İskandinav Evreninin Dokuz Diyarı

Makale

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Umutcan Demirel tarafından çevrildi
20 Aralık 2018 tarihinde yayınlandı 20 Aralık 2018
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır

İskandinav evreninde kâinat dokuza ayrılır. Kâinatın merkezi, büyük dünya ağacı Yggdrasil’di ve bu dokuz alem ağacın köklerinden aşağıya ve yan yana sıra dışı bir şekilde uzanarak var oldu.

Eski İskandinav eserleri (Eddic ve Skaldic şiir sanatı olarak bilinen) evren hakkında bir bilgi varsayar ve diyarların yerlerinin tarifiyle, hatta bazı durumlarda diyarların neye benzediğiyle alakalı detaylarla çok fazla ilgilenmezler. Bu nedenle gerçek şudur ki, İskandinav inancının yazılı bir kutsal kitabı yoktu ve bazı diyarlar diğerlerine göre daha az bilinirler.

Yggdrasil by Finnur Magnússon
Finnur Magnuson tarafından çizilen Yggdrasil ağacı
The Public Domain Review (Public Domain)

İskandinav dini inancı, síður (gelenek ya da alışkanlık anlamına gelir) kavramı ile nitelendirilirdi, çünkü bu kavram tamamıyla insanların hayatı ile bütünleşmişti. İnsanlar, kilise gibi herhangi bir yerde dini bir törene katılmazdı, fakat kendi evlerinde, ormanda açıklık bir alanda ya da yeraltı gibi kutsal mekanlarda tanrıların ibadetlerine riayet ederdi. Tanrılara ait tapınakların var olduğuna dair kanıtlar olmasına rağmen, orada ne tür ayin ve ritüellerin yapıldığı hakkında herhangi bir kayıt yoktur.

Zaman kavramından bile eski, daha hiçbir şey var olmamışken, yalnızca Yggdrasil ağacı ve boşluk vardı.

İzlandalı mitograf Snorri Sturluson (M.S. 1179-1241) şanlı İskandinav destanlarını yazdı, ancak yazılan destanlar Hristiyan yazıtlarıydı ve Hristiyan okurlar içindi ve böylece kaynak bilgiler değişti. Bilim adamları tarafından sıkça ‘’otantik’’ İskandinav inançlarını somutlaştırdığı söylenen Volsung Destanı bile, yaklaşık olarak MS 1250 yılında anonim bir Hristiyan kâtip (Crawford, ix) tarafından nihayet yazılı hale getirildi. Sonraki eserler hiç şüphesiz çok daha eski ve gerçek İskandinav hikayelerine işaret ediyor, ancak eserler yazıldıkları Hristiyan bağlam ile renkleniyor. Örneğin Hel, öbür dünya alemi anlayışı, bilim adamları tarafından, eski literatürde Niflhel olarak bilinmesine rağmen, İskandinav kozmolojisine İskandinavya’nın yeni din ile tanıştırılmasından sonra eklenen, tamamıyla Hristiyan bir kavram olduğu düşünülmektedir.

İskandinav evrenindeki ilk dokuz alem şunlardı:

  • Asgard - Aesir tanrılarının diyarı
  • Alfheim - Işık elfleri diyarı
  • Jotunheim - Devler diyarı
  • Midgard - İnsanlar diyarı
  • Muspelheim/Muspell - Ateş devleri ya da kaos diyarı
  • Nidavellir - Cüceler diyarı
  • Niflheim - Buz ve sis diyarı
  • Svartalheim - Kara elf diyarı
  • Vanaheim - Vanir tanrılarının diyarı

Snorri, çalışmasından sonra kara elfleri cüceler diyarı ile karıştırıp, Nidavellir’i Svartalheim ile tek bir diyar olarak birleştirdiği için dokuz diyar değişti, aynı zamanda öbür dünya diyarı olan Hel kavramını, evrenin en kalabalık diyarı olarak ekledi ve başka değişiklikler de yaptı. Snorri Sturlıson’a ve ondan sonra yazanlara göre dokuz diyar şunlardır:

  • Asgard - Gökkuşağı köprüsü Bifrost sayesinde Midgard’a bağlanan Aesir tanrıları diyarı
  • Alfheim - Elflerin diyarı
  • Hel - Hastalık, yaşlılıktan ölen ve çoğu insanın diyarı
  • Jotunheim - Kaya ve buz devleri diyarı
  • Midgard - Asgard ve Jotunheim arasında bulunan insanlar diyarı
  • Muspelheim - Ateş diyarı, ateş devi Surtr ve onun kaos gücü bulunur
  • Nidavellir/Svartalheim - Yeraltı cüceleri diyarı
  • Niflheim - Muspelheim’ın yanında bulunan buz, kar ve sis diyarı
  • Vanaheim - Vanir tanrıları diyarı

Bu dokuz diyar muhtemelen Hristiyanlık öncesi İskandinav biri tarafından bilinmezdi, ancak bunlar günümüzde mevcut olan dokuz diyarın en belirgin tasvirleridir. Aynısı, İskandinav inancı canlı, dinamik bir inançken, oldukça farklılık gösterebilen, dünyanın ve insanların yaratılış hikayesi için de geçerlidir.

Dünya Ağacı ve Yaratılışı

Zaman kavramından bile eski, daha hiçbir şey var olmamışken, yalnızca Yggdrasil ağacı ve boşluk vardı. Büyük dünya ağacını kimin veya neyin yarattığından hiçbir yerde bahsedilmez, ancak dokuz diyarın tümü bu ağacın köklerinden ve çevresinde var olmuştur. Bir yanda ateşli Muspelheim diğer bir yanda ise buzlu Nilfheim tarafından sınırlanan Ginnungagap’ın puslu boşluğundan büyüyüp serpilmiş gibi görünüyor. Belli bir noktada, Muspelheim’ın ateşleri Niflheim’ın buzunu eritmeye başladı ve sis diyarından iki varlık meydana geldi: Dev Ymir ve inek Audhumla.

Yggdrasil
Yggdrasil ağacı
Friedrich Wilhelm Heine (Public Domain)

Audhumla buzu yalayarak beslendi ve çok geçmeden tanrıların atası olan Buri’yi ortaya çıkardı. Buri’nin Boor adında bir oğlu vardı (nasıl olduğundan hiç bahsedilmiyor, aynı zamanda hiçbir yerde görülmüyor) ve Borr, dişi dev Bestla ile evlendi. Bestla tanrıların ilkini doğurdu: Odin, Vili ve Ve. Bu olayların yanı sıra, Ymir otogami (kendi kendine döllenme) yöntemiyle devleri doğurdu. Uyurken sol koltuk altından bir erkek ve bir dişi dev, bacaklarından da bir erkek dev doğar; bunlar devlerin atalarıdır.

İskandinav tanrılarının en bilindik olanları Asgard’da yaşayan Aesir tanrılarıdır: Odin, Thor, Loki ve Baldr.

Odin ve kardeşleri Ymir’i öldürür ve Bergelmir ve karısı hariç tüm devler onun fışkıran kanında boğulur. Ancak Bergelmir ve karısı bir sal ile kaçarak ileride tanrıların yeminli düşmanları ve bir sonraki nesil olacak olan devleri meydana getirecektir. Ymir öldükten sonra, Odin, Vili ve Ve onun bedenini Ginnungagap’ın boşluğuna sürüklerler ve burada cesedinden dünyayı daha sonra iki ağaçtan ilk erkeği (Ask) ve ilk kadını (Embla) yaratırlar. Aynı zamanda, öyle görünüyor ki, dokuz diyar da yaratıldı.

Asgard

Aslında Asgard’ın insanların dünyasının bir parçası olduğu düşünülüyor, ancak Snorri onu Midgard ile bağlantısı olan Bifrost adlı gökkuşağı köprüsü vasıtasıyla gökyüne konumlandırıyor. Asgard, İskandinav tanrılarının çoğunluğu olan Aesir tanrılarının diyarıdır ki, bu tanrılar Vanir olarak bilinen diğer tanrılarla savaşıp barış yapar ve bu barışı sağlamak adına rehine değiş tokuş ederler. Dolayısıyla, Asgard öncelikle Aesir tanrılarının diyarı olsa da Vanaheim’da Aesirler’in olduğu gibi orada yaşayan Vanir tanrıları da vardır.

İskandinav tanrılarının en bilinenleri Aesirlerdir ve Asgard’da yaşarlar: Odin, Thor, Loki ve Baldr. Asgard büyük bir duvarla çevrili, yüksek kulelerden oluşan kutsal bir diyar olarak tasvir edilir. Odin’in tahtının bulunduğu meşhur Valhalla salonu Asgard’dadır. Bununla beraber, Odin’in tüm dünyaya bakabileceği bir yer veya nesne adı olan Hildskjalf’tan bahsedilir ancak bu yerin onun kraliyet salonu mu yoksa tahtı mı (Valhalla’dan ayrı bir yer olan) olduğu belirsizdir.

Valhalla
Valhalla
Emil Doepler (Public Domain)

Alfheim

Alfheim ise Asgard’dan çok uzakta olmayan, yine gökyüzünde var olan ve ışık (veya parlak) elflerinin ayrıca Snorri’nin çalışmasından sonra tüm elflerin diyarıdır. Savaşın sonucunda Vanaheim’dan Asgard’a gönderilen rehinelerden biri olan tanrısı Freyr tarafından yönetildi. Elfler parlak, güzel, büyülü varlıklardır ve genel olarak sanata, müziğe ve yaratıcılığa ilham verirler.

Bilim insanı John Lindow (ve diğerleri), Alfheimar’ın İsveç ve Norveç arasındaki sınırda Gota ve Glom nehirlerinin ağızları arasındaki coğrafi bir konumda olduğunu ve buralı insanların diğer yerlerdeki insanlardan ‘’ daha adil’’ olduğunun addedildiğini belirtti. Bu nedenle, efsanevi Alfheim’ın bu bölgeden esinlenildiği düşünülür, ancak bu iddianın doğruluğu tartışılır. Diyar, İskandinav edebiyatında açıkça tanımlanmamıştır, ancak elflerin doğası gereği oldukça sevimli oldukları düşünülmektedir.

Hel

Hel (kimi zaman Helheim olarak da bilinir), karanlık ve kasvetli bir diyardır, Loki’nin kızı ve Midgard yılanı ile kurt Fenrir’in kız kardeşi olan Hel tarafından yönetilir. Odin onların sorun çıkaracağını biliyordu ve her birini en az zarar verebilecekleri yere yerleştimeye çalıştı. Midgard yılanını dünyayı çevreleyen denizlere yerleştirdi, Fenrir’i zincirledi ve Hel’i de Yggdrasil’in köklerinin altındaki karanlık bir diyara yolladı. Daha sonra, bu bölge yalızca tek kapısı olan bir duvarla çevrildi ve yalnızca upuzun bir yolda (Helveg – Hel’e giden yol olarak bilinir) yokuş aşağı seyahet ederek ve tehlikeli bir silah nehrini geçerek ulaşılabilirdi.

Hel, Cate Blanchett’in Marvel filmi Thor: Ragnarok’ta (2017) canlandırdığı Hela karakterine hiç de benzemeyen, asık suratlı ve düşünceli dişi bir dev olarak tasvir edilir. Onun diyarı belirsiz nedenlerden dolayı, ilk başta savaşta ölmeyen ölülerin ve hastalıktan veya yaşlılıktan ölenlerin ruhlarıyla ilişkilendirildi. Bir süre sonra, ölülerin en kalabalık bölgesi haline geldi ve ölen insanların çoğunun bir tür alacakaranlıkta dolaştığı, Hel’in karanlık diyarına seyahat ettiği düşünülüyordu, ancak bunun dışında, hemen hemen hayattayken yaptıkları aynı şeyleri yaptılar. Diğerleri arasında statüsü göz önüne alındığında, büyük kahraman tanrı Baldr’ın Valhalla’ya gitmesi gerekirdi, çünkü Hel’in diyarına kimin ve nasıl gittiğine karar vermek kolay değildir.

Jotunheim

Jotunheim (kimi zaman Utgard olarak atfedilir) kaya ve buz devleri diyarıdır ve hem Asgard’ın hemde Midgard’ın yakınında bulunur. Jotunheim/Utgard düzen aleminin ötesinde, kaos büyü ve vahşi doğanın ilkel bir yeri olarak addedildi. Sahtekâr fesatlık tanrısı Loki, Jotunheim’dan geldi ama Asgard’da yaşadı. Jotunheim’dan en iyi şekilde kaçınıldığı düşünülürdü, ancak Asgard tanrılarının oraya bilerek seyahat ettiğine dair hikayeler mevcut.

Asla donmayan ve geçilmesi zor Iving nehriyle Asgard ve Jotunheim’ın yolları ayrılmıştı, ancak Odin Jotunheim’a Mimir’in bilgelik çeşmesine ve Thor’da Utgard-Loki’nin kalesine gitti. Thor ve Utgard-Loki hikayesinin belirttiği gibi, Jotunheim’da insanın başına her şey gelebilir: Thor’un yolculuğunda deneyimlediği hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve hikâyenin sonunda, kale ve içindeki herkes ortadan kaybolur.

Midgard

İnsanlar diyarı ilk olarak, tüm insanların soyundan geldiği, Ask ve Embla ile dolduruldu. Odin, Vili ve Ve, Ymir’i öldürüp dünyayı yarattıktan sonra, deniz kenarında yürürler ve iki ağaç, biri Dişbudak diğeri ise Karaağaç, bulurlar. Dişbudak ağacından ilk erkeği ve Karaağaçtan ilk kadını yaratırlar. Ancak bununla birlikte, bu varlıkların devler için çaresiz ve kolay av olduklarını anlarlar ve onları korumak için Midgard’ı yarartırlar. Nesir Edda’nın Gylfafinning bölümünde, hikâye anlatıcı Midgard’ı şöyle tanımlar:

Kenarı daireseldir ve onu derin deniz çevreler. Bu okyanus kıyılarında, Bor’un oğulları (Odin, Vili ve Ve) dev klanlarına yaşamaları için toprak verdiler. Ama diyarın daha iç kesimlerinde, devlerin düşmanlığından korunmak için dünyanın çevresine bir kale duvarı inşa ettiler. Duvar malzemesi olarak dev Ymir’in kirpiklerini kullandılar ve bu kaleye Midgard adını verdiler.

İnsanlar yaratıldıktan sonra, tanrılar korunmak için yüksek duvarları olan Asgard’ı yaratırlar ve daha sonrasında Midgard’daki hayvanları ve gökkuşağı köprüsünü yaratttıkları varsayılır.

Muspelheim

Snorri’ye göre, dünyanın yaratılmasında etkili olan Muspelheim, ateşin ilk diyarıdır. Ateş devi Surtr bu diyarda yaşar ve tanrıların alacakaranlığı olan Ragnarok’ta Asgard’ı ve diğer her şeyi yok etmek için ortaya çıkacaktır. Amma velakin günümüz bilim insanları, Snorri’nin yorumuna katılmamaktadır ve Muspell’in aslında ateşli diyardan gelen bir dev olduğuna inanırlar ve bu devin gerçek İskandinav mitolojisindeki tek işlevi Ragnarok’ta rol oynayacağı kısımdır.

Odin fighting Fenrir
Fenrir ile savaşan Odin
Emil Doepler (Public Domain)

Örneğin John Lindow, ''Şiirsel Edda'da Muspell, topluluklarla, halkıyla ve evlatlarıyla ilişkilidir. Her ikisi de Ragnarok’ta dünyayı istila edecek olan şeytani varlık topluluklarını ima ediyor.'' (234) diye belirtir. Simek de bu fikre katılıyor ve Muspell’in büyük ihtimalle bir devin adı ya da tahminen ‘’dünyanın sonu’’ (223) olduğundan bahsediyor. Bununla birlikte, gerçek İskandinav kavramlarının çoğunda olduğu gibi, Snorri’nin yorumu Muspell ya da Muspellheim’ın aslında nasıl görüldüğünü değiştirdi ve son birkaç yüz yıldır burası bir varlık olaraka değil, bir ateş diyarı olarak yorumlanıyor.

Nidavellir/Svartalheim

Nidavellir/Svartalheim diyarı Midgard’ın altında, yeryüzünün derinkliklerinde ve oradadi demir ocaklarında çalışan cücelerin ülkesidir. Sadece demir ocaklarından çıkan ateşler ve duvarlardaki meşalelerle aydınlanan bir diyardır. Tanrılar, tıpkı Gylfafinning’de Snorri’nin yaptığı gibi, kökenlerine göre cücelerin diyarına karar vermişti.

Daha sonra, sonra tanrılar tahtlarındaki yerlerini aldılar. Hükümlerini bildirdiler ve cücelerin, et kurtçukları gibi yeraltında nerede canlandıklarını hatırladılar. O zamanlar cüceler kurtçuklardı ve tanrıların kararıyla önce Ymir’in bedeninde hayat bularak meydana geldiler ve insan iradesine sahip oldular ve dünyada kayalarda yaşayan insanlara benzediler. (22)

Cüceler zanaatkarlık ve büyü ile ilişkilendirildi. Thor’un çekici Mjolnir’i, Odin’in mızrağını ve ayrıca tanrı Freyr’in katlanıp cebinde taşınabilen sihirli gemisini yarattılar. Odin’in devlerden çalıp tanrılara verdiği bal liköründen de sorumludurlar. Daha sonra şairlere içki aracılığıyla şiirlerini yazmaları için ilham verirler.

Niflheim

Niflheim, Muspelheim ile birlikte, tüm yaşamın başladığı ilk buz, sis ve kar ülkesi olan dokuz diyarın en eskisidir. Snorri Niflheim’ı Hel’in ülkesinin konumu olarak anlamasına neden olan Nilfhel ile aynı kefeye koyar. Niflhel, eğer Hristiyanlık öncesi İskandinav evreninde mevcutsa, öyle görünüyor ki Niflheim’da hiç bahsi geçmiyor, muhtemelen Yunan mitolojisindeki Tartarus ile veya sonradan yapılan Hel tasvirleriyle karşılaştırılan karanlık, ölü ruhların hapsedildiği, kasvetli, Niflheim’ın altında yer almış olabilen bir ölüler diyarıydı.

Bütün bu dokuz diyar bir arada var oldu, onlar birlikte çalışırlar ve bu Ragnarok’a kadar böyle devam edecek.

Ancak, Nilfheim’ın kendi başına ölüler diyarıyla hiçbir alakası yoktur. Kimsenin yaşamadığı, hatta buz devlerinin bile olmadığı soğuk ve sisli bir diyardır. Odin’in Hel’i Nilfheim’a yolladğı ve daha sonra ona ölüler diyarı ve dokuz diyardaki varlıkların yaşamları üzerinde bir güç verdiği söylenir. Ancak daha sonra, onun Nilfheim’dan hüküm sürdüğü yer olan Nilfhel’e (karanlık diyar anlamına gelen) geçtiği düşünülmektedir.

Vanaheim

Vanaheim, bereketlilik ve büyü ile ilişkilendirilen diğer İskandinav tanrıları ailesi olan Vanirlerin diyarıdır. Aesir, Vanir ile savaşa girmiştir ancak nedeni tam olarak belli değildir. Savaş, Aesir tanrılarının, ensest ilişki ve büyü gibi uygulamaların kabul edilemez ve onursuz bulması yüzünden yapılmış olabilir. Savaş ne sebeple çıkarsa çıksın, rehinelerin değiş tokuş edildiği ve Vanir deniz tanrısı Njord ile iki çocuğu Freyr ve Freyja’nın Asgard’da yaşamaya başladığı bir barış anlaşmasıyla sonuçlandı.

Freyja
Tanrıça Freyja
James Doyle Penrose (1862-1932) (Public Domain)

Vanaheim hakkında herhangi bir betimleme yapılmamıştır, ancak bereketli, hoş bir sihir ve ışık diyarı olduğu varsayılmaktadır. Simek, ‘’ Vanirler, özellikle çiftçiler tarafından iyi hasat, güneş, yağmur ve rüzgâr için, denizci ve balıkçılar tarafından ise uygun hava koşulları için çağrılan tanrılardır.’’ (350) diye belirtir. En popüler İskandinav tanrılarından biri olan Freyja, Asgard’da Folkvangr (Halkın Çayırı) adında bir yerde, muhtemelen ana diyarı Vanaheim kadar hoş olan kendi ölüler diyarını yönetiyordu.

Sonuç

Bütün bu dokuz diyar bir arada var oldu, onlar birlikte çalışırlar ve bu Ragnarok’a kadar böyle devam edecek. Dokuz diyardan bağımsız ve Yggdrasil’in köklerinde birlikte yaşayan Nornlar, insanların ve tanrıların kaderlerini belirlerdi. Eski Yunan inancındaki Üç Kader, Eski Mısır inancındaki Yedi Hathor veya kader tanrısı Shay (Shai) gibi, Nornların kararları kesindi ve kimse onlara itiraz edemezdi. Dünya ve dokuz alemin tümü yok edilecekti ve bu konuda kimsenin yapabileceği bir şey yoktu.

Ragnarok, buz ve kardan oluşan sert bir kışla başlayacak, ardından Midgard yılanı serbest kalıp çevresindeki suları çalkaladığı ve dünyayı batırdığı esnada, eş zamanlı olarak ateş devi Surtr gelecek ve dünyayı yakıp kül edecekti. Büyük kurt Fenrir zincirlerini kırar ve güneşi yutar. Gökkuşağı köprüsü Bifrost, Yggdrasil sarsıldığı için yıkılır ve tanrılar, inşa ettikleri düzenli dünyayı kaos güçlerinden kurtarmak için kendilerini son savaşa hazırlarlar. Tanrılar savaşa girerek kaybedeceklerinin farkındadır, ancak son çatışmadan bir avuç insan kurtulacak ve sonunda eski dünyanın küllerinden yeni bir dünya ve alemler düzeni yükselecektir.

İskandinav inancının öngörüsü bu şekildeydi: insan ölümden ve tüm sevdilkerinin kaybından emin olabilirdi ama sonrasında başka bir şey vardı. Bu öngörü, insanların ruhu için olduğu kadar dünyanın kendisi ve içindeki her şey için de geçerliydi. Başka ne olabileceği muammaydı, Ragnarok’tan sonra yeni dünyanın nasıl olabileceğine dair hiçbir kaynak yoktur ancak her zaman yeni bir başlangıç, kayıp ve ölümden sonra diğer alemlerde yaşamın devamına dair umut vardı.

Çevirmen Hakkında

Umutcan Demirel
Merhaba, Ben Umutcan, 21 yaşındayım ve Kocaeli'nde yaşıyorum. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi'nde mütercim tercümanlık öğrencisiyim. Ana branşım İngilizce, aynı zamanda ikinci bir yabancı dil olarak Rusça öğreniyorum. Kendimi geliştirmeye ve yeni şeyler öğrenmeye açık biriyim.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2018, Aralık 20). İskandinav Evreninin Dokuz Diyarı [Nine Realms of Norse Cosmology]. (U. Demirel, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1305/iskandinav-evreninin-dokuz-diyari/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "İskandinav Evreninin Dokuz Diyarı." tarafından çevrildi Umutcan Demirel. World History Encyclopedia. Son güncelleme Aralık 20, 2018. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-1305/iskandinav-evreninin-dokuz-diyari/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "İskandinav Evreninin Dokuz Diyarı." tarafından çevrildi Umutcan Demirel. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 20 Ara 2018. İnternet. 21 Kas 2024.