Doğu ve Batı Felsefesi Arasındaki Benzerlikler

Makale

Emily Mark
tarafından yazıldı, Ceren Nur Durmuş tarafından çevrildi
17 Ocak 2016 tarihinde yayınlandı 17 Ocak 2016
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır

Doğu ve Batı felsefe sistemleri arasında belirgin farklılıklar mevcuttur. Ancak her ikisi de “hakikati” ve bireyin yaşamını en iyi nasıl idame ettirebileceğini kavramak amacını taşır. Günümüzde, akademi, bu iki felsefe arasında genellikle katı fakat gelişigüzel bir ayrım yapmaktadır. Bu ayrım gereksizdir ve iki gelenek arasına yapay bir sınır çekmektedir.

Doğu felsefesinin Batılı araştırmacılar ve akademisyenler tarafından 18. ve 19. yüzyıllarda “keşfedilmesinden bu yana Batı ve Doğu felsefeleri arasında gelişigüzel bir ayrım sürdürülmektedir. Bu ayrım özellikle yüksekokullarda ve üniversitelerde sanki bu iki sistem bambaşka hayat görüşleri sunuyormuş gibi aktarılmaktadır.

İnsan olmanın ne anlama geldiği gibi en temel sorular göz önüne alındığında Doğu ve Batı felsefesi arasında bir fark yoktur. Felsefenin asıl amacı, kişinin hayatındaki anlamı ve ilerlediği yoldaki amacını bulmaktır. Bu anlayışa göre Doğu ve Batı felsefesi arasında büyük bir farklılık görülmez.

İnsan Varlığının Amacı

Doğu ve Batı felsefesi arasındaki benzerlikler, günümüz yazarlarının ve eğitmenlerinin bahsettiği farklılıklara kıyasla daha fazladır. En çok bahsedilen farklılık Batı felsefesi “parçalar hâlinde” iken Doğu felsefesinin “parçalar hâlinde” oluşudur. God Without Religion (Dini Olmayan Tanrı) adlı kitabın popüler yazarı Sankara Saranam’ın Doğu felsefesinin genel bilgi ile ilgilenirken Batı felsefesinin belirli bir bilgi ile ilgilendiğini iddia etmesi bu anlayışa örnek olarak verilebilir. Bu da Doğu felsefesinin, bilhassa Çin felsefesinin, bütün insan varlığı ile ilgilenirken Batı felsefesinin ise Yunan felsefesinden itibaren insanlık hâlinin belirli özelliklerine odaklandığı yaygın görüşünü yansıtır.

Akademisyenlerin verdiği bir örnek ise şudur: Konfüçyüs öğretilerinin insanın hem iç hem de dış dünyasıyla (bütüncül) ilgilenirken Aristoteles’in çalışmaları insanın diğerleri arasında daha iyi yaşamak için nasıl davranması gerektiği (parçalar hâlinde) üzerinde durmasıdır. Bazı iddialar, Mo Ti’nin kişinin kendisi ve çevresi hakkında daha bütüncül bir anlayış sunmayı amaçlarken Platon gibi Batılı bir filozofun ise insanın hayatta neyin doğru ve gerçek olduğunu keşfetmek için çabalaması gereken belli amaçlara odaklandığını söyler.

Confucius
Konfüçyüs
Rob Web (CC BY-NC-SA)

Bu gelişigüzel ayrımlar Doğu ve Batı felsefesinin temelde aynı olan amaçlarını göz ardı eder. Dahası böyle ayrımlar kişinin tarihe bakışını çarpıtır. Doğu ve Batı arasında temelde farklılıklar olduğunun kabul edilmesiyle bu iki ayrı kültürün tarihinin büyük ölçüde farklı olduğu düşünülebilir. Aslına bakılırsa insan, özünde tüm dünyada aynıdır. Yalnızca detaylar ve gelenekler farklılık gösterir. Doğu ve Batı düşünürleri bu gerçeği açıkça ortaya koyar.

Aslına bakılırsa insan, özünde tüm dünyada aynıdır. Yalnızca detaylar ve gelenekler farklılık gösterir. Doğu ve Batı düşünürleri bu gerçeği açıkça ortaya koyar.

Büyük Çin filozofu Konfüçyüs’ün (MÖ 551-479) temel fikirleriyle Yunan filozof Aristoteles’in (MÖ 384-322) fikirleri karşılaştırılabilir. Aslında temelde aynı olan kavramlardan bahsettikleri görülecektir. Her ikisi de erdemin, kişinin ulaşmak için çabalaması en yüce amaç olduğuna ve erdemi dünya malından kıymetli gören kişinin karşılığını kalıcı olarak alacağına inanmışlardır.

Koreli filozof Wonhyo (MÖ 617- 686) şöyle yazar: “İyiyi iyi, kötüyü kötü yapan düşünce şeklidir.” Yani bir şeyin kötü olduğunu düşünüyorsanız sizin için kötüdür. Yunan filozof Epiktetos (yaklaşık MS 50-150) da aynı şeyi ifade eder: “İnsanlara sıkıntı veren olaylar değil, olaylar hakkındaki düşünceleridir.” (Enchiridion, I:V) Epiktetos, insanın ölümden dahi korkmaması gerektiğini çünkü ölümün iyi mi kötü mü olduğunu bilmediğini söyler.

Wonhyo da aynı görüşü savunur çünkü ona göre her şey Bir’dir ve kişinin hayattaki tüm deneyimleri Tek Deneyim’in parçasıdır: insan olmak. Çinli sofist Teng Shih (MÖ 6. yy) ile Yunan sofist Protagoras’ın (MÖ 5. yy) rölativist (göreceli) felsefesi neredeyse birbirinin aynısıdır. Yukarıda belirtildiği üzere Mo-Ti ve Platon’un farklı gayeler güttüğüne dair yapılan eleştirilerin savunulması güçtür. Zira her iki filozof da kişinin başkalarını geliştirmekten önce kendi gelişimine odaklanmasını gerektiğini açıkça belirtirler.

Doğal Ahlak

Doğu ve batı felsefesinin temelde aynı oluşunun en iyi örneği, her ikisinin en çok bilinen filozofları Batılı Platon (MÖ 428-348) ve Doğulu Wang Yangming’in (MS 1472-1529) çalışmalarında somutlaşır. Platon batıda oldukça tanınırken Wang Yangming Çin, Kore ve Japonya’da Platon kadar ünlü olmasına rağmen daha az tanınmaktadır.

Her iki filozof da çalışmalarıyla muazzam bir etki yaratmış ve her ikisi de doğuştan gelen bilginin varlığını savunmuştur. İnsan, doğru ve yanlışı ayırt edebilme yeteneğiyle doğar ve tatmin edici bir hayat yaşayabilmek için iyiliğin peşinde olmaya teşvik edilmelidir. İkisinin çalışmaları da “iyi”nin ne olduğu ve insanın varoluşunu en iyi nasıl anlamlandırdığı üzerinedir.

Phaidros ile diyaloğunda Platon, “İyi ve iyi olmayan nedir? Bu soruları birine sormalı mıyız?” diye sorar. Hocası Sokrates (Platon’un çoğu çalışmasında olduğu gibi Phaidros’da ana karakterdir), yazının niteliğine ilişkin olarak dostu Phaidros’a bu soruyu sorar. Platon’a göre kişi neyin iyi olduğunu zaten bilmektedir çünkü yazıda iyiliğin niteliğini doğuştan getirdiği bilgisiyle cevaplayacaktır. Aynı zamanda kişinin kendi hayatında iyiliğin ne anlama geldiğine de cevap olacaktır.

Aynı şekilde Wang Yangming de ahlaki konularda sezginin üstünlüğünü savunur. Wang, ahlaki anlamda herkesin neyin iyi ve neyin iyi olmadığını ayırt edebilmesi hususunda Platon ile aynı fikirdedir.

Plato
Platon
Mark Cartwright (CC BY-NC-SA)

Wang’ın ve Platon’un felsefesi yeterli kanıt olmadığı gerekçesiyle ampiristler tarafından eleştirildi. Fakat bu iki filozofun iddia ettiği şey temelde mantıklıdır: Kişi, iyiyi arayabilmek için iyinin ne olduğunu bilmelidir; insanın iyinin peşinde olmayı arzulaması da zaten iyilik bilgisinin doğuştan olmasını gerektirir.

Dahası insanın iyi olmayanı reddedebilmesi için iyi olmayanı bilmesi gerekir. Dolayısıyla insanın iyinin öğretilmesine ihtiyacı yoktur, yalnızca doğuştan gelen bilgisi doğrultusunda hareket etmesi için yönlendirilebilir ve eğitilebilir. Ampiristlerin doğuştan gelen bilgi için yeterli kanıt olmadığı argümanı ampirik gerçeklerle savunulamaz. Kişinin bir şeyi aramasından önce onu araması gerektiğinin bilincinde olması gerekir.

Wang’ın sezgi teorisi en temel insan ihtiyacı olan yemek yemeye benzetilebilir. Hiçbir bebeğe acıkması gerektiği öğretilmez, hiçbir bebeğe yemeğe ihtiyacı olduğunu yetişkinlere nasıl belli edeceği gösterilmemiştir. Bebek, doyurulması gerektiğini yetişkine göstermek için ağlar. Çocuklar da aynı ihtiyacı sözcüklerle ve davranışlarıyla dile getirir. Örneğin “Acıktım” diyebilir veya bir şeyler yemeye gidebilirler.

Acıkmanın fark edilmesi, öğretilmesi gerektirmeyen doğuştan gelen bir insan özelliğidir. Wang aynı şeyin ahlak için de geçerli olduğunu savunur. Tek öğretilmesi gerekenin bu doğuştan gelen bilginin doğru bir şekilde uygulanmasıdır. Buna örnek olarak çocuğa yemek yemek istemeyi doğru bir şekilde sorması gerektiğini öğretmemiz verilebilir.

Sonuç

Platon’un Menon diyaloğunda Sokrates, öğretilmediği halde geometri bilen bir köleyi över. Platon bu köle genci doğuştan gelen bilginin örneği olarak kullanır. Burada amacı şunu göstermektir: İnsanların onlara öğretildiği zannettiği şeyleri, insanlar zaten doğuştan bilmektedir. Bu hem iyiliğin bilgisi hem de herhangi bir konu için geçerlidir. Bir çocuğun acıktığını bilmesi gibi insanlar da nasıl iyi olunacağını bilir. Wang ile Platon insanın bilgisi doğrultusunda hareket etmesini engelleyenin bencil istekler olduğu ve bu isteklerin insanların aklını karıştırıp kötü davranmayı seçmelerine neden olduğu konusunda hemfikirdirler. Halbuki insan, böyle davranmaması gerektiğini bilir.

Wang ve Platon’nun kavramları arasındaki farklılık yalnızca yüzeysel ve dilseldir. Temel fikirleri arasında hiçbir fark yoktur. Doğulu filozoflar, Batılı filozoflarla tamamen aynı arayışı sürdürmüşlerdir. “Doğu” veya “Batı” felsefesi yoktur, yalnızca felsefe vardır. Bilgelik sevgisi farklı bölgeler tanımaz, felsefe tüm sınırlara, her türlü önemsiz bölgesel tanımlara meydan okur.

Yazar Hakkında

Emily Mark
Emily Mark, Çin'deki Tianjin Üniversitesi'nde tarih ve felsefe, New York'taki SUNY New Paltz'da İngilizce eğitimi aldı. Tarihsel denemeler ve şiirler yayımladı. Seyahat yazıları Timeless Travels Magazine'de yayımlandı. SUNY Delhi'den 2018 yılında mezun oldu.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Mark, E. (2016, Ocak 17). Doğu ve Batı Felsefesi Arasındaki Benzerlikler [Similarities Between Eastern & Western Philosophy]. (B. Étiève-Cartwright, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-855/dogu-ve-bati-felsefesi-arasindaki-benzerlikler/

Chicago Formatı

Mark, Emily. "Doğu ve Batı Felsefesi Arasındaki Benzerlikler." tarafından çevrildi Babeth Étiève-Cartwright. World History Encyclopedia. Son güncelleme Ocak 17, 2016. https://www.worldhistory.org/trans/tr/2-855/dogu-ve-bati-felsefesi-arasindaki-benzerlikler/.

MLA Formatı

Mark, Emily. "Doğu ve Batı Felsefesi Arasındaki Benzerlikler." tarafından çevrildi Babeth Étiève-Cartwright. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 17 Oca 2016. İnternet. 20 Kas 2024.