Herakleitos: Hayat Bir Akıştır

6 günler kaldı

Tarih Eğitimine Yatırım Yapın

Hayır kurumumuz Dünya Tarih Vakfı'nı destekleyerek tarih eğitiminin geleceğine yatırım yapıyorsunuz. Bağışınız, gelecek nesilleri çevrelerindeki dünyayı anlamak için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle güçlendirmemize yardımcı olur. Yeni yıla daha güvenilir tarihsel bilgileri herkes için ücretsiz olarak yayınlamaya hazır bir şekilde başlamamıza yardımcı olun.
$3754 / $10000

Makale

Joshua J. Mark
tarafından yazıldı, Rumeysa Macit tarafından çevrildi
15 Ekim 2020 tarihinde yayınlandı 15 Ekim 2020
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Fransızca, İtalyanca, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır

Efesli Herakleitos (M.Ö. yaklaşık 500), ünlü olarak "hayatın bir akış olduğunu" iddia etti ve bu gözlemin herkes için açık olacağını düşünse de, insanlar onun zamanından günümüze değişime direnmeye devam ettiler. Herakleitos, Batı felsefesinin babası olarak kabul edilen Sokrates'ten önce yaşayan erken Pre-Sokratik filozoflardan biriydi. Erken Pre-Sokratikler, yaratılışın İlk Sebebini – tüm yaratılışı harekete geçiren ve onu sürdüren element veya enerjiyi- belirlemeye odaklandılar. Tanrıların iradesiyle açıklanan önceki doğaüstü olgular için doğal sebeplerle ilgilendikleri için 'doğa filozofları' olarak biliniyorlardı.

Heraclitus of Ephesus
Efesli Herakleitos
Wellcome Images (CC BY)

Doğu'daki çağdaşı Siddhartha Gautama (Buda, M.Ö. yaklaşık 563- 483), yaşamın aynı temel yönünü fark etti: hiçbir şeyin kalıcı olmadığını ve gözlemlenebilir dünyanın sürekli değişim halinde olduğunu; bunun insan ıstırabının sebebi olduğunu anladı: insanlar geçici bir dünyada kalıcılığı ısrar etmekteydi. Buda, insanları yaşamın temel doğasını kabul etmeye ve tutundukları her şeyin kalıcı olabileceğine dair yanlış fikirden uzaklaşmaya teşvik etti. Herakleitos da aynı mesajı verdi, ancak önemli bir farkla: Kişi, onun geçici olduğunu anladığı sürece herhangi bir şeye bağlanabilirdi.

İki filozof arasındaki fark, Herakleitos'un aktif katılımı teşvik etmesi, Buda'nın ise aydınlanmış ilgisizliği önermesidir. Buda, dünyanın değişkenliğinden kademeli olarak ayrılma yolunu öğretti ve bu sayede kişinin, eksik olduğunu düşündüğü şeylere özlem duymadan, kaybetmekten korkmadan ve geçmişte olanlar için yas tutmadan hayatını tam anlamıyla yaşayabileceğinin anlaşılmasına ve kabul edilmesine yol açtı. Herakleitos, insanları sahip oldukları ve kaçınılmaz olarak kaybedecekleri şeylerin bilincinde olarak değişimi, yaşamın temel özü olarak benimsemeye ve içinde yaşamaya; hatta onu kutlamaya teşvik etti.

Odak noktaları farklı olsa da amaçları aynıdır: Korku ve cehalet yoluyla bildiklerine sıkı sıkıya sarılanları uyandırmak ve onların hayatın daha yüksek, daha canlı bir yaşam anlayışına doğru ilerlemelerine izin vermek. Şaşırtıcı olmasa da ilginçtir ki, aynı odak noktası M.S. 20. yüzyılda ikonik İsviçreli psikiyatrist Carl Jung (M.S. 1875-1961) tarafından geliştirildi. Jung, Herakleitos ve Buda'nın teşvik ettiği farkındalık durumuyla kıyaslanabilir şekilde, bireyin çocuksu korkuları ve sınırlamaları bırakarak daha olgun ve tatmin edici bir yaşam sürmesini sağlayan kendini gerçekleştirme sürecinin önemini vurguladı.

Herakleitos'un Felsefesi

Herakleitos bir dizi önemli eser yazmış gibi görünmesine rağmen, bunlardan sadece parçaları daha sonraki yazarlar tarafından korunmuştur. Pre-Sokratik dönemdeki, ilk Sebebi belirlemeye yönelik ilgi, Miletoslu Thales (M.Ö. yaklaşık 585) ile başladı ve onun öğrencisi Anaksimandros (M.Ö. yaklaşık 610-546) ve ardından Anaksimenes (M.Ö. yaklaşık 546) tarafından sürdürüldü; hepsi Herakleitos gibi sonraki filozoflara ilham verdi.

HERAKLEİTOS, TÜM YAŞAMIN VE YAŞAMIN DOĞASININ, ATEŞİN ENERJİSİYLE SOMUTLAŞAN VE AÇIKLANAN DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM OLDUĞUNU İDDİA ETTİ.

Thales, ilk sebebin su olduğunu iddia etti çünkü su çeşitli haller alabilirdi; ısıtıldığında hava (buhar), dondurulduğunda katı (buz) ve benzeri. Anaksimandros bunu reddetti ve ilk sebebin onun "apeiron" olarak adlandırdığı, dünyadaki tüm elementlerin çok ötesinde kozmik bir güç olması gerektiğini iddia etti, çünkü onun özünün yaratılışın tüm elementlerinin bir parçası olmak zorundaydı. Anaksimandros, havayı temel element olarak öne sürdü çünkü Thales'in suyu gibi, hava, ateş (seyreltildiğinde), su (yoğuşma yoluyla) gibi farklı biçimler alabilir ve yaşamı sürdürebilirdi.

Bu iddiaların üçü de değişimi İlk Sebebin önemli bir yönü olarak kabul etti. Yine de Herakleitos bu üçünü yetersiz bularak reddetti çünkü görünüşe göre gözlemlenebilir ve dönüştürücü bir nitelikten yoksundular; su, apeiron ve hava dönüşümü başlatabilir ama tamamlayamazdı. Bunun yerine, İlk Sebebin ateş- dönüştürücü bir enerji- olduğunu iddia etti çünkü tüm yaşam ve yaşamın doğası, ateşin enerjisiyle somutlaşan ve açıklanan değişim ve dönüşümdü. Ateşin çiğ eti pişmiş yiyeceğe, soğuk havayı sıcak havaya, odunu küle, karanlığı aydınlığa dönüştürdüğünü ve bu yüzden açıkça İlk Sebep olduğunu iddia etti.

Herakleitos'un aristokrat bir Efes ailesinden doğduğu söylenir, ancak gerçekte öyle olsa da hayatı boyunca başkalarına karşı üstün bir tutum sergilediği söylenir. Felsefesinin bu tutumdan geliştiği söylenir; çünkü karşılaştığı çoğu insanın kendisinden aşağıda olduğunu ve aslında manevi ve entelektüel olarak uykuda olduklarını düşünüyordu. Ancak, Herakleitos'un insan durumunun basiretli bir gözlemcisi olduğu ve çoğu insanın aslında hayatlarında uykuda olduğunu – tıpkı kendisinin söylediği gibi – kendi yargılarını popüler görüşlere teslim ettiğini ve başkalarının çıkarları uğruna kendi hayallerine ihanet ederek yaşadığını fark etmiş olabileceği de mümkündür. Herakleitos felsefesini insanları uyandıracak ve onları kendi ruhsal tembellikleri ve duygusal uyuşukluklarıyla yüzleşmeye zorlayacak şekilde ifade etmiş görünüyor.

Heraclitus of Ephesos
Efesli Herakleitos
Johannes Moreelse (CC BY-SA)

İfadeleri ve yazılarından geriye kalan az sayıdaki parçadan dolayı, felsefesinin yaşamın sürekli değişim olduğu iddiası dışında neye dayandığı belirsizdir; ancak görünüşe göre, dikkatli olmak ve başkalarının doğruluk tanımları ya da beyanlarına karşı eleştirel kalmak şeklinde varoluşun tam farkındalığını savunmuştur. Filozof arkadaşlarını ve önceki yazarlarını düzenli olarak eleştirdi, herhangi bir alandaki profesyonellerin görüşlerinden şüphe etti ve kendi hayatının yolunu nasıl çizeceğini en iyi kendisinin anladığına inanıyordu.

Muhtemelen, sıkça yanlış alıntılanan "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" ifadesi ile tanınır ve bu ifade genellikle doğrudan "Aynı nehre hem adım atıyoruz hem de atmıyoruz, biz varız ve yokuz” şeklinde çevrilir (Baird, 20). Herakleitos'un demek istediği, dünyanın sürekli bir değişim içinde olduğudur ve biri kişi daha önce yürüdüğü bir nehir yatağına adım atsa bile, ayağının üzerinden akan su, daha önce akıp giden suyla aynı olmayacaktır. Aynı şekilde, hayat da an be an sürekli bir değişim halindedir ve Herakleitos'a göre, bir kişi, bir an evinin aynı odasına bir sonraki an girebildiği gibi girebileceğinin kesinliğine bile asla güvenemez.

Buda'nın Felsefesi

Budist geleneğine göre, Siddhartha Gautama bir Hindu prensiydi ve doğumundan kısa bir süre sonra bir bilge, onun büyüyüp büyük bir kral ya da güçlü bir ruhani figür olacağı kehanetinde bulundu. Kapilavastu krallığının hükümdarı olan babası, bir halef istedi ve bu nedenle oğlunu, onu manevi yola yönlendirebilecek herhangi bir insani acı önerisinden korumaya çalıştı. Ancak Siddhartha hastalığın, yaşlılığın ve ölümün farkına varınca kralın planları başarısız oldu. Tahttan feragat etti ve ruhsal münzevi bir yaşamı benimsedi, sonunda aydınlanmaya ulaşarak Buda oldu.

Aydınlanmış hali, Herakleitos gibi onun da hayatın akış halinde olduğunu ve insanlığın büyük bir kısmının bunun farkında olmadığını anlamasını sağladı. İnsanların sürekli acı çektiğini anladı, çünkü sürekli olarak hayatın zevkli yönlerinin kalıcı durumlar olduğunu ısrarla düşündüler; oysa bu şeylerin doğası geçiciydi. İnsanlar sevdiklerine, işlerine, eşyalarına, evlerine, sanki sonsuza kadar sürecekmiş gibi tutunmak istediler, oysa bu şeylerin doğası gereği böyle bir şey mümkün değildi. Dört Yüce Gerçek adını verdiği şeyin (hayatın arzu nedeniyle acı çekmek olduğunu ortaya koyan) ve ayrılma yolu olan Sekiz Dilimli Yol ’un kabul edilmesi gerektiğini savundu. Bu manevi disiplin, kişinin yaşamda kalıcılık yanılsamasına tutsak eden cehaletten kademeli olarak ayrılmasını mümkün kıldı.

The Great Buddha of Kamakura
Kamakura'daki Büyük Buda
James Blake Wiener (CC BY-NC-SA)

Buda'nın felsefesi ile Herakleitos'un felsefesi arasındaki önemli benzerlik, Herakleitos'un böyle bir ayrılığı savunmaması ama aynı amacı amaçlamasıydı. Herakleitos'a göre kişi, aslında geçici olduklarını ve kalıcı olmadıklarını anladığı sürece, yaşamın tüm değişken yönlerini tümüyle kucaklayabilir ve onlardan tam anlamıyla keyif alabilirdi. Aynı şekilde Buda, öğrencilerine, geçici ve kalıcı bir anlamı olmadığını fark ettikleri sürece hayatta istedikleri her şeyin tadını çıkarabileceklerini öğretti.

Hayat Bir Akıştır

Herakleitos, nehirle ilgili ünlü ifadesini söylerken, ünlü Panta Rhei ("her şey değişir" veya "her şey akar") ifadesinde ifade edildiği gibi, yaşamın sürekli bir akış halinde olduğu temel gerçeğini gösteriyordu. Herakleitos, yaşamın doğasının değişim olduğunu; değişimin yaşamın bir yönü değil, yaşamın kendisi olduğunu ve değişime direnmenin hayata direnmek olduğunu savundu. Ayrıca, her şeyin doğalarına göre hızlı bir şekilde hareket etmesini sağlayan, dönüştürücü ateşle bağlantılı doğal bir gücün var olduğunu ve bunun logos olarak bilindiğini iddia etti.

HER ŞEYE NÜFUZ EDEN LOGOS, DOĞAL OLARAK 'DEĞİŞİM' OLARAK İŞLER AMA İNSANLAR BU DOĞAL AKIŞA DİRENİR VE CEHALETLERİ NEDENİYLE KENDİLERİNE ACI ÇEKTİRİRLER.

Her şeye nüfuz eden (ancak dünyayı yaratmayan veya sonunu getiremeyen) logos (Yunancada 'kelime' anlamına gelir), doğal olarak 'değişim' olarak işler, ancak insanlar bu doğal akışa direnir ve hayatın doğası hakkındaki cehaletleri nedeniyle kendilerine ve diğerlerine acı çektirirler. Herakleitos şöyle yazmıştır: "Logos’a göre her şey güzel, iyi ve adildir, ancak insanlar bazı şeylerin adaletsiz, diğerlerinin adil olduğunu varsaymışlardır" (DK 22A32).

Herakleitos'un söylediğine göre, farkındalığın ışığında her şey iyi olarak kabul edilirdi çünkü her şey doğaldı (bu görüş, logos kavramı gibi Stoacılığın daha sonraki gelişimini de etkileyecektir). İnsanlar doğdu, yaşadı ve öldü ve böyle bir ölümden sonra sevdikleri yas tuttu ve olayı bir trajedi olarak nitelendirdi; ancak Herakleitos’a göre bu, hayatın ilerleyişi ve insanlığın doğal bir parçasıydı. Onun görüşüne göre, bir ölümü takip eden üzüntü ve çatışma, logos’ un doğal işleyişinin bir parçasıydı çünkü o, çatışma ve mücadeleyi dönüştürücü etkenler olarak tanımlamıştı.

Hayat Çatışmadır

Herakleitos'a göre yaşamın sürdürülmesi için çatışma gereklidir. Herakleitos, "tanrılar ve insanlar arasındaki çatışma sona erse" (İlyada 18.107) diye yazan Homeros'u (M.Ö. 8. yüzyıl) eleştirir, çünkü Herakleitos’a göre, eğer öyle olsaydı değişim ve büyüme fırsatı olmazdı. Kişi bir tür hedefe doğru çaba göstermeden büyüyemez ve bu süreçte mücadele gereklidir. Herakleitos, aslında çatışmayı dünyanın varlığını sürdürmesinde hayati bir güç olarak görür:

Savaşın her şeyde ortak ve adaletin çatışma olduğu her şeyin çatışmaya ve gerekliliğe göre meydana geldiği bilinmelidir. (DK22B80)

Savaş her şeyin babası ve kralıdır: Kimini Tanrı, kimini insan olarak ortaya çıkarır; kimini köle, kimini özgür kılar. (DK22B53)

Herakleitos, Anaksimandros' un apeiron kavramını, cezalandırmanın olumsuz çağrışımı nedeniyle yaratıp yok eden cezalandırıcı bir güç olarak reddetti. Herakleitos'a göre, zıtlıkların çatışması, hayatın devamı için mutlaka gereklidir; bu, mevsimlerin değişiminde, gecenin gündüze dönüşümünde, gençlerin yaşlanmasında ve hatta yaşamın ölüme teslim olmasında anlaşılır. Herakleitos, her şeyin sürekli hareket halinde olduğunu ve kişinin yaşamak için bu gerçeği fark etmesi ve kabul etmesi gerektiğini belirtti. Buda da bunu aynı derecede açık bir şekilde fark etti ve her iki filozof da kendi yollarıyla, kişinin en çok kalıcılığı arzuladığı, sürekli değişimin olduğu dünyayı kabul edip yaşamanın merhametli yolunu savundular.

Herakleitos ve Jung

Carl Jung, değişimi dönüştürücü bir olasılık olarak kabul etmenin hayati önemini vurgulayan birçok eserinde her iki filozofun fikirlerini yansıtıyor. Jung, insanların bilinmezlikten korktukları için değişimden korktuklarını ve bunun kaybetme ve terk edilme korkusunu da içerdiğini fark etti. Diğerlerinde olduğu gibi, düşüncesinin bu yönünde de Herakleitos, Buda ve diğerleri gibi düşünürlerin eski anlayışlarından yararlandı.

Carl Gustav Jung
Carl Gustav Jung
Adrian Michael (Public Domain)

Jung, insanların büyümeyle ilişkili çatışmalardan kaçınmak istedikleri için değişimden korktuklarını iddia etti. Hayatın Aşamaları adlı eserinde şöyle yazıyor:

Hepimiz memnuniyetle sorunlarımızdan kaçıyoruz; mümkünse, bu sorunlar hiç anılmamalı ya da daha iyisi, varlıkları inkâr edilmelidir. Hayatlarımızı basit, kesin ve sorunsuz hale getirmek istiyoruz ve bu nedenle sorunlar tabu haline geliyor. Kesinlikler ve şüpheler olmadan sonuçlar arıyoruz – halbuki kesinlikler ancak şüpheler yoluyla ve sonuçlar yalnızca deneyler aracılığıyla elde edilebilir. (Campbell, 5)

Jung, insan nevrozlarının bireyin çocuk kalma arzusundan kaynaklandığını ve bunun bir kısmının çatışmadan kaçınmak olduğunu düşündü:

İçimizde çocuk kalmak, bilinçsiz olmak ya da en fazla sadece ego bilincine sahip olmak isteyen bir şey vardır; yabancı olan her şeyi reddetmek ya da onu kendi irademize tabi kılmak; hiçbir şey yapmamak ya da kendi haz ve güç arzumuzu tatmin etmek. (Campbell, 9-10)

Elbette Buda ve Herakleitos kavramlarını aynı şekilde ifade etmediler, ancak her ikisi de insanın geçmişe tutunma eğilimini ve rahat ettiği şeylerden vazgeçme isteksizliğini iyi anlamış görünüyor. Her ikisi de bunu yaparak, başlangıçta tutunabilecekleri vaat edilmemiş bir şeyi bırakmayı reddederek, kişinin yalnızca daha fazla acı çekmesine neden olduğunu savundular.

Sonuç

Elbette Buda ve Herakleitos, hayatın geçici ve değişken olduğunu fark eden tek eski filozoflar değildir. Aslında yaşamın kısalığı, dünyadaki her kültürde felsefe kavramının merkezinde yer alır. Ancak, antik Doğu ve Batı'nın en büyük düşünürlerinden ikisinin ve modern bir psikiyatristin görüşlerini dikkate almak ve insan deneyiminin sürekliliğini fark etmek ilginçtir.

Üçü de hayatı olduğu gibi kabul etmeyi savunurken, kişinin nedenlerini kabul etmeden acı çekmekten kaçınmasına, kolay çözümler ya da rahatlatıcı kaçışlar aramasına karşı uyarıda bulunur. Herakleitos bu durumu yaşam boyunca uyurgezerlik olarak adlandırdı, Buda bunu temel cehalet olarak tanımladı ve Jung ise bunu hiçbir riskin alınmadığı, çünkü hiçbir riskin beklenmediği çocuksu bir durumda kalma arzusuyla ilişkilendirdi. Uykuda, cahil veya çocuksu kalmayı seçerken kişi, çatışma ve acı çekme sorunlarını çözmeye çalışır, ancak Jung'un belirttiği gibi bu seçim yalnızca bireyi yüzleşmekten alıkoyar:

Hayattaki ciddi problemler asla tamamen çözülemez. Eğer bir şekilde tamamen çözülmüş gibi görünüyorsa, bu, bir şeylerin kaybolduğunun kesin bir işareti demektir. (Campbell, 11)

Jung'un burada öne sürdüğü şey, hayatın akışlarına bırakıp ilerlemek yerine bilinene tutunarak dönüştürücü olanakların kaybedilmesidir. Kişi geçmişteki anlayışlara ve kişisel ya da kültürel geleneklere sıkı sıkıya bağlı kaldığı sürece, değişimle birlikte gelen ve aslında tüm canlıları ister rızaları olsun ister olmasın, yaşamın çeşitli evrelerinden geçerken tanımlayan türde bir büyümeyi deneyimleyemez. Burada sadece Buda ve Herakleitos'un 2.000 yıl önce fark ettiği şeyi modern çağ için ifade ediyor: hayat bir akıştır.

Çevirmen Hakkında

Rumeysa Macit
Ben Rumeysa Macit. 19 yaşındayım ve Mütercim Tercümanlık 1.sınıf öğrencisiyim. Günlük hayatımda çeşitli çeviriler yapıyorum. Kitaplar, edebiyat, tarih ve sinema en büyük ilgi alanlarımdan birkaçıdır.

Yazar Hakkında

Joshua J. Mark
Yazar Biyografisi Joshua J. Mark, Dünya Tarihi Ansiklopedisi'nin kurucu ortağı ve İçerik Direktörü'dür. Daha önce Marist College (NY) üniversitesinde tarih, felsefe, edebiyat ve yazı dersleri vermiştir. Yunanistan ve Almanya'da yaşamış ve geniş çapta seyahat etmiştir.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, J. J. (2020, Ekim 15). Herakleitos: Hayat Bir Akıştır [Heraclitus: Life Is Flux]. (R. Macit, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-75/herakleitos-hayat-bir-akistir/

Chicago Formatı

Mark, Joshua J.. "Herakleitos: Hayat Bir Akıştır." tarafından çevrildi Rumeysa Macit. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ekim 15, 2020. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-75/herakleitos-hayat-bir-akistir/.

MLA Formatı

Mark, Joshua J.. "Herakleitos: Hayat Bir Akıştır." tarafından çevrildi Rumeysa Macit. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 15 Eki 2020. İnternet. 25 Ara 2024.