Antik Dünyada Soykırım

Makale

Gerard Mulligan
tarafından yazıldı, Murat Özkan tarafından çevrildi
27 Ocak 2013 tarihinde yayınlandı 27 Ocak 2013
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, Yunanca, İtalyanca, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır

Soykırım genellikle kendi çağımıza has bir özellik olarak görülür. Bu algı büyük ölçüde, Avrupa'nın Naziler tarafından işgal edilen bölgelerinde, 20. yüzyılda İkinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen korkunç olaylardan kaynaklanmaktadır. Ancak, antik dünyada da soykırım olarak kabul edilebilecek bazı durumlar mevcuttur. Soykırımı tarihsel bir perspektiften ele alırken öncelikle soykırımın tam olarak ne anlama geldiğini bilmek gerekir. Soykırım nedir? Genel düşünce çoğu insanın gerçekleştiği konusunda hemfikir olduğu ancak kesin olarak tanımlanması çok zor olan bir kavramdır.

Soykırım kelimesi ilk kez 1944 yılında Polonyalı yazar Raphael Lemkin (1900-1959) tarafından, Yunanca 'geno-' ile Latince '-cide' kelimelerini birleştirilerek türetildi. "geno" ırk, "cide" ise öldürmek anlamlarına geliyordu. Modern soykırım kavramı, Lemkin'in gençliğinde Doğu Avrupa'daki ve İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ordusuna karşı direniş savaşçısı olarak fikirlerini geliştiren çalışmalarına çok şey borçludur (Elder 2005; McDonnell ve Moses2005). Lemkin, 1944'te İşgal Altındaki Avrupa'da Mihver Kural adlı eserinde soykırımı, 'bir ulusun üyelerini öldürerek yok etmekten öte tasarlanmış bir plana dayandırılarak çeşitli eylemlerle hedef seçilen ulsun temellerini tamamen yok edilmesi' şeklinde tanımlamıştır (Jones 2006: 10-11). Modern soykırım hukuk anlayışını ortaya koymada en etkili ikinci belge 1948 yılında Birleşmiş Milletler'in 'Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme'yi kabul etmesiydi. Sözleşmenin 2. maddesine göre; Soykırım; milli, etnik, ırki veya dini bir grubu, kısmen veya tamamen kasten öldürme faaliyeti olarak ifade edilmişti.

Ancak direkt soykırıma teşkil eden eylemlerin neler olduğu ise o zamandan beri akademisyenler tarafından kapsamlı bir şekilde tartışılmaktadır. Lakin, bir olayın soykırım olarak görülmesi için temel iki unsur gerekmektedir: eylemi gerçekleştirmek için açık bir niyet ve bunun sonucunda belirli bir siyasi, sosyal veya kültürel grubun yok edilmesi. Bunu göz önünde tutarsak, antik dünyada iki olası soykırım vakasını tespit etmek mümkün olabilir: MÖ 146'da Romalıların Kartaca yıkımı ve MÖ 416'da Melos'taki Atina katliamı.

Tophet of Carthage
Salammbo Tophet
Dennis Jarvis (CC BY-SA)

Romalıların Kartaca Soykırımı

Kartaca, Afrika'da, kabaca günümüz Tunus kentinin bulunduğu yerde, Roma'ya yaklaşık 400 mil uzaklıkta bulunuyordu. Kartaca'nın yıkımının başlıca kaynakçaları tarihçi Appianus ve Polibios'tur. Kartaca bir Fenike kolonisi olarak kuruldu. Komşularını fethederek genişleyen Roma İmparatorluğu'nun aksine, Kartaca kuzeyde İngiltere ve güneyde günümüz Gabonu kadar uzak yerlere ticaret bağlantıları kurarak büyümüştür (Braudel 2001: 218). Kartaca'nın Fenike kökenli olması, kentin sözde demokratik Roma'dan daha aristokratik olan hükümeti, Romalılar için garip bir gizem olan dini ve hem doğu Yunan hem de Afrika etkileri tarafından yönlendirilen hayata genel bakışı gibi alanlarda Roma'dan önemli ölçüde tezatlık oluşturduğu anlamına geliyordu (Braudel 2001).

Roma ve Kartaca, ikisi de Akdeniz'in gerçek süper güçlerine dönüştü, bu yüzden birbirleriyle savaşmaları kaçınılmaz oldu. Bu savaşlar (Birinci, İkinci ve Üçüncü Pön Savaşı) "Pön Savaşı" adı ile anılmaktadır çünkü Romalılar Fenike kolonisi olan Kartacalılar'dan söz etmek için Punici veya Poenici kelimelerini kullanıyordu. Pön Savaşları MÖ 264 yılında başladı ve MÖ 146 yılında Kartaca'nın tamamen yok edilmesi ile son buldu. Birinci ve İkinci Pön Savaşlarında Roma Sicilya, İspanya ve batı Akdeniz'in çoğunu kontrol altına aldığı görüldü. Üçüncü Pön savaşı MÖ 149'da Kartaca'nın günümüz Cezayir bölgesindeki Numidya Krallığı'na istila başlatmasıyla patlak verdi. MÖ 149'da bu savaşa karşılık olarak Genç Scipio Africanus komutasındaki devasa bir Roma ordusu Afrika'ya indi ve şehri kuşatmaya başladı. İlk etapta, Kartacalılar, yerine getirmeleri için bir dizi şartlar ortaya atan Romalılarla anlaşma yoluna gittiler. Bu şartlar arasında Kartacalıların elindeki rehineleri ve tüm silahları teslim edilmesini istemesi vardı. Bütün bu talepler yerine getirildiğinde, Roma daha sonra şehir merkezinin değiştirilerek daha iç bölgelere inşa edilmesini emretti. Hal böyle olunca, Kartacalılar'ınsavaşmak dışında pek bir seçeneği kalmadı.

Romalıların üstün askeri gücüne rağmen, Kartacalılar şehri üç sene savunmayı başardılar, ancak MÖ 146 yılında Romalılar şehrin kontrolünü eline aldılar. Kent sakinleri sistematik olarak eğitilmiş lejyonlar tarafından katledildi. Lloyd (1977: 178), kentte 200.000 kişiye kadar barındığını iddia ederken, Braudel (2001: 225) ise nüfusun 100.000 civarında yani daha düşük bir ölçekte olduğu kanısındaydı. Her halükarda, alt uçta (Braudel'in görüşünü kabul edecek olursak) bile, Kartacadaki katliam, o zamana kadar Avrupa dünyasında azımsanmaycak ve muhtemelen eşi benzeri görülmemiş türdendi. Hayatta kalanlar ise, tahminen 30.000 ila 50.000 kişi arasında bir rakam, köle olarak satıldı. Roma'dan gelen emirler üzerine şehir ateşe verildi ve on gün devam eden yangından sonra şehirde taş üstünde taş kalmadı. Polibios, Tarihler adlı kitabının 3-11 bölümünde 'Kartacalıların yok edilmesi o kadar hızlıca ve kökten oldu ki, pişmanlığını ifade edebilecek Kartacalının bile sağ kalmadığını belirtmiştir.

Teslim olmayı reddeden bir şehir devletinin tüm sakinlerinin öldürülmesi antik dünyada oldukça sık görülebilen bir eylemdi, bu yüzden bu olayı soykırım olarak etiketlemek dikkatli bir incelemeye ihtiyaç duyuyor. Bu durumdaki ana unsurlardan biri yapılan eylemlerin Lemkin'in soykırım anlayışıyla örtüşmesiydi. Yani Romalılar'ın Kartaca'yı, halkını ve kültürünü açıkça yok etme niyetiydi. Bunun altında yatan amaç, Roma'nın savaş patlak vermeden önce Kartaca'ya yönelttikleri giderek tatmin edilmesi imkansız hal alan talepleri görülebilir. Kartaca artık talepleri karşılayamadığında, Romalılar bunu eylemlerini meşrulaştıracak bir bahane olarak kullandı. Ayrıca Roma'nın yönetici seçkin nüfusunda Roma'nın siyasi ve kültürel egemenliğini güvence altına almak için Kartaca'nın yok edilmesi gerektiğine dair bir his vardı. Bu durum, en iyi şekilde Romalı devlet adamı Cato'nun sloganı "Carthago delenda est" ile özetlenilebilir, Cato halka sesleniş konuşmalarında konuşmayı bitirmek için her zaman bu cümleyi kullanırdı. Bunun anlamı ise 'Kartaca'nın yok edilmesi gerektiği'ydi (Radice 1973: 85).

Melos'taki Atina Soykırımı

Devlet desteki bir başka soykırım örneği ise MÖ 416 yılına dayanır. Soykırımın ana sebebi Atina ordusu ile Sparta ordusunun MÖ 431 yılında başlayıp MÖ 404 yılında Atina'nın galip gelmesi ile son bulan Peloponez Savaşı'nda Melyalılar'ın Atina'nın tüm ihtarlarına rağmen kendisine destek verimek yerine tarafsızlık ilan etmesidir. Savaş tüm Yunan dünyasında cereyan etti ve Yunan tarihçi Thukididis tarafından dünya çapında önem taşıyan bir savaş olarak kabul edildi. MÖ 416 yazında, çatışmalarda bir mola sırasında Atina dikkatini şimdiye kadar savaşta tarafsız kalmış olan yakındaki Melos adasına çevirdi. Ancak Atinalılar, Ege'de tarafsız bir devletin varlığına artık tahammül edemeyeceklerini düşündüler ve bu nedenle teslim olmalarını talep etmek için adaya temsilciler gönderdiler.

Thukididis'in savaşla ilgili raporlarında, iki taraf arasında Meloslular Diyaloğu, aynı zamanda Melian Diyaloğu olarak da bilinir, (Warner 1985) adı verilen ünlü bir tartışma izledi. Bu tartışma sırasında Atinalılar, Melyalıları 'şehrinizi yıkımdan kurtarmak için sizi teslim olmaya çağırıyoruz' uyarısında bulundu ve niyetlerinin oldukça açık olduğunu belirttiler. Atinalılar, Melyalıları 'zayıf ' olarak nitelendirmelerine nazaran Melyalıların zayıf bir askeri güç olduğunun da farkındaydılar ve 'bunun adil bir savaş olmayacağını ' gözlemlediler. Bu uzun tartışmadan sonra bile, Melyalılar hala teslim olmayı kabul etmemişti. Christy Constantakopoulou (2012: 50), antik çağda, Melos gibi Yunan adalarının, bağımsızlıklarıyla gurur duyan benzersiz farklı ada kültürlerini sürdürdüğünü belirtti. Thukididis, Melyalıların teslim olmayı reddettikten sonra Atinalıların artık dinamik bir şekilde kuşatma operasyonlarına devam ettiklerini ve içeriden de bazı ayrılıkçılar olduğu için Melyalıların koşulsuz olarak Atinalılara teslim olduklarını, esir aldıkları askerlik çağındaki tüm erkekleri katlettiklerini, kadınları ve çocukları ise köle olarak sattıklarını raporluyor (Warner 1985: 408). Meier (1999: 524-525), Atina'daki halk meclisi tarafından onaylanan bu eylemin yaklaşık 1.500 kişinin katledilmesini içerdiğini iddia etti. Dahası, kadınların ve çocukların hayatlarını köle olarak satarak bağışlama kararını bir merhamet eylemi olarak görmek yerine, bu eylemin, Melya toplumunu ve kültürünü kökünden söküp yok etmek için erkeklerin katledilmesini amaçlamış olabilir.

Son örnekte olduğu gibi, Melyalıları bir grubu ve bir kültürü olarak yok etmek için Atinalılar adına açık bir niyet olduğu görülmektedir. Bu, Atina'nın müttefiklerine Sparta ile savaş sırasında sadık kalmaları için bir uyarı olarak düşünülmüştü. O dönemde Melos katliamının sıra dışı olduğu belirtilmişti ki bu, iki devlet arasındaki acımasız savaşın 15 yıldır sürmekte olduğu göz önüne alındığında ise durum daha şaşırtıcı bir hal alıyor. Katliamdan birkaç ay sonra Atinalı oyun yazarı ve trajedi şairi Euripides, savaşın acımasızlıklarını somutlaştırmak ve kınamak için Melos'taki katliamı doğrudan anlatan Troyalı Kadınlar adındaki muhteşem dramasını kaleme aldı. Truva'nın alınmasından hemen sonraki dönemi anlatan oyun, Yunanistan'da kölelikle yüzleşmek üzere gemilerle getirilen kadınların ve çocukların acılarını düşünmek için kahramanca bir savaşın cesur görüşünden uzaklaşıyor (Murray 2011).

Sonuç

Sonuç olarak, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında soykırım kavramının nasıl tanımlandığını inceledik. Soykırımın iki temel unsur içermesi gerektiğini belirttik: eylemi gerçekleştirmek için açık bir art niyet ve bunun sonucunda bir grubun tamamen yok edilmesi. Daha sonra bu tanımın antik dünyadaki iki önemli olaya, Roma'nın Kartaca'yı ele geçirmesine ve Melos'taki Atina katliamına nasıl ortak noktalar içerdiğini araştırdık ve bu olayların soykırım teşkil edebileceği görüşünü savunduk.

Bibliografya

Dünya Tarihi Ansiklopedisi bir Amazon İştirakidir ve uygun kitap satın alımlarından komisyon kazanır.

Çevirmen Hakkında

Murat Özkan
Adım Murat ÖZKAN. Kütahya Dumlupınar Üniversitesi İngilizce Mütercim-Tercümanlık öğrencisiyim. Boş zamanlarımda kitap okumayı ve futbol oynamayı severim. Tarih ve tarihi olaylara karşı çok hevesliyimdir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mulligan, G. (2013, Ocak 27). Antik Dünyada Soykırım [Genocide in the Ancient World]. (M. Özkan, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-485/antik-dunyada-soykirim/

Chicago Formatı

Mulligan, Gerard. "Antik Dünyada Soykırım." tarafından çevrildi Murat Özkan. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ocak 27, 2013. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-485/antik-dunyada-soykirim/.

MLA Formatı

Mulligan, Gerard. "Antik Dünyada Soykırım." tarafından çevrildi Murat Özkan. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 27 Oca 2013. İnternet. 20 Kas 2024.