Hz.İbrahim, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dini inancına göre Tanrı ile ilişkisinde ve Tanrı’nın insanlıkla olan ilişkisinde temel anlatıyı sağlayan ve saygı duyulan bir atadır. Kutsal Kitap geleneğine (ve bazılarına göre mit/efsane) göre Hz.İbrahim (MÖ 20.yüzyıl dolayında) Mezopotamya’da, Ur şehrinde veya yakınlarıında, büyük bir olasılıkla Güney Keldani’de dünyaya gelmiştir. Hz.İbrahim (esas itibariyle Abraham olarak adlandırılır), üvey kız kardeşi, Sara (orijinal olarak Sarai) ile evlenmiş ve Mezopotamya’dan Haran’a, daha sonra oradan da Kenan Diyarına ve Mısır’a doğru uzun bir yolculuğa çıkmıştır. Yaratılış Kitabının 12-25 Bölümlerinde ayrıntılı olarak anlatılan İbrahim adı; “büyük bir halkın babası” ve/veya “Tanrı’nın dostu” anlamına gelir. Kutsal Kitapta ifade edildiği üzere Hz İbrahim ve Sara, Mezopotamya’dan Mısır’a kadar Bereketli Hilal toprakları boyunca yolculukları sırasında birçok farklı kültür, gelenek ve insan grubuyla karşılaşmış, yolculukları uzun zaman almış ve aynı zamanda dramatik olmuştur.
Hz. İbrahim’in Geleneksel Anlatısı
Kutsal Kitapta, Hz İbrahim’in 75 yaşındayken Tanrı’dan (Yahweh) sınırsız bir şekilde ödüllendirileceği uzak bir diyara seyahat etmek üzere İlahi bir davet veya çağrı aldığı ifade edilir. Yaratılış Kitabı bölüm 12:1-3’te şöyle denilir:
Senin soyunu büyük bir millet yapacağım ve Seni kutsayacağım; adını yücelteceğim ve Sen bir bereket kaynağı olacaksın. Seni kutsayanları kutsayacağım, Seni lanetleyenleri lanetleyeceğim ve yeryüzünde bütün kavimler senin aracılığınla kutsanacaklar (12:2-3).
Böylesine ileri bir yaşta, bilinmeyen ve düşmanla dolu topraklarda seyahat etmenin doğasında var olan tehlikelere rağmen, Hz İbrahim Tanrısına güvenmiş, bütün ailesini (babsı ve yeğeni Lut de dâhil) ve kişisel eşyalarını alarak kendisine vaat edilmiş topraklara doğru yola çıkmıştır.
İddiaya göre yolculuğunun ilk kısmı, babası Terah’ın 205 yaşında öldüğü Kuzey Mezopotamyada bulunan Haran kentine kadar gitmek şeklinde olmuştur. İkinci kısmında ise Hz İbrahim’in kervanı Kenan diyarına ulaşmış ve bölgede bir süre dolaşmıştır. Tanrı, burada Hz İbrahim’e görünerek, “bu toprakları senin soyuna vereceğim” (12:7) der. Hz İbrahim, kutlama ve ibadet için Tanrıya bir sunak yapar ve sonra “Beytel’in doğusunda bulunan tepelere doğru gider, çadırını kurar, batı tarafında Beytel ve doğu tarafında ise Ai vardır” (12:8). Yaratılış Kitabında (Genesis) Hz İbrahim’in Ölü Deniz’in Güneybatısında Necef Çölü bölgesine doğru tekrar yola çıkmadan önce, daha evel olduğu gibi, Tanrı’ya başka bir sunak daha yaptığı belirtilir.
Mısır’da Maskeli Balo
Eski Ortadoğu varoluşunun üzücü ama aynı zamanda normal bir parçası olarak korkunç bir kıtlık Kenan diyarını kasıp kavurmaktadır. Hz İbrahim ve ailesi kıtlıktan kurtulmak ve yardım alabilmek için Mısır’a giderler. Hz İbrahim, 65 yaşında olan karısının güzelliğinden dolayı hayatından endişe duymaya başlaması nedeneiyle Mısır’a göç olayı pek güven verici olmamıştır. Hz İbrahim; “Mısırlılar seni görünce, bu onun karısı diyecekler. Sonra beni öldürecek ve seni ise alıp yaşatacaklar” (12:12) der.
Hz İbrahim, kurnazlık ve diğer bir anlamda korkaklık nedeniyle karısına, kız kardeşi gibi “davranmasını” söyler. Bu doğruydu ve Sara aslında onun üvey kız kardeşiydi. Hz İbrahim endişesinden haklıydı, rivayete göre, aile kafilesi Mısır’a vardıktan sonra , “Mısırlılar Sara’nın çok güzel bir kadın olduğunu görmüşlerdir. Ve Firavun görevlileri onu gördüklerinde, Firavun’a (muhtemelen MÖ 1897-1878 yılları arası dönemde Mısır’ı yöneten II. Senuret) Sara’nın güzelliğini ömüş ve onu Mısır Sarayına almışlardı” (12:14-15). Hz İbrahim açısından bu en kötü bir durum değildi çünkü Firavun’dan sığır ve hizmetçiler de dâhil birçok hadiye almıştır.
Kutsal Kitapda, Tanrı’nın Hz İbrahim ve Sara etrafında gelişen senaryodan memnun olmadığı anlatısı vardır. Firavun ve ailesi kısa süre sonra korkunç bir veba hastalığı yaşarlar. Bu veba haslığı durumu, Hz İbrahim’in hilesine karşı Firavun’a uyarı olmuştur. Firavun, “Bana ne yaptın?” diye haykırır (12:18), Hz İbrahim’i aldatmacasından dolayı utandırır ve ikisinin de gitmesini söyler (ilginç bir şekilde, İbrahim’in aldığı hediyeleri saklamasına engel olmamasına rağmen). Daha sonra, Yaratılış Kitabında (Genesis) “Hz İbrahim, karısı ve sahip olduğu herşey ile birlikte Mısır’dan Necef Çölüne gittiği ve yeğeni Lut’un da onunla birlikte olduğu kaydı vardır. Hz İbrahim, hayvan sahipliği, gümüş ve altın varlığı bakımında zengin olmuştur” diye ifade edilir (13:1-2).
Kenan diyarına dönen Hz İbrahim ve kabilesi, daha önce hiç olmadığı kadar gelişme kaydeder ve büyür. Bu gelişme kabileler arasında çekişmelerin yaşanmasına, Hz İbrahim ile Lut’un çobanları arasında, giderek artan sürüleri için otlak alanları konusunda rekabete yol açar. Yaratılış Kitabında şöyle denilir:
Otlak alanı, birlikte kaldıkları sürede onların geçimlerini sağlamaya imkân vermez; çünkü hayvanları o kadar çoğalmıştır ki, artık birlikte kalma imkânı kalmamıştır. Ve Hz İbrahim’in çobanları ile Lut’un çobanları arasındaki anlaşmazlıktan dolayı kavga çıkar (13:5-7).
Böylece ikisi arasında ayrılık yaşanır ve Hz İbrahim kalacak “ev” yeri olarak Hebron (El Halil) Ovasını tercih eder. Lut ise Sodom ovasını seçer, bu tercihi Lut ve ailesi için daha sonra felaketle ile sonuçlanacak bir seçim olur.
Sara’nın Kısırlığı
Hz İbrahim ve Sara anlatısı merkezi kısmlarından biri, Antik Çağda hem toplumsal hem de hayatta kalma açısından çok önemli olan çocuk sahibi olmamaları konusudur. Ataerkil çağda çocuk sahibi olmama ve kısırlık, bir kadın için eksiklik ve utanç hali olarak kabul edilirdi; yani tipik olarak hayatında açıklanmamış bir günahın sonucu. Ayrıca, çocuklar bir nimet ve aynı zamanda bir sosyal güvenlik olarak kabul edilirdi; insanların yaşlılık günlerinde koruma ve bakım işlerini garanti altına alınması. Hz İbrahim, anlaşılabilir bir şekilde, Yaratılış Kitabı 15:1’de şöyle bir ağıt yakar:
Ey her şeye kadir Rab, çocuksuz kaldım, bana ne verebilirsin? Mirasımı Şamlı Eliezer’in devralacak. Bana çocuk vermedin; bu yüzden ev halkımdan bir hizmetçi mirasçım olacak (2-3).
Kutsal Kitap birkez daha Hz İbrahim ile Tanrı arasındaki yakın bağa bir bakış açısı sunar ve Tanrı’nın “Korkma, İbrahim. Ben senin kalkanın, Senin çok büyük ödülün olacağım” (1) dediğini ve Hz İbrahim’in Tanrı’nın sözünü ciddiye aldığını ve (Tanrı) bunu ona yönelik bir doğruluk saydığını” (15:6) söyler. Ancak Hz İbrahim’in karısı Sara daha sabırsız ve çocuk sahibi olma hususunda daha çaresizdir. Rivayete göre kendisi kısır ve ileri yaşlarda olan Sara, kocası Hz İbrahim’e Mısırlı köle Hacer ile birlikte olmasını söyler ve daha sonra doğan çocuğu, kendi çocuğu olarak kabul edip büyütmek üzere alır.
Bu sosyal durum, zalimlik ve sömürü konusu olması nedeniyle modern dünya duyarlıkları açısında rahatsızlık edici özellikte olsa da, eski dönemde köleler ile sahiplari arasında cinsel ilişki konuları alışılmadık bir durum değildir; bir köle olarak Hacer’in çok az (şayet varsa) sahiplik hakkı vardır. Böylesi bir bağın olması, Hz İbrahim hanesine daha derin bir entegrasyon sağlanmış ve köle Hacer için daha büyük bir sosyal güvenlik meydana getirmiştir. Yine de, anneler ile çocukları arasındaki biyolojik ve duygusal bağlar çok güçlüdür, bu nedenle (anlaşılabilir bir şekilde) Sara ile Hacer arasında birbirlerinde nefret etme duyguları baş göstermiş, en sonunda Hacer’in alay etmesi ve Sara’nın da fiziksel tacizi ile sonuçlanmıştır.
Hacer; Kaçak Köle
Kutsal Kitapta şöyle bir ifade yer alır; “Sonra Sara, kuması köle Hacer’e kötü davranmış ve bu yüzeden Hacer de haneden kaçmış” (16:7), gerekli tedariki yapmadan, hayatı için tehlike arz edebilecek çöle gitmiştir. Kutsal Kitap metnine göre bir şans eseri sonucunda Rab Tanrı, Hacer’i kurtarmak ve onu Sara’ya geri göndermek üzere bir meleğini gönderir. “Hanımına geri dön ve ona boyun eğ….Soyunu o kadar çoğaltacağım ki sayılmayacak kadar çok sayıda olacaklar” der (16:9-10). Bu durum, kölelik sistemi eski varoluşunun ayrılmaz bir parçası olması ve köleliğin birçok insan (ve özellikle kadınlar) için sosyal kısıtlamalarına eşlik eden temel bazı faydalar sağlaması nedeniyle anlatıya kültürel başka bir bakış açısı daha eklemiştir.
Köle kadın Hacer’in Tanrıya bir isim vermesi –El Roi – Kutsal Kitapta en dokunaklı anlarından bir diğerine yol açar. “Sen beni gören Tanrı’sın….Şimdi beni gören Kişi’yi gördüm” der (16:13). Kölelerin birer mülk olarak görüldüğü ve kadınların daha alt bir sosyal sınıfa itildiği bir çağda, Kutsal Kitap, Tanrı’nın Hacer’i bu düşük sosyal konumuna rağmen ona karşı büyük merhametinden, şefkatinden bahseder, onun insanlığını ve dünyadaki değerini teyit eder.
Hacer, Sara’ya döner ve çocuğunu 86 yaşındaki Hz İbrahim’e teslim eder. Tanrı, çocuğa “İsmail” adını verilmesini emreder (16:11). Ve nihayetinde Arap milletlerinin babası olmasına rağmen, İbranice Kutsal Metinlerde İsmail “vahşi bir eşeğe benzeyen bir adam; eli herkese, herkesin eli de ona karşı olacak şekilde ve bütün kardeşlerine karşı düşmanca yaşayacak” (16:12) olarak tanımlanır.
Sünnet Ahd-i
Yaratılış Kitabında, birkaç yıl sonra, Tanrı’nın Hz İbrahim ile olan Ahd’ini genişlettiğini, Ona “önümde sadakatle yürü ve kusursuz ol. Sonra Ahd’imi Seninle yapacağım ve soyunu sayısı büyük bir halk yapacağım” (17:1-2) emrini verdiği kaydı yer alır. Hz İbrahim, Tanrı ile aralarındaki bu yeni antlaşmayı tarif ederken saygıyla secde eder. Bu Antlaşmada isminin resmen “İbrahim” olarak ebedi kalmasını ancak anatomisinin kısaltılmasını gerektiriyordu. Tanrı şöyle bir açıklama yapar;
Sünnet olacaksınız ve Benim ile Senin aramızdaki Ahd’in işareti olacak. Gelecek nesiller için, aranızda sekiz günlük olan her erekek çocuk, evinizde doğanlar veya yabancıdan parayla satın alınanlar da dâhil olmak üzere, sünnet edilecek – Senin soyundan olmayanlar da (17:11-12).
Bu Ahid, Hz İbrahim ve ulusunun Tanrı ile toplu olarak anlaşması, birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarının fiziksel bir göstergesi ve ifadesi olmuştur. Bu Ahid, fedekarlık, ciddi bağlılık ve itaat ifadesiyle Tanrı’nın Hz İbrahim ve Sara’nın nihayet kendi çocuklarını kutsayacağı gibi milletinin çocukalarını da kutsayacaktır.
İkisi de neredeyse yüz yaşındaydılar, Sara’nın hamile kalma ve bir çocuk doğurma ihtimali imkânsız gibi görünüyordu. Doğrusu, ebeveyn olacakları haberi duydukları zaman, “Hz İbrahim yüzüstü yere düşer ve güler” (17:17). Sara da öyle. Yine de, Kutsal Kitapta, Tanrı’nın yaşlı çifte, “Ahd’imi, Sara’nın gelecek yıl bu zamanlarda doğuracağı İshak ile yapacağım” (17-21) güvencesini verdiğini kaydı yer alır. Sonunda Tanrısına itaat eden Hz İbrahim, oğlu İsmail’i ve kabilesindeki bütün erkekleri sünnet eder. O da 99 yaşında sünnet edilir, bu durum büyük bir sevgi ve nesilden nesile, hatta günümüze kadar aktarıla gelen kültürel bir geleneği gösterir.
Abimelek için başka bir Maskeli Balo
Kutsal Kitapta belirtilen Tanrı vaatlerine rağmen, Hz İbrahim kendisi ve ailesinin güvenliği konusunda endişe duymaya devam eder. Bu nedenle, Hz İbrahim, Gerar Bölgesine seyahat ettiğinde, karısının güzelliği ve Gerar Kralı Abimelek (geleneğe göre Filistin) gibi onu öldürüp Sara’yı elde etmek isteyen diğerlerinin tehdidiyle ilgili eski korkuları yeniden ortaya çıkar. Kral Abimelek “Sara’yı çağırıp onu Sarayına alıdırır” (20:2). Hz İbrahim bir kez daha Sara’yı kız kardeşim diye tanıtır (belki de Mısır’da kendisi için çok iyi sonuç verdiği için). Ancak, Kutsal Kitapta, Tanrı’nın bu sefer, Kral Abimelek’i gördüğü rahatsız edici bir rüyada Sara’ya dokunmaması konusunda uyardığı kaydı vardır.
Kral Abimelek, bu gece Tanrı ile diyaloğunda, kendisini savunur, Tanrı da onun Sara ile olası ilişkisinin kralın şehvetlerinden çok Hz İbrahim’in (ve Sara’nın) yalan söylemesiyle ilgili olduğunu kabul eder. Yine de Tanrı şöyle cevaplar:
Evet, bunu temiz bir vicdanla yaptığını biliyorum ve bu yüzden Seni, bana karşı günah işlemekten alıkoydum. Bu yüzden ona dokunmana izin vermedim. Şimdi adamın karısını geri ver, çünkü o bir peygamberdir, Senin için dua edecek ve yaşayacaksın. Ama onu geri vermezsen, Sen ve Sana ait olan herkesin öleceğinden emin olabilirsin (20:6-7).
Firavun durumunda olduğu gibi, Kral Abimelek de, aynı korkuları taşıyan Hz İbrahim’i azarlar, ancak Sara’yı onuruyla Hz İbrahim’e geri verir. Dahası, Kral Abimelek, Hz İbrahim’e koyun, sığır, cariye ve zenginlik hediyeleri vererek, “Ülkemde, istediğin yerde yaşa” der (20:15). Hz İbrahim, her şeyi doğru yoluna koymak, kısa süreli çocuksuzluk lanetinden kurtulmak üzere Abimelek ve ailesi için dua eder.
Yerine Getirilmiş bir Vaat
Yaratılış Kitabında, Hz İbrahimin güvensizliğine ve bir anlamda aptallığına rağmen, Tanrı’nın Ahit gereği çifte verdiği sözü yerine getirdiğini, Sara’dan, adının “Gülüş” anlamına gelen İshak’ın doğduğu belirtilir. Hz İbrahim, Sara’nın bu kadar ileri bir yaşta hamile kalacağın duyduğu zaman gülmüştü. Artık 100 yaşında olan Hz İbrahim, Tanrı’nın emrine riayet eder ve oğlu İshak’ı da yapılan antlaşmaya göre sünnet eder. İshak “büyür ve süt’ten kesilir” (21: 8). Ancak, Hz İbrahim ile ailesi anlatısı henüz sona ermemiştir. Kıskançlık ve güvensizlik duygusundan dolayı, Mısırlı köle Hacer, İshak ve Sara ile alay etmiş, kölesinin bu davranışı ve küstah tutumundan bıkmış olan ve Hz İbrahim’den onları göndermesini isteyen Sara’nın dikkatini çekmişti. Yaratılış Kitabı, “bu konunun Hz İbrahim’i çok üzdüğünü, çünkü oğlunu ilgilendiriyordu” (21:11) diye ifade eder. Tanrı, Hz İbrahim’e oğlu İsmail’e gerekli bir şekilde bakılacağı ve büyük ölçüde kutsanacağı konusunda güvence verir.
Hacer ve oğlu İsmail, bir kez daha, çöl şartlarında hayatta kalma mücadelesini verirler ve bir kez daha, Tanrı onu ve oğlu İsmail’i kurtarmak üzere bir melek gönderir, melek şöyle der: “Korkmayın; Tanrı orada yatan çocuğun ağlamasını duymuştur”. Tanrı,“Çocuğu kaldırın ve elinden tutun, çünkü onu büyük bir ulus yapacağım” der (21:17-18). Tanrı, daha sonra, susuzluklarını gidermeleri ve bedenlerini serinletmeleri için onlara su kuyusunu gösterir. Yaratılış Kitabında, çocuk (İsmail) büyürken Tanrı hep onun yanındaydı; İsmail çölde yaşamış ve büyüyüp bir okçu olmuştur” diye belirtilir.
Kutsal Kitapta yer alan en tartışmalı pasajlardan biri, Tanrı’nın Hz İbrahime oğlu İshak’ı -vaat edilmiş çocuk- kurban etmesi emriyle ilgilidir. Tanrı Hz İbrahim’e “Sevdiğin biricik oğlunu, İshak’ı al, Moriah Dağı bölgesine git. Orada Sana göstereceğim bir dağda, onu yakmalık sunu olarak kurban et” der (22:2). İlginç bir şekilde, sözkonusu bu pasaj Hz İbrahim’in Tanrı ile (olası) tartışması kaydı yoktur, ancak Tanrı’nın ona verdiği emri konusunda çok çelişkili duygular yaşamış ve üzgün bir halde olmalı.
İshak’ın Kurban Edilmesi
Hz İbrahim ertesi gün oğlu İshak’ı ve hizmetkârını da yanına alarak, Tanrı’nın kendisine oğlunu kurban etmesini söylediği Moriah Dağına doğru yola çıkar. İshak’ın yaşıyla ilgili bazı sorular yanıt bulmak üzere hala tartışılmaya devam edilir; bazı araştırmacılar onun daha bir çocuk olduğunu söylerken; diğer bazı bilim adamları ise onun “ergenlik çağına” yaklaştığını söyler. Buna rağmen İshak Tanrı’nın kendisi için kurban planından habersiz idi ve babasına “yakmalık sunu için kuzu nerede? diye sorar (21:7), Hz İbrahim ise, “Tanrı, yakmalık sunu için kuzuyu kendisi verecek, oğlum” (21:8) diye cevap verir. Birçok Hıristiyan bu konuyu, Yeni Ahit’te bildirildiği gibi, Hz İsa’nın Çarmıhta kurban edilmesinin habercisi olduğunu ileri sürerler.
Ne olursa olsun, oğlu İshak’ı kurnazlıkla yorup kurbanlık olduğunu dağa kadar götürmesini sağladıktan sonra, “Hz İbrahim orada bir sunak yapmış ve odunları üzerine istiflemiştir. Oğlu İshak’ı bağlar ve sunakta bulunan odunların üzerine koyar. Sonra elini uzatır ve oğlunu kesmek üzere bıçağını alır (21:9-10), ancak Rab’bin bir meleği onu durdurur, itaat ve Tanrı korkusu (saygısı) nedeniyle oğlunu kurban etmeye istekli olduğu için onu takdir eder. Rab’bin meleği Hz İbrahim’e şöyle seslenir:
Bunu yaptığın için ve biricik oğlunu esirgemediğin için Seni kutsayacağım ve soyunu göklerdeki yıldızlar ve deniz kıyısındaki kum taneleri kadar çoğaltacağım” (21: 16-17).
Hz İbrahim anlatısı; 127 yaşında Hebron’da ölen ve Hz İbrahim’in Hititlerden satın aldığı, bütün pederşahi ve maderşahi kişilerin (patriarchs and matriarcs) Rachel’in yanına gömüleceği Atababalar Mağarasına (Machpelah Cave) gömülen Sara’nın ölümüyle sona erer. Bazı akadamisyenler, 1800’lü yıllarda keşfettiklerini iddia etselerde, mezar yeri bilgisi hala da doğrulanmamış ve başlangıçta Herod tarafından inşa edilen devasa bir bina yapısının ve şimdi de Selahaddin Eyyübi döneminden kalma bir Camii’nin altında olduğunu iddia ederler.
Yaratılış Kitabı 25. Bölümünde, Hz İbrahim’in karısı Sara’nın ölümünden sonra yeniden evlendiğini (veya Sara ile evliyken başka bir kadınla da evlendiğini) 137 yaşında olduğu belirtilir. İkinci karısının adı Keturah idi ve altı çocukları olmuştur: “Zimran, Yokşn, Medan, Midyan, İşbak ve Şua” (25:2). Yine de Yahudi geleneğine göre İshak, Hz İbrahim’in esas varisi olan oğluydu, çünkü vaat edilen çocuk idi. Bu nedenle, Hz İbrahim 175 yaşında öldüğünde, “iyi bir ömür yaşamış” (25:7-8), bütün malvarlığı, yapılan Ahit aracılığyla Tanrı’nın kutsanması da dâhil olmak üzere İshak’a kalmıştır. Yine de hüzünlü bir birliğin tatlı bir gösterisi gereği, “oğulları İshak ve İsmail onu Mamre Meşeleri (Hebron/El Halil) yakınlarındaki Makpela Mağarasına, Hititli Zohar oğlu Afron’un sahip olduğu, Hz İbrahim’in Hititlerden mezar yeri olarak satın aldığı tarlada toprağa vermişlerdir” (25: 9-10).
Ata Hz İbrahim konusunda Epikrafik ve Arkeolojik Kanıtlar
Diğer antik Kutsal Kitap figürlerinde olduğu gibi, Hz İbrahim hakkında da çok az bilgi vardır veya doğrudan hiçbir arkeolojik kanıt bulunmamaktadır. Göçebe kabileler, doğaları gereği varlıklarını belirleyen çok az kalıcı veri; yani, bina veya benzeri dini eser bırakırlar. Çöl şartlarında, bütün kaynaklar kabile topluluğunun yaşamı için değerli ve vazgeçilmezdir. Bununla birlikte, birkaç arkeolojik bulgu (eski ve yeni) Hz İbrahim’in Kutsal Kitap’ta tasvir edilen yolculukları sırasında karşılaşmış olabileceği insanların ve yerlerin varlığını dolaylı olarak doğrular nitelikte.
Örneğin, arkeologlar, Güney Irak’taki Antik Ur Kenti yakınlarında, Hz İbrahim’in yolculuğu sırasında var olmuş olabilecek bir şehir kompleksinin varlığını doğrulamışlardı; MÖ 20.yüzyılda Ortadoğu kültürünün çok tanrılı olmasına rağmen tek tanrılı bir Tanrı anlayışını gösteren Ebla tabletlerindeki referanslar; günümüz Suriye’de, Mari’de bulunan ve Hz İbrahim’in Kutsal Kitap anlatısında bulunan terminolojiyi içeren binlerce kil tablet ve bilim insanı çalışmaları, MÖ 2100-1900 yılları arası dönemde gerçekleşen Amorit göçüne ilişkin tarihi bağlantıları işaret ederler.
God in the Details: A Biblical Survey of the Hebrew and Greek Scriptures (Kendall-Hunt, 2017)'den uyarlanmıştır.