Yunanlar için büyücülük (mageia ya da goeteia), büyülü sözler ve uğursuz dualar (epoidai), lanetli tabletler (katadesmoi), iyileştirici ilaçlar ve ölümcül zehirler (pharmaka), muskalar (periapta) ve güçlü aşk iksirlerini (philtra) içeren kapsamlı bir konuydu. Antik dünyada büyü, batıl inanç, din, bilim ve astroloji arasındaki ayrım, modern dünyada olduğu gibi belirgin değildi. Bu gizemli, kapsayıcı büyü sanatı, insanların günlük yaşamlarında kendilerine yardımcı olmalarını ve mutluluklarına ket vuran engellerin üstesinden gelmelerini sağlamaları için hem kadın hem erkek uzman büyücüler tarafından icra edilirdi.
Mageia'nın uygulayıcılarından, büyücülerinden ilki, en azından Yunanlar için, Acemistan'ın Magi Rahipleriydi (magoi); sadece bilinmeyenlerin bilge taşıyıcıları olarak değil, aynı zamanda matematik ve kimya gibi farklı alanların da ustaları olarak görülürlerdi. Ölüm, kehanet ve kötülük yapmakla ilişkilendirilen büyücüler, kuşkusuz korkulan kişilerdi ve toplumun varoş kesiminde geçen hayatları, uygulayıcıların genellikle yoksul oldukları ve hayatta kalmak için yardıma muhtaç oldukları anlamına gelmekteydi.
Yunan Mitolojisinde Büyü
Büyü antik Yunan mitolojisinde kendini göstermektedir ve ilişkili olduğu figürler ise; Hermes, Hekate (ay ve büyücülük tanrıçası) ve Kirke'dir. Kirke aynı zamanda, büyülü otlar ve iksirlerde uzman olan ve Odysseus'a, Hades'ten ruhları çağırmasına yardım eden Helios'un cadı kızıdır. Büyülü iksirler ve lanetlere ilişkin masallarda bolca efsane bulunur. Bunun bir örneği olarak; Herkül, karısı Deianeira'nın bir sentor olan Nessos'un büyülü kanını alarak, Herkül'ün pelerininin üzerine boca etmesinin ardından korkunç bir şekilde ölmüştür. Pelerini giydiğinde, Herkül feci şekilde yanmış ve sonrasında yaraları nedeniyle ölmüştür. Büyü birçok kurgu karakter tarafından da uygulanmıştır, muhtemelen en meşhuru, Euripides'in aynı adlı trajedi oyunundan Medea'dır.
Büyüye Kimler İnanıyordu?
Yunan Dünyasında büyü, ne sadece bazı ayrıcalıklı kişilerin dünyasına aitti, ne de sadece yoksul ve cahil olanlar içindi. Resmi yazıtların, olası felaketlere karşı şehri korumak için şehir devletleri tarafından yaptırıldığını biliyoruz. Ayrıca, MÖ 5. yüzyılda Teos'ta olduğu gibi, devletin büyü yapmakla suçlu bulunan bir adam ve ailesine idam cezası verdiği gibi durumlar da vardı (pharmakadeleteria). Başka bir örnekte ise, MÖ 4. Yüzyılda yaşamış Theoris adında bir kadın efsunlu ilaçlar ve cincilik yapıp dağıtmak nedeniyle ölüm cezasına çarptırılmıştı. Açıkça, yetkililer büyüyü çeşitli sonuçlar doğurabilecek bir uğraş olarak görüyordu ve hiç de aklı kıt köylülerin dünyasına ait değildi. Kuşkusuz, bazı entelektüeller büyünün kötüye kullanılma potansiyelini fark ettiler, tıpkı efsun ve lanetli tablet satanları cezalandırmak isteyen Platon gibi. Epikürcü ve Stoacı filozoflar da, büyünün kökünü kurutmak için savaşanların arasındaydılar.
Muskalar
Resmi makamların büyüye karşı ihtiyatla yaklaştığı dönemlerde, birçok şahıs büyünün gücüne inanıyordu ve çiftçiler aşırı hava olaylarına bağımlı olmalarından dolayı özellikle muskaların gücünden kolayca etkileniyorlardı. Muskalar, el bileğine veya boyna takılırdı, örnek olarak, bunları takmanın o mevsimde yeterli yağmur düşmesini garanti edebileceği umulurdu. Yunan muskaları iki ana çeşide ayrılabilir: Tılsım/Uğur (iyi şans getiren) ve tefillin (koruyucu). Tahta, kemik, taş ve nadiren yarı değerli taşlardan yapılırlardı. Aynı zamanda, küçük papirüs parçalarına veya metal levhalara da yazılabilirlerdi ve bir kese veya küçük bir kabın içinde taşınabilirlerdi, ya da yalnızca içinde karışık bitkilerin olduğu bir çanta olabilirdi. Bunun yanında, minyatür formda taşınmasının uğur getireceğine inanılan belirli şekiller vardı: erkek cinsellik organı (phallus), göz, kadın cinsellik organı (vulva), düğüm, kutsal Mısır bokböceği ve müstehcen bir jest yapan bir el. Bu muskalardan bazıları hala daha Yunanistan'da (nazar boncuğu) ve Güney İtalya'da (Cornicello boynuzu) yaygın olarak kullanılmaktadır.
Muskaların takılma amaçları arasında fiziksel bir rahatsızlığı iyileştirmek, doğum kontrolü, bir spor yarışmasını kazanmak, aşık olunan kişinin ilgisini çekmek, hırsızları uzak tutmak, nazarı defetmek veya takan kişiyi kendisine yöneltilen herhangi bir kötü büyüden korumak vardı. Bir muskanın işe yaramasını sağlamak için kişi ya tanrılara (özellikle Hekate) dua etmeli ya da büyü gücüne sahip olduğuna inanılan anlamsız veya yabancı bir dildeki kelimeleri söylemeliydi. Muskalar sadece insanlar için de değildi, duvarların, evlerin ve hatta bütün bir kasabanın olumsuz olaylardan korunması için kendi muskası olabilirdi.
Lanetli Tabletler
Lanetler (agos, ara, ve euche) toplum için zararlı olan bir davranışı büyü içeren bir cezalandırma ile tehdit ederek toplumsal düzeni sağlamayı amaçlardı, özellikle cinayet gibi suçlar için. Aynı zamanda kişinin düşmanlarına zarar vermesinin bir yolu olarak da görülürdü. Lanetli tabletler çoğunlukla üzerine lanetin kazındığı metal (çoğunlukla kurşun) levhalar şeklinde olurdu ve daha sonra sarılarak ya da katlanarak, bazen çiviyle kapatılarak yerin altına, mezarlara veya kuyulara gömülürdü. Çömlek kırıkları, papirüs ve kireç taşı parçaları da benzer şekilde yazıyla kazılıydı. Balmumu veya kilden yapılma figürler ise lanetin kurbanı olan kişiye benzemesi için yapılırdı. Bunlar uzuvları bağlanmış veya bükülmüş ve bazen de çiviyle çakılmış ya da minyatür kurşundan yapılma bir tabutla gömülmüş şekilde olurlardı.
İlgi çekici bir nokta olarak, mitolojideki büyücüler çoğunlukla kadınlar olduğu halde lanetli tabletler ve büyülerin kayıtları sıklıkla erkek bir uygulayıcıya işaret ediyor. Lanetli tabletler çoğunlukla tartışmaları kişinin lehine çevirmek amacıyla kullanılırdı. Bunlara dair ilk kaydın tarihi MÖ 6. Yüzyıla uzanıyor ve iş antlaşmaları, ilişki sorunları, hukuki anlaşmazlıklar, intikam meseleleri ve hatta spor ve tiyatro yarışmalarını kapsıyor. Yunan edebiyatında, muhtemelen en meşhuru Oedipus ve onun soyundan gelenler olmak üzere, bütün bir aile ya da hanedanın lanetlendiği örnekler mevcuttur.
Büyüler
Mısırlılar uzun süre büyüleri (en iyi şekilde, izlenecek talimatların bir listesi olarak tanımlanabilir) ve papirüse yazılmış sihirli sözleri kullanmış ve Yunanlar bu geleneği devam ettirmiştir. Büyüyle ilgili yazılmış ve günümüze ulaşabilen Yunan papirüslerinin tarihi MÖ 4. ve 3. Yüzyıla uzanıyor. Bunlar, fiziksel rahatsızlıkları atlatmak, cinsel yaşamı geliştirmek, şeytan çıkarma, evdeki haşarattan kurtulma, kabul töreni merasimlerinin bir parçası olarak ve hatta kendi muskanızı nasıl yapabileceğinize dair yönergeler içeriyordu. Çoğunlukla nadir bitkiler ve baharatlar ve uzak Asya'dan gelen tütsüler gibi egzotik içerikler kullanarak yapılan tarifler ve zehirler de sıklıkla ortaya çıkardı.