaydetmiştir. II. Eumenes, babasının Roma İmparatorluğu ile olan iffikakını sürdürmeye devam etmiş ve MÖ 190 yılında Magnesia Savaşında II. Antiochus’un (MÖ 223-187) yenilgiye uğratılmasında destek vermiştir. Magnesia Savaşı, Selevkosların Anadolu’dan çekilmesine zorlayan Roma-Selevkos Savaşlarının MÖ 188 Apamea Antlaşması ile sonuçlanmıştır. Eumenes II, 200.000’den fazla kitapla İskenderiye Kütüphanesine rakip olacak şekilde (şehir “Arkopolisi” kuzeyinde) Bergama Kütüphanesini kurmuştur.
Pergamon/Bergama, zengin vatandaşları kütüphane varlığına katkıda bulunurlarken, Akdeniz dünyasının dört bir yanından entelektüel kişileri ve sanatçıları kendine çeken saygın bir kültür merkezi haline gelmiştir. Kütüphanede çok sayıda kitap kopya edildiği için Mısır papirüsü değerli bir ürün haline gelmiştir, ancak, İskenderiye, rakip kütüphane olan Bergama Kütüphanesine malzeme sağlamamak amacıyla kısıtlama getirmesinden dolayı Bergama’da parşömen üretimine ağırlık verilmiştir. İngilizce’deki “parchement” kelimesi aslında Pergamon’a gönderme yapan Latince “pergamenum” kelimesinden gelmektedir. Yaygın inanışın aksine parşömen ürünü ilk olarak Bergama’da icat edilmemiş; sadece Anadolu’da başka üretim mekânlarına göre Bergama’da daha fazla üretim yapılmıştır.
Eumenes II, ayrıca, Titanlar ve Olimpiya tanrıları arasındaki savaş olan Giantomachy’yi tasvir eden yüksek kabartmalı dramatik friziyle ünlü Zeus Sunağını (bügün daha çok Bergama Sunağı olarak bilinir) yaptırmıştır. Zeus Sunağı inşaatı sırasında Bergama Akropolünü de yenilemiştir. Dionysos Tapınağı ve binasını, Athena Tapınağını inşa ettirmiş veya yeniletmiş ve ayrıca 10.000 seyirci kapasiteli yamaç tiyatrosunu büyüterek geliştirmiştir.
Eumens II diğer krallıklarla projeler inşa etme ve diplomasi faaliyetlerini yürütme işleriyle ile meşgul iken, II. Attalus orduya komuta ediyordu ve Roma’yı sık sık ziyaret eden popüler bir elçiydi. Magnesia Savaşında askeri güçlerine komuta etmiş ve MÖ 179 yılında Pontus Krallığını yenmiştir. MÖ 172 yılında II. Eumenes’in Roma’da bir suikast sırasında ölümü haberi Bergama’ya ulaştığında II.Attalus, Hanedanlığı sürdürmek üzere dul eşi Stratonice ile evlenmitir. Ancak daha sonra, ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılan ve öldü diye bildikleri II. Eumenes sağ ve salim Bergama’ya döndüğünde, II.Attalus evlendiği II.Eumenes’in karısından boşanarak iktidarı kardeşine devretmiştir.
Eumenes II.nin diğer prenslik yönetimleriyle yaptığı bağımsız müzakereler nedeniyle Roma’nın gözünden düştüğü ve onun yerine II.Attalus’u geçirmek istedikleri zamanda aynı sadakati göstermiştir. Attalus II iktidara geçme teklifini redetmiş ancak MÖ 160 yılında eş-yönetici olmayı kabul etmiştir. MÖ 159 yılında kardeşinin ölümünden sonra iktidarı devalmış, şehir konusundaki politikasını ve geliştirme çalışmalarını sürdürmüştür. Bu aşamadan sonra Pergamon/Bergama şehri en parlak dönemini yaşamış, krallığı yönetmekle hiçbir ilgisi olmayan, aslında kendi kişisel çıkarlarının peşinden koşan III.Attalus’un hükümdarlığı sırasında gelişme kaydetmese de, mevcut durumunu korumuştur. III.Atalus, devlet işlerini yürütmeyi Roma’ya bırakmayı tercih etmiş ve varisi olmadığı için yazdığı vasyetinde Pergamon Krallığını Roma’ya bırakmıştır.
Attalid Hanedanlığı resmi olarak III.Attalus ile birlikte sona ermiştir. Ancak MÖ 133 yılında II.Eumenes’in gayri meşru oğlu olduğunu iddia eden Aristonikos, III.Eumenes tahtını devralmış ve Roma’ya karşı bir isyan başlatmıştır. Bu isyan MÖ 129 yılında bastırılmış ve daha sonra Roma’ya ilhak edilen Pergamon Krallığı da sona ermiştir. Pergamon Krallığı parçalanmış ve Anadolu, başkenti Pergamon olmak üzere, Roma’nın Asya Eyaleti haline gelmesinden önce, her bir beylik ilk başlarda Roma yönetimi altında “Asya’nın özgür şehri” olarak biliniyorlardı.
Roma Dönemi
Roma Cumhuriyeti ilk dönemde meşgul olacağı pek çok işi vardı; daha sonra Anadolu şehirleri üzerinde doğrudan kontrol sağlamaya, vergileri artırmaya ve kişisel özgürlükleri kısıtlamaya başlamıştır. Sonra, Pontus Kralı Mithridates VI (MÖ 120-63) liderliğinde Mithridatik Savaşlar (MÖ 89-63) olarak bilinen ve binlerce kişinin hayatına mal olan bir isyan başlatılmıştır. MÖ 89 ya da 88 yılında, bir günlük zamanda, Bergama da dâhil olmak üzere Anadolu şehirlerinde, ilgili kaynaklarda Asya Akşam Yemeği olarak anılan bir olayda 80.000’den fazla Romalı ve İtalyan katledilmiştir. Mithridates VI, MÖ 63 yılında Romalı General Büyük Pompey güçlerince mağlup edilmiş ancak düşman tarafa yakalanmamak için kendi canına kıymıştır.
Roma İmparatorluğunun Anadolu topraklarına yönelik politikası değişmeden devam etmiş ve Anadolu halklarının Roma’nın bu politikasına karşı öfkesi de değişmemiştir. Romalı toprak sahipleri ve Romalı generaller halktan istediklerini tartışmasız olarak alıyorlardı; Yunan tarihçi ve biyografi yazarı Plutarch’a göre bu konunun en ünlü bir örneği, Mark Antony’nin Mısır Kraliçesi VII. Kleoptra’ya (NÖ 83-30) verdiği hediyedir. İmparatoru Antony, aynı zamanda Bergama bölgesinin de egemeni, Bergama Kütüphanesinden 200.000 kitabı alarak İskenderiye Kütüphanesi koleksiyonu için Karaliçe Kleopatra’ya vermiştir.
Akademisyen Lionel Casson’un ifade ettiği üzere, bu olayın aslında olup olmadığı, hikâyenin antik çağda tekrarlanması kadar önem arz etmemektedir. Bu durum, Romalı yöneticilerin Anadolu insanı mülküne hangi gözle baktığı konusuna açıklama getirmekle kalmamış, aynı zamanda, İskenderiye Kütüphanesinin MÖ 43 yılına kadar hala da açık olduğunu göstermektedir (Casson, 46). Antonius ve Kleopatra MÖ 31 yılında Aktium Savaşında Octavianus güçlerine yenildikten sonra, Octavianus, Augustus Ceaser (MÖ 27-MS14) taht ünvanını almış, Roma İmparatorluğunu kurmuş, bölgeler ve alınan vergiler konusunda yeni düzenlemeler yapmış, Roma İmparatorluğunu yeniden düzenleyerk Anadolu’da mevcut gerilim atmosferini bir miktar hafifletmiştir. Ayrıca, Asya Eyaleti Başkenti görevini Pergamon’dan alarak Efes şehirine taşımış ve Bergama Kütüphanesinden daha önce alınan kitaplardan bir kısmını iade ederken,
Pergamon şehri, başlangıcında hem Tarajan (Marcus Trainus) adıyla anılan (MS 98-117) ve hem de Kızıl Bazilika olarak bilinen, Mısır tanrıları Isis, Osiris, Serapis, ya da en azından birine adanmış Tapınağı yaptıran Hadrian/Hadrianus (MS 117-138) tarafından himaye edilmesiyle gelişme kaydetmiştir. Hıristiyanlığın oluşum yıllarının bir aşamasında, Hera, Demeter, Athena, Dionysos, Zeus, Serapis tanrıçaya/tanrıya ait pagan tapınaklarının orta bölgesinde bir kilise ve şifa tanrısı Asclepius’a ait bir tıbbı kompleks/kutsal alan inşa edilmiştir. Roma İmparatoru Diocletianus (MS 81-96) döneminde kaleme alındığı anlaşılan Kutsal Kitap İncil’deki Vahiy Kitabında, genellikle Zeus Sunağı kastedilerek, “Şeytan’ın Tahtı” sıfatıyla anılan Pergamon şehrine atıfta bulunarak, pagan inancı uygulamalarıyla uzlaşması nedeniyle sitem edilmektedir.
Antik Dünya’nın en ünlü doktorlarından (aynı zamanda İmparator Marcus Aurelius’un da kişisel doktoru) biri olan Claude Galen MS 129 yılında Pergamon’da doğmuş, İzmir, İskenderiye ve başka şehirlerde eğitimini tamamladıktan sonra, Asclepius Kutsal alanında doktorluk mesleğini icra etmek üzere MS 157 yılında Bergama’ya dönmüştür. MS 262 yılında meydana gelen bir deprem sırasında şehir ciddi bir şekilde hasar almış, bazı binalar yıkılmış ve ardından da kademeli olarak gerilemeye başlamıştır. Pergamon/Bergama, 663 yılı dolaylarında Müslüman Arap güçleri tarafından yağmalanarak başka bir yere taşınmış ve daha sonra Bizans İmparatorluğu döneminde, Osmanlı İmparatorluğu eline geçene kadar, çok sayda gerileme aksaklıklarına maruz kalmıştır. 1300 yılından sonra Bergama şehrinin durumu daha da kötüleşmiş ve en sonunda terk edilerek unutulmuştur.
Sonuç
Pergamon/Bergama Antik Sit alanı ilk kez 15.yüzyılda Avrupalıların ilgisini çekmiş, 18.yüzyılda eski Bergama şehrine artan ilgiyle birlikte ilk kazılar 19.yüzyılda başlamıştır. Alman mühendis Carl Humann, bölgeyi ilk kez 1864/1865 yılında, Batı Anadolu’da demiryolu inşat çalışması sırasında görevliyken ziyaret etmiş ve 1869 yılında eski Bergama/Pergamon yerleşim yerinde kazı çalışmaları yapmak üzere yeniden gelmiştir. Zeus Sunağına ait birçok parça, yerel halk duvar ürmek için kulanmış, diğer bina ve anıtlardan alınan bazı parçaların ise kireç fırınlarında eritilmek üzere yakıldığı bildirilmiştir. Alman mühendis Humann, 1878 yılında Almanya ve Osmanlı hükümetlerince alanda kazı yapmakla görevlendirilmiş ve Zeus/Bergama Sunağı ile Pazaryeri girişi gibi diğer önemli yapılar, Osmanlı İmparatorluğunca,1907 yılında, kazı çalışmaları yapan ve Berlinde Bergama Müzesini kuran Almanya’ya satılmıştır.
Almanya’nın Berlin kentinde kurulan Bergama Müzesi; Bergama Sunağı, Pazaryeri girişi ve antik Bergama’ya ait diğer eserlerine ev sahipliği yapmaya devam ederken, günümüz Bergama (Türkiye) kentinin kuzey biraz üst bölgesinde bulunan, bir zamanların muhteşem Pergamon şehrinin kalıntıları her yıl binlerce ziyaretçi çekmektedir. Antik Bergama/Pergamon yerleşim yeri 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesine alınmış, antik çağın en önemli kentlerinden biri olan Bergama tarihini gün yüzüne çıkarmak üzere kazı çalışmaları günümüze kadar devam etmektedir.