Nil Savaşı (1-2 Ağustos 1798) veya Abukir Deniz Savaşı, Amiral Sir Horatio Nelson (1758-1805) komutasında bir İngiliz filosunun Nil Deltasında, Rosetta ağzına yakın Abukir Körfezinde, bir Fransız filosunu imha etmişti. Nil Nehrinde yapılan bu savaş Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşlarının en belirleyici deniz savaşlarından biridir.
Amiral Nelson komutasında İngiliz güçleri, General Napolyon Bonapart ve 38.000 kişilik orduyu Mısır’a taşıyan devasa bir Fransız filosunu avlarken, yapılan Savaş, Akdeniz’de üç ay süren bir harekât sonucunda meydana gelmişti. Fransız Amiral François-Paul Brueys d’Aigalliers, General Bonapart ordusunu karaya çıkarmasını yaptıktan sonra, filosunu İskenderiye’nin yaklaşık olarak 19 Km (12 Mil) doğusunda Abukir Körfezine sevk etmişti. Ancak, Fransız filosu 01Ağustos 1798 günü İngiliz güçlerinin saldırısına uğradı. Amiral Nelson, İngiliz savaş gemilerini iki ayrı filo şeklinde denizde konumlandırdı; bir filo Fransız gemileri ile kıyı bölgesi arasında geçerken, diğer filo ise deniz alanına doğru saldırıya hazırlanarak Fransız savaş hattını kuşatmaya aldı. Savaşın tam zirve anında Fransız Amiral Gemisi L’Orient patlatıldı ve İngiliz güçleri 02 Ağustos günü sabahı Fransız gemilerinin çoğunu yok ettiler veya ele geçirdiler.
İngiliz güçlerinin Fransızlara karşı bu zaferinin, Fransız Devrim Savaşları’nın (1792-1802) devamı açısında derinlere etki eden sonuçları oldu. Büyük Britanya, savaştan önce, Devrimci Fransa ile tek başına savaşıyordu. Ancak, Amiral Nelson’un Fransız güçlerine karşı zaferi, diğer Avrupa ülkelerinin İkinci Koalisyon Savaşında (1798 -1802) Fransa’ya karşı koalisyon güçlerine katılmaları konusunda ikna edilmelerine yardım edici bir faktör olmuştur. Amiral Nelson, Nil Savaşında Fransız filosunu imha etmek, Napolyon Bonapart ve ordusunun da Avrupa’dan bağlantısını kesmek suretiyle Napolyon’un Mısır ve Suriye Seferinde nihai olarak başarısızlığa uğramasına katkıda bulunmuştur. Nil Savaşı, daha sonra meydana gelen Trafalgar Savaşı kadar yankısı olmasa da, Britanya’nın denizlerde bir asırlık hâkimiyetine engel teşkil etmeyen Fransız deniz gücünün adeta yok edilmesinde büyük bir rolü olmuştu. Bu nedenle, Nil Savaşı, “büyük yelken çağının en belirleyici deniz savaşı” olarak anılmaktadır (Maffeo,272).
Fransız Donanması
Fransız Devrim Savaşları, 1798 yılı başlarında yavaşlar gibi seyrediyordu. Fransız orduları, kanlı geçen beş yılın ardından, neredeyse tüm düşmanlarını yenmiş, Beneleux ülkeleri (Low Countries), Rheinland ve Kuzey İtalya’yı fethetmişlerdi. Ancak, Fransa güçlerinin, mutlak zaferi haykırmadan önce, uzun süreden beri rakibi olan ve inatla barış yapmaya yanaşmayan Büyük Btitanya’yı yenmeleri gerekiyordu. Fransızlar ilk başlarda, popüler ve genç General Napolyon Bonapart alternatif bir plan önermeden önce, Britanya elindeki adaları doğrudan işgal etmeyi düşündüler: Yani, Mısır’ın işgali. General Bonapart Mısır’da bir Fransız kolonisini kurarak, İngiliz Hindistan’ına bir saldırı harekâtı başlatmaya yol açabilecek ve savaşı sona erdirebilecek bir Üs kurmayı planlıyordu. Fransız Direktuvarı planı onaylandı ve Napolyon Bonapart, Mart ve Nisan aylarını 38.000 kişilik bir orduyu toplamak amacıyla geçirdi.
Liman kenti Toulon’da ve Akdeniz’de diğer birkaç Limanda, 13 Hat gemisi, 13 Fırkateyn, 23 Korvet ve küçük yelkenli ve de farklı ebatlarda yüzlerce nakliye gemisinden oluşan devasa bir Fransız donanması toplandı. Fransız filosunun Amiral Gemisi; o zamanlar muhtemelen dünyanın en güçlü savaş gemisi olan L’Orient adlı devasa 124 silahlı, üç katlı savaş gemisiydi. Adeta tükenişini yaşayan Fransız donanması yeterli insan gücü olmadığından dolayı, yerel balıkçılar, korsanlar ve hatta bazı mahkûmlar denizci olarak göreve çağrıldılar. Ancak, bu ordu toplama faaliyeti bile Fransız mürettebatının tam gücüne kavuşturmak için yeterli olmadı. Az bir aristokrasi geçmişi olan 45 yaşında bir deniz subayı Amiral François-Paul Brueys d’Aigailliers’e filoya komuta etme görevi tevdi edilmişti. Ancak, hem Amiral Brueys ve hemde bir avuç subaya Fransız keşif gemisinin asıl amacı söylenmemişti: General Napolyon Bonapart, süpriz unsurunu korumak amacıyla, filonun gideceği yeri kendi askerlerinden bile gizlemek için büyük çaba göstermişti.
Napolyon Bonapart’ın bu ihtiyatlı tutumu işe yaramadığı anlaşıldı; Çünkü İngiliz casusları Fransız filosunu çabucak öğrendiler, ama ne amaç için toplandığı bilgisini henüz edinmemişlerdi. Haber Londra’ya ulaştığında, Genç Başbakan William Pitt hükümet kabinesi Fransız filosu varış yeri istihbaratını almayı daha sonraya bırakırken; Savaş Bakanı Henry Dundas hedef olarak Mısır olabileceği şeklinde yorumlamıştı. Ancak, “eline bir harita alarak inceleme ve mesafe hesabı” yaparak düşünmesi gerektiğini söyleyen meslektaşları Bakan Henry’nin yaptığı yorumuna katılmadılar (Rodger, 458). Sonunda, İngiliz Akdeniz filosu komutanı Koramiral St. Vincent’a Fransızların neyi amaçladıklarını öğrenmesi talimatı gönderildi. Koramiral St. Vincent destek güç olarak, Tuğamiral Sir Horatio Nelson’ın komuta ettiği üç savaş gemisinden oluşan bir filo gönderdi.
Daha 39 yaşında olan Horito Nelson, İngiliz Kraliyet Donanmasındaki en genç Amiral idi; oldukça seçkin bir itibar kazanmış ve bu itibar kazanımı kanıtları olark savaş günlerinden kalan bazı yaraları da vardı. 1794 yılında yaşanan Calvi kuşatması sırasında sağ gözünde görme kaybı yaşamış ve üç yıl sonra Santa Cruz de Tenerife Savaşında sağ kolunun kesilmesine yol açan bir kurşunla yaralanmıştı. Amiral Nelson, kolunun kaybı acılarından kurtulması üzerinden çok geçmeden, 02 Mayıs günü, amiral gemisi Vanguard’a çıkarak, Toulon limanında demirlenen Fransız filosunu gözleme ve rapor etme emriyle yola koyuldu. Amiral Nelson komutasındaki İngiliz filo Güney Fransa’da Toulon limanı açıklarında konuşlanmış haldeyken, 12 Mayıs günü şiddetli bir fırtına gemileri etrafa savurarak dağıttı ve Vanguard gemisini yerle bir etti. Amiral Nelson hasarlanan geminin onarılması için Sardunya’ya gitmeye karar verdi, 27 Mayıs günü istasyonuna dödüğünde Fransız güçlerinin çoktan yelken açtıkları ve ayrıldıklarını gördü. Koramiral St. Vincent, 07 Haziran günü, Amiral Nelson’a takviye olarak 10 adet hat gemisi ve beraberinden bir dizi yeni emir gönderdi: Amiral Nelson artık sadece Fransız filosunu izlemeyecek, aynı zamanda, “rehin almak, batırmak, yakmak veya imha etmek üzere büyük çabasını göstermek” göreviyle talimat almıştı (Strathern, 55). Amiral Nelson, aldığı görev emri bilinciyle İtalyan kıyıları boyunca güneye doğru yola çıktı: Ve sürek avı böylece başlamış oldu.
Kedi ve Fare kovalamacası
İngiliz filosunu da dağıtan aynı fırtına nedeniyle yola çıkması ertelenen Fransız filosu 19 Mayıs günü Fransa’nın Toulon limanından ayrıldı; Fransız Amiral Gemisi L’Orient yanından geçen her bir Fransız gemisi selam vererek bayrağını aşağıya çekiyordu. Fransız filosu ilk olarak 10 Haziran günü Malta kıyılarına ulaştı. St. John Şövalyeleri, Fransız filosunun limana girmesini istemediler, bundan dolayı General Bonapart da adayı işgal emrini verdi ve Malta, kısa süren bir direnişten sonra, Fransız güçlerinin eline geçti. Fransız güçleri, General Bonapart’ın Malta hazinesine baskın düzenlemesinin ardından Ada’da birkaç gün daha geçirdiler. Baskın sırasında yedi milyon Frank tutarında altın, gümüş ve mücevherleri L’Orient gemisi bekleme salonunda istiflediler. Fransız güçleri, 19 Haziran günü, kendilerini takibeden İngilizleri püskürtmek üzere Girit çevresinde uzun bir rotayı kullanarak İskenderiye’ye yelken açtılar. Ekstra önlemler alan Fransız Amiral Brueys, geçişleri sırasında karşılaştıkları her bir ticaret gemisine el konulması ve Mısır’a ulaşana kadar alıkonulması emrini verdi.
Bu arada İngiliz Amiral Nelson, Fransızların 15 Haziran günü Malta’dan ayrıldıklarını ve doğuya doğru yelken açtıklarını haber veren bir Ceneviz ticaret gemisiyle karşılaştı. Aldığı bu haber üzerine, Fransız güçlerinin İskenderiye’ye yelken açtıklarına dair şüpheleri doğrulanmış oluyordu ve Fransızların altı günlük bir zamanla önde olma avantaja sahip olduklarını varsayarak, hemen Mısır’a doğru yola çıktı. Tücarlar yanlış bilgi edinmişler ve Fransızlar aslında dört gün önce Malta Adasını terketmişlerdi. Fransızlar, aslında yakın bir mesafede geçiyorlardı, 22-23 Haziran gecesi İngiliz ve Fransız donanmaları sadece birkaç kilometre yakın mesafede geçmişlerdi. Deniz üzerindeki yoğun bir sisin gizlediği Fransız denizciler, endişeli bir sessizlik içinde, İngiliz işaret toplarının gümbürtüleri yankılarını düzenli aralıklarla dinlemişerdi. İngiliz Amiral Nelson, 28 Haziran günü İskenderiye’ye vardığı zaman, Fransız filosundan herhangi bir iz bile bulamadı. Düşmanın izlerini kaybettirdiğini anlayan Amiral Nelson, sinir krizi geçirme eşiğine gelmişti; yola çıkmadan önce İskenriye’de 24 saat bekledi.
Fransız güçleri, 01 Temmuz günü İskenderiye açıklarına intikal ettiler. Şair Nicolas Turc gördüğü, insana huşu uyandıran, manzarayı şöyle tarif eder: “İskenderiye halkı ufka baktığında artık denizi değil, yalnızca gökyüzü ve gemileri görebiliyordu. Halk, insan hayal gücününün ötesine geçen bir deheşete kapıldı” (Strathern, 66). Fransızlar, 02 Temmuz günü, İskenderiye şehrini ele geçirdiler ve sonra ki birkaç günlük zamanı karaya çıkarak değerlendirdiler. İskenderiye limanı Fransız savaş gemileri için çok sığ kaldığı için General Bonapart, Koramiral Brueys’e, körfezin zamanla tehlikeli olduğu anlaşılırsa, gerektiğinde Korfu limanına intikal etme talimatıyla birlikte, Abukir Körfezine demirlenme emrini verdi. General Napolyon Bonapart’ın Fransız ordusunu Mısır çölüne sevkederken, ordunun tahliye edilmesi gerekebileceği ihtimaline karşı yakınlarda kalmak isteyen Amiral Brueys, Abukir Körfezinde kalmayı tercih ederek Fransız savaş hatı gemilerini körfeze demirledi.
Abukir Körfezi
Abukir Körfezi, 30 Km (18 Mil) genişliğiyle, Amiral Brueys’ın emrindeki Fransız filosu için ideal bir savunma alanı sağlıyordu. Körfeze, aynı zamanda, konumu itibariyle sonunda bir kale bulanan yarımada ve kıyı boyunca yeralan kayalıklarla adeta koruma sağlıyordu. Amiral Brueys, ikmal malzemelerini daha kolay bir şekilde karaya taşımak üzere gemilerini sancak tarafı açık denize ve iskele tarafı kıyı şeridine olacak şekilde bir savaş hattı organize etmeye karar verdi. Her bir gemi, komşu geminin kıç ve pruvasına kablolarla bağlanarak körfez boyunca zorlu bir bariyer oluşturuldu. İngiliz güçlerinin, bariyer oluşturan Fransız gemilerinin bulunduğu bölge konumundan dolayı, varsayımsal olarak bu bölgeye saldırı düzenlemeye sevkedeceği ihtimali üzerine en güçlü savaş gemileri savaş hatının ortasına ve arka kısmına konumlandırıldı. Amiral Brueys, düşman güçlerinin daha büyük gemilerle çatışmaya girerken, bu gemilerin etrafta dolaşarak karşı saldırı yapabileceği düşünerek, daha zayıf gemilerini öncü kuvvet olarak mevzilendirdi. Amiral Brueys, bu konumlama organizasyonu yaparken ölümcül bir hesap hattası yapmıştı; filosunun iskele tarafı ile kayalıklar arasında çok fazla boşluk alan bırakırken, teorik olarak bir düşman gemisinin geçebilmesi için yeterli alan vermiş oluyordu.
Fransız güçleri Abukir Körfezine yerleştiklerinde, İngiliz Amiral Nelson ve subayları çaresizce düşman güçlerini aramak üzere Girit Adası batısına doğru yelken açmışlardı. Amiral Nelson erzak almak için Sicilya’da kısa bir mola verdikten sonra tekrar doğuya dönerek yola koyuldu ve 28 Temmuz günü Mora Yarımadası (Peloponnese) açıklarında Corani limanına yanaştı. Amiral Nelson bu limanda nihayet bir şans bulabilmişti; Osmanlı İmparatorluğu yerel Valisi Fransızların Mısır ülkesini işgal etmelerinden haberdar edilmişti. Bu işgal haberi, Amiral Nelson gemilerinden birinin, şarap yüklü olarak Mısır’a giden bir Fransız tugay gemisini ele geçirdiği zaman doğrulanmış oldu. Amiral Nelson, 01 Ağustos günü sabahı İskenderiye açıklarından yola çıkarak hemen Mısır’a doğru yola koyuldu.
Üç renkten meydana gelen Fransız bayrağı gölgesi şehrin üzerinde dolanırken, Fransız gemileri gözün görülebileceği mesafede olsalar bile, hiçbir yerde bulunamadılar ve İngiliz Amiral Nelson, yakalanması zor bir hal alan Fransız filosunu bulmak üzere kıyılarda arama yapmak amacıyla Zealous ve Goliath gemilerini görevlendirdi. Öğleden sonra saat 14:30 dolayında Zealous gemisinde görevli gözcü İngilizler, Abukir Körfezinde demirlemiş Fransız yelkenlerinden adeta bir ormanı gördüler. Zelalous gemisinden düşmanın bulunduğu sinyali verildi ve saat 16:00 olduğunda İngiliz gemilerinin çoğu körfeze girmek amacıyla yarımadanın etrafını dolandılar. Amiral Nelson Vanguard gemisinde, yakın gelecekte “Nelson’s Band of Brothers” sıfatıyla ün kazanacak olan kaptanlarıyla erkenden bir akşam yemeğine oturdular. Şereflerine kadeh kaldıran Amiral Nelson, kaptanlarına yarından sonra ya Lordlar Kamerasına gidebileceğini ya da İngiliz askeri kahramanlarının gömüldüğü Westminster Abbey Kilisesinde cenazesinin töreni yapılacağını söyledi.
Fransız güçleri, geçen bu zaman zarfında, hiçbir tedbir almayan İngiliz gemilerini, hiç bir askerin yapmayacağı aptalca bir rehavet içinde yakaladılar. İngiliz müretebatın çoğu karada zaman geçiriyor ve bir kısmı da tatlı su bulmak üzere kuyu kazmaya çalışıyordu. Fransız Amiral Brueys askerlerine gemilerine dönmelerini emretse de, onlar açısından herhangi acil bir durum söz konusu değildi. Yalnızca birkaç saat sonra gün ışığı sona erip karanlık olacağından dolayı İngiliz Amiral Nelson’ın karanlık basmasına bu kadar yakın bir zamanda saldırı düzenlemesini pek olası görmediler. Amiral Nelson ise, kaybetme riskini göze almayı istemediği bir zamanda, amacına gayet elverişli kuzey batı rüzgârı esiyorken, tam da bu zamanda gemilerine saldırıya geçme işaretini verdi.
Nelson Saldırıları
İngiliz savaş hatında Goliath gemisine komuta eden Yüzbaşı kaptan Thomas Foley, Fransız filosu ile kıyı arasında kalan boşluk mesafeyi farketti. Gemilerin karaya oturma tehlikesi olmasına rağmen İngiliz kaptan Foley insiyatifi ele aldı ve Goliath gemisinin kanala doğru yelgen açması talimatını verdi. Bu fırsat anı, Fransız Amiral Brueys’ın güvende olduklarına inandığı, aslında zayıf Fransız öncülerine saldırı imkânını sağladı. İngiliz Kraliyet denizcileri Goliath gemisinden, ilk Fransız savaş gemisi Guerrier güvertesine ateş açarak gemiye ciddi boyutlarda hasar verdiler. İngiliz savaş gemisi Goliath silahlarından çok ciddi bir darbe alan bir diğer Fransız gemisi Conquérant oldu. Kaptan Foley’in başarısını fark eden Zealous, Orion ve Audacious gemi kaptanları Goliath gemisini kanal içlerine kadar takibederken, Amiral Nelson gemilerin geri kalanını deniz açıklarına doğru yönlendirdi. Kısa bir süre sonra Fransız gemilerine her iki taraftan da İngiliz bombalanma saldırısı başladı.
Fransız güçleri, İngilizerin bu saldırma hızına şaşırdılar; Fransız kaptanların çoğu hala Amiral Brueys ile görüşmekte oldukları L’Orient gemisindeyken Fransız denizcilerinin çoğu daha karada zaman geçiriyordu. Kaptanlar, meydana gelen katliamın orta yerinde emirler yağdırarak gemilerine geri döndüler. Kısa bir süre sonra karanlık dağıldı, gökyüzünde dünyaya ışık veren dolunay çıktı, ama hemen sonra, topların namlularından çıkan dumanla gölgelendi ve tek ışık kaynağı güvertelerdeki fenerler ve top ateşlerinden çıkan alevler kaldı. Fransız Conquérant gemisi, akşam saat 20 dolayında, çok hırpalanmış bir şekilde, teslim bayrağını çekti ve onu yakından takip eden Guerrier gemisi ise imha oldu. İngiliz savaş gemileri, Fransız Spartiate ve Aquilon gemilerine geniş yan ateşi açarak Fransız hattında savaşmaya devam ettiler. İngiliz Amiral Nelson, yaklaşık olarak akşam saat 20:30 dolayında, karşı tarafın saldırısıyla alnında bir şarapnel darbesi aldı ve sağlam olan gözü de bir deri parçasıyla kaplanmasına neden oldu. Aldığı yarasının ölümcül olduğunu düşünen Amiral Nelson güverteden alt kata indirilirken “öldürüldüm” diye bağırdı (Srathern,163). Amiral Nelson, yarasına pansuman yapıldıktan sonra, tekrar güverteye çıktı ve filosuna komuta etmeye devam etti.
Top mermileri, tüfek atışları ve her yana uçuşan enkaz parçaları; geceye giderek daha çok karanlık bastıkça, yaşanan kaos daha da kötü bir hal aldı. Deniz tarafında konumlanan İngiliz gemilerinden birisi Bellerophon, yalnışlıkla Fransız savaş hat merkezine doğru sürüklenince, bu alanda yükselen Fransız L’Orient gemisiyle karşı karşıya geldi. Güverteden yalnızca iki silah rampası ve 30 top atışıyla Bellerophon gemisinin artık hiç bir şansı kalmamıştı. Akşam saat 20:00 dolaylarında Bellerophon gemisi 200 zayiat vermiş ve imha olmuştu. Komutanı, çapa halatlarını kesti ve gemi enkazı gecenin karalanğında içlere doğru sürüklendi. Fransız L’Orient gemisi, daha büyük bir İngiliz gemisi Swiftsure yanına demirlenmeden ve yeni geniş bordaları salmaya başlamadan önce sadece bir az durakladı. Çok geçmeden L’Orient gemisinin bir kısmı alevler içinde kaldı ve Amiral Brueys’in her iki bacağı da atılan bir gülle ile havaya uçtu. Amiral Brueys, güverteden alt katta inmek yerine, emir vermeye devam edebilmek üzere kendisini güvertedeki bir koltuğa bağlamıştı. Sonara mide bölgesine başka bir güle isabet etti ve bedenini neredeydse ikiye ayırdı; 15 dakkika sonra son nefesini vererek öldü. Fransız Amiral Gemisi l’Orient kaptanı Luc-Julien Casabianca uçuşan enkaz parçalarından birisiyle yaralandı ve daha 12 yaşında olan oğlu Giaconte güvertede bırakılarak aşağıya alındı.
Bu arada, Fransız öncü kuvvetlerinden iki gemi daha İngiliz güçlerine teslim oldu ve daha fazla sayıda İngiliz savaş gemisinin düşman kuvvetleri merkezine odaklanması yapıldı. İngiliz gemisi Majestic ile 80-gun Tonnant sınıf gemiyle karşılıklı ateş açtılar ve bu karşılıklı ateş sırasında düşen ölüler arasında kaptan George Wescott ile birlikte en ağır İngiliz kayıpları yaşandı. İngiliz Majestic gemisi limandan uzaklaşırken, Fransız L’Orient gemisinden uzaklaşmaya başlayan Swiftsure gemisi, 80-gun Tonnant gemisine ateş etmeye başladı ve başka bir İngiliz gemisi İskender ateşi devralarak, Fransız Amiral Gemisine ateş etmeye devam etti.
L'Orient Gemisinin İmhası
Fazla zaman geçmeden, yangın L’Orient gemisine sardı ve geminin patlamak üzere olduğu anlaşılınca, kaçılmaz olarak başa geleni tahmin eden birkaç Fransız subayı ve denizcileri suya atladılar; genç Giaconte Casabianca da suya atlamaya teşvik edildi. Ancak, Giaconte babasını terk etmeyi kabul etmedi. Akşam saat 22:00 civarında Fransız Sancak Gemisi büyük bir kükremeyle patladı; Napolyon Bonapart’ın askerleri 32 Km (20 Mil) doğuda kalan Rosetta’da bu kükremeyi duydular ve meydana gelen patlamayla yakındaki her bir gemi de küçük bir salantı geçirdi. Askerlerin bedenlerindrn kopan uzuv parçaları, yanan enkaz parçaları ve Malta Hazinesi mücevherleri gökten yağarcasına tekrar yere düşmek üzere havaya uçuştular. Denizciler başlarına düşen enkazdan korunmak için güverteden alt katta koşarlarken ve kendi gemilerinde çıkan alevleri sündürmek üzere acele ederlerken, yaşanan patlamanın ardından uzun süre savaş seyrinde bir durgunluk yaşandı. Fransız Amiral Gemisi L’Orient 1000 kişilik mürettebatından bazıları hayatta kalırlarken, çoğunluğu patlamada can verdiler.
Vakit gece yarısı olunca, yalnızca Tonnant gemisi diğer İngiliz gemileriyle ilgilenebildi; Komutanı Commodore Petit-Thours, gemisi parçalanmış, iki bacağını ve bir kolunu kaybetmiş olmasına rağmen, teslim olmayı kabul etmedi. Komutan Petit-Thouars, güvertede bir kova tahılla desteklenmiş olarak, bayrağın indirilmesini önlemek amacıyla, direğe çivilenmesi emrini verdi. Ancak çok geçmeden Petit-Thouars aldığı yaralarından dolayı öldü ve Tonnant gemisi de teslim bayrağını çekti. Ve 02 Ağustos sabahı nihayet güneş doğduğunda savaşın sonucu artık söz konusu olmuyordu. Arkada kalan 80-gun Tonnant sınıf gemiye (Guillaume Tell) komuta eden Fransız Amiral Pierre-Charles Villeneuve geri çekilme emrini verdi. Abukir körfezinde Fransız güçleri savaş hattında yalnızca iki gemi ve iki fırkateyn kurtulmuşlardı. Diğer gemiler İngilizlerin eline geçti veya imha edildiler. İki İngiliz gemisi; Bellerophon ve Majestic ciddi bir şekilde hasar görmüş olsalar da hiç biri daha yok edilmemişti. Fransız güçlerinden kayıp asker sayısı 2000 ila 5000 arasında değişirken, İngilizlerde yalnızca 218 ölü ve 677 yaralı olduğunu bildirdiler. Amiral Nelson en sonunda su üstünde yüzen bu katliama baktığında, “Zafer kavramı, böylesi bir sahneyi atlatmak için yeterince güçlü bir kavram değildir” diye açıklama yaptı (Blanning, 195).
Sonuç
Nil Savaşı, Fransız Devrim Savaşlarında bir dönüm noktası oldu. Bu Savaş, Fransa’nın denizde savaşma yeteneğini sakatlamakla ve Napolyon Bonapart ordusunun Mısır Seferinde mahsur bırakmakla kalmadı, aynı zamanda, Devrimci Fransa düşman güçlerini, Fransa karşıtı ikinci bir koalisyonda bir araya gelmelerine yolaçtı. Zafer haberi, 02 Ekim günü, Londra’ya ulaştığında, büyük kutlamalarla karşılandı ve Amiral Nelson da ünlü bir komutan oldu: Düşündüğü gibi; Lordlar Kamerasına yükseltildi ve Nil Savaşının Lord Nelson’ı sıfatını kazandı. Nil Savaşı, İngiliz Donanması tarihinde, zafer kazanmakla sonuçlanan, en ünlü savaşlardan biri olmaya devam ediyor ve genellikle çağının en önemli deniz savaşlarından biri olarak kabul ediliyor.