Midas, dokunduğu her şeyi altına dönüştürmek gibi olağanüstü bir güce sahip olmasıyla bilinen, Anadolu'daki Frigya medeniyetinin mitsi kralıdır. Bu özelliği ona, bilge Satir Silenus'a karşı gösterdiği misafirperverliğinden ötürü Dionysos bahşetmiştir. Fakat aynı zamanda Midas'a Pan'in Apollo'dan daha iyi bir müzisyen olduğunu söylediğinden dolayı ceza olarak eşek kulakları verildi.
Eski Frig yazıtlarında ve Asur kaynaklarında 'Muşki'li Mita' olarak bilinen MÖ 8. yüzyıl hükümdarı olan tarihi Kral Midas olabilir. Hiç şüphesiz, Anadolu, sahip olduğu altın ve oraya zenginlikle hükmeden birçok krallıkla tanınmaktadır. Midas, dokunduğu her şeyi altına dönüştürme yeteneği yüzünden yemek yiyemiyor veya bir şey içemiyordu, ayrıca ona verilen eşek kulakları onu intihara sürüklemişti. Midas'ın bu öyküsü, tanrıların işlerine karışmanın tehlikelerine dair uyarıcı niteliğindedir.
Midas Dokunuşu
Efsaneye göre, Midas Anadolu'daki Frigya medeniyetinin zenginligiyle ünlü lakin bu zenginliğiyle yetinmeyip daha fazlasını isteyen kralıydı. Antik kaynaklar, Midas veya atalarının, tebaasını, Moschianları ve Brigianları, Batı Trakya/Antik Makedon'dan Anadolu'ya götürdüğünü belirtir. Bebekliğinde bile, sahip olduğu bu büyük servet, beşiğinin yanında büyük bir buğday tanesi yığını bırakan karıncaların alameti olarak öngörüldü. Gençliğinde ise, muhteşem lir çalan Orphesus'un Midas'a özel ders vereceği söylenirdi.
Bir gün kral, meşhur gül bahçesinde dolaşırken sarhoş bir satirle karşılaşır. Satir, bilgeliğiyle ünlü olan Silenus'tur (Silenos), ancak olay sırasında, önceki gece çok fazla içtiğinden dolayı acı çeker. Midas, kafasını toparlaması konusunda ona yardımcı olur, bir tas yemek verir ve ardından Silenus'u Yunan şarap ve eğlence tanrısı ustası ve Silenus'un Dionysos'a geri teslim eder.
Olayların alternatif anlatışına göre, Midas, bahçesindeki satirin içtiği bir havuzu kirleterek Silenus'u uyuşturmuştu. Midas, Silenus'u yakalamayı ve tüm ünlü bilgilerini ondan almayı umuyordu. Hikayenin bu versiyonu, M.Ö 560 yılından kalma Yunan çanak çömleklerinin üzerinde öykülenmiştir. Aegina'dan, MÖ 6. yüzyıldan kalma bir Attika siyah figürlü vazo, satire onu ip ve tulum kullanarak yakaladıktan sonra refakat eden iki adamı göstermektedir (Altes Müzesi, Berlin). Hikayenin bir başka versiyonunda ise, Silenus, Midas'ın uzuvlarına gül çelenkleri bağlayan adamları tarafından daha nazikçe yakalanır. Krala teslim edilen Satir, Midas'ı denizlerin karşısındaki egzotik toprakların hikayeleri ile 5 gün 5 gece boyunca eğlendirdi. Hikaye ne olursa olsun, Midas er ya da geç Silenus'u Dionysos'a teslim eder. Bu durumdan minnettar olan tanrı, Midas'ın bir dileğini yerine getireceğini söyler. Kral, oldukça zekice bir cevap verir; dokunduğu her şeyi saf altına çevirme yeteneğine sahip olmak istediğini belirtir.
Midas fazla zeki davranır. Sarayına dönerken, Midas sahip olduğu yeni gücünü denemeye başlar; dalları, taşları ve hatta toprak parçalarını nasıl parıldayan altın külçelerine dönüştürebildiğini görmek onu mutlu eder. Çiçekler, meyveler dahi açgözlü kralın dokunuşuyla anında altına dönüşür. Ancak bu hediyenin asıl sonuçları, Midas atına binmeye çalıştığında fakat atı soğuk, cansız bir metale dönüştüğünde ortaya çıkar. Sarayına vardığında, kral kapıdan geçerken, cübbesi sütunlara sürtündü ve onlar da anında altına dönüşür. Bu durum, kral akşam yemeği için ellerini yıkamaya çalışırken, dokunduğu suyu altına dönüştürmesiyle birlikte daha da kötü hale gelir. Midas'ın, dokunduğu bütün yiyecek ve içecekleri altına dönüştürmesi yüzünden açlıktan ölme ihtimali vardı. Aç ve bitkin olan Midas uyumak için uzansa da yastıkları ve minderleri bile altına dönüşüyordu, bu yüzden rahatsız olur.
Kral, hemen Dionysos'un yanına gider ve bu yeni gücünü artık istemediğini belirtir. Tanrı, Midas'a, bu can sıkıcı gücü bırakmanın tek yolunun Paktolos nehrinin kaynağında yıkanmak olduğunu söyler. Nehri bulmak kolay değildir; zorlu bir yolculuğun ardından kral nihayet nehri bulur ve hemen suya atlar. 'Midas' dokunuşu sona erer ve kral yeniden yiyebilmeye, içebilmeye başlar. Midas masalından alınacak ders, elbette, kişinin çok açgözlü olmaması, sahip olduklarıyla yetinmesi gerektiğidir. Belki de en çılgın hikayelerin bile tarihsel gerçeklerle bir bağlantısının olduğu Yunan mitlerinde sıklıkla olduğu gibi, Pactolus nehri altın tozu birikintileriyle ünlüydü.
Midas'ın Eşek Kulakları
Midas, Yunan tanrısı Apollo ile karşılaştığı zaman daha fazla sorunla karşılaştığından dolayı şanssız bir kral olarak görülmektedir. Apollo Midas'tan satir tanrısı Pan'ın mı yoksa kendisinin mi daha iyi müzisyen olduğunu sorunca, Midas Apollo'yu rencide etmişti. Pan, sazlardan yapılmış syrinx veya panpipeleri icat etmesiyle ve bunlarla melodiler çalma yeteneği ile tanınırdı, ancak Apollo lirin ustası olarak kabul edildi. Bunun da ötesinde, Apollo genel olarak müzik tanrısıydı, ilham perilerinin lideriydi ve Pan'dan çok daha önemli bir tanrıydı.
Akılsızca davranan Kral Midas, Pan'ı kazanan olarak seçti. Bu durumdan son derece hoşnutsuz olan Apollo, daha sonra kralın sağır kulaklarını eşeğin kulaklarına çevirdi. Akılsız kral, alışılmadık bir çift kulağının bir sonucu olarak sarayında saklanmak ve sürekli bir türban veya Frig şapkası takmak zorunda kaldı. Midas, Chiusi'deki (British Museum, Londra) MÖ 440, kırmızı figürlü stamnos gibi Yunan çanak çömlek sahnelerinde eşek kulakları ve başlığıyla tasvir edilmiştir. Midas'ın kulaklarının sırrını sadece kralın berberi biliyordu. Berber zorbalığa uğradı ve sırrı asla açıklamamaya yemin etmesiyle tehdit edildi, ancak bu imkansızdı. Berber, birine söylemek için neredeyse patlarken, nehir kıyısında bir çukur kazdı ve ona "Midas'ın eşek kulakları var" diye fısıldadı. Tam o noktadan bir avuç kamış yetişti ve ne zaman rüzgar esse, kamışlar yumuşak bir şekilde "Midas'ın eşek kulakları" nakaratını söylerlerdi. Kral, onun bu çirkinliğini artık herkesin bildiğini öğrendiğinde, önce berberi öldürtmüş, ardından boğa kanı içerek intihar etmiştir. Hikaye, tüm ölümlülere, belki de asla tanrıların işlerine karışmamaları için bir uyarıdır.
Yunan mitleri uzmanı Robert Graves, hikayeye, özellikle müzikal yarışmaya ek bir olası anlam not ediyor:
Apollo'nun Marsyas ve Pan'a karşı kazandığı zaferler, Helenlerin Phrygia ve Arcadia'yı fethini ve bunun sonucunda üflemeli çalgıların bu bölgelerde telli çalgıların yerini almasını anıyor.
Gerçek Kral Midas
Phrygia Kralı Midas, Yunan mitolojisinde tanıdık bir figürdür, ancak Eski Frig yazıtlarında ve Asur kaynaklarında 'Muşki Mita' (M.Ö. 738 - c. 696) olarak bilinen MÖ 8. yüzyılın sonlarında gerçek bir hükümdara dayanmış olabilir. Frigya, eski bir Anadolu krallığının adıydı (MÖ 12.-7. yy) ve onun ölümünün ardından, bu isim bir zamanlar Küçük Asya'nın batı platosunda kapladığı genel coğrafi alana verildi. Frig kralları, verimli toprakları, Pers ve Yunan dünyaları arasındaki konumu ve devletin metal işçileri ve çömlekçilerinin becerileri sayesinde zenginleşmişlerdi. Arkeolojik kayıtlar, Frigya'nın başkenti Gordium'daki kayıp sarayların, sur duvarlarının ve tümülüs mezarlarının etkileyici kalıntılarını göstermektedir. O halde Midas efsanesi, MÖ 9. yüzyılda zirvede olan krallığın zenginlik ve altın kaynaklarının sözlü bir kaydı olarak başlamış olabilir. MÖ 7. yüzyılda Kimmerlerin saldırıları sonucu Frigya'nın yıkılmasının ardından bölge Lidya, Pers, Seleukos ve ardından Roma egemenliğine girmiştir.
Gordium'un dışındaki mezar höyüklerinde keşfedilen bir iskelet, bazı bilim insanları tarafından geçici olarak Mita'ya atfedilmiştir. Arkeologlar tarafından oldukça romantik olmayan 'Tümülüs MM' adı verilen bu mezar, Anadolu'nun en büyük ikinci antik tümülüsüdür. Midas/Mita adlı bir kral, bunu yapan ilk yabancı hükümdar olan Delphi'nin kutsal Panhelenik bölgesinde adaklarda bulundu. Son olarak, muazzam zenginliğiyle efsaneleşen başka bir kralın, bu sefer Lidya Karunosu'nun (M.Ö. 560-547) gerçekte, Midas'ın bir zamanlar mitlere sahip olduğu bölgeyi yönetmesi tesadüf değildir.