Gılgamış, Homeros'un 1500 yıl önceki çalışmalarından da geriye giden, bu nedenle de batı edebiyatının en eski yazıtı olarak kalan, Sümer/Babil şiirsel çalışması olan Gılgamış Destanı'ndan (M.Ö 2150-1400'de yazılmış) en iyi bilinen Uruk'un yarı efsanevi kralıdır. Gılgamış'ın babası rahip-kral Lugalbanda (Gılgamış'tan önce onun büyülü yeteneklerine ilişkin iki önemli şiirde rol alan) ve annesi tanrıça Ninsun'dur (kutsal anne ve büyük kraliçe) ve dolayısıyla Gılgamış süper insan gücüne sahip olan ve oldukça uzun bir yaşam sürdüğü söylenen (Sümer Kral Listelerine göre 126 yıl) bir yarı-tanrı idi.
Sümercede "Bilgamış", Yunancada "Gilgomos" olarak bilinen ve İnanna'nın Yeraltına İnişi adlı Sümerce şiirindeki Dumuzi karakteriyle yakından ilişkilendirilen Gılgamış, yaygın olarak Uruk'un 5. önemli kralı kabul edilmekte ve onun etkisi, ilahi konumuna ait mitler, yaptığı işler çevresinde gelişti ve en sonunda Gılgamış Destanı'nda zirveye ulaştı. İnanna ve Huluppu Ağacı isimli bir Sümer mitolojisinde, Tanrıça İnanna'nın bahçesindeki zahmetli ağaç dikimi için ailesinden yardım talep etmesi sonucunda Gılgamış yardımına gelen sadık kardeş olarak görünür.
Bu hikayede İnanna (savaş ve aşk tanrıçası ve Mezopotamya tanrıçalarının en güçlü ve popüler olanlarından biridir), bir gün taht ve yatak yapmak umuduyla bahçesine bir ağaç diker. Ancak ağaç, yılan tarafından köklerinden, dişi demon tarafından merkezinden ve Anzu kuşu tarafından da dallarından sarılı hale gelir. Ne olursa olsun İnanna bahçe zararlılarından kendisini kurtaramaz, bu nedenle yardım için kardeşi güneş tanrısı Utu'ya seslenir. Utu reddeder fakat ağır silahlı gelen Gılgamış tarafından İnanna'nın ricasını duyar ve yılanı öldürür. Demon ve Anzu kuşu bunun üzerine kaçar ve Gılgamış kendisi için dalları aldıktan sonra tahtını ve yatağını yapması için İnanna'ya ağaç gövdesini sunar. Bu kahramanlık şiirinde Gılgamış'ın ilk kez ortaya çıktığı düşünülür ve gerçek şu ki Gılgamış'ın zor bir durumdan güçlü ve önemli bir tanrıçayı kurtarması ilk zamanlarda bile sahip olduğu yüksek takdiri gösteriyor. Tarihi kral, sonunda tam anlamıyla tanrı olarak ilahi statüye uygun hale getirildi. Gılgamış, meşhur olmasa da Mezopotamya'nın genelinde meşhur tanrıçalardan biri olan İnanna'nın erkek kardeşi olarak görüldü. Kil tabletler üzerinde yazılı bulunan dualarda Gılgamış'ı, öbür dünyada yeraltı dünyasında bir hakim olarak, yeraltı dünyasının ünlü Yunan hakimleri Rhadamanthus, Minos ve Aeacus'a bilgelikte kıyaslanabilir şekilde ele alır.
Gılgamış Destanı'nda büyük kralın tanrılar tarafından çok gururlu ve kibirli olduğu düşünülmektedir ve bu yüzden onu aşağılamak için vahşi adam Enkidu'yu göndererek ona bir ders vermeye karar verdiler. Enkidu ve Gılgamış, ikisinin de yenilmediği şiddetli bir mücadeleden sonra arkadaş olurlar ve birlikte maceralara atılırlar. Enkidu, ölüme yakalandığında Gılgamış derin bir üzüntü içine düşer ve arkadaşının ölümüyle kendi faniliğini fark eder, nihai yok oluş karşısında insan başarısının değerini ve hayatın anlamını sorgular. Gılgamış, eski kibir ve gururunun tümünü atıp hayatın anlamını bulmak ve sonunda bir şekilde ölümü yenmek için bir arayışa kalkışır. Bu şekilde dünya edebiyatında ilk destansı kahramanı haline gelir. Gılgamış'ın üzüntüsü ve arkadaşının ölümünü hatırlatan sorular, ölüm karşısında hayatın anlamıyla mücadele eden bütün insanoğlunda yankı uyandırdı. Gılgamış, sonuç olarak hikayede ölümsüzlük kazanamasa da, onun başarıları yazılmış sözcükler yoluyla yaşar, kendisi de öyle...
Gılgamış Destanı'nın yazıya geçirilmesinden çok önce sözlü şekilde var olduğundan dolayı kültürel etki içinde günümüze ulaşan hikayenin daha erken Sümerce ya da geç Babilce olup olmadığı konusu çokça tartışılmaktadır. Hikayenin en iyi korunmuş versiyonu düzenleyen ve çeviren Babilli yazar Shin-Legi-Unninni'den gelir (MÖ 1300-1000'de yazmış) ve orijinal hikayeyi abartmış olabilir. Bununla bağlantılı olarak, Sümerolog Samuel Noah Kramer yazıyor:
Gılgamış Destanı'nı oluşturan çeşitli bölümlerin birçoğu aslında kahraman Gılgamış'ı içeren Sümer prototiplerine kadar uzanır. Sümer kopyalarında olmayan bu bölümlerde bile özgün motiflerin çoğu Sümer mitoloji ve destan kaynaklarını yansıtır. Peki, hiçbir şekilde Babilli şairler gerçekten de körü körüne Sümer malzemelerini kopyalamadılar mı? Destanın içeriklerini ve kalıplaşmış formlarını kendi mizaç ve köklerine uygun olarak çok değiştirdiler, sadece Sümerce orijinalinin esas kısmı tanınabilir durumdadır. Bir bütün olarak destanın hikaye biçimlendirmesine gelince -maceracı, hareketli kahramanın etkileyici ve önemli olaylara dayanan draması ve onun kaçınılmaz hayal kırıklığı- destanın başarısı ve gelişimi Sümerden ziyade kesinlikle Babillidir (History Begins at Sümer, 270.).
Gılgamış'ın varlığının tarihsel kanıtı, Uruk'un (bugünkü Warka, Irak) sur duvarlarının inşasıyla onu öven yazıtlarda bulundu ki bu yazıtlar, onun hayatın anlamını sorgulamasını ve büyük başarılarını ilk kaydeden tabletlerdir. Burada, Kiş kralı Enmebaragesi ve tabii ki Sümer kral listesi ve hükümdarlığı boyunca gelişen efsaneler gibi Gılgamış'ın, zamanının bilinen tarihsel figürleri tarafından ona atfedilen başka referanslar vardır. Günümüzde hala Gılgamış hakkında konuşulmakta ve yazılmaktadır. Alman arkeoloji ekibi Nisan 2003'te Gılgamış'ın mezarını bulduklarını iddia etti. Arkeolojik kazılar Fırat Nehri'nin eski yatağı çevresinde ve manyetizasyon içeren modern teknoloji yoluyla yürütülmektedir, büyük kralın mezarının içinde Gılgamış Destanı'nı betimleyen yapı, özel binalar, bahçe duvarı yapıları ortaya çıkarmıştır. Efsaneye göre Gılgamış'ın ölümü üzerine sular ayrıldığında, Gılgamış Fırat nehrinin dibine gömülmüştür.