Efsaneye göre Roma’yı kurduğu iddia edilmesine ve bir kahraman olarak selamlanmasına rağmen, Romulus’un mirası karmaşık ve biyografisi bazen rahatsız edici. Okuyucuların hala da irkilmesine neden olan korkunç pek çok eylemde bulunmakla suçlu olduğu farz edilmiş, ancak, Romalıların bakış açısına göre, ihlalleri çoğu zaman olumlu sonuçlara da yol açmıştır. Romalılar, efsanevi kurucularının gösterdiği çabalarından dolayı onu kutladılar ve anlaşıldığına göre kurucularının biyografisinde saklı değerli bazı dersleri de fark ettiler: Büyüklük bazen utanç verici bir eylemden de kaynaklanıyor olsa da, diğer yandan da, kurtuluşa giden yol da genellikle yakın olur.
Soyu ve Doğumu
Roma’nın kanonik kuruluş efsanesine göre Romulus MÖ 700’lerde bir tarihte doğar. Ebeveynleri; anne bir rahibe – Rhea Silvia - ve baba ise antik dünyada çok az görülen bir durum; Romulus’a ikinci bir soyağacı sağlayan savaş tanrısı Mars’tır. Bazıları için bu hikâye, Romulus’un ciddi bir zorluk yaşamadan ömür boyu zenginlik tadını çıkaran biri ve bir ahlak abidesi olduğu ima ediyor olabilir. Oysa Romulus’un kaderi, tam aksine, rezillik ve korkunç kötülüklerle dolu bir yaşam sürme şeklinde olur.
Romulus’un anne tarafından büyük babası Numitor olarak bilinir ve orta İtalya’da, Alban Tepelerinde etkili bir yerleşim bölgesi Alba Longa’nın kralıdır. Eski dönem tarihçileri Roma’nın kuruluş izleri hikâyesini Aeneas’ın (Roma’nın milli kahramanı ve İmparator Augustus’un atası) soyuna dayandırırlar. Ancak, Kral Numitor tahta çıktıktan bir süre sonra, kıskanç kardeşi Amulius, büyük kardeşi Numitor yönetimini devirmek amacıyla bir komplo düzenler, çabalarında başarı sağlar ve Alba Longa’nın Kralı olur. Yeni kral Amulius, iktidardaki gücünü daha da pekiştirmek üzere önceki kral Numitor’un oğlu Aegestus’u öldürme emrini verir, kızı Rhea Silvia’yı da Vesta Tapınağında, tanrıça Vesta (Hestia) ocağı rahibesi olmaya zorlar. Vesta rahibeleri ölüm korkusundan dolayı görev süreleri boyunca iffetli olma zorunda olduklarında, Kral Amulius, Rhea Silvia’nın tahta çıkmaya aday rakip olabilecek herhangi bir erkek çocuğa annelik yapma olasılığını ortadan kaldırmayı düşünür. Romulus’un dünyaya gelme hikâyesi böyle devam ederken, savaş tanrısı Mars günün birinde kral Amulius’un bu komplo planını alt üst eder; istismar ettiği Rhea Silvia’nın hamileliğine yol açar ve ikiz kardeşler böylece doğmuş olur: Romulus ve Remus.
Rhea Silvia gerçeği saklamaya çalışsa da kral Amulius, Silvia’nın hamileliğini öğrenir. Alba Longa’nın yeni zalim kralı Amulius, Romulus ve Remus kardeşlerin doğumlarından kısa bir süre sonra, ikizlerin boğularak öldürülmeleri hükmünü verir. Ama yine de, kaderin bir cilvesi soncunda, ikizler hayatta kalırlar. Roma mitolojine göre, ilk önce, Lupa adı verilen bir dişi kurt (Tanrıça Kurt) terk edilmiş bebekleri bulur ve emzirir, sonra Faustulus adında bir çoban onları bulur, evlat edinerek büyüttür. Efsaneye göre, Romulus ve Remus kardeşler, yabana terk edildiklerinden 18 yıl sonra, Alba Longa şehir devletine döner, silahlı bir isyana önderlik eder, şehir halkını despot kralın elinden kurtarır, kral Amulius’u öldürür ve dedeleri Numitor’u yeniden krallık tahtına geçirirler.
Efsaneye göre, Romulus’un kendi hatası olmaksızın, çocukluk dönemi utanç verici bir eylemle lekelenir – öldürülmesi hükmü verilir – ama aynı zamanda, ölüm kararı engeli (Tanrısal bir inayetle) aşılır ve potansiyel değeri ön plana çıkarılır. Ciddi bir ölüm riskini atlattıktan sonra sağ kalır, büyüyüp kahraman bir savaşçı olur, Alba Longa’da yeni bir yönetim tesis ederek, eski yönetim düşmanlarına karşı mücadele vererek adaleti sağlar. Romulus, zorlukların üstesinden gelmesine ve takdire şayan marifetler göstermesine rağmen, bıraktığı mirasının en büyük düşmanı bizzat kendisinin olduğunu gösterdiğinin ve ağır bir şekilde kusurlu bir karakter olduğunun anlaşıldığı hikâye edilir.
Roma’nın Kuruluşu
Efsaneye göre Romulus ve ikiz kardeşi Remus, Kral Amulius’u tahtan indirdikten sonra, geleceklerini düşünmeye başlarlar. Hırslıydılar, dedeleri Kral Numitor hayatta olduğu sürece Alba Longa şehrinin saygın prensleri sıfatına sahip olmaktan daha fazlasını arzu edebileceklerini fark ederler. Yakın civarda kendilerine ait bir şehir kurmaya karar verirler. Ancak, şehrin kralı kim olacağı ve şehrin spesifik olarak nerede kurulacağı gibi konularda anlaşmazlık yaşarlar. Anlaşmazlıkları sonucunda, gökyüzünde akbabaların hareketleri gözlemi yapan bir kehanette başvurma marifetiyle gerekli kararı alma konusunu tanrılara bırakmayı seçerler. Tanrıların vereceği uygun işareti gören kişi kral olacak ve şehrin kurulma yerini belirleyecek şeklinde anlaşmaya varırlar.
Efsaneye göre büyük kardeş Romulus, gözlem yapma iddiasını kaybedebileceği konusunda endişelenir ve galip gelebilme şansını artırmak üzere hile yapmaya yoluna gider. Tanrılardan bir işaret aldığına dair bir mektup yazarak kardeşine yalan söyler, ancak, mektubu yerine geç ulaşır. Küçük kardeş Remus altı akbabanın bulunduğu yerin üzerinden uçtuğunu gözlemler ve bu gözleminin tanrıların onu işaret ettiğinin kanıtı olarak kabul eder. Büyük kardeş Romulus da gözlem merkezi üzerinde süzülen 12 akbaba gördüğünü iddia eder. Küçük kardeş Remus, bu arada, büyük kardeş Romulus’un hile yaptığını fark eder ve doğal olarak öfkelenmeye başlar. Her iki kardeş hangi işaretin daha geçerli olduğu konusunda yine tartışmaya girişirler: İlk gözlem yapan mı, yoksa daha fazla sayıda akbabanın uçtuğunu gözlemleyen mi? Aldıkları işaret konusunda anlaşmazlık inatçı ikiz kardeşlerin arasını tehlikeli bir şekilde açmaya yol açar.
Efsaneye göre Romulus’un inşaat projelerinden birinin devamında küçük kardeş Remus ve arkadaşları şantiyeyi denetleme kararını alırlar. Şantiye faaliyetlerini beğenmeyen Remus, büyük kardeş Romulus ve iş arkadaşları grubunu gücendirir ve yapılan tahkimatla da alay eder. Küçük kardeş Remus, adeta düşüncesini kanıtlamak istercesine, eksiklik ve aksaklıkları göstererek yükselen duvarın üstünden atlayarak dalga geçer. Öfke nöbeti geçiren Romulus da – veya yardımcılarından biri – kardeş Remus’un bu alay edici tavrına karşılık, kafasına bir kazma darbesi indirerek onu öldürür. Geç Ortaçağ döneminde ilahiyatçı ve tarihçi Paulus Orosius’a göre kardeşinin bu tutumu “Romulus’un itibarı ve saltanatını yıkan nitelikte olur” (Orosius, Seven Books of History Against the Pagans, 2.4). Augustus Octavian dönemi Roma Lirik Şairi Horace ise ikiz kardeşler arasındaki bu anlaşmazlığı Roma’da yaşanan sonraki mücadelelere zemin hazırladığını düşünür. Horace konu hakkında şu satırları yazar;
Romalıların yakasını bırakmayan bu cinayet, acı bir kader ve masum kardeş Remus’un öldürülerek kanı Roma topraklarına akıtıldığından bu yana, soyuna bir lanet olarak, torunlarına sirayet eden bir hastalık misali, iktidar için kardeşi öldürme suçu haline gelir (Horace, Epodes, 7.17–20).
Büyük kardeş Romulus’un pişmanlık duyacağı çok şey var. Kutsal bir kehanette bulunma mücadelesinde bariz bir şekilde hile yapması ve küçük kardeş Remus’ün öldürülmesi Romalılar için kesinlikle rencide edici bir olaydır. Bazı Romalılar kardeş katli olayını affedilemez bir durum olarak görürler. Tarihçi ve biyografi yazarı Plutarch “Hiç kimse Romulus’u, kardeşini öldürme eyleminde, mantıksızca hareket etmesinden, aceleci olmasından ve kapıldığı anlamsız öfkesinden temize çıkaramaz (Plutarch, Comparison of Theseus and Romulus, 3.1). Böylesi bir öfke nöbetine kapılması için hiçbir sebep yoktu” şeklinde kayıt düşer (Plutarch, Comparison of Theseus and Romulus, 3.2.). Büyük kardeş Romulus’un, buna rağmen, daha sonra gösterdiği bazı çabalarda, bir miktar kefaret ödediği kabul edilir: Roma şehrinin kurulduğu mekân olarak Palatine Tepesinin seçilmesi, akıllıca bir tercih olduğu iddia edilir. Romalılarca çokça benimsenen bir dini getirir, sosyal kurallar ve yurttaşlık kanunları düzenler ve Roma’nın ilk kralı olur.
Bazılarına göre, Romulus’un iktidara geçmesi için göç kazanması gerekliydi. Antik dönem tarihçi ve yazarı Lucius Annaeus Florus ise konu ile ilgili olarak şöyle yazar; “Romulus’tan daha cesaretli bir kahraman nerede bulunabilir? Roma krallığı makamı için böyle bir adama ihtiyaç vardı” (Florus, The Epitome of Roman History, 1.8.2). Aynı şekilde, Romalı devlet adamı, hukukçu, siyasetçi ve yazar Marcus Tullius Cicero (MÖ 106-43), Romulus’un, Roma devletinin gelişmesini sağlayan Roma şehri krulma bölgesini seçtiği ve “Roma devletinin takdire şayan temel taşlarını” oluşturduğu için övgüyü hak ettiğini düşünür (Cicero, On the Republic, 2.17). Hukukçu ve yazar Cicero, bu düşüncesiyle, Roma Senatosunun işleyişini ve kehanet merkezine başvurulmasını kastediyordu.
Tarihçi ve yazar Plutarch, Romulus’un mütevazı konumundan kral mertebesine yükselmesini över ve şu satırları yazar;
Romulus’un en büyük şansı, her şeyden önce, ilk küçük başlangıçlardan yola çıkarak zirveye yükselen bu büyük meziyete sahip olmasıydı. Romulus ve kardeşi Remus, köle ve domuz çabanı bir ailenin çocukları olarak bilinirken, sergiledikleri kahramanlıklarla, yalnızca kendilerini özgür kılmakla kalmadılar, aynı zamanda, atalarının düşmanını öldüren kurtarıcı sıfatına sahip olarak, baba soylarının ve ırklarının devamını sağladılar. Roma’da şehirler kurucu babalar oldular, ırklarının ve halkın kralı olma onurlu ünvanı aldılar ve bütün bir Latin ırkını da özgürleştirdiler (Plutarch, Comparison of Theseus and Romulus, 4.1).
Sabine kadınları
Efsaneye göre Kral Romulus’un, bıraktığı miras övgüye değer eylemlerle desteklenmesine rağmen, aşırı yaramazlık eğiliminde eylemleri de yeniden sergilediği iddia edilir. Roma şehrinin kuruluşundan kısa bir süre sonra, şehrin geleceği konusunda bazı endişeleri olmaya başlar. Roma şehrini, çoğunluğu erkek çoban bireyler ve Alba Longa’dan dışlanmış kişilerle birlikte kurduğu hikâye edilir. Başka şehirlerden gelen kaçak ve borçlu kişiler olsalar bile, Roma vatandaşı olmak isteyenlere sığınma verme politikası izlediği anlatılır. Bu durum, Roma nüfusunda artış olmasına yol açar. Ancak, sığınma alan göçmenlerin büyük çoğunluğu erkek nüfustan oluşuyordu. Roma şehrine hatırı sayılır bir kadın nüfusu akını olmaz ise, bir nesil sonra ve belki de daha erken bir dönemde Roma şehri yok alabilirdi. Her şeyden önce, kadın nüfusu olmadan yeni Romalılar nesli için üreme de olamazdı.
Roma’nın kadın nüfus eksikliğinden dolayı endişeli olan Roma kralı Romulus, sırdaşlarıyla beraber bir komplo düzenleme kararını alır. Aldatıcı bir planı uygulamaya koyarak, komşu şehir topluluklarını tanrı Consus adına düzenlenen bir festivale katılmaya davet eder. Tanrı Consus’a adanmış bu festivale orta İtalya’nın dört bir yanından insanlar, kurulan komplodan habersiz ve saf duygularla, Roma şehrine akın eder, düzenlenen eğlencenin, atletik yarışmaların ve büyük gösterilerin tadını çıkarmaya çalışırlar.
Festival doruk noktasına ulaştığı zaman at yarışı yapılıyordu. Eğlence devam ederken, davetli izleyiciler spor etkinliğine odaklandıkları bir anda, kral Romulus askerlerine sinsi planı başlatmaları emri işaretini verir. Sonra kılıç kullanan Romalılar kalabalığın içine dalar, 683 kadar kadını Roma’ya kaçırır ve kadınları Romalı bekâr erkeklerle evlenmeye zorlarlar. Tarihçi Orosius, düzenlen hile konusunu, gayet anlaşılır bir şekilde, “utanmazlık “ diye kınar. Ve devamında şöyle yazar:
Kral Romulus’un, davetlilerine anlaşma önerisi yaparak ve onları eğlence kutlamasına davet ederek hile yapması, Sabine’li kadınları zorla alıkoymasındaki tutumu, ilk başta iktidarı ele geçirmek üzere yaptığı hilekârlığı kadar kötüdür (Orosius, Seven Books of History Against the Pagans, 2.4).
Efsaneye göre, yapılan bazı evlilikler içten ve sevgi dolu birlikteliklerle sonuçlandı. Ancak, aynı zamanda, sayısız savaş olaylarına yol açtı. Kral Romulus Caenine, Antemna ve Crustumerium şehir devletleriyle savaşa girdi ve savaşı kazandı. Kral Titus Tatius liderliğindeki Sabine şehir devletine ayrıca bir savaş açtı, ancak, yapılan savaşta kazanan taraf olmadı. Ölümcül sonuçları olan ve uzun zaman alacağı düşünülen savaşla karşı karşıya kalan iki şehrin kralları, bir araya gelip, Roma’yı ortak hükümdar şeklinde yönetmeye karar verirler. Kral Romulus, gelişen bu süreçte, en azından, Romalılar gözünde bir kez daha itibarının bir kısmını geri kazanmaya başlar. Nedeni ise zorunlu evliklerden istenilen hedefe ulaşılmış olmasıdır; çok sayıda çocuk doğumu olur, bir dizi, askeri çatışmadan sonra Roma şehri nüfusunda hızla artar, devlet gücünde gelişme sağlanır.
Sonraki Yıllar ve Ölümü
Kral Romulus, yıllar geçtikçe, Cameria, Fidenea ve kudretli Veii şehirleri üzerine başarılı seferler düzenler, koloniler kurar, vergi alma ihtiyacının baş göstermesi ve asker almada silah taşıyabilen çok sayıda adama ihtiyacının olmasından dolayı mağlup halktan insanlara Roma vatandaşlığı verir. Antik dönem yazarı Tacitus (yaklaşık olarak MS 56-118) Romulus’un izlediği politikayı alkışlar ve şöyle yazar; “Kral Romulus o kadar akıllıydı ki, bir yandan düşmanla savaşır ve diğer yandan da, savaşın devam ettiği dönemde, diğer milletlerden çok sayıda vatandaş alırdı.”
Kral Romulus, istihdam ettiği çobanlar sayesinde, geçici olarak dış saldırılardan korunma sağlar, ancak, Roma şehri iç işleri yönetiminde her şey yolunda gitmez. Bazı hesaplarından dolayı Romulus, giderek zalimleşir ve düzen getirdiği birçok yönetim şeklini de terk eder. Sıklıkla, Senatonun ve veya halkın rızası alınmaksızın hareket eder, güvenlik yetkililerine kendisini rahatsız eden vatandaşları cezalandırmaları hükmü verir. Yüreklerine korku salınmış ve tutsak bir seyirci kitlesinin gözü önünde Tarpeian Kayalığından atılan kişilerin tüyler ürpertici ölümlerini seyreder.
Bütün bu uygulamalar vatandaşları arasında öfke kabarmasına neden oldu ve hangi geleneğe göre okuma yapmanıza bağlı olarak, Romulus, mucizevi bir şekilde tanrısal babası Mars’la beraber yaşamak üzere göğe yükseldi ve bir şekilde öldürüldü. Antik dönem bazı yazarları açık bir şekilde, Romulus’un doğaüstü yüceltilmesini reddettiler, baskıcı hal alan yönetim tarzından dolayı Romalı senatörlerin onu gizlice öldürdüklerini, vücudunu küçük parçalara ayırdıklarını ve ardından da uzuvlarını sakladıklarını iddia ettiler. Sonraki süreçte, Roma halkına, Kral Romulus’un göğe yükselişini gördüklerini söylediler.
Durumu ne olursa olsun, Roma’nın kurucu babası Romulus, bir dereceye kadar, kefaretini bir şekilde ödediği kabul edilir: Devlet kuruluşunda attığı temeller, ülkenin büyümesinde sağladığı gelişme, Roma’yı bir askeri güç haline getirme. Gerçekten de, Roma’nın devlet tanrısı, tanrı Quirinus olarak tanındı ve günün sonunda, adına layık bir tapınak kurulma keyfini de yaşadı.
Romulus’un İmgesi
Eskilerin Romulus’un pek çok suçunu, ölümünden çok sonraları bile kabul etmelerine rağmen, diğer yandan, Romalılar nezdinde büyük ölçüde övgüye değer bir kahraman olarak yaşamaya devam eder. Romulus’un adı iktidar gücüne ve meşruiyete öylesine bağlı kaldı ki, pek çok kişi Romulus gibi kahraman ve Roma’nın kurucu babası sıfatına sahip olmayı hayal eder olur. Roma Cumhuriyeti döneminde, ünlü Generaller Marcus Furius Camillus (yaklaşık olarak MÖ 446-365) ve Gaius Marius (yaklaşık olarak MÖ 157-86) Roma kurucusu sıfatını alma onurunu kazandılar. Bu generaller, fiziksel olarak Roma’yı kurmuş olmasalar da, birçok vatandaş onların çabaları sonucunda cumhuriyetçi şehir devletinin yeniden doğuşunu başlattıklarını ve Romulus’un icraatlarına kıyasla büyük katkılarının olduğunu düşünür. Bu katkıları pek çok kişinin arzu ettikleri büyük bir ayrıcalık.
(Roma Cumhuriyetini, Roma İmparatorluğuna dönüştüren) Jül Sezar’ın (MÖ 100-44) Romulus ile yakın bir yerde durduğunu düşünen eski dönem tarihçiler de var. Hatta bazıları, Roma’da bir dereceye kadar istikrar sağladığı ve sınırlarında genişleme sağladığı düşünüldüğünde, onu Romulus olarak da adlandırırlar. Aynı şekilde, ilk Roma imparatoru Augustus’un (MÖ 27- MS 14) yapılan öneri üzerine Romulus’un adını benimseme kararı alma yoluna gidilir. Ancak, imparator Augustus bu öneriyi kabul etmez; çünkü söz konusu dönem Roma ülkesinin krallık yönetiminden nefret ettiğini düşünecek olursak, Augustus’da akıllıca olan bu kararı alır.
Bunun yanında, belki de Romulus ve Augustus gibi şahsiyetlerin büyüklük mertebesine ulaşma çabası içinde olanlar, imparator Augustus’un cenaze törenine katıldıkları zaman Romulus’un resmini taşıdılar. Bütün bu durumlar, pek çok Romalının kral Romulus’a duyduğu yüksek saygıyı gösterir. Bazı başka Romalılar, Romulus’un büyüklüğüyle bağ kurma girişimlerinde daha az ince hesap yapmakla kaldılar. Çok sayıda Romalı ebeveyn erkek çocuklarına Romulus adını verdi.
Bununla birlikte, Romulus’un efsanevi yaramazlık hikâyesi, bazı insanların toplum içinde uygun olmayan hareketlerde bulma ilham kaynağı olduğu anlaşıldı. Böylesi bir davranışa örnek olarak; sorunlu imparator Caligula (MS 37-41), Gaius Calpurnius Piso ve Livia Orertilla’nın düğününe giderken, damat Piso’nun yeni gelinini kaçırma kararını alır. Gerçekten de gelini kaçırır ve onunla evlenir. Caligula daha sonra Romulus ve Romalıların kadınları kaçırdıkları aynı yöntemle bir eş aldığını açıklar: Gelini kaçırma.
Gerçek şu ki; Kral Romulus birçok yönüyle mutlak tehditkâr bir kişilik idi. Ancak, biyografisinden, çok az kişinin kusursuz bir kariyer sahibi olduğu, diğer yandan, işlediği bazı suçları başarılarını mutlak geçersiz kılmadığı dersini çıkardı. Romalılar, Romulus’un liderliği ve hayat hikâyesinden kahramanlık ve zaferin bazen kritik derecede kusurlu olanların da ders alabileceği yanlar olduğunu gördüler. Romalı herkes, Romulus’tan daha iyi bir insan olmaya can atmaya çaba göstermesi gerekir; çünkü Romulus sayesinde Roma kuruldu, başarılı büyük bir imparatorluğa dönüştü ve birçok yanıyla bin yılı aşkın bir sürede gelişme sağladı.