Ermenistan'ın Hristiyanlaşması MS 1. yüzyılda Suriyeli havarilerin faaliyetleriyle başlamış ve MS 4. yüzyılın başlarında Ermeni kralının din değiştirmesini sağlayan ve İncil'in tebliğini yapan Aydınlatıcı Grigor gibi figürler tarafından da desteklenmişti. Efsanevi anlatıların tasvir ettiğinden daha karmaşık bir süreç olan Ermenistan'ın Hristiyanlığı kabulü, tarihçi R. G. Hovannisian'ın da belirttiği üzere, yine de ülke tarihinde önemli bir yere sahiptir:
Ermenistan'ın Hristiyanlığa geçişi muhtemelen tarihindeki en önemli adımlardan biriydi. Ermenistan'ı İran geçmişinden keskin bir şekilde uzaklaştırmış ve yüzyıllar boyunca yerli halk için olduğu kadar, Ermenistan'ı adeta bir anda Hristiyanlığı benimseyen ilk devlet olarak tanımlayan sınırları ötesinde yaşayan kendi halkı için de açık bir biçimde damgalamıştı. (81)
Efsanevi Bir Figür: Aydınlatıcı Grigor
Hristiyanlığı Antik Ermenistan'ın (Ermeni Krallığı) resmi dini olarak tesis etme görevi geleneksel olarak Aydınlatan veya Aydınlatıcı Grigor'a (daha önce Grigor Lusavoriç olarak biliniyordu, MS 239 - MS 330) verilmişti. Grigor, Kral Büyük III. Tiridates'i (MS 298 - 330) henüz dine döndürmüş olması, Ermeni Kilisesi'ni resmen kurmuş olması ve Hristiyanlığı ülkesinin dört bir yanına yaymış olmasıyla tanınırdı. Bu katkılarından dolayı Aydınlatıcı Grigor Ermenistan'ın koruyucu azizi kabul ediliyordu.
Grigor Kapadokya'da doğmuş ve orada bir Rum Hristiyan okuluna gitmiş ve bir Hristiyan olarak yetişmişti. Ermenistan'a döndüğünde Grigor, Vagharshapat'taki Ermeni kralının sarayında saray görevlisi olarak bir pozisyon elde etmişti. Orada dönemin pagan dinine karşı bir duruş sergilemiş ve pagan ayinlerine katılmayı reddetmişti. Hüküm süren hükümdar Büyük III. Tiridates'ti ve baş belası olarak gördüğü Grigor'u hapsettirmiş, işkence ettirmiş ve Artaşat'taki korkunç Khor Virap hapishanesine attırmıştı. Ve bu "Unutuluş Çukuru" olarak bilinen Khor Virap'tan geri dönen hiç kimse olmamıştı.
13 yıl boyunca ''Unutuluş Çukurunda'' çektiği acılardan sonra Grigor'a, Tiridates'in kız kardeşi Khosrovidukht tarafından mucizevi bir yaşam fırsatı sunulmuştu. Khosrovidukht, Grigor'un, kralı yaşadığı bu amansız hastalıktan (likantropi) kurtarabilecek tek kişi olduğuna dair bir inanca kapılmıştı. Bu bağlamda Grigor, Khor Virap'tan azat edilmiş ve doğal olarak kralı iyileştirmeye çalışmanın yanı sıra onu Hristiyanlığa döndürmek için de elinden geleni yapmıştı. Rivayet (ve Ermeni Apostolik Kilisesi), Tiridates'in gerçekten de Aydınlatıcı Grigor tarafından MS 301 yılında iyileştirildiğini ve yeni inancına döndürüldüğünü kaydeder.
Grigor daha sonra MS 314 yılında Ermenistan tarihindeki ilk piskopos (katholikos) olmuş ve Hristiyan Kilisesi'nin temellerini atmaya başlamıştı. Tiridates, Aydınlatıcı Grigor'a Ermeni Kilisesi'ni kurması için 15 vilayete eşit gelecek miktarda toprak vermişti. Eski pagan tapınakları yıkılmış ve tüm ulus yeni inancı benimsemek zorunda kalmıştı. Her yerde kiliseler ve manastırlar açılmış ve Ermeni aristokrasisi hızla kraliyet ailesinin izinden gitmiş ve birçok soylu aile Hristiyanlığı kabul etmişti.
Bu sayede Aydınlatıcı Grigor, İncil'in mesajını yaymak için devlet desteğine sahip olmuş ve bu, Grigor'un Ermenistan'ın ilk piskoposu olma unvanını miras edinen torunları tarafından devam ettirilmişti. Grigor kutsal anlatıyı yaymak için iki güçlü araç kullanmıştı: eğitim ve askeri güç. Mevcut pagan rahip sınıfının çocuklarını Hristiyan rahipliğine hazırlayan mektepler kurulmuştu. Bu arada, pagan tapınak alanlarını yıkmak ve daha sonra Hristiyanlığa hizmet eden inşa projelerini finanse etmek ve bu doğrultuda kullanılacak olan yüklü servetlere el koymak için askeri birlikler görevlendirilmişti. Doğal olarak, birçok tapınak alanı ile birlikte zengin ve yarı bağımsız feodal beylikler yeni politikaya direnmiş ve direnenler kılıçtan geçirilmişti. Pagan gelenekleri hiçbir zaman tamamen ortadan kaldırılamadı ancak tapınaklarının ve ekonomik kaynaklarının ellerinden alınmasıyla birlikte güç kaybetmişlerdi. Yine de, Hristiyanlık karşıtı ve Pers yanlısı birçok aristokrat aile en azından bir sonraki yüzyıla kadar direnmeyi başarabilmişti. Bu arada Grigor, Fırat Nehri'nde toplu vaftiz törenleri düzenlemiş; daha sonra soylu klanlardan (nakhararlar) piskoposlar ve şövalyeler sınıfından (Azatlar) daha düşük rütbeli rahipler, giderek büyüyen inananlar topluluğuna rehberlik etmek üzere görevlendiriliyorlardı.
Tarihçe: Kademeli Bir Uyum Süreci
Ermenistan'ın nasıl Hristiyan bir devlet haline geldiğine dair efsaneler böyledir. Ancak modern tarihçiler, farklı zamanlarda farklı yerlerde meydana gelen daha doğal bir kabul ve din değiştirme sürecinden bahsetmeyi tercih etmektedirler. Ayrıca Ermenistan'ın Hristiyanlığı resmen kabulü için MS 314 gibi daha makul bir tarihi uygun görmektedirler. Bu, Roma İmparatoru I. Konstantin'in MS 313'te Ermenistan'ın bir eyalet olduğu Roma İmparatorluğu'nda Hristiyanlığı yasallaştıran Milano Fermanı'nı müteakip gerçekleşmiştir. Hristiyanlığın Ermenistan'a aslında iki ayrı fakat çağdaş yollarla girmiş olması muhtemel görünmektedir, bu da eski tarihi kayıtlardaki çelişkili anlatımları açıklar niteliktedir.
Aydınlatıcı Grigor başkentte Yunan kültürü vasıtasıyla gerçekleşen bir aktarımı temsil ederken, taşrada daha büyük bir etki Suriye'den, özellikle de Mezopotamya'daki Mtsbin (Bugünkü Mardin, Nusaybin) ve Edessa (Şanlıurfa) şehirlerindeki Ermeni toplulukları vasıtasıyla geliyordu. Özellikle Edessa (Şanlıurfa), iki havari Thaddeus ve Bartholomew'in çalışmalarını takiben, inancın önemli bir merkezi olmuştur. Büyük bir Ermeni nüfusa sahip olması ve dinin burada iki yüzyıldan fazla bir süredir kök salmış olması nedeniyle, geri dönen göçmenlerin Hristiyanlığı da beraberlerinde götürmüş olmaları muhtemeldir. Gerçekten de, yukarıda adı geçen her iki havari de, Edessalı (Şanlıurfalı) Bardatsan (Bardaisan) gibi birçok Süryani rahip de Ermenistan'a gitmiş ve orada yeni inancı öğreten ve vaaz eden okullar kurmuşlardır. Hristiyan fikirlerin Ermenistan'a ulaştığı bir diğer yol da Van Gölü'nün batısındaki Bitlis (Baghesh) ve Muş (Taron) sınır bölgeleriydi. Dolayısıyla, dinin yayılması geleneksel anlatıya göre çok daha yavaş ve gelişigüzel olmuştur.
Tarihçiler ayrıca Büyük III. Tiridates'in Hristiyanlığı, mucizevi bir şekilde sağlığına kavuşmasına dayanan bir inanç değişikliğinden çok daha pratik nedenlerle benimsemiş olabileceğini öne sürmektedir. Eski pagan dininin çöküşü, geleneksel rahipler sınıfı tarafından titizlikle korunan eski tapınak hazinelerine el koymak için iyi bir bahaneydi. Bu din aynı zamanda Ermenistan ile ülkede Zerdüştlüğü yaymaya çalışan Sasani İran'ı arasında yararlı bir ayrım noktasıydı. Dolayısıyla Hristiyanlık, İran kültür emperyalizmine direnmenin bir yolu haline gelmişti.
Aynı zamanda, Ermenistan'ı kontrol etmek isteyen diğer bölgesel güç olan Roma, Ermenistan'ın İran'dan bağımsız kalabilmesinin bir yolu olarak Hristiyanlığın yayılmasına izin vermeyi faydalı bulmuştu. Ayrıca, hükümdarın Tanrı'nın yeryüzündeki temsilcisi olduğu tek tanrılı bir din, soyluların ve genel olarak halkın daha fazla bağlılık duymasını sağlayabilirdi. Sonuç olarak Ermeni Kilisesi, soylu ailelerin kendi kilit adamlarını bulundurduğu ve manastırların kendi toprakları sayesinde kendi kendine yetebildiği bağımsız bir kurum haline gelmişti.
İki Farklı Hristiyanlık
Bilindiği üzere Hristiyanlık Ermenistan'a ulaşmış ve güney eyaletlerinden kuzeye ve başkentten dışarıya doğru olmak üzere iki ana rotadan dışarıya yayılmıştı. Ayrıca, tarihçi Simon Payaslian'ın ortaya attığı ve meseleleri daha karmaşık hale getiren iki farklı inanç türü daha vardı:
Hristiyanlığın güneye özgü olan Ermeni versiyonu daha çok kitlelere yönelikti, daha demokratik dini ilkeleri ve komünal felsefeyi benimsiyordu ve bu nedenle katı kurumsal hiyerarşiye pek de uygun değildi... ancak güney kilisesinin yerini alan ve Ermenistan'da dini hegemonyasını kuran, Hristiyanlığın Batı'ya özgü olan Greko-Romen versiyonu idi. Hristiyanlığın bu versiyonu, Ermenistan'a Kapadokya üzerinden ulaşmıştı. (35)
Aydınlatıcı Grigor, elbette, inancın Batı versiyonunun bir temsilcisiydi.
Toplumsal deği̇şi̇mler
Sıradan insanlar için, geleneksel tanrıların ve pagan tapınaklarının açıkça değiştirilmesinin yanı sıra, kendilerini doğrudan etkileyen sosyal değişiklikler de yaşanmıştı. Hristiyan kilisesinin evlilik kurumunu resmileştirmesi ve çiftlerin Hristiyan doktrinine uygun yeminler ederek birlikteliklerini yasallaştırmalarını gerekli kılması dikkate değer bir husustu. Eş seçimi bile daha kısıtlı hale gelmiş, dul bir kadının kayınbiraderiyle evlenebilmesi dışında, eşlerin artık aile dışından olması şartı getirilmişti. Toplumda zaten yaygın olmayan çok eşlilik de yasaklanmıştı. Artık yasak sayılan diğer geleneksel ritüeller arasında ölüler için yakılan ağıtlar ve yas tutanların sık sık yüzlerini ve kollarını kestiği yas ritüelleri de yer alıyordu. Kilise kısıtlamalar getirmenin yanı sıra yararlar da sağlamış, yoksullar ve hastalar için hastaneler, pansiyonlar, yetimhaneler ve cüzzamhaneler kurmuştu.
Mesrop Maştots ve Ermeni Alfabesi
MS 5. yüzyılın başlarında Ermenistan'daki Hristiyanlık, alim-din adamı Mesrop Maştots'un (MS 360/370 - 440 civarı) Ermeni alfabesini icat etmesiyle büyük bir ivme kazanmıştı. Maştots, devlet ve kilisenin tam desteğiyle, sıradan halkın İncil'i ve diğer Hristiyan metinlerini o zamanlar yazılı bir biçimi olmayan kendi sözlü dillerinde okuyabilmelerini sağlamak amacıyla yeni bir alfabe yaratmıştı. İncil'i dil aracılığıyla yaymaya yönelik bu yaklaşımın nihai sonucu Simon Payaslian tarafından şöyle özetlenmektedir:
Sonraki yıllar, eğitimli dini liderlerin ve akademisyenlerin Yunanca ve Süryanice Hristiyan metinlerini Ermeniceye çevirmek ve Ermenileştirme yoluyla yeni ulusal kültürü güçlendirmek için gösterdikleri muazzam çabalarına tanık olunmuştu. Kilise yavaş yavaş Ermeni kültürü, edebiyatı ve eğitimi üzerinde kontrol sahibi olmuş ve devletin de desteğiyle Hristiyan hegemonyacı, "bütünleştirici bir söylem" ortaya koymuştu. Ermeni kültürü, kimliği ve tarihi neredeyse yalnızca Hristiyan teolojisinin perspektifinden görülmeye başlanmıştı. (40)
This article was made possible with generous support from the National Association for Armenian Studies and Research and the Knights of Vartan Fund for Armenian Studies.