Hayvancılık, köpek, sığır, at, koyun, keçi, domuz gibi diğer canlıların evcilleştirilmesi, bakımı ve yetiştirilmesiyle ilgili bir tarım dalıdır. Hayvancılık yaklaşık 10.000 yıl önce sözde Neolitik Devrim'de başladı, ama çok daha önce de başlamış olabilir. İnsanların ateşi 1.5 milyon yıl önce yemek pişirmek için kullandığı düşünülüyor, ama şimdiye dek elde edilen tek arkeolojik kanıt, Doğu Asya ve Mezopotamya'da kil pişirme kaplarının keşfiyle belirtildiği üzere ateşin yemek pişirmek için kullanımının tarihi 12,500 yıl öncesine dayanır
Evcilleştirme
Bu tarihten kısa bir süre sonra, insanların örneğin akşam yemeği gibi sosyal toplantılarından arta kalan evcil hayvan kemiklerinin kanıtları ortaya çıkıyor; bahsedilen kemikler eski mutfaklardaki ateş kuyularında yapılan kazılarda keşfedilmiştir. Hayvanların evcilleştirilmesi muhtemelen daha önceleri de yaygın olmasına rağmen, keçi ve koyunların MÖ 8000'e kadar Asya genelinde evcilleştirildiği kesindir. Mezopotamya'da, MÖ 7700'de Buğday, MÖ 7000'de keçi, MÖ 6700'de koyun ve MÖ 6500'de domuz yetiştirildi ve yaygın olarak kullanıldı. MÖ 5400'de ilk Mezopotamya kenti Eridu'nun yerleşimi sırasında, hayvancılık yaygın olarak yapılıyordu ve evcilleştirilmiş hayvanlar evcil hayvan ve besin kaynağı olarak iş gücünde (çiftçilikte olduğu gibi) kullanılıyordu. Atlar MÖ 4000'de evcilleştirildi ve zamanla çeşitli ulus-devletlerin büyük savaş arabalarının çekilmesinde savaşın önemli bir parçası haline geldi. En nihayetinde, filler, aslanlar ve kaplanlar savaş alanında kullanıldı; özellikle Pers seferlerinin son örneklerinde, Büyük İskender'e karşı Hint savaşında ve en ünlüsü, Romalılara karşı Kartacalı Hannibal'ın kumanda ettiği Kartaca Savaşları sırasında.
Hayvanların evcilleştirilmesi, insanların yaşam biçiminde çarpıcı bir değişiklik yarattı. Geçim kaynağı olarak avcılık ve toplayıcılığa dayanan uygarlıklar, artık yerleşik hayat kurmuş, sığır ve ekinlerine dayanan pastoral bir yaşamla uğraşmışlardır. İnsanlar hayvanların evcilleştirilebileceğini farkettiğinde, yaratıklar kültürün en temel ve yaygın ritüellerine dahil oldular. Mısır'da hayvanlara tapmak ünlüdür (en dikkat çekeni aile ocağı ve yuva tanrıçası Bastet'i simgeleyen kediye olan derin saygılarıdır), ancak birçok eski kültür, hayvan tasvirlerini dini resimlerine ve ibadetlerine dahil etti. Evcilleştirilmiş yaratıklar rahatlık ve güvenliği simgelerken (örneğin, Yunanistan ve Roma'da köpek), vahşi hayvanlar evrendeki evcilleştirilmemiş güçleri (Mezopotamya'daki tanrıça İnanna'nın aslanları gibi) temsil ediyordu. Hindistanda, tarihçi Durant'e göre,
Hayvanlar ve insanlar arasında ciddi bir fark yoktu; hayvanlar da insanlar kadar ruha sahipti ve ruhları sürekli olarak insandan hayvana geçiyor ve tekrar geri dönüyordu; tüm bu türler sonsuz bir karma ve reenkarnasyon ağına örülmüştü. Örneğin fil, tanrı Ganeşa oldu ve Şiva'nın oğlu olduğu anlaşıldı; o insanın hayvani doğasını temsil etti ve aynı zamanda, onun simgesi kötü talihe karşı bir tılsım görevi gördü. (509)
Evcilleştirilmiş hayvanlar, evcilleştirilmemiş dünyanın kaosuna karşıt olarak düzeni sembolize etmeye başladılar.
Mezopotamya bölgesindeki kasaba ve şehirlerin dışındaki çöplüklerde yapılan kazılar, MÖ 7000'den sonra yabani ceylan kemiklerinin sayısında kademeli bir düşüş gösterir (ki bunun vahşi av hayvanlarının tükendiğini gösterdiği ileri sürülür), halbuki evcilleştirilmiş koyun ve keçi kemikleri aynı yıldan sonra sayıca artar. Aynı temel model Çin, Hindistan ve Mısır'da da belirlenmiştir. Bilim adamları, kemiklerin durumuna ve elbette kültürlerin yazılarına ve sanat eserlerine dayanarak bu koyun ve keçilerin vahşi değil evcil olduklarına karar verdiler. Yabani koyun ve keçilerin, insanlarla temastan kaçınan doğal yırtıcılardan kaçmak için insan yerleşimlerinin etrafında otlamaya geldikleri düşünülmektedir. Zamanla, bu hayvanlar giderek daha da evcilleşti ve kolayca ulaşılabilir bir besin kaynağı haline geldi. Vahşi bir hayvanın insanlarla yakın ilişki kurarak kademeli olarak evcilleştirilmesinin aynı sürecinin, köpeklerin ve başlangıçta kedilerin de evcilleştirilmesinin yolu olduğu düşünülmektedir.
Kediler & Köpekler
Hayvancılık, kedi ve köpeklere sanki içinde yaşadıkları insan soyunun bir parçasıymış gibi bakıldığı Mısır'da, antik dünyada zirveye ulaştı. Mısır'daki mezarlarda kedi ve köpek mumyaları keşfedildi ve Mısırlılar kedilerin acısını o kadar derinden duydular ki, Herodot bize kaşlarını tıraş edeceklerini ve bu evcil hayvanlardan birinin ölümü üzerine yas tutan bir cenaze alayı oluşturacaklarını söyler. Kedilerin, özellikle de diğer hayvanların öneminin daha ciddi bir örneği de MÖ 525'teki ünlü Pelisyum Muharebesi'dir ki Pers Kralı II. Kambises askerlerinin kalkanlarına büyük tanrıça Bastet'in resmini çizdirerek ve dahası Mısır tarafından sevilen hayvanları ön saflara sürerek Mısır güçlerini bozguna uğrattı. Hayvanlara zarar vererek tanrılarını gücendirmekten korkan Mısırlılar mevkilerinden vazgeçtiler ve çoğunun katletildiği bir bozgunda kaçtılar. Böylelikle, Pers Kralı II. Kambises Mısır'ı fethetti ve hayvanların güvenliğini kendi özgürlüklerine tercih ettiği için Mısırlıları o kadar hor gördü ki, savaştan sonraki zafer yürüyüşü boyunca Mısırlıların yüzüne kedi fırlattı.
Son araştırmalar hayvancılığın Asya ya da Yakın Doğu'dan ziyade Avrupada şu an Almanya olarak bilinen bölgedeki köpeğe benzer yaratıkların evcilleştirilmesi yoluyla başlamış olabileceğini ileri sürüyor. Ancak, bu çalışmalar daha önceki bölgelerden olan kanıtları hesaba katmakta başarısız ve sadece kurtların evcilleştirilmesine veya daha belirsiz bir şekilde doğrudan köpekle ilişkili olmayan ve kurt olmayan bir köpek cinsine odaklandığı gözüküyor. Öte yandan Mezopotamya, Çin ve Hindistan'daki yaygın evcilleştirmenin kanıtları, bu ülkelerin hayvancılıkla uğraşan ilk ülkeler arasında olduğunu, ardından Avrupa'nın da takip ettiğini gösteriyor. Hayvan bakımı ve yetiştirilmesi ne kadar önce başlamış olursa olsun, elbette devam etti ve günümüzde hala dünyadaki her kültürün önemli bir parçası.
Bu çeviri, bu tanımın önceki versiyonuna dayanmaktadır.