Patmos Adalı Yuhanna’nın Vahiy Kitabı veya Mahşer Kitabı (the Apolcalypse), Yeni Ahit Kitabını oluşturan bölüm kitapları arasında en ünlü bölümlerden biridir. MS 1.yüzyılın sonlarına doğru yazılmış olup Yeni Ahit kanonuna dâhil edilen tek apokalipsis’dir (Yunanca; görünmeyen gerçeklerin açığa çıkması”), Geç Antik Çağdan başlayarak Orta Çağa ve modern döneme kadar yüzyıllar boyunca yorumlanmış ve yeniden yorumları yapılmıştır.
Patmos Adalı Yuhanna
Kıyamet/Mahşer (apocalypse), bir olayın değil, bir metnin adı idi. Kâhinler, MS 1.yüzyılda, Cennette beden dışı yolculuklar yaparak çoşkulu trans hallerine girmişlerdi, İsrail Tanrısı insanlık tarihinde son müdahalesini başlattığında, nelerin olacaklarına dair vizyon gördükleri zaman meydana gelebilecek gelişmeleri yazmışlardı.
Vahiy Kitabı, yazarı tarafından imzalanan Kutsal Kitabı oluşturan birkaç kitaptan biridir. Mektubu adının Yuhanna olduğu ve Hıristiyan olduğu için Patmos Adasında sürgünde olduğunu bildiren bilgiyle açmıştır. Yuhanna’nın sosyal ve ekonomik durumuyla ilgili elde bulunan tek ipucu budur; üst sınıftan biri veya en azından bir vatandaş olmalıdır, çünkü alt sınıftan suçlu kişiler arenalarda idam edilirlerken, Roma vatandaşı kişiler ise sürgün gibi daha merhametli bir ceza alırlardı. Bu Yuhanna, dördüncü İncil Kitabı yazarı Havari Yuhanna değildir. Modern dönem Hıristiyanları, Yuhanna’nın vizyon gördüğü iddia edilen Patmos Adasında bulunan mağaranın üzerine inşa edilmiş bir kilisenin bulunduğu yere hac yolculuğu yaparlar.
Tarihsel Bağlam
Julius Sezar, MÖ 45 yılında, lejyonlarında görev yapan Yahudi paralı askerlerine bir ödül olarak, Yahudilerin Roma devlet kültü vecibelerine uymamaları muafiyeti tanımıştı. Roma İmparatoru Domitian (MS 81-96), MS 1.yüzyılın sonunda, İmparatorluk kültüne (tanrılar diye tapınılan ölmüş imparatorların yüceltilmesi) riayet edilme emrini vermişti. Hıristiyan toplulukları, Erken Hıristiyanlığın oluşumu sırasında, Yahudilik dini inancı da dâhil, bütün putperestlik inançları sona erdirmişlerdi. Ancak, Hıristiyanlar etnik Yahudi değillerdi; sünnet edilmemişlerdi ve bu nedenle de İmparator Julius Sezar’ın tanımış olduğı muafiyet onlar için geçerli değildi. Hıristiyanlar ateizm, inançsızlık ve Roma İmparatorluğu devlet kültüne riayet etmeme suçundan mahkûm edilebiliyorlardı. Tanrıları kızdırmak olarak yorumlanan bu durum herkesi tehlikeye atmış ve vatana ihanetle eşdeğer bir suçlama olup ölüm cezasını gerektiriyordu. İkinci yüzyılın başında görülen ilk yargılama ve idamlara dair kanıtları Genç Pilinius’un yazdığı Hıristiyanlık üzerine eserlerinde görebiliyoruz.
Roma yönetiminin Hıristiyanlığın yayılmasına karşı önlemi, inançları ve ibadet uygulamaları için ölen ilk Hıristiyan şehitlerini yaratmıştır. Yuhanna, Cennette 144.00 şehit olduğunu iddia etmişti (144.000 sayısı, İsrail on iki kabilesi nüfusunun iki katıdır). Şehitler, zamanlarını ilahi söyleyerek ve Tanrı’ya övgüler yaparak geçirmiş, Cennette girmekle ödüllendirilmişlerdi. Vahiy Kitabının genel amacı, esas itibarıyla, Yuhanna’nın İsa Mesih’in yeryüzüne dönmesine ilişkin vizyonu ve kehanettlerini kaydetmek şeklinde olmuştur; İsa Mesih daha sonra Roma’dan intikamı alacaktı.
Bilim insanları Patmos Adalı Yuhanna’yı, Hezekiel ve Daniel’in peygamberlik kitaplarından faydalanan bir Yahudi Hıristiyan olarak görüyorlar. Vahiy Kitabında anılan Mesih, Kral Davut soyundan geleceği vaat edilen Mesihdir. O, artık kilise düşmanlarına karşı savaşan, fetih yapan bir savaşçı-kahramandır. Yuhanna, geleneksel peygamberlerin son günlerde ilk önce şiddetli sıkıntıların gerçekleşeceği yönündeki kehanetlerini de dâhil etmiştir. Yaşanan sıkıntılar, Yahudilerin Mısır’dan Çıkışı sırasında Mısır’da on Veba olaylarıyla uyumlu doğal afetlerden (depremler, kuraklık, kıtılık, veba) oluşmaktadır. Ancak, insanoğlu felaketleri de (“günahlar”) meydana gelir; savaşlar, açgözlülük, yolsuzluk ve sapkın cinsel davranışlar. Yuhanna açısından, yalnızca peygamberler gibi doğru insanlar kurtuluşa ereceklerdir. Kader fikrini ileri sürer; kurtuluş konusuna devam eder, yaratılış zamanında Yaşam Kitabında (Book of Life) yazılanlar konusuna gelir.
Havari Pavlus’un Mektupları ve Kutsal İncil Kitapları, bağışlanmaya ve dolayısıyla kurtuluşa yol açabilen günahlardan tövbe edilme konusuna vurgu yapılırken, Vahiy Kitabı, özellikle son anda tövbe olmak üzere hiçbir tövbe kavramını ihtiva etmez. Tipik bir kıyamet durumu olarak, dünya o kadar bozulmuştur ki, artık çok geçtir. Bütün insanlar ya doğru ya da günahkârlar olarak sınıflandırılıp kutuplaşmışlardır.
Yedi Mektup
Vahiy Kitabı, imparatorluk kült tapınaklarının şehirlere hâkim olduğu Asya Eyaletindeki (günümüz Türkiye) Hıristiyan topluluklarına hitaben yazılmış yedi adet mektup ile başlar. Topluluklardan bazıları çekilen eziyetle ilgili sadakatleri nedeniyle övülürlerken, diğerleri ise inançlarını kaybettikleri için uyarılmışlardır. Mektuplarından birinde, Yuhanna, “Şeytan Sinagoguna” (Vahiy 2:9) mensup olanlar diye adeta hakaret etmektedir. Araştırmacı bilim insanları “Şeytan Sinagogu” tanımlamasıyla neyi ifade etmek istediğini hala da tartışmaya devam ediyorlar. Bu tanımlama, bazı Hıristiyanların zulüm yaptırımından kaçmak üzere Yahudi olduklarını iddia ettikleri anlamına gelebilir. Yahudilerin, Hıristiyanları Roma İmparatorluğu Yahudiye Eyaleti Valisi Pontius Pilatus’a ihbar ettikleri ve Nasıralı İsa’nın yargılanması ve çarmıha gerilmesi sırasında yaptıkları eylemler gibi Hıristiyanlar arasında yaygın bir suçlama haline gelen bazı durumlara gönderme olabilir.
Sembolizm
Vahiy edebiyatı yıkıcı olup dönemin mevcut rejimini eleştirmenin bir yolu oluyordu. Kodlar, semboller, benzetmeler ve diğer edebi araçlar kullanıldığından dolayı yalnızca seçilmiş eğitimli bir topluluk bu konuyu anlayabilirdi. Vahiy metninde yaklaşık olarak 500 sembol ve benzetme vardır. Şöyle ki;
Sonra yedi kâseyi tutan yedi melekten biri yanıma gelip bana şöyle dedi: “Gel, sana birçok suyun üzerinde oturan büyük fahişenin yargısını göstereceğim. Yeryüzü kralları onunla fuhuş yapmış ve yeryüzü sakinleri onun sunduğu şarap ile serhoş olmuşlardır. Küfürlü isimlerle dolu, yedi başı ve on boynuzu olan kırmızı bir canavarın üzerinde oturan bir kadın gördüm. Kadın mor ve kırmızıya börünmüş, altın, mücevher ve inciler takıp süslenmişti. Elinde iğrençlik ve fuhuşunun pislikleriyle dolu altın bir kâse tutuyordu. Alnında bir isim, bir gizem yazılıydı: “Büyük Babil fahişeleri ve yeryüzü iğrençliklerinin annesi. Ve kadının azizlerin kanıyla ve İsa’ya tanıklık edenlerin kanıyla sarhoş olduğunu gördüm”. (Vahiy, 17:16)
“Büyük Babil” ifadesi; Babil güçleri tarafından, MÖ 586 yılında, Kral Süleyman Tapınağının yıkılışına atıfta bulunur. İkinci Tapınak, MS 70 yılında Roma İmparatorluğu güçlerince yıkılmıştı ve bu nedenle “yedi başlı canavar” sembolü Roma İmparatorluğunu ve Roma şehri yedi tepesini ifade eder. Hıristiyanlar, genel olarak, baskın kültür içine karışmaları konusunda uyarılmışlardı. “Babil’den çıkmaları gerekir”.
“İğrençliklerle dolu altın kadeh” sembolü, daha sonraları Hıristiyanların putpereslere, henüz din değiştirmemiş olanlara yöneltmiş oldukları “cinsel ahlaksızlık” suçlamasının polemiksel kınamalarına dâhil konulardandır. Sarhoşluk halleri, cinsel âlem partileri (orgies) devam eden putpereslikleri de dâhil. Hıristiyanlar, geleneksel tanrıların “Şeytanın” ajanları, kılık değiştirmiş iblisler olduklarını iddia etmişlerdir.
Bol miktarda sembol kullanılmış, çağdaş tarihi isimler ve tarihler nadiren anılmaktadır. Kitabın bu özelliği, kitaba inanılmaz bir esneklik kazandırmış ve bu esnek özelliği zamanla, genellikle kriz zamanlarında, sürekli olarak yeniden yorumlanmaya yol açmıştır. Yapılan tahmini yorumlar, güncel bir dönemde ortaya çıkmadıklarının nedeni yapılan tahminlerin yanlış olmaları değildir. Sadece yanlış bir zamanlama meselesidir; Tanrı’nın nihai planı bozulmamış olarak kalmıştır.
Yedi Mühür ve Yedi Borazan
Her şey yedi (7) sayısıyla belirtilir. Tanrı’nın dinlenme ve Yahudilerin ibadet etme günü olan yedinci gün, yani Şabat gününe atıfta bulunan mükemel bir sayı. Yuhanna’nın da yedi mühür ve yedi borazanla melekleri içeren yedi vizyonu vardır. Mühürlerin açılması; sıkıntıların yaklaşan şiddetini ortaya koyar. İlk tomar açıldığında, dört at ve binicileri serbest kalırlar: Yani; Mahşerin Dört Atlısı. Bunlar sırasıyla zaferi, savaşı, yiyecek kıtlığını (parasal enflasyon da dâhil) ve ölümü (“hasta soluk” binici ardından yakında Hades, mezar veya Yeraltı Dünyası) temsil ederler.
Dünyanın çoğunluğu acılar içinde olurken, melekler inananların alınlarına onları korumak üzere işaret koyacaklar. Bu işaret işlemi büyük ihtimalle Hezekiel Kitabı bölüm 9:4’ten alınmıştır. Şöyle ki; “Şehirden geç, Kudüs’ten geç ve şehirde işlenen bütün iğrençlikler yüzünden iç çekip inleyenlerin alınlarına bir işaret koy.”
Yedinci mühürü açınca, gökte sesizlik olur. Yuhanna’ya bu son tomarı yemesi söylenir. Hem bal ve hemde acı bir tadı vardır, inananlar için iki yönlü bir rahatlama mesajıdır, ancak geriye kalan herkes için adeta bir cezadır. Tomarın yenilmesi zamanlamayı saklı tutar; yalnızca Tanrı son müdahalesini ne zaman başlatacağını bilir.
Nihai Savaş
Bölüm 12’de Kuzu ile Ejderha arasındaki kozmik savaşı tanımlayan vizyonların olduğunu görüyoruz. Genellikle son savaş alanı olarak yanlış anlaşılan Meggido Dağıdır; Yuhanna bu Dağın, Tanrı ordularının (melekler ve Hıristiyanlar) toplandıkları, ancak daha sonra güneye, Kudüs’e doğru yürüdükleri yer olduğunu iddia eder. Yuhanna, bu yöreye Har-Meggido (“Meggido Dağı) adını verir ve bu tanımlama son olaylar için kullanılan yaygın terim olan “armegeddon” teriminin de kökenidir. Binlerce modern dönem Hıristiyan hacı, günümüz İsrail’de bulunan Megiddo Dağındaki arkeolojik kazı yerlerini ziyeret etmeye devam ederlar.
Yahudi Kutsal Yazılarında, Mezopotamya’dan ödünç alınmış referanslar vardır; özellikle ilkel ejderha fikrinin ileri sürülmesi konusu. Ama Yaratılış anlatılarında Mezopotanya Tanrıları Marduk, Enuma Elish ve kaos ejderhası Tiamat anılmamışlardır. Ancak, bu ilkel zaman ve mitosuna ilişkin imalar Kutsal Yazılarda yer almaz. Karanlık, sulu uçurum ve Tanrı’nın, kaotik canavarlar olan Rabah, Behemoth veya Leviathan’ı yendiği konu edinen pasajlar vardır (Mez.74:13, 89:9-10; Eyüp 26: 1-14; Yeş. 51:9).
Dördüncü İncil Kitabında yer aldığı gibi, yazar Hz. İsa’yı “Tanrı’nın kuzusu”, feda edilen bir kurban olarak resmeder. Ancak, ironik bir şekilde, bu kuzunun en sonunda ejderhayı yok edecek güçlü bir varlık olduğu ortaya çıkar. Ejderha’nın “yedi başı ve on boynuzu vardır; İblis ve Şeytan olarak adlandırılan o eski yılan” (Vahiy 12:3; 12:9). “On boynuz” ibaresi; Augustus’tan Domiatian’a kadar olan 10 Roma imparatorlarına yapılan bir göndermedir.
Yuhanna, Mahşer/Kıyamet kaynaklarında, Başmelek Mikail’in ejderhayı Cennetten çoktan atmış olduğunu iddia eder. Şeytan sıfatıyla ejderha uçurumda (Cehennemde) zincirlenmiş olarak kalır. Diğer yandan ejderha, bir ajanını denizden bir canavar olarak gönderir ve sonra inananları ilk canavara (imparatorluk kültü) tapınmaya zorlamak üzere ikinci bir canavar belirir. Yuhanna, özel bir işaretle işaretlenen Hıristiyanlar gibi, canavarın takipçileri de özel bir işaretle işaretleneceklerini söyler. Kıyamet Yazılarının doğasında bu konu her zaman bir muammadır: Canavarı ifade eden sayı “bir adamın adıdır ve harflerinin sayısal değeri 666’dır”.
Numeroloji ve Deccal
Helenistik Yazının sayılara veya numerolojiye karşı bir hayranlığı vardı. Yunan filozofu Pisagor, evrenin sayısal ilişkilerin bir uyumu üzerine yapılandırıldığını ve belirli sayı kombinasyonlarının mistik bir öneme sahip olduğunu ileri sürmüştür. Eski insanlar şeyleri rakamlarla değil de, alfabe harfleriyle (Yunanca; Alfa: 1; Beta: 2 ve Romalılar I, V, X gibi harflerle) numaralandırırlardı. Bir canavarın adı harfleri sayısal bir değer taşır. Yahudi geleneğinde yedi (7) sayısı, Tanrı’nın Şabat günü (“yedinci gün”) dinlenmesiyle doruğa ulaşan yaratılış günlerini temsil eder. Bu nedenle, yedi sayısı tamamlanma veya mükemmelik anlamına gelir, 666 sayısı ise eksik ve kusurlu bir semboldur.
Yuhanna’nın, canavarın bu gizemli numarasını belirli bir kişiyle özdeşleştirdiğine dair ipucu, kitapta yer alan diğer ifadelerden neredeyse daha fazla spekülasyona ilham kaynağı olmuştur. Yuhanna zamanından günümüze kadar gelen neredeyse her bir nesilde kıyametçi yazarlar, canavar tanımına uydukları ve böylece bu canavarın Deccal olarak rolünü yerine getirdiğini iddia ettikleri adamlar veya kurumlar bulmuşlardır. Deccal’in ortaya çıkışı, dünya sonunun yaklaştığını doğrular nitelik oluyordu.
Aslında, “Deccal” Vahiy Kitabında anılmaz. Sadece yeni Ahit’teki ilk Yuhanna mektubunda, “Mesih’e karşı” olan biri olarak anılır. Yuhanna bu figürü “büyük aldatıcı” olarak tanımlamıştır. Çünkü bu kişinin insanları, dünyayı onların iyiliği için kontrol ettiğine inanılır. Ancak bu kişinin kim olabileceği tartışmalıdır. Bazı tarihçiler, Yuhanna’nın canavar tanımına en uygun kişinin Roma İmparatoru Neron (MS 54-68) olduğunu düşünürler. Geleneğe göre Neron, Hıristiyanlara zulmeden ilk imparatordur. Yuhanna’nın “denizden çıkan bir canavar” iddiası, o dönemde geçerli popüler söylentilere atıfta bulunuyor olabilir. Neron’un MS 68 yılında intiharının ardından, birkaç sahtekâr kişi çıkmış, Neron olduklarını iddia etmiş ve onun yönetimini yeniden kurmak üzere bir ordu toplamayı planlamışlardı. Başka bir teoriye göre Yuhanna her iki kötü imparatordan da bahsediyordu: ölen tiran Neron, Domiatian kişiliğinde “yeniden doğmuştur”. Yuhana’nın vurguladığı nokta aldatma unsuruydu. Her zaman iyi ve hayırsever görünen birini aramalıyız ama onun iyi bir kişi olma kisvesi altında saklı kötülüğünü de görmeye dikkat etmeliyiz.
Son Zafer Vizyonları
Bölüm 20’de, Mesih yeryüzüne döndüğünde, Tanrı krallığını kurmaya başlar. Bu süre zarfında, ölmüş şehitler dirilir, yaşamakta olan sadık insanlara katılır ve canavara karşı savaşmaya yardım ederler. Bu milenyum,1000 yıl sürer. Ejderha sonunda uçurumdaki zincirlerinden kurtulur ve kuzuyla son savaşa katılır. Cenetten gelen bir ateş, ejderha da dâhil olmak üzere düşmanları yok eder.
Son savaştan sonra, yargılanmalarının ardında bütün ölülerin dirilişi gerçekleşir. Ameli kötü olanlar için bu diriliş, derilerini yakan mineraller içeren Ölü Deniz’e bir gönderme olan “ateş gölüne” atılma imgesi kullanılır. Yuhanna, Tanrı’ya sadık insanlar için ödülü, kuzu ve Kudüs şehri düğünü metaforunu kullanır. Daha sonra, Cennette değil, ama yeryüzünde, Cennet Bahçesi olarak Tanrı’nın orijinal planı pastoral bir ütopyayamız olacak diye ifade eder. Ve yeni restore edilmiş bir Tapınak (kristal altın akışları ve değerli taşlarla süslü) Kudüs şehri üzerine iner.
Yuhanna, ejderhayı tarif ederken, Yahudi Peygamberi İşaya’nın (Yeşaya) Babil Kralına karşı yapmış olduğu kehanetti kullanır. Babil’deki krallar İlahlıkla ilişkilendirilmişlerdir. İşaya, Babil Kralını, kibri ve tanrılarla eşit statüye ulaşmaya çalışma arzusu nedeniyle kınar ve en sonunda uçuruma “atılacağı” kehanettinde bulunur. İşaya, Babil Kralına hitap ederken, onun taht ünvanlarından biri olan “halkın gündüz yıldızı” ifadesini kullanır.
Beşinci yüzyıl kilise babası Jerome, Yahudi Kutsal Yazılarının İbranicesini ve Yeni Ahit Kitabı Yunanca nüshasını Latince’de tek bir cilt şeklinde (the Vulgate Bible of the Middle Age / Orta Çağ Kutsal Kitabı Vulgata Versiyonu) tercüme etmiştir. Vahiy Kitabının bu bölümüne geldiği zaman, Romalıların Lucifer diye tanımlanan bir “sabahyıldızına” taptıklarını zaten biliyordu. Bunu basitçe Lucifer olarak çevirisini yapmış ve Orta Çağ’da Lucifer tanımlaması, Şeytan için en popüler bir tanımlama olmuştur.
Geçen zamanla birlikte, “bin yıl” kavramı Orta Çağ’da dünya saatine bağlı olarak yorumlanmıştı. 1000 yıl diye ifade edilen zamanın sonu yaklaşırken, köylüler yaklaşan felaketin/son ihtişamın ortaya çıkmak üzere olduğuna inanarak yapmaları gereken bir iş olan ekin ekmeyi bile ihmal etmişlerdi.14.yüzyılda yaşanan Bubonik (Hıyarcıklı) Veba olayları gibi kriz durumları dünyanın “sonu işareti” olarak yorumlanmıştı.
Cennette Taşınma
Birçok insanın Vahiy Kitabından geldiğine inandığı diğer bir kavram olan “Cennette Taşınma” (the Rapture), bu kitapta yer almaz. “Cennette Taşınma” kavramı, “sıkıntılı zamanlar” konusunda endişe duyan, 17.yüzyılda yaşamış bir İngiliz papazı tarafından gündeme getirilmiştir. İngiliz Papaz, Havari Pavlus’un Milletlere (Gentiles) yazdığı mektuplarına başvurmuştu. Havari Pavlus, Selaniklilere hitaben yazdığı ilk mektubunda Mesih geri döndüğünde nelerin yaşanacağını ifade ederken, o sırada hayatta kalanların Mesih’i karşılamak üzere Cennette taşınacaklarını anlatmıştı. Yani, ameli iyi olan Hıristiyanlar, yaklaşan felaketten kurtulmak üzere mucizevi bir şekilde Cennette götürüleceklerdir.
Batı Tarihi ve Kültüründe Miras
Vahiy Kitabı Hıristiyan liderler tarafından tartışılmış ve 400 yıl sonrasına kadar resmi Kanona (Kilise Kanunları) dâhil edilmemişti. Tartışma konuları, iddia edilen yazar ve onun Cennette dair mistik açıklamalarından bazıları ile ilgiliydi. Sonunda günahkârların korkunç kaderi hakkındaki öğrettileri nedeniyle kanonlaştırılmıştı.
Vahiy Kitabı, ne yazık ki, Hıristiyanlığın 2000 yıllık şiddet tarihini doğrulamak üzere gündeme getirilmiştir: Haçlı Seferleri, sapkınlara karşı Engizisyon, Avrupa’daki din savaşları, Amerika’daki yerli kültürlerin neredeyse yok edilmesi, Afrikalı Amerikalılar için kölelik kurumu, Yahudilere ve Müslümanlara karşı devam eden polemik. Mantıksal bir açıklama; kötülüğün var olmasına izin vermeye devam ettiğimiz için Tanrı’nın hepimizi cezalandıracağı inancı şeklindedir. Kitabın kötü niyetle kullanımı (ve hala da taşıdığı tehlike); bir kişinin günahkâr diye addedilmesi, Hıristiyanlığın geliştirdiği kendi yorumuyla aynı fikirde olmayan herkes için geçerli olabilmesidir.
Sorunlu olan yanı; kimin günahkâr olduğuna, kimin karar vereceği konusudur. Vahiy yaptırımı; eşcinsel ilişkiler, cinsiyet rolleri, cinsiyet kimliği ve kürtajla ilgili modern tartışmalarda da uygulamaya devam etmektedir. İnançlı insanlar, kriz zamanlarında hala da Vahiy Kitabına başvurmaya devam ederler: Savaşlar, iklim felaketleri, dalgalanma yaşayan borsa işlemleri ve enflasyon konuları Mahşerin Dört Atlısı konusuyla aynı çizgide gelişmeye devam eder. Hollywood, Vahiy Kitabında anılan öğeleri çalışmalarına dâhil ederek, korkunç ve endişe dolu bir yaşam (dystopian) konusunu işlemek suretiyle, kıyamet/mahşer günü sonrası toplumları konu alan düzinelerce bilim kurgu filimleriyle Vahiy Kitabı popülerliğine katkı sunmuştur.
Hıristiyanlık Teolojisi ile ilgili olarak, Metnin Yeni Ahit Kitabı sonunda yer alma şekli simetrisi nedeniyle inananlar için bir ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Yaratılış Kitabında (Genesis), dünyanın yaratılışı konusuyla başlayan Tanrı’nın insanlar için planı, Mesih’in en sonunda yeryüzünde Tanrı Krallığını kuracağı, çağdaş kötülükleri altüst edeceği ve evrende adaleti yeniden sağlayacağı umuduyla doruğa ulaşır.