Tanrı

10 günler kaldı

Tarih Eğitimine Yatırım Yapın

Hayır kurumumuz Dünya Tarih Vakfı'nı destekleyerek tarih eğitiminin geleceğine yatırım yapıyorsunuz. Bağışınız, gelecek nesilleri çevrelerindeki dünyayı anlamak için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerilerle güçlendirmemize yardımcı olur. Yeni yıla daha güvenilir tarihsel bilgileri herkes için ücretsiz olarak yayınlamaya hazır bir şekilde başlamamıza yardımcı olun.
$3086 / $10000

Tanım

Rebecca Denova
tarafından yazıldı, Serkan Songur tarafından çevrildi
15 Kasım 2022 tarihinde yayınlandı 15 Kasım 2022
Diğer dillerde mevcut: İngilizce, Arapça, Fransızca, İspanyolca
Bu makaleyi sesli dinle
X
Makaleyi Yazdır
The Creation of Adam by Michelangelo (by Alonso de Mendoza, Public Domain)
Âdem’in Yaratılış Tablosu, Michelangelo
Alonso de Mendoza (Public Domain)

'Tanrı', dünyamızın ötesindeki evrende, bilinen tüm varoluşun yaratıcısı olan ve tanrısallığın daha düşük dereceleriyle (melekler) birlikte hüküm süren daha yüksek bir varlığın kimliği için kullanılan ortak kelimedir. Yunanca'da theikos ("ilahi"), nitelikleri veya gücü bakımından tanrı benzeri olmak anlamına geliyordu. Dolayısıyla teoloji, Tanrı'nın doğasının ve Tanrı'nın insanlarla ilişkisinin incelenmesidir.

İngilizce 'god(tanrı)' kelimesi ilk olarak 6. yüzyıl Hıristiyan Codex Argenteus'unda geçen Almanca bir terim olan gudan ("çağırmak" ya da bir gücü "çağırmak") aracılığıyla kullanılmaya başlanmıştır. Batı geleneklerinde 'Tanrı' Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam'ın Tanrısıdır. Bu üçü üç İbrahimi inancı oluşturmaktadır, çünkü üçü de bu tanrının kendisini eski bir ata olan İbrahim'e indirdiğini iddia etmektedir. İngilizce İnciller bu varlığı diğer tüm tanrılardan büyük G harfi ile ayırır.

Antik Kültürler

Eski evren anlayışları gökleri (tanrıların mekânı), yeryüzünü (insanların mekânı) ve yeraltı dünyasını (ölülerin mekânı) içeriyordu. Tanrılar her üç seviyeyi de aşabilirdi. Birçok eski kabile, kabilelerinin kurucusu olarak yerel bir tanrı ya da tanrıçayı öne çıkarmıştır. Bazıları, evrendeki çeşitli güç derecelerine hükmeden yüksek bir tanrı/tanrıça ya da tanrıların kralı/kraliçesi kavramıyla yüceltilmiştir.

İSRAİL'İN TANRISI, KADIN EŞİ OLMADAN, KONUŞMA ARACILIĞIYLA TEK BAŞINA HAREKET ETTİ.

Eski dinlerde de evrendeki her şeyin nasıl yaratıldığını (çoğunlukla kaostan) ve ilk insanların ve insan toplumunun oluşumunu anlatan yaratılış mitleri vardı. Mitler, tanrılardan kaynaklandığı düşünülen ve bu nedenle kutsal kabul edilen çağdaş hukuk kurallarına (ritüeller, davranışlar ve cinsiyet rolleri) geçerlilik kazandırmıştır.

İlahi sahiplenme,(kehanet olarak bilinen ritüeller ve uygulamalar) eski insanların tanrılarıyla iletişim kurma yoluydu . Kahinler hem insanlar hem de bir tanrının trans benzeri bir durumdaki biri aracılığıyla konuştuğu yerlerdi. Yahudilerdeki karşılığı, Tanrı'nın insanlara mesajlarını iletmek için görevlendirdiği ve onlar aracılığıyla konuştuğu peygamberlerdi. İnciller, Tanrı'nın sözlerini "Tanrı böyle diyor" girişiyle ayırır ve ardından sözler girintili ve şiir gibi düzenlenmiştir.

İsrail'in Tanrısı

Yahudi Kutsal Yazılarındaki Yaratılış kitabı bu tanrıyı İsrail ulusunun en yüce tanrısı olarak tanıtıyordu. Tanrı hem evrenin hem de yeryüzündeki her şeyi yaratmış ve kontrol etmiştir. İsrail'in Tanrısı, bir kadın eşi olmadan, konuşma aracılığıyla tek başına hareket etti: "Tanrı, 'Işık olsun' dedi" (Yaratılış 1:3). Bu durum benzersiz değildi; eski Mısır dininde yaratıcı tanrı Ptah'ın konuşma aracılığıyla yarattığı iddia ediliyordu. Tanrı ilk insanlar olan Adem ve Havva'yı yarattı ve onlara verimli olmalarını ve çoğalmalarını emretti.

Yaratılış'ın en önemli anlarından biri 12. bölümde, İbrahim'in Mezopotamya'daki Ur'dan çağrılmasıdır. Büyük bir ulusun babası olacak (isminin Avram'dan İbrahim'e değişmesinin nedeni budur) ve Kenan diyarını aşiretleri ve sürüleri için bereketli toprak olarak alacaktı. Onun soyundan gelenler Tanrı'yı onurlandırdıkları ve ona itaat ettikleri sürece korunacak ve refah içinde yaşayacaklardı. Tanrı İbrahim'e ve onun soyundan gelenlere, grubu diğer uluslardan ayırmak için kalıcı, fiziksel bir işaret olarak işlev gören sünneti gerçekleştirmelerini emretti.

Circumcision
Erkek bir çocuğun Sünnet edilmesi
Lawrence OP (CC BY-NC-ND)

Antik halklar tanrılarıyla, her iki tarafın da görevlerini belirten sözleşmeler geliştirmiştir. İbranice "kesmek" kelimesinden gelen "antlaşma" terimi, bir tanrıya yemin ederken hayvan kurbanlarını ikiye bölme ritüelini yansıtan bir sözleşmedir. İsrail Tanrısı'nın halkıyla antlaşmalar yaptığına dair birkaç öykü vardır: Nuh, İbrahim, Musa ve Kral Davut'la yapılan antlaşmalar.

El

Bölgedeki bazı eski metinlerde el (çoğul: elohim) Hititçe, Ugaritçe, paleo-İbranice, Kenanice ve Aramice'de ilahi güçler için kullanılan yaygın bir formdu. Zaman zaman El, onu diğerlerinden ayırmak için 'tanrı' olarak anlaşılmış ve genellikle yaratılışla ilişkilendirilmiştir. El genellikle bir özellik ile birleştirilirdi. Yaratılış 17:1'de İbrahim'in Tanrı tarafından ikinci kez çağrılmasında, bu varlık El-Şaddai ("Her Şeye Gücü Yeten Tanrı") olarak tanımlanmıştır. Yaratılış 14:18-20'de İbrahim, Salem kralı ve bu tanrının kâhini olan Melkizedek'ten El Elyon'un ("en yüce") bereketini kabul eder. Bu Tanrı'nın inananları İsrailliler oldu: "Adın artık Yakup değil, İsrail olacak, çünkü Tanrı'yla ve insanlarla mücadele ettin ve üstesinden geldin." (Yaratılış 32:28)

Yahudiler, Pers işgali sırasında (M.Ö. 6. yüzyıl) Yehudi, "Yahuda krallığından gelenler" kelimesinden türeyen yaygın bir terim haline gelmiştir. Kuzey İsrail kralı Ahab ve karısı İzebel'in hükümdarlığı sırasında (M.Ö. 871-852) İzebel'in aile tanrıları (Ba'als, Levanten ve Kenan tanrıları) öne çıkıyordu. İlyas ve Elişa peygamberlerin (Krallar kitabında) yaptıkları sayesinde, İsrail'in Tanrısı ulusal bir tanrı olarak kabul edebileceğimiz bir konuma yükseltildi. Evrensel bir ilah olarak Tanrı kavramı Yeşaya'da bulunur: "Bilmiyor musunuz? Duymadınız mı? Rab sonsuz Tanrı'dır, dünyanın uçlarının yaratıcısıdır" (40:28).

Isaiah
İşaya
Michelangelo (CC BY)

Çoktanrıcılık & Tektanrıcılık

Aydınlanma döneminden itibaren dünya dinleri çok tanrıcılık ve tek tanrıcılık kutupları arasında bölünürken, panteizm yetki derecelerine sahip birden fazla tanrının tanınmasını, henoteizm ise tek bir tanrının birçok alt tanrısal varlığa üstün tutulmasını ifade etmektedir.

Bu terimler, antik dünyada yaygın tanımlayıcılar olmadıkları için sorunlu olmaya devam etmektedir. Antik dinlerin çoğulculuğa katıldıklarını söylemek daha doğru olacaktır. Bazı tanrıların birkaç farklı mezhebine ait olmakta bir çelişki yoktu. İnsanlar kavramlarını bizim şimdi yaptığımız gibi inanç veya iman (Yunanca: pistis, "sadakat") olarak ifade etmiyorlardı. Tanrılarına inanıyorlardı ama asıl önemli olan, tanrılardan atalarına aktarılan ritüelleri ve kurbanları doğru bir şekilde yerine getirmekti. Antik çağlarda tek tanrıcılık diye bir kavram yoktu. Yahudiler de dahil olmak üzere tüm eski insanlar bu anlamda çok tanrılıydı.

Eski Yahudiler cennette ilahi bir mahkemeyi de içeren güçler hiyerarşisini tasavvur ediyorlardı: "Tanrı'nın oğulları" (Yaratılış 6:4), melekler, baş melekler, melekut ve serafim. Yahudiler ayrıca şeytanların (alt ilahlar) varlığını kabul etmiş ve Şeytan'ın kökeni olan düşmüş melek kavramını ortaya koymuşlardır.

Yahudi Kutsal Yazılarında, İsrail'in Tanrısı (asıl yaratıcı olarak) "diğer tanrıları" yaratmaktan sorumluydu ve sürekli olarak diğer ulusların tanrılarının varlığına atıfta bulunuyordu: Tesniye 6:14 "Başka ilahların ardınca gitmeyin" (Tesniye 6:14); "Tanrı büyük mecliste başkanlık eder; ilahlar arasında hüküm verir" (Mezmur 82:1). Yahudilerin Mısır'dan çıkış öyküsünde Tanrı, doğayı kimin kontrol ettiğini göstermek için Mısır'ın tanrılarına karşı savaşmıştır. Varlıkları tanınmadıysa bu çok az anlam ifade eder.

Moses Receives the 10 Commandments
Hz.Musa’nın temsili On Emir alırken
Gebhard Fugel (Public Domain)

Yahudilerin tek tanrılı oldukları fikrinin temel hikayesi Musa'nın Sina Dağı'nda Tanrı'nın on emrini almasıdır: "Ben Tanrınız Rab'bim... Benden başka ilahınız olmayacak" (Mısır'dan Çıkış 20:2-3). Bu, başka tanrıların var olmadığını göstermez; Yahudilerin başka tanrılara tapmamaları gerektiğine dair bir emirdir. Biz ibadeti inanç ve hürmetle birleştiriyoruz, ancak antik dünyada ibadet her zaman kurban anlamına geliyordu. Yahudiler meleklere ve cennetteki diğer güçlere dua edebilirlerdi ama yalnızca İsrail'in Tanrısı'na kurbanlar sunmaları gerekiyordu. Bu emir Yahudiler ile diğer tüm geleneksel etnik kültler arasındaki en önemli farklardan biriydi. Bu fark, resim yapmanın yasağı ile desteklenmiştir: "Kendin için yukarıda gökte, aşağıda yerde ya da sularda hiçbir şeyin suretini yapmayacaksın" (Mısır'dan Çıkış 20:4).

Yahova

Musa Sina Dağı'nda bir varlıkla karşılaştığında ve ona adını sorduğunda, "Tanrı Musa'ya, 'ben neysem oyum' dedi. İsrailliler'e söylemeniz gereken şey budur: “Beni size ben gönderdim” (Mısır'dan Çıkış 3:14). Eski İbranice sessiz harflerle yazılırdı (sesli harfler sonradan eklenirdi). "Ben kimim" (BNKM) cümlesindeki dört sessiz harften, Tetragrammaton ya da Tanrı'nın kutsal adı olarak da bilinen Yahvova ortaya çıkar.

İbranice'de ehyeh asher ehyeh, 'olmak' fiilinin birinci tekil şahsıdır. İsmin biçimini anlamanın bir yolu, onu bir eylem fiili olarak değerlendirmektir. Bu, özellikle çeşitli zamanlarda halkının dünyevi alemine müdahale ederek harekete geçen bir Tanrı'dır. "Ben" aynı zamanda kendi kendine yeterliliğe, ilk yaratıcı olarak tek başına hareket etmeye ve başka hiçbir güce bağlı olmamaya işaret ediyordu.

YAHOVA, MUSA'NIN HİKAYESİNDEN ÇOK DAHA ÖNCE BENİMSENMİŞ OLABİLİR.

Ancak Yahova, Mısır'da Firavun Amenhotep III'ün (MÖ 1400 civarı) zaferlerinin anısına dikilen ve "Yahova'nın Şasu ülkesinden gelen düşmanlardan" bahseden daha eski bir yazıtta yer almıştır. Şasu, İsrailoğullarını oluşturmuş olabilecek belirli bir göçebe grubuydu. Yehova, Musa'nın öyküsünden çok daha önce bu özel göçebelerin tanrısı olarak benimsenmiş olabilir. Moabite kralı Mesha tarafından dikilen M.Ö. 9. yüzyıla ait bir stel, İsrail kralını yenerek Yahova'nın gemilerini ele geçirmesiyle övünüyordu.

Kudüs & Tapınak İbadetleri

Yeşu ve Hakimler kitapları, İsrailoğulları'nın Demir Çağı'nda (M.Ö. 1200-600) Yakup'un on iki oğlunun soyundan gelen bir kabile konfederasyonuna ait olduğu bir dönemi anlatır. Musa yasa tabletlerini, Ahit Sandığı olarak adlandırılan ve taşınabilir çadır bir tapınakta muhafaza edilen tahta bir sandığa yerleştirmişti. Kabileler arasında kıskançlık ya da hakimiyetten kaçınmak için, çeşitli kabile bölümlerindeki mezhep alanları sırayla çadırı koruyordu.

Kral Süleyman (M.Ö. 970-931), babası Kral Davut tarafından fethedilen Kudüs'te ilk tapınağı inşa etti. Kral Yoşiya (M.Ö. 640-609) yerel uygulamaları ortadan kaldırarak ve ibadeti sadece bu tapınakta ve sadece Yahova'ya odaklayarak tarikatta reform yapmasıyla tanınır. Bazı araştırmacılar Tesniye 6'nın, Yahudiliğin temel duası haline gelen Şema Yisrael'e, "Dinle, ey İsrail, RAB Tanrımızdır, RAB birdir" ifadesinin o zaman eklendiğini düşünmektedir.

Solomon's Temple, Jerusalem
Kral Süleyman Tapınağı, Kudüs
Unknown Artist (Public Domain)

Ahit Sandığı, Tapınağın en kutsal yeri olan En Mukaddes Yer'e nakledildi. Musa'ya söylenmişti: "Orada, Ahit Sandığı'nın üzerindeki iki keruvimin arasındaki örtünün üzerinde seninle buluşacağım ve İsrailliler'le ilgili bütün buyruklarımı sana bildireceğim." (Mısır'dan Çıkış 25:22). Sandık, Tanrı'nın tapınaktaki varlığını (tahtı ya da ayak taburesi olarak) temsil ediyordu. Tapınağı kutsal bir alan haline getiren ve tapınağa yaklaşıldığında Levililer kitabındaki saflık kurallarının uygulanmasını gerektiren şey bu varlıktır.

Görünüm & Özellikler

İsrail'in Tanrısı simgesel olarak tanımlanır, bir heykel ya da başka bir görüntü olarak tasvir edilmez. Ancak bu, sembolik veya edebi benzetmeleri dışlamaz. Aslında, özellikle Kuzey İsrail'de reform öncesi birçok Yahova imgesi, bereketin sembolü olan ortak bir boğa imgesini (1. Krallar'daki Yeroboam'ın altın buzağıları) kullanmıştır.

Yaratılış 1:26-27'de şunu okuruz:

Sonra Tanrı şöyle dedi: "İnsanları kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım ki, denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, çiftlik hayvanlarına, bütün vahşi hayvanlara ve yerde yürüyen bütün canlılara egemen olsunlar.” Böylece Tanrı insanları kendi suretinde yarattı, onları Tanrı'nın suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.

Bu bölümün daha modern bir yorumu imgeyi işlevle ilişkilendirmektedir. Tanrı tüm yaratılışı yönettiği gibi, erkekler ve kadınlar da yeryüzünün bakımında Tanrı'nın vekil hizmetkârları olarak hüküm süreceklerdi. Antik çağda cinsiyetin ve cinsiyet rollerinin sosyal inşası göz önüne alındığında, İsrail'in Tanrısı her zaman erkek olarak tanımlanmıştır. Tanrı'ya atfedilen, Tanrı'nın yüzü ya da Tanrı'nın eli gibi pek çok antropomorfik imgeye sahibiz.

God Creating the Sun, Moon & Planets, Sistine Chapel
Tanrı’nın Güneş, Ay ve Gezegenleri Yaratması, Sistine Şapeli
Michelangelo (Public Domain)

Harfi harfine tasvirlerden ziyade, yaygın tanımlamalar her şeye kadir (her şeye gücü yeten), her şeyi bilen ve her yerde hazır ve nazırdır. Bu son kavram, bilinen evrenin uzamsal alanlarının ötesine geçme yeteneği olan transandans fikriyle uyumludur. Aynı zamanda içkinlik, İsrail'in Tanrısı'nın zaman zaman halkını kurtarmak ya da cezalandırmak için yeryüzünde çeşitli şekillerde tezahür ettiği bir kavramdır. Tanrı, günah işlediklerinde ya da buyrukları ihmal ettiklerinde tövbe etmeleri için peygamberleri kullanmıştır.

Helenistik Yahudilik

Büyük İskender'in (M.Ö. 336-323) fetihlerinden sonra Yunan kültürü, Yunan hükümeti ve Yunan dini Doğu Akdeniz'e girdi. Eğitimli Yahudiler Yunan felsefesinin çeşitli okullarına katılabiliyorlardı. Filozoflar, fiziksel evrenin parametrelerinin ötesinde orijinal bir yüce tanrı kavramını desteklemiş ve alegori ve metaforun edebi araçlarını kullanmışlardır. Saf, iyi bir öz olarak bu varlık yaratmadı ama yaratımdan sorumlu olan daha düşük güçleri yaydı. En yüksek tanrının bu birliği tüm evrende birleşmiş, doğada, maddiyatta ve insanlarda ruh kavramında mevcut olmuştur. Bu birbirine bağlılık, ilahi bir yön olan logos'un ("rasyonellik", bazen "söz" olarak çevrilir) yayılmasıyla sağlanmıştır.

Yahudi filozof İskenderiyeli Philo (MS 1. yüzyılın ilk on yıllarında yazmıştır), Yahudiliği Yunan felsefi ilkeleri ışığında sunmuş ve İsrail'in Tanrısı ile aynı yüce tanrıyı iddia etmiştir. Alegori yoluyla Musa, Musa Kanunu aracılığıyla bir sistem ya da akıl ve rasyonalite sağlayan logos olarak anlaşılabilir.

Hristiyanlık: İkinci Bir Tanrı

MS 1. yüzyılın 20'li ve 30'lu yıllarında, Nasıralı İsa geleneksel bir peygamber olarak Tanrı'nın krallığının yeryüzünde yakın olduğunu vaaz etmeye başladı. Roma'ya ait olmayan bir krallığı savunduğu için Romalı savcı Pontius Pilatus tarafından çarmıha gerilerek (vatana ihanetin cezası) idam edildi. Nasıralı İsa'nın yargılanması ve çarmıha gerilmesinden sonra, takipçileri onun ölümden dirildiğini ve cennette Tanrı'nın yanına yüceltildiğini iddia etmişlerdir (Elçilerin İşleri 7).

Crucifixion by Giovanni Bellini
Giovanni Bellini'nin Çarmıha Germe eseri
Web Gallery of Art (Public Domain)

Hıristiyanlığa dair en eski kaynaklarımız Havari Pavlus'un (MS 50-60'lar) mektuplarında bulunur. Cennette Mesih'in (Mesih için kullanılan Yunanca terim, Christos) gören bir Ferisi, Yahudi olmayanlara (Yahudi olmayanlar) elçi (müjdeci) olarak görevlendirildiğini iddia ediyordu. Peygamberlere göre, Tanrı yeryüzünde krallığını kurduğunda Yahudi olmayanlar İsrail'e katılabilirdi. Yahudilerin fiziksel kimlik işaretlerine (sünnet, diyet yasaları ya da Şabat'a uyma) sahip olmaları gerekmiyordu ama Pavlus'un toplulukları geleneksel tanrılara kurban sunmayı bırakmak zorundaydı. Bu aşamada, bu tektanrıcılık değildi. Pavlus diğer tanrıların varlığını destekledi; zaman zaman görevine müdahale ettikleri için onları azarladı. Pavlus'un kurtuluş kavramında artık geçerli olmayan, bu diğer tanrılara sunulan kurbanlardı.

Pavlus Yahudi geleneklerine bir yenilik getirmiştir. Mesih önceden vardı ve yaratılıştan beri Tanrı'nın yanındaydı, yeryüzünde bir insan olarak görünmek için kendini alçalttı ve dünyaya ölümü getiren Adem'in günahına kefaret etmek için bir kurban olarak öldü (Romalılar 5). O'na "her adın üstünde olan ad" (Tetragrammaton, Yahve) verildi. Mesih'in adı duyulduğunda, tanrıların imgeleri önünde eğilmenin eski bir kavramı olarak "her diz eğilmelidir" (Filipililer 2). Pavlus, Tanrı'nın özverili olduğuna dair bir Yahudi kavramını kullanmıştır; Tanrı'nın kendisi insan olan İsa'da kendini göstermiştir. İsa'nın tapınılmaya layık olmasının nedeni buydu. Yuhanna İncili'nin önsözü, Enkarnasyon (Mesih'in beden alması) doktrinine dönüşen ilahi logos kavramını kullanmıştır.

Hıristiyanlığın Yahudilikten ayrılması MS 2. yüzyılda, artık Yahudilikle etnik bağları olmayan Hıristiyan liderlerin çalışmalarıyla gerçekleşmiştir. Kutsal Yazılardaki Tanrı geleneklerini korudular, ancak bunları felsefi yüce tanrının yönleriyle birleştirdiler. O dönemde Hıristiyanlar, devlet ve imparatorluk kültlerine katılmayı reddettikleri için Roma tarafından zulüm görüyorlardı. Julius Caesar (M.Ö. 100-44) daha önce Yahudileri muaf tutmuştu ve Hıristiyanlar, Tanrı'nın antlaşmasındaki "gerçek Yahudiler" olan verus İsrail oldukları için aynı muafiyetin kendilerine de tanınması için yargıçlara ve Roma imparatoruna dilekçe verdiler. Kilise Babaları alegori yoluyla, İsrail'in tarihindeki ve öyküsündeki (Kutsal Yazılar) her şeyin önceden var olan Mesih'in bir türüne işaret ettiğini 'kanıtlayabilirlerdi'. Hıristiyanları Yahudilerden ayıran şey, Hıristiyanların artık Musa'nın Yasasına harfi harfine bağlı olmamalarıydı. Tanrı, halkıyla geleneksel adetleri altüst eden yeni bir antlaşma yapmıştı. Aynı zamanda, tüm putperestliklerin yasaklanmasıyla birlikte Hıristiyanlık da kendisini egemen kültürden ayırmıştır.

Teslis

İlk Hıristiyanlık, Tanrı'nın birliğini ifade etmenin ve aynı zamanda Mesih'in tanrısallığına ve tapınmasına izin vermenin yolları üzerinde bir dizi sürekli tartışma ve çatışma yaşadı. İskenderiye'de bir papaz olan Arius, eğer evrendeki her şeyin İsrail'in Tanrısı tarafından yaratıldığına inanıyorsanız, o zaman bir noktada Mesih'i de yaratmış olması gerektiğini söylüyordu. Bu, Mesih'i Tanrı'ya boyun eğen bir varlık haline getirmiştir. Bu öğreti üzerine bazı şehirlerde ayaklanmalar meydana gelmiş ve I. Konstantin (MS 306-337) MS 325 yılında Birinci İznik Konsili'ni toplamıştır. Tek bir Tanrı'ya ibadet eden Yahudi geleneğini sürdüren Hıristiyanlar, Tanrı'nın Mesih'le olan ilişkisini, Mesih'in kökenini ve Kutsal Ruh olarak bilinen bir özü tanımlayan Teslis olarak bilinen kavramı inşa etmişlerdir.

Holy Trinity
Teslis
Fr Lawrence Lew, O.P. (CC BY-NC-ND)

Tartışma iki seçeneğe indirgenmişti: Mesih homo-iousios muydu, yani baba gibi bir öze mi sahipti, yoksa homo-ousios muydu, yani babanınkiyle özdeş bir töze mi sahipti? (Bu iki kelime arasındaki farkın bir "t", bir zerreden ibaret olduğuna dikkat edin). Konsil, Tanrı ve Mesih'in özde ( tözde) aynı olduğu ve Mesih'in Tanrı'nın yeryüzündeki yansıması olduğu şeklindeki ikinci seçeneği tercih etmiştir. Piskoposlar toplantıdayken, Konstantin onlara İznik İnancı (Credo'nun ilk kelimesi olan "inanıyorum "dan gelir) olarak bilinen inancı oluşturmalarını istedi. Bu bir yenilikti; antik dünyada herkesin neye inanması gerektiğini dikte edecek merkezi bir otorite yoktu. Hem devletin hem de Kilise'nin başı olarak Konstantin artık bunu her Hıristiyan için zorunlu kılma yetkisine sahipti. Geleneksel kurbanların ve ritüellerin ortadan kaldırıldığı bir sistemde inanç önemli bir kavram haline gelmişti.

Geleneksel Yahudilikte "Tanrı'nın ruhu", Adem yaratıldığında ona can veren ruh ve Tanrı'nın peygamberlere sahip olması gibi, Tanrı'nın bireyleri ve eylemleri güçlendirme şekli olarak anlaşılmıştır. Hıristiyan hareketinin başlangıcından beri, inananlar bu gücü Tanrı'dan gelen armağanlar olarak, peygamberlik etme, öğretme, dillerde konuşma, şifa verme ve insanları ölümden diriltme yeteneklerinde deneyimlemişlerdir. Bu inanç Tanrı'yı tek ama üç yönü olan bir varlık olarak kabul ediyordu: Baba Tanrı, oğul Mesih ve Kutsal Ruh.

İslam'da Tanrı

İslam, MS 6. yüzyılda Arap yarımadasında Peygamber Muhammed'e vahiy (Kuran) yoluyla hem Yahudilik hem de Hristiyanlıkta bir reform hareketi olarak ortaya çıkmıştır. Arapça Allah büyük olasılıkla el ile ilişkili olan el-ilah, "Tanrı" kelimesinden türemiştir. İlah "tanrı" anlamına geliyordu; al eki bu tanrıyı diğerlerinden ayırıyordu. Kur'an (kutsal kabul edilen) vahiylerin nihai olarak yazıya dökülmesi olarak yaratılmıştır.

Allah'ın baskın kavramı tevhid, yani "teklik "tir. Bu, İslam'ın temellerinden biri olan ve Allah'tan başka ilah olmadığını ve Muhammed'in O'nun peygamberi olduğunu ifade eden şehadet kelimesinde beyan edilmiştir. "De ki: O, Allah'tır, Bir'dir; Allah, Ebedî'dir, Mutlak'tır; hiç kimseyi doğurmamıştır, doğurulmamıştır da; O'na denk kimse de yoktur." (112:4) Putperestliğe yaklaşan her kavram ya da faaliyet şirktir ("ortak koşmak"). Tanrı ile insanlar arasında insan aracılar olmadığı için İslam'da resmi bir rahiplik yoktur. İmamlar, toplulukların manevi rehberleridir. İslam, Tanrı'nın elçileri olarak meleklerin varlığını korur ve Muhammed peygamberlerin sonuncusu olmak üzere geleneksel patrik ve peygamberleri onurlandırır.

Arapça'nın eril ilkelerini kullanırken, Tanrı'nın fiziksel beden parçaları ya da cinsiyeti yoktur ve her şeyi aşar: "O'nun benzeri hiçbir şey yoktur ve O [her şeyi] işiten ve görendir" (42:11). Kadim ("eski") kavramı, başlangıcı ve sonu olmayan sonsuzluk anlamına gelir; normal sınırlar ve ölçüler Tanrı'ya uygulanamaz. Böylece, antropomorfik tanımlamalar, putperestlik ve imgeler üzerindeki yasak korunmuştur; bunlar mükemmel bir şekilde tamamlanmış ve eşsiz olan bir şeyi tanımlamak için eksik girişimlerdir. Varoluşun nihai kaynağı olan Allah, her şeyi yoktan var eden, değişmez ve mükemmel olan nedensiz sebeptir. Allah'ın en popüler sıfat tanımları "şefkatli" ve "merhametli "dir. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta olduğu gibi, İslam da Allah'ın gelecekte yeryüzünde hüküm süreceği ve nihai bir yargıya varacağı kavramını öne çıkarır.

Bibliografya

Dünya Tarihi Ansiklopedisi bir Amazon İştirakidir ve uygun kitap satın alımlarından komisyon kazanır.

Çevirmen Hakkında

Serkan Songur
Merhaba, ben Serkan! Yıllar önce lisede edebiyat sorularını İngilizceye çevirerek başladığım bu serüvene şimdi tarih odaklı metin çevirileri, teknik çeviriler, altyazı çevirileri ve oyun çevirileri ile devam ediyorum.

Yazar Hakkında

Rebecca Denova
Rebecca I. Denova, Ph.D. Pittsburgh Üniversitesi Dini Araştırmalar Bölümü'nde Erken Hıristiyanlık alanında fahri profesörüdür. Yakın zamanda "Hıristiyanlığın Kökenleri ve Yeni Ahit" (Wiley-Blackwell) isimli bir ders kitabını tamamlamıştır.

Bu Çalışmayı Alıntıla

APA Style

Denova, R. (2022, Kasım 15). Tanrı [God]. (S. Songur, Çevirmen). World History Encyclopedia. alınmıştır https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-10299/tanri/

Chicago Formatı

Denova, Rebecca. "Tanrı." tarafından çevrildi Serkan Songur. World History Encyclopedia. Son güncelleme Kasım 15, 2022. https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-10299/tanri/.

MLA Formatı

Denova, Rebecca. "Tanrı." tarafından çevrildi Serkan Songur. World History Encyclopedia. World History Encyclopedia, 15 Kas 2022. İnternet. 21 Ara 2024.