Günümüz okuyucuları tarafından daha çok Vergilius olarak bilinen Publius Vergilius Maro (MÖ 70-19), erken dönem Roma İmparatorluğu'nun en büyük şairlerinden biriydi. En bilinen eseri Aeneas, Troya Savaşı’nın son günlerinde Troya yakılırken kaçıp Akdeniz’i geçtiği yolculuğunun sonunda torunları Remus ve Romulus’un Roma kentini kuracağı yer olan İtalya’ya varan Troyalı prens Aeneas’ı anlatır. Ondan sonra gelen yazarlar tarafından o kadar büyük saygı gördü ki, MS 14. yüzyılın başlarındaki İtalyan yazar Dante Alighieri, Cehennem'deki dokuz cehennem seviyesi boyunca Vergilius’u rehber olarak seçti.
Çocukluk ve Gençlik Yılları
Vergilius, bazen Virgil olarak yazılır, Cisalpine Galya’da bulunan Po Nehri’nin kuzeyindeki Mantua yakınlarındaki küçük bir köy olan Andes’de MÖ 15 Ekim 70’de doğmuştur. MS 5. yüzyılda yazar ve devlet adamı Macrobius, çalılıklar ve orman içinde yaşayan taşralı bir ailede dünyaya geldiğini iddia etmektedir; kırsal yaşama olan tutkusu yetişkinlik hayatı boyunca devam etmiştir. Uzun boylu, cüsseli, koyu tenli fakat “çabuk hastalanan”, az yiyip içen taşralı görünüme sahip biri olarak tanımlanmıştır; hassas sağlığı o dönem patlak veren iç savaştan onu uzak tutmuştu. Babası patronunun kızıyla evlenebilecek kadar şanslı olan bir çömlekçi ve ulaktı. Doğduğu eyalet vatandaşlık haklarına sahip olmamasına rağmen (MÖ 51’e kadar değildi), Latin asıllı olan babası vatandaştı.
Bazıları ailesinin mali durumunu sorgulasa da çoğu, ona sağlam bir eğitim sağlayacak kadar varlıklı oldukları konusunda hemfikirdir. Geleceğin şairi, ilk eğitimini Cremona ve Milano'da (Mediolanum) aldı ve burada hem erkekliğin hem de vatandaşlığın sembolü olan “toga virilis”i kazandı. Bu ilk eğitim ona, hem Yunan hem de Romalı yazarların takdirini kazandırdı. Nihayetinde Marcus Antonius ve Octavia’nın da öğrencisi olacağı okul için Epidius ile (sevmediği bir konu) retorik çalışma planlarıyla Roma’ya geldi. Açıkçası, Vergilius mahkemelerde yalnızca bir kez konuştu, fakat kayırma yapmaksızın; anlaşılan oldukça utangaçtı. Vergilius kısa süre sonra Napoli'deki Epikurosçu Siron okulunda felsefe okumak için şehri terk etti. Onu Epikurosçu camiaya getiren felsefe aşkı, hemşehrisi şair Horatius ile tanışmasını sağladı.
Yaklaşık otuz yaşlarındayken Roma Cumhuriyeti kriz dönemindeydi. Julius Caesar suikaste uğradı, evlatlık oğlu ve varisi sonraki imparator Augustus (nam-ı diğer Octavianus) iç savaşa karıştı. MÖ 42’de Philippi Savaşı’nda tiran öldürücülerin bozguna uğratılmasından sonra, Vergilius’un ilk şiirlerine konu olan, ordu gazilerini el konulan topraklara yerleştirme girişimleri oldu. Ailesi için bu talihsiz bir durumdu, MÖ 41’de babasının çiftliğine el konuldu. Genç şair, çiftliği geri almak için Roma’daki nüfuzunu kullanmayı denedi, ancak başarılı olup olmadığına dair bir kanıt yok.
Ekloglar
Bu zamana kadar, Vergilius akranı bir yazar ve sanat hamisi Gaius Cilnius Maecenas ile tanışmıştı. Augustus’un yakın arkadaşı ve danışmanı olan bu varlıklı Romalı, Vergilius ve Horatius gibi genç şairlerden oluşan bir çevreyi etrafında topladı. Genç şair, onun aracılığıyla zamanla imparatorlar yakın arkadaş olacaktı. Tarihçi Anthony Everitt'e göre Augustus biyografisinde Maecenas "çağın en iyi şairlerini yetiştirdi, mümkün olduğunca ve sansür uygulanmadan Vergilius ve Horatius gibi dahilerin görüşlerine sadık kalmalarını sağladı" (205). MÖ 39-38 yılları aynı zamanda Vergilis'un on şiirlik ilk koleksiyonu, Ekloglar’ı Roma'da yayınlayacağı zamandı. Başarısı onu zamanının en ünlü şairi yapacaktı. Velinimeti Maecenas'ın evinin yakınındaki Esquiline Tepesi'nde bir evle ödüllendirilecekti. Unutulmamalıdır ki, bu dönem şairleri maddi güvenceye sahip olabilmek için Maecenas gibi hayırseverlere ihtiyaç duymuşlardır.
Vergilius sadece Maecenas'ta değil, Augustus'ta da bir arkadaş ve sponsor bulacaktı. İmparator, Horatius da olduğu gibi, iki şairi de yeni doğan imparatorluğu geçmişin ideallerine döndürmeye yardım edecekleri inancıyla besleyecekti. İmparator, Roma'nın ahlaki çöküntüden muzdarip olduğuna ve eski değerlere geri dönmeye ihtiyacı olduğuna inanıyordu. Vergilius başarılı bir şair olmasına ve Roma’nın konuştuğu tepedeki evine rağmen, önümüzdeki yedi yılını Georgics adlı şiir koleksiyonu üzerinde çalışarak geçireceği Campania kırsalının sessizliği için şehri terk etti. MÖ 30'da çalışmasını tamamladıktan sonra, yaşamının geri kalanını, MÖ 19'daki ölümüne kadar, destansı eseri Aeneid üzerinde çalışarak geçirecekti.
Tarihçi Nigel Rodgers'a göre Vergilius, Horatius ve sürgündeki Ovidius, büyük Yunan yazarlarıyla kıyaslabilir klasik bir yazı stili yarattı. Yalnızca üç büyük eser yaratmasına rağmen Vergilius diğerlerinden üstündür. İlk eserleri kırsal yaşama olan sevgisine odaklanmıştır. İlk koleksiyonu Ekloglar, masallaştırılmış bir Arcadia üzerine kurulmuştur; bir çobanın hayatını ve aşklarını tasvir eder. Ancak aynı zamanda iç savaşın yarattığı kargaşaya atıfta bulunarak siyasi bir hâl alır. Ne yazık ki, bu durgun hayat, Octavianus'un Philippi Savaşı'ndan sonra tahliye bildirimiyle tehdit edilir. Şiir, toprağın tahliyesi ve müsaderesine karışan üç kişiye atıfta bulunur: hukukçu ve konsolos Publius Varus, yazar ve konsolos Gaius Pollio ve şair Gaius Gallus.
Rodgers'a göre, şiir aynı zamanda Roma'nın altın çağını geri getirecek ilahi bir çocuğun doğumunu da haber veriyor; birçok Hıristiyan bunu İsa Mesih'in müjdelenmesi olarak yorumlar. Eklog IV, Vergilius yazdı:
Cumae’nin şarkılarıyla pek yakında zamanın sonu geliyor
Çağların büyük yeni düzeni yeniden doğuyor
Şimdi Virgo (takımyıldız) geri dönüyor ve Satürn krallığı geri dönüyor
Şimdi yüce gökten yeni bir nesil indiriliyor
Demir çağı durdurup altı çağı tüm dünyada yükseltecek
Çocuğun doğumunda sen iffetli Lucina’yı destekle
O zaman senin Apollon’un hüküm sürecek.
(Vergilius, 14)
Georgica
Sonraki şiir koleksiyonu, Georgica, Octavianus’un, Actium Muharebesi’nde Marcus Antonius ve Mısır kraliçesi Kleopetra’ya karşı kazandığı zaferden sonra yazılmış ve Maecenas’a ithaf edilmiştir. Ekloglar’da olduğu gibi Georgica’da da basit çiftlik yaşamını, çiftçiliği, ağaç yetiştirmeyi, sığırları beslemeyi ve hatta arıları bile övmüştür Georgica I'in açılış satırlarında şunları yazmıştır:
Ekinleri ne sevindirir, toprak hangi yıldızda altüst edilir,
hangi yıldızda asmalar karaağaçlara sarılır,
sığırlar nasıl bir bakım ister, koyunlar nasıl,
nasıl yetiştirilir tutumlu arılar,
işte şiirime bunlarla başlayacağım, Maecenas!
(Vergilius, 37)
Toprağa el konulmasının yanı sıra, savaşların İtalya ve eyaletleri üzerindeki olumsuz etkilerinden biri de nüfus azalmasıydı; birçok çiftçi savaşta gitmek için topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Vergilius, şiirlerinde toprağın geri verilmesini ve tarımsal hayata geri dönüşü savunmuştur. Şiirleri yayınlandığı zaman, Vergilius imparatorluk sarayındaki yakın çevre içine tamamen yerleşmişti. Georgica imparatora okunduktan sonra şair şehri terk etti. Aklı başka yerde, henüz yazılmamış destanının on iki kitabındaydı.
Aeneas
Tarihçi Mary Beard'ın SPQR kitabına göre, Aeneas’ın konusu, Roma'nın, Romulus ve kardeşi Remus tarafından nerede, ne zaman ve neden kurulduğuydu. Şiir, Truva prensi ile tanrıça Venüs'ün oğlu Aeneas'ı ve Truva Savaşı'nın son anlarında kaçışını anlatır. İtalya yarımadasında büyük bir şehir kurmanın kaderi olduğunu fark eden savaşçı ve ailesi -Homeros’un Odysseus’una benzer bir dizi olayla- denizi aşarlar ve sonunda Kraliçe Dido’ya âşık olduğu Kartaca'da karaya çıkarlar. Maalesef kraliçeden dolayı Aeneas'a kaderi hatırlatılır ve Kartaca'dan ayrılır. Terk edilen kraliçe, kaybettiği aşkının yasını tutar ve intihar eder.
Kalma arzusuna rağmen, Aeneas, Latium'a yelken açar; hatta babası ve Kraliçe Dido ile karşılaştığı yeraltı dünyasına bir yolculuk yapar. Zamanla onun torunları Roma’yı kuracaktı. O, hem “kahramanca” hem de “Augustanlı” yaşam biçimiyle için ideal modeldi. Elbette şiirin asıl kafa karıştırıcı yönlerinden biri, Truva Savaşı'nın sözde zamanı ile Roma'nın kuruluşu olan MÖ 12. yüzyıldan MÖ 8. yüzyıla kadar olan zaman aralığıdır. Gerçekte Aeneas, kaderini gerçekleştirememiş ve Roma'yı kuramamıştır. Bu başarı başkalarına bırakıldı. Kraliçenin ölümüyle birlikte şiir, okuyucuyu Roma ile Kartaca arasında gelişen düşmanlığın doğuşuyla, Pön Savaşlarına dönüşecek bir çatışmayı da açığa çıkarır. Şiir, yıllar içinde eleştirmenlerden payını aldı. Birçoğu, Aeneas'ın yenilmiş bir düşmana karşı zulmünün yanı sıra sevgili Dido'nun intiharından da iğrenirler.
Vergilius destandan memnun olmasa da, Aeneas'ın soyundan geldiğini iddia eden Augustus kendinden geçmişti.
İmparator, şiirin Roma'nın kaderinin nihai bir şekilde yerine getirildiğini gösterdiğine inanmış olabilir. Vergilius, fethedilenleri affetmenin ve savaşta gururluları yenmenin Roma'nın kaderi olduğuna inanıyordu. Şiirin açılış dizeleri Aeneas'ın kaderinden bahseder:
Bir yiğidin savaşlarıdır anlattığım, Troya’dan
İlkin İtalya’ya, Lavinum kıyılarına, yazgının gönderdiği.
Nice yıllar süresince azgın Juno’nun
Kışkırttığı tanrılarla uğraşmış denizde, karada,
Nic yıllar savaşmış bir kent kurmuş güçlükle
Yerleştirmiş Latin tanrılarını, tapımı
Bunlardır Latin soyunun,Roma’nın Alplerin ataları.
(Vergilius, 103)
Miras
Vergilius on bir yıl boyunca bu şiir üzerinde çalıştı, ancak son tahsisinden önce öldü. Çalışmasından memnun değildi ve arkadaşı Lucius Varius Rufus'tan onu yok etmesini istedi; ancak arkadaşı şairi reddetti. Vergilius Yunanistan'a yaptığı bir gezi sırasında, Megara'da hastalandı ve eve dönemeden MÖ 21 Eylül 19’da öldü. Napoli'deki villasına gömüldü. İmparator, şairin son arzusuna rağmen destanı yayımlattı.
Vergilus'un şiirleri, özellikle de Aeneas, 2000 yılı aşkın bir süredir yaşıyor ve bu güne kadar hâlâ okunmakta ve analiz edilmektedir. Pompeii'nin kazılan duvarlarında bile şiirlerinden alıntılar bulundu. Kendisinden sonra gelen sayısız yazara ilham kaynağı oldu. İlahi Komedya'nın yazarı Dante, Cehennem'in dokuz cehennem seviyesi boyunca rehberi olarak Vergilius'u seçti. Yazar Melinda Corey, Longfellow'un İlahi Komedya çevirisinin yeni baskısına yeni bir giriş yazdı. Dante'nin Vergilius'u seçtiğine inanıyordu çünkü şair, yazarın olmak istediği her şeyi temsil ediyordu: zamanının en büyük şairi.